Ruşen Çakır izleyicilerle değerlendirdi: İstanbul’da adaylar belli, şimdi ne olacak?

Yerel seçimlere az bir süre kala siyasi partiler gözünü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) çevirdi. Mevcut belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun karşısında iktidarın yanında muhalefetin de adayları yarışacak. AKP, CHP, Zafer Partisi, Saadet Partisi ve İYİ Parti’nin adaylarını açıklamasının ardından Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti)’de İBB Başkan adaylığı için Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi duyurdu. Yeniden Refah Partisi (YRP) İstanbul adayı, YRP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Altınöz oldu.

Ruşen Çakır izleyicilerden gelen sorularla İstanbul’da adaylar arasında geçecek seçim yarışını değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. En son sizlerle birlikte yaptığımız yayında yine İstanbul’u konuşmuştuk. “İstanbul’u kim, nasıl kazanır?” diye sormuştuk. Ama o yaptığımız târihte hâlâ belirsizlikler vardı. Şimdi belirsizlikler sona erdi. Özellikle Yeniden Refah Partisi Mehmet Altınöz’ü ve DEM Parti Meral Danış Beştaş’ı aday gösterdi. Daha önce açıklanmış adaylar: Buğra Kavuncu, İYİ Parti’den; Azmi Karamahmutoğlu, Zafer Partisi’nden; Murat Kurum, AKP’den; Ekrem İmamoğlu, CHP’den; Birol Aydın, Saadet Partisi’nden. Adaylar artık netleşti ve yarış şu anda tam anlamıyla başlamış durumda. Biz de bunları, özellikle İstanbul’u çok yakından tâkip etmeye çalışıyoruz. Zîra seçimlerin kalbi esas olarak İstanbul’da atacak. Bu hiç tartışmasız böyle. Şu hâliyle bakıldığı zaman, Ekrem İmamoğlu’nun hiçbir ittifak yaptığı parti yok gözüküyor; ama onun “İstanbul ittifâkı” diye bir beklentisi var. Bakalım ne olacak. Anketler yayınlanmaya başladı. Geçen seçimden dolayı anketlere tereddütle bakmakta yarar var, ama yine de bir anlamı vardır herhalde diyelim.

Şu âna kadar Medyascope olarak iki İstanbul adayıyla yayın yaptık. Azmi Karamahmutoğlu ile başladık. Buğra Kavuncu’yla devam ettik. Aksilik olmazsa salı günü haftaya Yeniden Refah Partisi adayı Mehmet Altınöz ile konuşacağız. Diğer adayların hepsine; Meral Danış Beştaş’a, Murat Kurum’a, Ekrem İmamoğlu’na da başvurumuz var. Hepsinden prensip olarak olumlu cevap aldık, ama onların henüz târihleri kesinleşmedi. Onun dışında Ankara’da da adaylarla konuşmayı düşünüyoruz. İzmir’de de adaylarla konuşmayı, yayın yapmayı düşünüyoruz. Arkadaşlarımız bu arada tüm Türkiye’nin önemli yerlerini gezip, sâhadan gözlemlerini de iletecekler. Evet, nasıl yapıyoruz? Burada sizlerle berâber bir yayın yapıyoruz ve sizin sorularınız, yorumlarınızla berâber yapıyoruz. Ne dedik? İstanbul’da adaylar belli oldu, şimdi ne olacak? Bakalım ne olacak. Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarındaki chat bölümünde sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi dile getirebilirsiniz. 

