İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, CHP’nin iş birliği talebini reddetmesiyle ilgili beklenen açıklamayı TBMM Grup Toplantısı’nda yaptı. İttifakları, “manda ve himaye tuzağı” olarak tanımlayan Akşener, “Çakalların hükmü kurt ayağa kalkana kadardır” dedi. Fon dolandırıcılığı tartışmaları için hükümeti işaret eden Akşener, AKP için “haram yemeyi meşrulaştırmış siyasi görünümlü rant hareketi” diye konuştu. İYİ Parti’nin grup toplantısı kalabalık, partililerin morali ise yüksekti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) yerel seçimlerde Türkiye’nin her yerinde kendi adayını çıkarmayı planlıyor. HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, bu görüşün Parti Meclisi’nde (PM) değerlendirileceğini söyledi.
Ruşen Çakır, partilerin işbirliği yapmadan yerel seçimlerde aday göstermelerini yorumladı.
Yayına hazırlayan: Altuğ Yerlisu
Merhaba, iyi günler. Görüldüğü kadarıyla, belki Saadet Partisi ile Gelecek Partisi arasındaki gibi küçük çaplı işbirlikleri olabilir, ama yerel seçimlere muhâlefet partileri kendi başlarına girecekler, öyle gözüküyor. En önemlisi, İYİ Parti ve HEDEP CHP ile bir şekilde işbirliği yapmayacak.
2019’da İYİ Parti CHP ile açık bir ittifak yapmıştı. HEDEP de büyük şehirlerde aday göstermeyerek CHP ile dolaylı bir ittifak yapmıştı. Özellikle İstanbul’un ikinci turunda, tekrarlanan seçimde Selahattin Demirtaş’ın devreye girmesinin de epey etkili olduğunu biliyoruz.
Şu hâliyle bakıldığı zaman CHP tek başına kalmış durumda. Halbuki CHP’nin yeni yönetimi yönetimi; Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ve bu arada da özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, işbirliği ihtimallerini özellikle İYİ Parti ile zorladılar; aslında diğer partilerle böyle bir şey olmadı — HEDEP’le de olmadı, olacağa da benzemiyor. Esas olarak İYİ Parti ile işbirliği imkânını zorladılar. Özgür Özel doğrudan Meral Akşener’e de teklif yaptı, ama Genel İdâre Kurulu oy çokluğuyla bunu reddetti.
Bugün Meral Akşener, partinin grup toplantısında bu karârın altını çok ciddî bir şekilde çizdi. Çok sert sözleri var; meselâ büyükşehirlerin ulaşım sorunundan bahsederken, yakın zamâna kadar cumhurbaşkanı adayı olmalarını istediği Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu da hedef aldı. Bir de tabiî ilginç bir durum var. Orada Nihal Atsız’dan bir şiir okudu. O şiirde şöyle bir şey var, ilk satırı bildiğim kadarıyla şiirin: “Er tez gider, korkak yavaş”. Birçok kişi internette, sosyal medyada bunu, “Mansur Yavaş’a korkak diyor” şeklinde yorumladı. “Yavaş” derken vurgu yaptığı söylendi.
Her halükârda Meral Akşener’in ve İYİ Parti’nin bu yerel seçim sürecinde sâdece iktidârı eleştirmeyecekleri, sâdece kendi belediyeciliklerini anlatmayacakları ve bir şekilde de CHP’li belediyeleri de eleştirecekleri anlaşılıyor. Eleştireceklerinin işâretlerini burada görüyoruz.
