“Gazze ile bir olmak isteyen herkese kapımız açık. Onları oraya giden otobüslere bindireceğim ve Gazze’ye gitmelerine yardımcı olacağım.”
İsrail polisinin başı Yaakov Shabtai’nin bu sözleri, devletin barış çağrısı yapanlara karşı sergilediği tutumun en açık örneklerinden.
7 Ekim’de başlayan savaş, her Filistinli tarafından desteklenmediği gibi her İsrailli tarafından da desteklenmiyor. Silahların susması ve can kayıplarının durması için iki taraftan da çağrılar gelmeye devam ediyor. Tel Aviv yönetimi ise, barış çağrılarını çoğu zaman “Terör propagandası ve Hamas sempatizanlığı” olarak yorumluyor. Gözaltılar artıyor.
Yahudi-Arap barış hareketi Standing Together’dan iki aktivist de, benzer suçlamalarla tutuklandı.
“Yahudiler ve Araplar, bunu birlikte atlatacağız.” yazan posterler, polis için aktivistleri tutuklama nedeni oldu.
Bu münferit bir olay değil. İsrail’in dört bir yanında barış çağrısı yapan insanlar, düşüncelerini ifade ettikleri için gözaltına alınıyor, işlerinden kovuluyor ve saldırıya uğruyor.
Tüm bunların altında, verdikleri mesajların “Hamas ve Gazze yanlısı” olduğu iddiaları var.
İsrail’in Petah Tikva kentindeki bir hastanede 15 yıl hizmet veren kalp yoğun bakım ünitesi müdürü Abed Samara da görevinden uzaklaştırılanlardan.
“Suçu” ise, sosyal medyadaki profil resmiydi: Zeytin dalı taşıyan bir güvercin ve Kelime-i Şehadet’in sözleri.
Hastane yetkililerine göre bu, Hamas’a destek anlamına geldi ve Samara işinden edildi.
7 Ekim’den bu yana Netanyahu hükümeti polise, neyin terörizme destek sayılacağını belirleme konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıdı.
İnsan hakları avukatı Michael Sfard’a göre polis artık savcılara başvurmak zorunda değil ve bu da bireysel ifade özgürlüğü için önemli bir yasal korumayı ortadan kaldırıyor: “Polis soruşturmalarında bir tsunami görüyoruz. Hedef alınan insanlar çok korkutucu bir deneyim yaşıyorlar. Sadece eleştiri değil, aynı zamanda merhamet de susturuluyor.”
Geçen haftanın başında İsrail Başsavcılığı, üniversite ve yüksek okullara “Terörizmi öven sözler” paylaşan öğrencilerin dosyalarını polise iletme talimatı verdi.
Başsavcının talimatının ardından İsrail üniversitelerinde gözle görülür bir tasfiye yaşandı. Yasal haklar grubu Adalah, yaklaşık 50 Filistinli öğrencinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle disiplin kurullarına çağrıldığını ve bazılarının eğitimlerine ara verdiğini bildirdi.
En dikkat çekici olaylardan biri ise, Israel Frey’in başına gelenler.
Frey, Hamas’ın öldürdükleri ve Gazze’de İsrail bombardımanında ölenler için Kadiş okuduğu (Yahudilerin, hayatını kaybedenler için okuduğu bir dua) bir video yayınladı.
Kısa bir süre sonra, sağcı gruplar tarafından hedef gösterildi ve evine kadar gidildi.
Pencerelerine havai fişekler fırlatıldı, ailesiyle birlikte kaçmak zorunda kaldı. Hala saklanıyor.
Standing Together’ın ulusal direktörü Alon-Lee Green, Frey’in başına gelenlerin hükümet politikalarına ve Filistinlilerin toplu olarak cezalandırılmasına karşı çıkan İsraillilere yönelik yaygın gözdağının sadece bir örneği olduğunu söyledi: “Pek çok insan farklı siyasi görüşleri ya da sadece kimlikleri nedeniyle işten çıkarılıyor. Her gün yardım hattımıza özellikle işlerini kaybeden insanlardan yüzlerce telefon alıyoruz. Bunların bazılarının Hamas’a destek verdiği söylenebilir ama büyük çoğunluk savaşı durdurma çağrısı yapıyor ya da ‘Gazze’de çocuklar da var’ gibi şeyler söylüyor.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kaynak: Guardian