Ahmet Gülen demiş ki: “Ruşen Bey, merhaba. İstanbul’un ötesinde siz yerel seçimde Türkiye genelinde nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?” Açıkçası pek bir şey bilmiyorum. Son seçimden dolayı da bu konularda tahmin yapmak konusunda tereddütlüyüm. Ama şunu söyleyeyim: Esas olarak yarış İstanbul’da olacak, öyle gözüküyor. Her ilin tabiî ayrı bir değeri var. Güneydoğu’da DEM Parti’nin yine birçok yeri alacağı kesin, ama onların seçimi alması yetmiyor biliyorsunuz. Daha sonra kayyum atanma ihtimâli çok yüksek, şimdiden onu da biliyoruz. Ankara’da Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu’na göre sanki daha rahat gibi gözüküyor, ama belli olmaz. Adana ve Mersin’de CHP yine aynı isimlerle giriyor. Buralarda DEM Parti aday çıkarmıyor. CHP’yi destekleyeceklerini varsayabiliriz. Ama oralarda da çetin yarışlar olacak. Antalya ve Hatay’da, özel olarak Hatay’da çok ciddî itirazlar oldu adaylara, CHP adaylarına. Ama gösterildiler yine de. Özellikle Lütfi Savaş konusunda çok tartışma var. En son Gökhan Zan, Türkiye İşçi Partisi’nden de aday oldu, oralar karışık. Ülke genelinde ne olur bilmiyorum, ama bâzı yerlerde çok ilginç sonuçlar karşımıza çıkabilir. 

Aybike Boyacıoğlu: “Üsküdar semti çok kritik gözüküyor. Önümüzdeki seçimde siz Üsküdar’ın CHP tarafından alınabilme ihtimâlini görüyor musunuz?” Bu şu anlamda iyi bir soru; çünkü biz İstanbul’a bir bütün olarak bakıyoruz, ama ilçelerinde de çok ciddî yarışlar olacak. 39 ilçenin 14’ü CHP’nindi en son seçimde. Birisi MHP’nin, geri kalanlar AKP’nindi. Buralarda CHP artırabilecek mi, elindeki 14 yeri de koruyabilecek mi? Bu noktada bakıldığında Üsküdar, CHP’nin en fazla iddialı olduğu yerlerden birisi. Son seçimde az farkla kaybettiler. Benzer şekilde bâzı yerler de var; Fatih, Eyüp gibi yerler de var. Onun dışında belki Beyoğlu deniyor. Başka yerler de söyleniyor, ama en çok Üsküdar telâffuz ediliyor. Burada çok iddialı bir kadın adayla, belediyede üst düzey yönetici olan bir kadın adayla çıkıyor CHP. Evet, Üsküdar ilginç. Başa baş bir seçim olacağı da muhakkak.

“Sizce kim önde?” demiş bir izleyicimiz, Naci Güneş Güven. İstanbul’da kim önde? Son bir anket söylediler, Murat Kurum öne geçmiş — ki Murat Kurum da kendisi öyle söyledi. İzlediğimiz toplantısında, Murat Kurum basına zirve gibi bir şey yaptı biliyorsunuz medya yöneticilerine, ben de gittim. 1,4 puanla öne geçtiklerini söyledi, ama “Rehâvete kapılmayacağız” dedi. Bilemiyorum. Ekrem İmamoğlu bütün her şeye rağmen, yanında hiçbir açık parti desteği olmamasına rağmen yarışın en önemli favorilerinden birisi. Önde midir, değil midir bilmiyorum, ama anladığım kadarıyla İstanbul’u son âna kadar bekleyeceğiz. İstanbul’da ne olduğunu, ne olacağını son âna kadar bekleyeceğiz. Yani şu anda söylenen şeylere ben açıkçası çok îtibar etmiyorum. Özellikle hâlâ bilmediğimiz çok önemli bir husus var: Erdoğan İstanbul seçimlerine dâhil olacak mı? Şu anda uzaktan dâhil oluyor, bizzat kampanyanın içerisine girecek mi? Şu hâliyle bakıldığı zaman, Murat Kurum’un kampanyası daha çok teknik bir düzeyde gidiyor. Siyâsî yönü çok zayıf. Belki bilerek böyle yapıyorlar; ama Erdoğan işin içerisine siyâsî boyutu sokabilir.