Şimdi ben bu yayının başına başlığını “Ekrem İmamoğlu’nun yakaladığı muazzam fırsat” diye koydum. Fırsat bunun neresinde? Bakıyorsunuz: İYİ Parti yok, HEDEP yok, diğer küçük partiler de yok. Hattâ bir rivâyete göre, “Kılıçdaroğlu’na destek verenler, özellikle İstanbul’da İmamoğlu’nun kazanmaması için çalışacaklar” diye birtakım söylentiler var. Ne derece doğrudur bilmiyorum; ama çalışsalar da ne kadar etkili olacakları da ayrı bir tartışma konusu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Fakat bakıldığı zaman, şu hâliyle Ekrem İmamoğlu’nun ve tabiî ki diğer CHP’li belediye başkan adaylarının da önleri çok tıkalı gibi gözüküyor. Ama bence bu çok da iyi bir fırsat olabilir. Ekrem İmamoğlu için, iyinin de ötesinde, başlıkta söylediğim gibi muazzam bir fırsat olabilir. Şöyle düşünün: Ekrem İmamoğlu 2019’da Kılıçdaroğlu tarafından aday gösterildiği zaman adını çok az kişi biliyordu. “Nereden çıktı bu?” deniyordu. Kısa bir süre içerisinde potaya girdi ve ilk turu kazandı, ikinci turda da farkı açtı ve bir fenomen hâline geldi. Tabiî ki doğal olarak, 25 yıl sonra Erdoğan’dan İstanbul’u alan kişi oldu. Erdoğan’ı peş peşe iki kere yenen kişi oldu. Böyle bir şeyi başardı. O zaman bir fırsat yakalamıştı. Hattâ iddiaya göre, Kılıçdaroğlu kendisine İstanbul adaylığını önerdiğinde, ilk başta, “Beylikdüzü garanti olduğu için yanaşmamış, tereddüt etmiş” denir. Ne derece doğru bilemiyorum, ama anlaşılır bir şey. Çünkü garanti bir belediye varken, çok çok zor, imkânsıza yakın zorlukta bir belediyeye aday olmaktı bu — ki orada da biliyorsunuz, 2018 seçimlerinde CHP yine yenik çıkmıştı, muhâlefet yenik çıkmıştı, Erdoğan kazanmıştı; onun ardından yapılan bir seçimdi, ama orada bunu bir fırsat olarak gördü ve değerlendirdi.
Şimdi işte önünde bir başka fırsat var. Somut koşullara baktığımız zaman her şey aleyhine gözüküyor. CHP daha yeni bir kurultay yaptı. Evet, değişim oldu vs., ama hâlâ seçim yenilgisini üzerinden atabilmiş değil. Yeni yönetimin hâlâ bütün CHP seçmenini tam olarak heyecanlandırabildiği konusunda, bunları giderdikleri yolunda şüpheler var. En son Metropoll’ün araştırmasında Özgür Özel yönetimiyle berâber CHP’nin toparlanmakta olduğunu gördük. Ama yine de katedilmesi gereken yollar var.
Yani CHP seçmenini ayağa kaldıracak, kadrolarını ayağa kaldıracak, onun dışında da CHP seçmeni olmayan seçmenin oyunu alacak. Nasıl yapacak? İYİ Parti’nin, HEDEP’in, diğer küçük partilerin ve hattâ normal şartlarda genel seçimlerde AKP’ye ya da MHP’ye oy vermesi mümkün olan bâzı kesimlerin de oylarını alacak, yeni genç seçmenin oyunu alacak vs.. Aynı anda birçok alanda birden bir kampanya yürütmesi gerekiyor. Herkesi, farklı farklı kesimleri bir şekilde iknâ edebilmesi gerekiyor. Bu çok zor, ama aynı zamanda iyi bir strateji ile iyi çalışılmış ki, Ekrem İmamoğlu’nun uzun bir süredir çok ciddî, hattâ cumhurbaşkanı adayı olma ihtimâline binâen yürüttüğü birtakım çalışmalar var. Bir ekipleri var, onlar çalışıyorlar, bunu biliyoruz. Çok ciddî kamuoyu araştırmaları yapıyorlar, nabız tutuyorlar vs. ve özellikle son dönemde İBB, çalışmalarını pazarlama konusunda, bunun halkla ilişkileri konusunda çok yoğun ve etkili bir çaba da yürütüyor. Bunu pekâlâ yapabilir.
Tabiî burada öncelikle bakmamız gereken: İktidârın adayı kim olacak? Adayları demiyorum; çünkü MHP büyük bir ihtimalle AKP lehine aday göstermeyecektir. Yeniden Refah Partisi, “Kendi adayımızı çıkaracağız” gibi açıklamalar yapıyor, ama İstanbul’da belli bir oyu olduğunu ve Erdoğan’ın onları aday çıkartmamaya bir şekilde iknâ edeceğini varsayalım. Sonuçta iktidar bloku tek bir adayla, Erdoğan’ın seçeceği adayla girecek — ki hâlâ açıklanmadığına göre üzerinde bayağı bir çalışıyor. Zaman iyice daralıyor. Erdoğan tabiȋ ki burada kampanyayı, geçen sefer Binali Yıldırım olayında olduğu gibi, yine kendisi esas olarak yönetecek. Onu da biliyoruz.
