Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Berrin Sönmez yazdı – Gina: Kısa ömrün uzun hikayesi

Hikayenin özeti: Kadın Cinayeti/Cinskırım/Femicide/Feminicide. Ataerkil şiddetin cinayet boyutu kadınlar açısından soykırım niteliğinde. Cinskırım anlamına gelen kadın cinayetlerinden Gina’nın öldürülmesi. Gina 9 yaşında ilkokul öğrencisi ve Suriyeli bir ailenin kızıydı. Kilis’te komşusunun bahçesindeki su kuyusunda bulundu. Ölü bedeni, suçun kanıtını suya atarak delil karartma yoluna gidilmiş olmalı. Olayla ilgili basındaki bilgiler sınırlı. Kadın hareketinin olaya dahil olması da engellenmiş görünüyor. Dava takibi yapan örgütler özellikle feminist avukatların desteğiyle gündemleştirmeyi başarıyor kadın cinayetlerini. Örneğin 24 Mart’ta Filyos Çayı’nda cenazesine ulaşılan Gabon’lu üniversite öğrencisi Dina için adalet arayışı başladı. Arkadaşları kadın örgütlerini bilgilendirdiği ve sosyal medyada dile getirdikleri için dosyasına ulaşıldı. Bundan böyle dava kadın hareketine emanet. Fakat Gina Mercimek özellikle kadın desteğinden mahrum bırakılıyor görünüşe bakılırsa. Kadın desteğinden uzak kadın cinayeti davaları kimsesiz kalıyor demektir. Gaziantep ve Kilis’te kadın veya erkek, adalete sadık hukukçulardan kadın hareketine bilgi akışı sağlanması için yol bulunmalı. Özellikle aranıp bulunmalı çünkü Gina cinskırım mağduru olmakla birlikte, bir yandan da dini aşırılıkçıların el koyduğu bir cinayet haline getirilmiş durumda. Çok katmanlı, çok boyutlu cinayet titizlikle kovuşturulup açık yargılama kuralından taviz verilmeden adalet sağlanmalı. 

Cinsiyete dayalı bu kız çocuğu cinayetinde göçmenlik ve dindar-seküler kutuplaşması iç içe geçmiş halde. Yerleşik göçmen çatışması gibi diplomatik boyut kazanma ihtimali de var. Bu çok boyutlu sonuçlar yaratabilecek cinayetin cinsiyet temelinin gözden kaçırılmaması için kesinlikle barolardan feminist avukatların bu dosyayı sahiplenmesi şart. Kadın hareketinin de sıkı takip etmesi gerekiyor. Basında birbirinin tekrar eden haberlerin sayısı az değil ancak hepsi son derece sığ bilgiler içeriyor. Özerk değil eşitlik karşıtı, iktidarın sesi hüviyetindeki Anadolu Ajansı’nın haberi kaynak olunca kadın cinayeti gerçeği arka plana atılmış halde. Maalesef ben de yerelden doğrudan bir bağlantı bulamadığım için yüzeysel haberlerin ötesinde bilgiye sahip değilim. Ancak haberlerdeki bilgi kırıntıları ile tehlikeyi sezebiliyor ve özellikle yazıyorum.

İşaret fişeği niteliğindeki bilgilerden birisi Gina öldürüldüğünde, cinayete şüphe bırakmayan cenazesi bulunduktan sonra Suriyeli grupların protesto yürüyüşleri yapması. Diğeri protestoların Türkiye’den yayın yapan bir Suriyeli televizyon kanalında yayınlanması. Bir diğeri de protestocuların “kısasa kısas” sloganları atması. Ölü bedenin briket bağlanarak kuyuya atılmış olarak bulunması. Kuyunun bulunduğu bahçenin ait olduğu iki katlı evin, cinayet anlaşıldıktan sonra yanması, yakılması muhtemelen. Bu kadarcık bir bilgiyle de olsa alarm zilleri çaldı zihnimde. Tüm bu bilgiler aynı zamanda kadın hareketinin bilinçli olarak dosyadan uzak tutulduğunu düşünmeme yetti. Özetlemek gerekirse açık adını bildiğimiz tek kişi, öldürülen kız çocuğu Gina Mercimek, 4 Nisan günü okul dönüşü eve ulaşamamış. Aile kayıp başvurusu yapınca iki günlük aramanın ardından aynı sokakta oturan komşu H.B.’nin bahçesindeki su kuyusunda 6 Nisan’da cenazesi briket bağlanmış olarak bulunmuş. H.B. gözaltına alınmış. 7 Nisan’da ise bahçesinde o su kuyusu bulunan evde yangın çıkmış. Bedendeki ve evdeki suç delillerinin yok edildiğini düşündüren gelişmeler bunlar. Kovuşturmanın bu yönde geliştirilmesi ve şüpheye yer bırakmayacak açık yargılama ilkesine uyulması ve mümkünse feminist avukatların dosyaya erişmesi ile bu ilk ve önyargı değişebilir elbette. Basının yakından takip etmesini, bizi habersiz bırakmamasını umalım.