Serkis Kaprilyan: “Yeniden Refah Partisi’nin son dakikada adayını geri çekeceğine inanıyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?” demiş. Salı günü eğer bir aksilik olmazsa Mehmet Altınöz’e bunu sorarız. Adayları parti içinde çok önemli bir isim. Genel Başkan Yardımcısı ve Necmettin Erbakan’ın kızı Elif Erbakan’la evli. Yani Erbakan âilesinin dâmâdı olan bir iş insanı. Yıllarca Millî Görüş hareketinde siyâset yapmış bir isim. Eşinin aday olması ihtimâlinden bahsediliyordu, Elif Erbakan’ın aday olma ihtimâlinden, o çıkartıldı. Eşi tabiî daha farklı olurdu. Geri çekilir mi? Bu saatten sonra, tabiî siyâsette her şey mümkün ama bu saatten sonra artık çok zor sanki. Yani köprüler atılmış gibi. Fakat şöyle bir şey olabilir: Türkiye’de anket konusunda en istikrarlı davranan kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır. Eğer anketlerde net bir şekilde Yeniden Refah Partisi yüzünden kaybedeceklerini görürse, kaybedeceklerinin ötesinde… Yani şöyle söyleyelim; 1 puan farkla Ekrem İmamoğlu geçiyor gözüküyor ve Yeniden Refah Partisi de farz edelim ki 3 puan alıyor, o zaman ne yapıp ne edip onları vazgeçirebilir, elinden geleni yapabilir. Ama ilginç bir şekilde bu süreçte Erdoğan, Yeniden Refah Partisi’ni dışladı. Fatih Erbakan ondan randevu bekledi, o randevu çıkmadı. Onun yerine heyetler arasında görüşüldü. Heyetler arası görüşmeler de çok ciddî bir şekilde tıkandı. Daha sonra açıklandı, iki il istemiş, büyükşehir; Kocaeli ve Sakarya’yı istemiş Yeniden Refah Partisi. Erdoğan’ın bunları vermesi hiç gerçekçi olmayacaktı zâten.

Muharrem Palaz — bizim en sâdık izleyicilerimizden Muharrem Bey’e tekrar teşekkür edelim: “İstanbul’da İmamoğlu tek, karşısında 6 aday var. Bir yerde bu durum İmamoğlu’na bir avantaj sağlayabilir mi? Hepsi İmamoğlu’na karşı bir kampanya yapacaklar, bir yerde İmamoğlu’nun ismini çok telâffuz edecekler.” Evet, bunu öteden beri bir şekilde söylüyorum. Herkesin bir şekilde İmamoğlu karşıtı gibi olması İmamoğlu’nun pekâlâ işine yarayabilir; ama burada bir siyâsî beceri gerekiyor. Halkla ilişkiler becerisi gerekiyor, siyâsetçi becerisi gerekiyor. Bunu iyi kullanırsa evet. Şu hâliyle İmamoğlu’nun şunu yaptığını görüyoruz: Karşısında tek AKP varmış gibi davranıyor ve AKP’yi de aslında Murat Kurum olarak değil, Erdoğan olarak görüyor. Şu âna kadar izlediği strateji bu. Bana doğru bir strateji gibi geliyor açıkçası ve buradan yürümeye çalışıyor. En son ne dedi meselâ? “Buraya atadığı isme de ayıp ediyor” gibi bir şey söyledi Erdoğan’a yönelik olarak ve diğerlerini hiçbir şekilde muhâtap almıyor. Ama diğerleri bir şekilde tabiî ki İstanbul’a tâlip olduklarına göre İmamoğlu’nu eleştirecekler. Onu konuşacaklar, edecekler. Nasıl konuşacaklar, nasıl edecekler? Ben şu âna kadar yaptığım iki yayında, hem Azmi Karamahmutoğlu hem Buğra Kavuncu yayınında İmamoğlu eleştirileri tabiî ki vardı; ama bu eleştirilerin çok köklü, İmamoğlu’nu çok rahatsız edecek eleştiriler olduğunu açıkçası ben görmedim. İzleyenler varsa onlar da ne düşünüyorlar merak ederim.

