Berrin Sönmez yazdı: Seçimin kaderi neden 6284 ve nafaka ile doğrudan ilişkili?

Selam, sevgili Medyascope okuru. Size yazıyla ilk seslenişim, gündemin aşırı hızlandığı zamana denk geldi. Bu ortamda doğal olarak sözüm seçimler üzerine. Bir gün sonra siyasi partilerin tümü kesinleşmiş aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edecek. Kadın aday adayları için belki de geç kalmış bir yazı sayılabilir başlangıç kısmı açısından. Çünkü ilk olarak eşit temsil ve fermuar sistemine dair birkaç kelem etmek niyetindeyim. Yazı akarken sözümün yolu iktidarın ve muhalefetin kadın hakları üzerine söylemlerinden geçsin istiyorum. Sonra şiddet yasasında kısa mola veririz. Derken nafaka hakkına gelince derdimi uzun uzun anlatıp, nafaka hakkının toplum düzeni için kurucu öğe niteliği taşıması üzerine tartışarak bugünkü yazı serüvenimi tamamlamak niyetindeyim. Yanlış anlaşılmasın, yazı planı minvalindeki girizgah okurdan çok yazar içindi. Çoğunlukla dağınık düşünüp karmaşık yazarım. Söyleyeceklerim eksik kalır. Bencilce bir kaygının sonucu zihnimi ve klavyede dolaşan parmaklarımı hizaya sokmak istedim. Yazarken unuttuklarımı okurken hatırlayıp hayıflanmam umarım bu kez.

Evet, geç kalmış olabilirim ama ne derler bilirsiniz: “Türkiye siyasetinde bir gün çok uzun bir zaman”. Şu ana kadar sadece MHP aday listesini YSK’ya teslim etmişti. Ki kadın politikası sıfıra yakın olduğundan saymasam da fark etmez. Diğer parti ve ittifakların büyük kısmı ise aday listelerini 9 Nisan Pazar günü teslim edecek gibi görünüyor. Eşit temsil hedefine ilerlemek için listelerde sayı ve sıralama yönünden kadın ve erkek adaylar arasında denklik gözetilmeli. Kadın hareketinin hep dile getirdiği gibi eşitlik yoksa demokrasi yok çünkü. Eşit temsil hedefine ulaşmanın yolu listelerde fermuar sistemi uygulanmasından geçer. Çok sık tekrarlanıp detaylıca anlatılan, defalarca siyasi partilere iletilmiş olan fermuar sistemi nihayet 2023 seçimlerinde ülke siyasetinin gündemine girdi. Girdi ama cinsiyet eşitliği ilkesiyle değil partilerin denkliği gözetilerek kullanıldı fermuar sistemi. “Anladın ama yanlış anladın” derler ya o hesap. CHP ve İYİP ortak liste ile oluşturacakları seçim çevrelerinde seçilebilecek adaylar yönünden iki partinin denkliğini sağlamakta fermuar sisteminin önemini kavramış. Parti temsiliyeti açısından kullanacakları fermuar sistemini, bir de adaylarında cinsiyet eşitliğini gözeterek uygulamaları yerinde olur.

Temsilde adaletin cinsiyeti önemli çünkü. Yıllardır siyasi partiler kadınların siyasete katılım eğiliminin düşük olmasından şikayet ederler, bizler eşit temsil dedikçe. Kadın hareketi olarak da her seferinde kadınların siyasete katılımı için almaları gereken önlemleri ve yapılması gereken düzenlemeleri anlatırız ama tam olarak anlatabildiğimiz de söylenemez. Örneğin aday adaylığı başvuru listelerinin cinsiyet analizini istiyoruz. Veremiyorlar. Çünkü ellerinde listelenecek veri yok. Çünkü aday adaylığı başvurularında cinsiyet belirtme zorunluluğu getirmemişler. Her şeyin erkek insanına göre düzenlendiği, başkasının olamayacağı düşüncesiyle kurulmuş o evren. Neyse ki İYİP Kadın Politikaları Başkanlığı elde cinsiyet analizi için veri bulunması gerektiği görüşünü kabul ettirmiş ve ulaşabildiğim kadarıyla aday adaylığı başvurusu yapan kadın oranı İYİ Parti’de yüzde 33 olarak belirtildi. Diğer partiler ise her zamankinden daha fazla kadın başvurusu aldıklarını söylemekle yetiniyorlar. Bir de üzerine bu seçimde kadın vekil sayısını arttırmakta kararlı olduklarına bizi inandırmaya çalışıyorlar. Çok buldukları oranın İYİP oranından daha yüksek olacağını pek sanmıyorum. Dolayısıyla muhalefet partilerine duyurmayı önemsediğim görüş yüzde 30/35 aralığında olduğu tahmin edilebilecek kadın aday adaylarının herbirinin adaylığını kesinleştirmeleri ve seçilebilir sıralara yerleştirmeleri yönünde.