Öncelikle iktidârın adayının kim olacağı birçok açıdan çok önemli. Bir yerden sonra, “İktidârın adayının kim olduğu fark etmez” demek çok gerçekçi değil. Meselâ Binali Yıldırım’ın yerine geçen seçimde daha genç, dinamik birisi olsaydı, belki ilk seçimde kazanan Ekrem İmamoğlu o sonuca ulaşamayabilirdi. Onu da bir not olarak düşmek lâzım. Orada Erdoğan, Binali Yıldırım’ı seçerek belli ki çok büyük bir hatâ yapmış. Artık dönme imkânı da yoktu.
Ardından İYİ Parti’nin ve HEDEP’in adaylarının kim olacağına bakacağız. Bu sâdece İstanbul için geçerli değil; ama konumuz Ekrem İmamoğlu olduğu için onun üzerinden gidelim. İYİ Parti çok güçlü bir isim çıkarabilir mi? Belli anlamlarda câzibesi olan bir isim çıkarabilir mi, çıkarmak ister mi? Bence isteyecek. Artık bugünkü konuşmasından da anlıyoruz ki İYİ Parti “hür ve müstakil” dediği çizgiyi sonuna kadar zorlayacak ve alabileceği en fazla oyu almak isteyecek. Ama burada tabiî şöyle bir husus var: İYİ Parti kimi aday gösterirse göstersin İstanbul’da kazanma ihtimâli yok. Ama çok iddialı bir isim, kaybedeceğini bildiği bir seçime girmek ister mi? Belki bir sonraki seçimlere hazırlık için bunu bir deney olarak görebilir. Ama Ekrem İmamoğlu gibi bir seçenek varken, İYİ Parti’nin İstanbul’daki adayının yüksek oy alma, yani İYİ Parti oylarının tamâmını ya da yakınını alması pek gerçekçi gözükmüyor bana. Dolayısıyla güçlü aday bulmakta zorlanabilirler.
Her halükârda İYİ Parti’nin adayı kim olursa olsun, İYİ Parti seçmeninin önemli bir kısmının –kadrolarının demiyorum, ama seçmeninin önemli bir kısmının– iktidârın kazanmaması için muhâlefetin en güçlü ismine oy vereceğini düşünüyorum. Hattâ AKP’liler de bunun böyle olacağını herhalde biliyorlar. Onların da yaptıkları birtakım çalışmalarda Ekrem İmamoğlu’nun başka partilerden oy aldığını gördüklerini biliyorum.
HEDEP konusunda da benzer bir şey söz konusu olacak. Ama hep verdiğim örnek var: 2014 seçimlerinde Mustafa Sarıgül CHP’nin adayıyken, Sırrı Süreyya Önder HDP adayıyken, Sırrı Süreyya gibi güçlü olduğunu kabul edeceğimiz bir isim çok az oy aldı. Çünkü ne kadar çok oy alırsa alsın kazanma ihtimâli yoktu ve Erdoğan’ın oradaki zincirini koparmak isteyen HDP seçmeninin büyük bir kısmı Sarıgül’e oy verebilmişti. Şimdi Sarıgül’ün çok daha ötesinde bir isim söz konusu: Ekrem İmamoğlu. Ve İmamoğlu’nun geçen seçim öncesinden îtibâren ve başkanlığı süresince yapıp ettiklerine, söylediklerine baktığımız zaman, onun HEDEP seçmenini itici bir yaklaşımı olduğu görmedik. Tabiî ki çok fazla onlara angajeymiş gibi bir görüntü vermek istemeyecektir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar dönüşü uçakta yine bu konuyu gündeme getirdi. CHP ile HEDEP’in gizlice görüştüklerini iddia etti. Böyle bir gizli görüşme var mıdır bilmiyorum, ama son seçim deneyiminden sonra, CHP’nin en son düşüneceği şey HEDEP ile gizlice pazarlık etmek olacaktır. Geçen seçimde ya da 2019’da yapılanların da tam bir pazarlık olduğu söylenemez. CHP belediyeleri 2019 sonrasında HDP seçmenini çok tatmin edecek imkânlar sunmadılar. Son seçimde cumhurbaşkanı adayı çıkarmamasına rağmen, Kılıçdaroğlu’nun Yeşil Sol Parti seçmenini nasıl “sattığını” da gördük Ümit Özdağ’la yaptığı pazarlıkta. Dolayısıyla böyle bir pazarlıktan ziyâde, HEDEP’lilerin bir şekilde, “CHP adayı seçilirsa daha iyi olur” gibi bir yaklaşımı benimsemesi söz konusu olabilir — ki son seçimden sonra böyle bir şey yapacaklarını da sanmıyorum.