Naci Güneş Güven: “İstanbul’un CHP tarafından kazanılması sizce 2028 genel seçimleri için değişim yönünde mini de olsa umut yaratır mı?” Tabiî ki bu ne olacak? Bunu çok konuştuk. Eğer İmamoğlu bir kere daha kazanırsa 2028’in en önde gelen adayı olacak. Orası muhakkak. Ne kadar gerçekleşir, o ayrı bir husus. Fakat şunu unutmayalım: 2018’de muhâlefet kaybetti, Erdoğan seçildi. 2019’da muhâlefet çok büyük bir yerel seçim başarısı elde etti ve ondan sonra da bu yakalanan zaferle berâber 2023’ün muhâlefet için kolay olacağı düşünüldü, ben de öyle düşündüm. Ama 2019’un sermâyesini belli ki çok kolay harcadılar. Bu sefer de yani bu seçimi başarılı bir şekilde kazanması hâlinde de bu 2028’in çok kolaylaştığı anlamına gelmeyecek. Sürdürülebilirlik diye bir şey var biliyorsunuz, son dönemin ve benim de çok severek kullandığım bir kavram. Sürdürülebilir bir zafer olması lâzım. 2019’daki olmadı. Bu sefer kazanırsa muhâlefet, bunu sürdürülebilir kılmaları gerekecek.

İsmet Bey demiş ki: “İmamoğlu kaybeder, ama ilçeler çoğunluk CHP olabilir mi B planı olarak?” Olamaz. Yani şöyle olamaz: İlkin, ilçelerde CHP’nin çoğunluk olma ihtimâli bence mümkün değil. 39 ilçenin 20’sini alması, yani 14’ten hiç kaybetmeyip 6 daha eklemesi bana çok zor geliyor. İkincisi, İmamoğlu kaybediyorsa ilçelerde de kayıp olur. Yani öteki türlü olması çok gerçekçi değil. Böyle bir plan bana gerçekçi gelmiyor.

Deniz Özdemir: “Murat Kurum önde gözüküyor sanırım. DEM ayrışması sonrası bu öngörüyü anket şirketleri dile getirirse şaşırır mısınız? Önceki seçimde berâber yanılan cepheden yazıyorum.” Zâten en son yapılan bir ankette DEM’e %6 gibi bir oy gösteriyorlar ve Murat Kurum önde gözüküyor. Ben, Başak Demirtaş yerine Murat Çepni ile berâber Meral Danış Beştaş’ın aday gösterilmesinin DEM’in oylarını azaltacağı kanısındayım. Zâten DEM’in de Başak Demirtaş’ı aday göstermek istememesinin en önemli nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Hem aday çıkardılar, yani Meral Hanım’ın düşük profilli bir isim olduğu söylenemez çünkü çok öteden beri bu partinin önde gelen isimlerinden birisi; ama bir Başak Demirtaş’ın sembolizmi onda yok. Dolayısıyla DEM Parti’nin adayının bu hâlinden benim gördüğüm kadarıyla CHP’liler, Ekrem İmamoğlu ve ekibi çok fazla rahatsız değiller; ama Başak Demirtaş olsaydı herhalde bayağı bir korkacaklardı diye düşünüyorum.