Biliyorum okuduğu anda yerinden zıplayıp “ama ehliyet, ama liyakat” diyecekler az değildir. Fakat bilinmesi gerekir ki bu ülkenin toplumsal ve siyasal düzeni bir bütün olarak kadınların siyasete katılımını zorlaştıran bariyerlerle dolu. Tüm engelleri aşarak aday adaylığı safhasına gelebilmiş kadınların her biri liyakatlidir, kimsenin kuşkusu olmasın. Bir de ilaveten erkek vekil adaylarından konuşulurken kimsenin aklına ehliyet, liyakat sorgusunun düşmediğini lütfen dürüstçe herkes kendi kendine itiraf edip sonra düşünmeye devam etsin. Siyasi parti liderleri gerçekten kadın-erkek eşitliğini önemsiyor, eşit temsil hedefini parti politikası olarak belirliyorsa yapılması gereken budur ve siyasette çığır açmanın yoludur aynı zamanda. Ve bir zorunluluk, tercih değil. Özellikle iktidar blokunun 2023 seçim hazırlıklarını kadınların hakları, hayatları ve haysiyetleri üzerinde tepinerek siyasi pazarlık arenasına çevirdiğini unutmayanlar için zorunluluk. Siyasetin iktidar tarafı, kadın düşmanlığında ortaklaşmışken muhalefet tarafına düşen siyasette kadının varlığını ve sözünü yükseltecek şekilde listeleri düzenlemek olmalı.

Son on yıldır kadın hakları ve kazanımlarında gerileme yaşandığı malum. İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı çıkma kararı ile kitlelerin dikkatini çekebilmiş bir kadın karşıtı politikalar serisi yaşatıyordu iktidar. Bu seride çocuk cinsel istismarı suçuna (TCK 103) “evlilik” kılıflı iğrenç af girişimleri de geniş kesimlerin tepkisine yol açtı, önemi anlaşıldı. Sonra yıllardır etkin uygulanması için uğraşılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ataerkil zihniyetin hedefi oldu. Yıllardır toplumun dikkatini çekmeye çalıştığımız yasanın akıbeti üzerine endişelerimiz ancak seçim pazarlığı konusu haline getirildikten sonra kitlesel muhalefetin temel konuları arasına girdi. Bu iki konu; can alan, can yakan, gündemdeki yeri, işlenen suçların yaygınlığı, sayı ve vahşet yönünden tırmanmasıyla üst sıralara yükseldi. Gerek H.G.K. davası gerek Cumhur İttifakı protokolünde şiddet yasasının kırpılması üzerine anlaşıldığı imzalarla sabitlendiği için artık herkes şiddet yasası ve çocuk cinsel istismarı suçlarının toplum hayatını ne denli etkilediğinin farkında ve siyaset yorumlarında ilk sıralara yerleştiriliyor. Fakat nafaka konusu hala kitlesel muhalefet ve politikacılar tarafından anlaşılamadı maalesef. Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyerek gireyim konuya. Belki önemi böyle daha iyi anlaşılır. 

Nafaka bu ülkede kadının, eşit yurttaş ve hukuk öznesi özerk birey olarak tanındığı toplum düzeni için kurucu öğe niteliğinde. Kadın düşmanlarının yıllar öncesinden itibaren ilk saldırdığı kadın hakkı olmasının nedeni de burada yatar. 1926 tarihli ilk Medeni Kanun, ikinci maddesinde kadın yurttaşları “koruma saikiyle hukuk öznesi” olarak tanımlamıştı. Ve bu yasada kadınlara boşanma hakkı tanınmış ancak yeterince kolaylaştırılmamıştı hakkın kullanımı. Yoksulluk nafakası da bir yıl süreli olarak düzenlenmişti. Oysa bizim yasanın kopyalayarak alındığı iddia edilen İsviçre Medeni Yasası’nda o tarihlerde yoksulluk nafakasının “süresiz olarak” bağlanması öngörülüyordu. Bizimkiler kadın lehine hükmü bir yıla indirivermişler anlayacağınız. Ailede ve toplumda erkek egemenliğinin sürdürülmesini mümkün kılan o “koruma saikiyle hukuk öznesi” olarak tanıyan madde gibi yoksulluk nafakasını bir yılla sınırlayan madde değiştirilmek zorunda kalındı. İsviçre Medeni Yasası’nın hükmüyle uyumlu olarak 1988 yılında ülkemizde de yoksulluk nafakasının “süresiz olarak” bağlanacağı şeklinde değiştirildi madde. Yıllar içinde o “koruma saiki” ifadesi de kaldırıldı. Kadın ve erkek, hukuk öznesi özerk birey kabul edilerek eşit yurttaşlık Medeni Kanun metninde kuruldu en azından. .