Ama özellikle İstanbul’da seçime asılacaklarını da çok fazla sanmıyorum. HDP’nin adayı kim olursa olsun belli bir oyu alıp, önemli bir kesiminin Ekrem İmamoğlu’na oy verme ihtimâlini daha fazla önemsemek gerekiyor.
Bu anlamda bakıldığı zaman, diğer küçük partilerin çok etkisi olacağını düşünmüyorum. Geçen seçimde de Millet İttifâkı’nın küçük parçalarının çok etkisi olmadı biliyorsunuz. Eğer Ekrem İmamoğlu çok büyük yanlışlar yapmazsa, İYİ Parti ve HEDEP ne tür kampanya yürütürse yürütsün o partinin seçmenlerinin önemli kesiminin oyunu alma şansına sâhip.
Bütün bunları birleştirip, eğer Ekrem İmamoğlu kazanırsa… Şimdi dilimin ucuna ilk turda en yüksek oyu alırsa gelmişti. Çünkü Erdoğan tek seçimde İstanbul’u bırakmıyor, geçen seçimde olduğu gibi. Bu sefer o da var. İmamoğlu’nun seçilmemesi için iktidar imkânlarını kullanarak ellerinden geleni yapacaklarını biliyoruz. Seçim öncesinde, seçim gecesinde ve seçim sonrasında…
Eğer bütün bunlara rağmen İmamoğlu kazanırsa, işte o zaman İmamoğlu 2028’in en güçlü adayı olacak. Erdoğan mı karşısına çıkar ya da başka birisi mi bilemiyorum. Ama Ekrem İmamoğlu, bir kez daha Erdoğan’ı yenmiş birisi olarak 31 Mart itibâriyle Türkiye siyâsetinin en merkezinde bir figür hâline gelebilir. Bu nedenle Ekrem İmamoğlu’nun bu olayı çok önemsediğini biliyoruz, görüyoruz. Ama Erdoğan’ın da aynı şekilde önemsediğini ve iktidârın bütün parçalarının önemsediğini biliyoruz. Dolayısıyla bu seçim, özellikle İstanbul’da çok hayâtî olacak, çok sert olacak ve biz gazeteciler için de çok verimli bir seçim olacak.
Seçimde Ekrem İmamoğlu kazanırsa, zâten bambaşka bir atmosfer olacaktır. Eğer kazanamazsa, o zaman İmamoğlu’nun birtakım mâzeretleri var. İşte, “İYİ Parti vermedi” ya da “HEDEP vermedi”, yâhut “Muhâlefet tabanda o ittifâkı gerçekleştirmedi” diyerek siyâsette yoluna devam edebilir. Belediye başkanı seçilemezse, parti yönetiminde genel başkanlığa tâlip olarak yoluna devam edebilir. Ama seçimi kaybetmesi hâlinde, tabiî bir anlamda ilk kez Erdoğan’a karşı seçim kaybetmenin verdiği buruklukla işleri hiç de kolay olmayacaktır.
Ama kazanırsa, o zaman işte bambaşka bir şey olacak ve bu muazzam fırsatı değerlendirmek için “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” sloganını bir kez daha gündeme getirmek için… Ki son seçimlerde bu olmadı; İstanbul’u Kılıçdaroğlu kazandı, ama Türkiye’yi kazanamadı. Ama bu sefer Ekrem İmamoğlu İstanbul’u kazanırsa, işte o zaman Türkiye’yi kazanmaya epey bir yaklaşmış olur ve Türkiye’de yepyeni bir dönemi görmek imkânına sahip olabiliriz.
Kaybederse, o zaman zâten bir 4 yıl Türkiye’de seçim olmayacak diyelim. O zaman Erdoğan yönetimine ve muhâlefetin, özellikle CHP’nin ikinci yıkımın ardından kendisini toparlayıp toparlayamayacağını çok da fazla heyecanlanmadan izlemekten başka bir şey olmayacak.
Ama fırsatı değerlendirirse gerçekten çok farklı olacak ve Ekrem İmamoğlu, bunu gerçekleştirmek için, Erdoğan da bunu engellemek için, her iki taraf da ellerinden geleni yapıyorlar. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.