Emrah Sevinç: “CHP’yi masa ortakları terk etti. DEM Parti’nin karşılıksız olarak CHP adaylarını seçmesi zorunlu mu?”  Yok böyle bir zorunluluk. Zâten aday da gösteriyorlar. Ama birtakım pazarlıkların son âna kadar olduğunu biliyoruz. İstanbul’da özellikle Adalar ve Esenyurt konusunda pazarlıklar olduğunu da duyduk. Şu hâliyle ne olduğunu ben şahsen bilmiyorum. Görüşmeler oldu, ama görüşmelerden sonuç elde edilemedi anladığımız kadarıyla. Fakat burada şöyle önemli bir husus var: DEM Parti anlaşılan doğrudan ya da dolaylı bir şekilde iktidar partisiyle de görüştü ve oradan da bir sonuç çıkmadı. Eğer iktidar partisinden bir şeyler alma, yani AKP’den bir şeyler alma ihtimâli olsaydı çok daha farklı bir aday görebilirdik DEM Parti’de. Onu da unutmamak lâzım. Tek tarafla yapılmış bir pazarlık yok benim bildiğim kadarıyla. Ama AKP’nin DEM Parti ile böyle bir pazarlıkta DEM Parti’nin dile getireceği talepleri; meselâ kayyum atamama garantisi gibi talepleri Erdoğan’ın kolay kolay kabul edeceğini sanmıyorum açıkçası.

Ahmet Arat: “Ekrem İmamoğlu seçimi kaybetse bile kendisine ait 4-5 belediyeyi kendisine mâl ederse hem ekonomik hem siyâsî açıdan rahat eder.” O kadar kolay değil. Tabiî ki bâzı ilçeler CHP’nin olacak, onu biliyoruz. Özellikle rantı çok yüksek olan Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş, Şişli, Ataşehir gibi ilçeler — ki zâten bunların büyük bir kısmının adayları son âna kadar açıklanmadı biliyorsunuz, bu nedenle açıklanmadı. Bunları tabiî ki bir garanti olarak tutacaklar, ama seçimi kaybetmiş bir İmamoğlu’nun bence siyâsî olarak işi çok da kolay olmayacak.

Zafer Polat: “Geçen 19 senelik bir Büyükşehir Belediyesi zabıta arkadaşa; ‘Seçim ne olur?’ diye sordum, ‘Kurum siler süpürür, hizmet yağar’ dedi. Nutkum tutuldu. Böyle bir algı var insanlarda. ‘Hizmet gelir’ diyorlar. Sen ne dersin?” Zabıta arkadaş belli ki AKP’li. Yani o öyle inanıyor olabilir. Vallahi bilmiyorum. Hizmet denen şey çok muğlak bir şey. “Hizmet yağar İstanbul’a…” AKP dönemindeki ya da Refah Partisi ya da sonra Fazilet vs. dönemlerinde İstanbul’a hizmetler mi yağdı? Şimdi de hizmetler yağmaya devam mı edecek? Bunun takdirini size bırakıyorum. 

Serap Erdoğan: “Etimesgut muhâbirliği yapayım. 4. dönemini çalışan başkan her yeri belediye olanaklarıyla afişlerle donattı. Erdal Beşikçioğlu’nun tek bir afişi yok. Fakat o da her gün halkla buluşuyor” demiş. Bir de bugün gördüm ki İYİ Parti’de Etimesgut adayı yüzünden Meral Akşener’in önünde kavga çıkmış. Ya, bu Etimesgut bu kadar popüler mi olacaktı bu seçimde? İlginç. Tabiî ki Erdal Beşikçioğlu oraya bir heyecan, renk getirmişe benziyor; ama AKP’nin daha güçlü olduğu bir yer olduğunu da biliyoruz. Her ne kadar İstanbul’u konuşuyoruz desek de araya böyle birtakım korsan iller de giriyor. Fena da olmuyor.