Dini aşırılıkçıların olaya sahip çıkması ve kısas sloganlarıyla cinayetin cinsiyet temelli olduğu gerçeğini gözden kaçırma girişimi benim gözümde. Diğer yandan Müslüman toplumlarda evrensel hukuk ilkelerinden ve insani değerlerden uzak kalmaya yol açan bir anlam kayması yaratan kısas kavramıyla ilişkili olduğu için üzerinde durmak gerekiyor. Kısasla ilgili ayetlere ve kavrama biraz bakmakta fayda var. Dini aşırıcılığın zihniyetinde 7. yüzyılda kavranabilen şekliyle çakılı kalmış bir kavram kısas. Gerçekte insanlık medeniyetinin ceza hukuku tarihinde izlenen cezaların insanileşmesi sürecinde önemli bir yere sahip bu kavram ve ayette yer alan açıklamalar. İnsanlık medeniyetine İslam düşünce ve hukuk sisteminin yaptığı en büyük insanileştirici kavramlardan birisinin günümüzde insanlık dışı görünmesi, evrensel hukuktaki insanileşme sürecine ayak uyduramayışından. Fıkıh ehlince dondurulmuş yorumların Allah hükmü gibi Müslümanlar’a kabul ettirilmesinden elbette.

Kıstas ölçü demek. Mikyas ölçüt veya ölçüt olarak kıyasen kullanılabilecek maddi-manevi şeyler için kullanılır. Kısas ise ölçülülük, ölçülü olmayı ifade ediyer. Konumuz itibariyle kısas kavramının geçtiği ayetlerde suç karşısında verilecek cezada ölçülü olma tavsiyesi olarak geçer. Ancak günümüz dindarı kısasa kısas sloganıyla katile verilecek cezanın sadece öldürmek olacağı gibi bir saplantıya sahip. Hukuk sistemi olarak başlayıp yüzyıllar içinde inanç sistemine dönüştürülen fıkıh dini, ayetteki o çağının çok ilerisindeki hukuki yaklaşımı kavramaktan aciz kalmış. Ayet “Bilseniz, kısasta sizler için hayat vardır” diyor. Fıkıh ehli ise buradan “öldür” emri çıkarmış ve günümüzde idam çığırtkanlığının sloganına dönüştürülmüş. “Ey akıl sahipleri umulur ki sakınırsınız” ifadesi de yer alıyor ayetin (Bakara 179) devamında. Ancak insan aklını devreden çıkarıp kendi sözünü Allah hükmü yerine koyan fıkıh ehli günümüzde “akıl sahipleri” ifadesinin muhatabı olamaz elbette.

Bırakalım uzak geçmişin İslam öncesi usullerin etkisindeki müfessir ve fakihlerini, 20. yüzyıl müfessirlerinden Muhammed Esed’in bile idrak etmekte zorlandığı Bakara 178, kısas konusunda en önemli ve en yanlış anlaşılan, anlaşılamayan ayetlerdendir.: “Ey iman edenler öldürmelerde size kısas yazıldı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ancak öldüren, öldürülenin kardeşi tarafından bağışlanırsa, örfe uygun diyet iyilikle ödenmelidir. Bu rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra kim haddi aşarsa onun için bir azap vardır.” Meal ve tefsirlerde burada hüre hür, köleye köle, kadına kadın olarak belirtilen kişinin maktul anlamına geldiği görülüyor. Fakat “öldürmelerde” diye başladığı için açık bir şekilde katili ifade ettiği pek yer almıyor maalesef. Katili ifade ettiği şeklinde yorumlandığında ise katilin hürse hür, köleyse köle, kadınsa kadın olduğuna bakılmaksızın suçun şahsiliği ve kanun önünde eşitlik ilkesini o erken çağda işaret ettiğini bugünkü aklımızla evrensel hukuk ölçütleriyle kavrayabiliriz. Akla ve akıl yürütmeye güvenmek, izin vermek şartıyla tabii ki. Suç şahsi, suçlu kim olursa olsun kanun önünde eşit ve ceza öldürmekten ibaret değil. Kısas ayeti “Öldürmek zorunda değilsin” diyor. O nedenle “Kısasta hayat var” diyor. Ve yine aynı şekilde öldürmek zorunda olmayışı Allah’ın rahmetiyle açıklıyor. 

Uzattım ama fıkıh dini demek zorunda kaldığımız o Selefîliğin yüzyıllar önceki katı kuralları bugün sürdürmek isteyen ardılları, kısas istediklerinde idam istiyorlar ya buna tahammül etmek mümkün değil. Allah öldürmeyebilirsin, öldürmek zorunda olmadığını söylerken diyet gibi yöntemleri gösteriyor veya doğrudan affetmeyi övüyor kısas hakkındaki ayetlerde. Ancak bunlar “Allah öldür dedi” diyor. Akıl alır gibi değil. Fakat toplumu çok etkiliyorlar. Dindar veya fıkıh dinine mensup olmayanların bile her kadın cinayetinde, çocuk cinsel istismarında ve çocuk cinayetlerinde hemen idam çığırtkanlığına başlamaları çok tehlikeli. İdamın hukuki bir ceza değil siyasi bir yetki olması, devlete öldürme yetkisi vermenin insanlık dışı olması nedeniyle bu çağrılar tehlikeli. Erkek şiddetinin eşitsizlikten kaynaklanması nedeniyle de şiddetin kökenini görünmez kılma sonucu getireceği gerçeği de tehlikeyi kat kat arttırıyor. Kadın cinayetlerini önlemek için şiddetle mücadele mekanizmalarını etkin uygulamak gerekirken tersine ataerkil ve bağnaz din yorumlarıyla idam istenince odak kayması gerçekleştirilmiş oluyor. Ki bilmeden, masumane yapıldığını sanırım kimse iddia edemez.

e-mail: zelihaberrinsonmez@gmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.