Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Berrin Sönmez yazdı: Kadınları sahiplenmeye niyetlenen “Beyler Giderler”

Yıllardır ha oldu ha olacak, ha geldi ha gelecek, erken mi olacak yoksa olmayacak mı çarpıntılarıyla kendisini bekleten 2023 seçimleriyle yüzleşeceğimiz süre nihayet bir haftaya indi. Sonucundan bağımsız olarak nesiller boyu hatırlanacak ender seçim süreçlerinden birisini yaşadık, yaşıyoruz. “Koltuğa tutunmak, kapağı Meclis’e atmak, Meclis’in dışında kalmamak” motivasyonuyla ortaklaşan Cumhur İttifakı bileşenlerinin bir diğer ortak gayreti de HÜDA PAR ile birlikteliklerini mümkün mertebe görünmez kılma çabası oldu, özellikle son düzlükte. Cumhur bileşenlerinin yokmuş gibi yapışına inat, varlık ispatından hiç vazgeçmeyip kendinden söz ettirmeyi başarıyor HÜDAPAR. Son günlerde “yalnız kadınları sahiplenme” yönündeki seçim vaadiyle konuşuluyor. Öyle böyle basit bir vaat değil, muazzam bir kurnazlıkla zeka fışkırması adeta. Kışkırtılmış erkeklik ve bastırılmış kadınlık ilkesiyle insan öğüten fıkıh dini öğretisini şahlandırıp bir hamlede Üsküdar’ı geçecekler akılları sıra. Sonrasında hem kadınlara hem fonlara konma planının arkasında muazzam bir beyin fırtınası olmalı. Hiç küçümsemeyelim az emek değil yani. Üstelik öncesinde kadınları domuz bağıyla kıskıvrak yakalamış olacakları için işleri çok kolay. Yani efendim mesele, iktidar nimetiyle dünyayı, kışkırtılmış erkeklik olgusuna cennet eyleyip, yeryüzündeki hurilerle yetinecek mütevazi, dini bütün insancıklar oluşturmak. Kızmaya hiç gerek yok, diğergâm âkiller olarak “atalarının ipine sarılmış” fıkıh dinini yüceltmeye yönelmişler. Kendileri için bir şey istiyorlarsa namertler.

Neyse, daha fazla uzatmadan kendi sitelerinde yar alan açıklamayı aynıyla yorumlamaya geçeyim. “Mülkiyet hakkı varislerine miras bırakma hakkını da kapsar. Devlet bunu sınırlayamaz, kullanımını engelleyemez.” Buradaki bana ilginç gelen detayı vurgulamadan geçemeyeceğim için belirteyim ki her fırsatta özellikle kadın hakları konusunda düşman ilan ettikleri “Batı” hukukundaki mülkiyet hakkı kavramına sığınmışlar. Zira ki yerli ve milli Osmanlı hukuku tebaaya mülkiyet hakkı tanımazdı çünkü mülk padişahındı. O hiç sevmedikleri, yok sayıp “değerlerimize düşman” ilan ettikleri Tanzimat sayesinde Osmanlı tebaasının mülkiyet hakkı söz konusu olabilmişti ancak. Yani mesele mülk olunca klasik dönem uygulamaları bağlamında Osmanlı’yı silivermişler zihinlerinden, ilginç ama devam edelim yazılanlara. “Miras taksimi konusunda herkes aynı uygulamaya tabi tutulmamalı. Her toplumun kendi inanç değerlerine, meşru örf ve adetlerine göre taksim yapabilmelerine imkan verecek şekilde düzenleme yapılmalıdır.” Konunun bu kısmında işlerine öylesi iyi geldiği için Osmanlı klasik dönemini sevmişler. Toplumu, inanç esasına göre “milletler” halinde düzenleyen Osmanlı klasik dönemindeki gibi farklı inançların ayrı kompartmanlarda yan yana yaşadığı çok hukuklu sistem arzusunu beyan ediyorlar. Hak söz konusu olunca “Batı”, inanç meselesinde “Doğu”, bir o yana bir bu yana dans ediyorlar, şu kısacık metinde bile. Tabii ki bu cümlelerle laiklik ilkesinin ve Medeni Yasa’nın ruhuna şöyle cân-ı gönülde bir “el-Faaatiha” çektiklerini unutacak değilim. Ancak asıl dikkat çekmek istediğim, o kadınları hareketsiz bırakacak domuz bağının, hiç de ustalıklı olmayan şekilde bu satırların arasına gizlenmiş olması. Kadınların miras hakkının kısıtlanması. Eşit miras ilkesine karşı çıkılması ve bunu da asla Kur’an’a değil, kesinlikle fıkıh dini öğretisine dayanarak yapmış olmaları. Çünkü ayette geçen yarı oran üst sınır değil alt sınırdır, olmazsa olmaz koşuldur ama eşit veya hatta kız çocuklarına daha fazla miras bırakılmasına engel hüküm bulunmaz. Asgari şartın dinin tek ve kesin emri olduğu iddiası ise fıkıh dinine yani atalarının ipine sarılanlara ait. Kadınları ekonomik haklarından yoksun bırakacaklar ki erkeklere tabi kılsınlar. Çaresizce kıskıvrak yakalamış olsunlar kadınları. 