Ufuk Bey demiş ki: “Murat Kurum engellenmesi zor bir İmamoğlu zaferini daha da büyütmemek için tercih edilmiş bir düşük profil olabilir mi?” Böyle bir şey olabileceğini düşünmüyorum. Erdoğan kazanmak istiyor. Murat Kurum’la kazanacağını düşünmüş. Neden böyle düşünmüş? Bunu onun beyninin içerisinde olmadığımız için bilemeyiz. Ama geçen seçimde Binali Yıldırım gibi siyâseten yıllarca bilinen bir isimle siyâsî bir kampanya yapıp kaybetmesi üzerine, bu sefer genç ve daha teknik yönü güçlü bir isimle gitmek istemiş olabilir. Benim aklıma bu geliyor. Yoksa “Nasıl olsa kaybedeceğim” diye bir aday göstermez, hele İstanbul için. Kazanmak için göstermiştir. Kazanıp kazanmayacağını göreceğiz.

Yusuf Kaan: “İmamoğlu için tekrardan siyâsî yasak ve benzer dâvâlar gündeme gelir mi?” Gelir tabiî. Daha önce geldi, bundan sonra da gelir. Türkiye’de bir hukuk devleti olmadığı için her şey mümkün. Ama bunların siyâsî sonuçları da olur. Siyâsî sonuçlarının bir kısmı İmamoğlu aleyhine gözükebilir; ama bâzıları lehine de olabilir. 

Doğan Özkan demiş ki: “Partiler kutuplaşmaya güvenerek seçmenleri umursamıyor. Seçmenleri dikkate almaları için ne yapmamız gerekiyor?” Vallahi bilmiyorum. Yani ne diyeceğimi şaşırdım. İyi bir soru, ama gerçekten bilmiyorum. Yani İstanbul’da iki partinin, AKP’nin ve CHP’nin ilçe belediye başkan adayları tanıtım toplantılarını izledik. Hattâ dün CHP’ninkini de yorumladık arkadaşlarla berâber, daha öncekini de yorumlamıştık. Bunca yıllık siyâset tâkip eden bir gazeteci olarak şunu söyleyeyim size. İkisine de gittim. Bir taraftan hâlâ böyle gazetecilik gerçekten zehir gibi bir şey, özellikle sâhaya gitmek. Hele böyle bütün 39 ilçe belediye başkan adayı vs. filan diye. Ama gidince açıkçası çok da fazla havaya giremedim. İkisinde de havaya giremedim. Tabiî ki ilginç yönleri vardı; ama ben bu hâlimle heyecanlanmıyorum gazeteci olarak, siz vatandaşlara Allah kolaylık versin. Ne diyeyim?

Ruken Kaya — Ruken Hanım da bizim sâdık izleyicilerimizden: “Başak Demirtaş’ın adaylıktan çekilmesiyle Kürt seçmen heyecânını yitirdi. %8-10 arasında alınabilecek oy oranı %4-5’e indi. Ama bu fark İmamoğlu’na da gitmeyecek. Kürt seçmen AKP’ye verebilir.” Evet, olur mu olur. Ama DEM Parti seçmeninden DEM’e oy vermeyecekler AKP’ye oy verecek demek bence abartılı olur. Ama bir kısmı pekâlâ verebilir. Sandığa gitmeyebilir, o da var. Zâten bence bu seçimde özellikle muhâlefetin seçmenini sandığa götürebilmesi hâlinde başarı ihtimâli var. Onu özellikle vurgulamak lâzım. 

“Bâzı çevrelerde iktidârın seçimden sonra anayasa değişikliğini gündeme alacağı ve Kürt sorununa ilişkin adımlar atacağı konuşuluyor. Ne kadar gerçekçi buluyorsunuz? Neden yapsın, daha önünde 4 yıl var.” Evet, siz cevabı vermişsiniz. Neden yapsın yani? Böyle bir âciliyeti vs. yok.