Cinsiyetler arasındaki ekonomik eşitsizlik, yasayla sabitlenen hakların kullanımını engellediği için geliri daha az olanın yoksulluğa düşmesini önlemek amacı taşıyor yoksulluk nafakası. İnsanlar şiddet veya mutsuzluktan ölmekle yoksulluktan ölmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalmasın demek yoksulluk nafakası. Medeni topluma yakışan düzenlemedir. Eşitliğin kurucu unsurlarından birisi yoksulluk nafakasıdır. Kendisine yeni bir hayat kurma gücüne erişinceye kadar başlangıç hükmü itibariyle süresiz olarak bağlanması gereklidir. Çünkü her evlilik, her boşanma, her dosya ve her kadının özgün durumu birbirinden farklı ve peşinen süre tayini eşit yurttaşlık ilkesinin hayata geçmesini engelliyordu. “Süresiz olarak” ibaresiyle bağlanması, ekonomik yönden zayıf olan kadınların da eşit yurttaşlık haklarını kullanabilmesini sağladı, erkek egemenliğine direnebilme gücü kazandırdı.

Tam de bu nedenle eşitlik karşıtı, kadın düşmanı ataerkillerin ilk saldırdıkları hak oldu yoksulluk nafakası ve aynı zamanda başından beri hoşlanmadıkları Medeni Yasa’yı kırpma, giderek yok etme yolunu açacak bir konuydu. Laik hukuk devletinin temellerinden biri olan Medeni Yasa’dan kurtulmak isteyenler için yoksulluk nafakası aynı zamanda “surda açılacak gedik” anlamı taşıyordu. Yazık ki kadın düşmanı Cumhur İttifakı protokolünde geçtiği ve geçmiş yıllar boyunca Erdoğan’dan adalet bakanlarına kadar pek çok yetkilinin dilinde “nafaka mağduriyetine son vermek” ifadeleri hiç düşmediği halde hala konunun önemini kavrayamayanlar var. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin de çocuk cinsel istismarına yönelik toplumsal ve hukuki mücadelenin de zeminini oluşturan temel unsurdan bahsediyoruz yoksulluk nafakası dediğimizde. Anca, bu ülkenin “kız çocukları H.K.G.’ler, kadınları Nursemalar olsun” politikası yürütenler yoksulluk nafakasının başlangıç hükmü itibariyle süresiz olarak bağlanmasına itiraz eder. Nitekim yasa devam eden maddeyle, yoksulluk nafakasının hangi durumlarda ortadan kaldırılacağını, kesileceğini, sonlandırılacağını veya arttırılacağını da hükme bağlamış. Yoksulluk nafakası alacaklısının ekonomik ve medeni durum değişikliği doğrultusunda hükmün yeniden düzenleneceği somut kriterlerle tespit edilmiş halde. 

Bir diğer önemli konuyu da yine İsviçre’den örnekle açıklayayım. Birkaç yıl önce İsviçre, Medeni Yasası’nda değişiklik yaparak yoksulluk nafakasını yeniden düzenledi. Çünkü kadın istihdamı yüzde 70’lere yaklaştığı için gerek bireyler gerek kamu düzeni açısından yoksulluk nafakasının süresiz olarak bağlanmasına duyulan ihtiyaç çok azalmıştı. Genel hüküm olmaktan çıkarılıp kişilerin ve dosyanın özel şartlarına göre gerekli bulunduğu durumlarda uygulanıyor artık. Bizdeki kadın istihdamı oranlarını düşünsün herkes, yoksulluk nafakası aleyhine ağzını açmadan önce. Kadın istihdamında hele bir yüzde 50’leri aşıp 60’lara yaklaşalım, işte o zaman konuşuruz yoksulluk nafakasını. Son olarak iki çift laf da kadın olsun erkek olsun yoksulluk nafakası alan kadınları onursuzlukla suçlayan gazeteci, yazar, politikacı tayfasına gelsin: İnsan onurunun gereği olan eşit yurttaşlık hakkını kullanmak için yoksulluk nafakası alması gereken kadınları onursuzlukla suçlamak en büyük onursuzluktur. Yoksulluk nafakası laik hukuk devleti ilkesiyle, eşit yurttaşlıkla, kadınlara ve çocuklara yönelik cinsiyet temelli şiddetle mücadele ile doğrudan ilişkili olduğu için önemli. Cumhuriyet değerleri, demokrasi, eşitlik ve insan hakları yanında ve karşısında olan siyasi ittifaklar yarışacağı için de 14 Mayıs 2023 seçimlerinin kaderi açısından özellikle önemli.

e-posta: berrin.sonmez@hotmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.