Evet, konuyu daha fazla dağıtmadan metne devam edelim. “Varisleri olmayan veya bulunamayan kişilerin bıraktığı miras, devlet hazinesine değil fakirlere bırakılmalı veya sadece fakir gençlerin evlendirilmesi, yalnız yaşayan kadınların sahiplenilmesi ve yetimlerin bakımı gibi konularda kullanılmak üzere oluşturulacak bir fona devredilmelidir.” O fakir gençlerin bilmem kaçıncı evliliğini yapacak erkekler olmasının önüne de engel çıkaracak değiller, yeter ki kurulsun fonlar, gelsin paralar ve bunlar da insan evladı denmeden evcil hayvan ya da cariye gibi sahiplenilsin kadınlar. Yeryüzünü kendilerine cennet eyleyip tüm kadınları, pardon başka bir erkek tarafından mülk edinilmemiş kadınları, kendileri için ayrılmış huriler eyleme düzeni, partinin resmi sitesinde yayında. Dolayısıyla seçim vaadi. Erkeklik algısı hayli kışkırtılmış bir kesime yoksul kadının nafakasına el uzatabilecekleri vaadi yetmemiş. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 karşıtlığıyla ev içi şiddet kamu davası olmasın, ev içi şiddete devlet burnunu sokmasın demeleri de yetmemiş. “Kadınların sahibi siz olacaksınız, dilediğinizi yapacaksınız” mesajıyla oy toplayacaklar. Neden olmasın, iktidar partisinin listelerinde hem de seçilebilir sıralarda vekil adayı olarak yer aldılar. Hele bir Meclis’e kapağı atsınlar, sonrasında bilirler yapacaklarını. Bunları gören şeytan, bırakın pabucunu, ismini değiştirse şaşırmam.

Peki, AKP’li kadınlar, az sayıda da olsa MHP’li kadınlar ne yapar. Sahiplenilmeyi onaylıyorlar mı derseniz, “Ey didar-ı iktidar sen nelere kâdirsin” cevabına ulaşabiliriz. Örneğin Derya Yanık, Özlem Zengin gibi günün şartlarında olabildiğince kudretli kadınlar başta olmak üzere her biri “sahiplenilecek şey” olmaya kesinlikle karşı çıkar. Karşı çıkıp da ne yapacakları ise benim açımdan hiç merak konusu değil. Şimdiye kadar yaptıklarını yapmaya devam edeceklerinden eminim. İktidar nimetinden yoksun kalmamak için katlanacaklar. Sessizce bu “tür”ün tükenmesini bekleyecekler. AKP listelerinde alt alta aday gösterilip, olur da kazanırlarsa Meclis sıralarında yan yana ortaklaşıp, içten içe türleri tükensin diyerek miskin bekleyişlerinin adını da sabır koyacaklar. Sabır kavramını, miskince pinekleyerek beklemek şeklinde tepe taklak eden bu Müslüman algının kökeni hayli gerilere uzanıp yerleştiği için kendilerini oldukça haklı ve metanetli görmeye devam edecekler. Oysa bu anlayış İslamî sabır kavramına fıkıh ehlinin takla attırdığı, ters yüz ettiği halidir. Çünkü Kur’anî kavram olarak sabır, direniştir. Doğru bildiği, hak bildiği yolda dirayet göstermektir. Miskinlik değil direniş, her zorluğa rağmen bildiğinden şaşmadan metanetle, dirayet gösterenlerdir, sabredenler. 

Ki tam da bu anlamı nedeniyle günümüz hak savunucuları benim gözümde modern dervişler. En çok da kadın hakları savunucuları, feministler, kadın hareketi eşitlik mücadelesini sabırla bıkıp usanmadan yürüttükleri için, ister inançlı olsunlar ister ateist, sabır kavramını hakkıyla yaşatanlar, benim gözümde. Dilinden düşürmeyenin manayı öldürüp hiç ağzına almayanların yaşamına egemen kıldığı biz ölümlülerin nezdinde hayli sürreal atmosferdeyiz. HÜDA PAR’ı; bu kadınlara ölümden beter şeytani planları vaat edenleri, Meclis’e taşımakta kararlı AKP ve Cumhur karşısında direnen, yani kavramın gerçek anlamında sonuna kadar sabretmeyi bilen kadınlardan şahane bir cevap geldi. Seçimin son haftasında her yerde çalınıp, söylenmesi, miting meydanlarını bile coşturması olası video klip bağlantısını buraya bırakıyorum. “Beyler Giderler”, sözü ve müziğiyle hatta zamanlamasıyla EŞİK- Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun başta Cumhur İttifakı olmak üzere erkek siyasetine söylediği gibi “Beyler Giderler”. İşin ilginç yanı, tam gönlünün muradını gerçekleştireceğini düşündüğü bir zamanda HÜDA PAR ve Yeniden Refah gibi partilerin de bu gidişe ortak oldukların görmenin verdiği coşku. Eh ne de olsa “bay bay Kemal” diyerek uçuruma doğru gitmekte olan Erdoğan’ın trenine, vagona son anda atlayarak binenlerin aynı akıbeti paylaşması kaçınılmaz. Evet beyler giderler, son bir haftada birazcık umut ve keyif için dinleyelim, dinletelim, izleyelim, izletelim. Her halükarda seçim sonuçları ülkemiz ve hepimiz için hayırlı olsun.

e-posta: berrin.sonmez@hotmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.