Ebru Güran demiş ki, güzel bir soru: “Kılıçdaroğlu bir tepkiyle gitti, gönderildi. Ama şu andaki CHP yönetiminden daha başarılı bir siyâset izledi bir önceki yerel seçimde. Bu görüşüme yorumunuz ne olur?” Evet, geçen yerel seçimde bir başarı vardı. Bu başarıda Kemal Kılıçdaroğlu’nun payı da vardı. Ama orada tabiî ki İYİ Parti’yle yapılan bir ittifak ve büyükşehirlerde o dönemin HDP’sinin aday göstermeyerek CHP’ye destek vermesinin de rolü çok büyüktü — bu bir. İkincisi de, henüz seçim havasını hiçbir parti tam olarak yansıtmıyor, CHP de bunlardan birisi. Bir de şunu unutmayın yalnız: Kılıçdaroğlu’nun o dönemdeki adayları, meselâ Ekrem İmamoğlu’nu aday gösterdiği zaman, birçok insan, “Kim bu ya? Nereden çıktı?” vs. dediler. Hattâ deminki soruya benzer gibi, “Kazanamayacağını bildiği için zayıf birisini çıkardı” diyenler de oldu. Son âna kadar birçok insan bunu görmedi. Başarısız buldu o dönemin kampanyasını. Özellikle AKP ile Erdoğan’ın, Bahçeli’nin vs. bu beka temelli kampanyasına cevap vermiyor olmasını çok sert eleştirdiler biliyorsunuz; “Olur mu? Bunlara cevap vermek lâzım” filan. O dönemde benim, “Sâkin olan kazanıyor” gibi yayınlar yaptığımı hatırlayanlar bilir, sâkinlikle kazanmışlardı. Bu seçimde yine sâkinlik var CHP kanadında. Ama kazanıp kazanmayacaklarını bilmiyoruz. Onun için beklemekte yarar var Ebru Hanım.

Hasan Osman soruyor: “Kılıçdaroğlu 40 milletvekilini kime sorarak aday yaptı? Hangi kriterleri vardı? Kılıçdaroğlu ekibinden olanların şimdi aday gösterilenlere verdiği tepki ne derece doğru?” Bu tepkiler her zaman olmuştur, olacaktır da. Ama bu sefer tabiî birçok kişi, “Ben Kılıçdaroğlu’nu desteklediğim için harcandım” deme gibi bir şeye sâhip olabiliyorlar. Ama çok da etkili olmuyor. Meselâ Gürsel Tekin istifâ etti. Bir gün birazcık konuşuldu. Şimdi ben bunu dediğim zaman, “A tabiî, öyle bir şey olmuştu” diyenler de vardır. Sonuçta bunlar bir yerden sonra çok fazla etkili olmuyor, çok büyük siyâsî kopuşlar olmadığı müddetçe. Meselâ bir ara şöyle lâflar edildi biliyorsunuz: “Kılıçdaroğlu’ndan sonra CHP’den Alevîler tasfiye ediliyor” diye. İstanbul’daki dünkü toplantıyı izleyen bizler hiç de öyle olmadığını gördük ve de anlattık. Çok sayıda Alevî CHP adayı olduğunu da gördük. Dolayısıyla bunlar çok fazla işlevsel olmuyor. 

İsmail Evcil: “HDP seçmeniyim –hâlâ HDP diyor arkadaşımız; yok, artık DEM Parti, DEM; arada bir de Yeşil Sol vardı, neyse– CHP’nin iş bilmezliği ve koltuk sevdâları beni irrite ediyor. İmamoğlu’na da oy veresim gelmiyor. Benim gibi çok seçmen var.” Evet, bunu duyuyorum, buna benzer şeyler duyuyorum. Vallahi takdir sizin, ne diyeyim? Kalkıp size, “verin, vermeyin” diyecek hâlim yok. Özellikle HDP –hadi öyle diyelim– seçmeninin bu tür şeyleri siyâseten çok daha ölçüp biçtiklerini biliyorum. Dolayısıyla onların irâdesine ipotek koymanın, ne partileri tarafından ne de herhangi bir aday tarafından çok mümkün olmadığını da biliyorum. Onun için bakacağız, göreceğiz.

Safiye Asarlıoğlu: “Bu seçimde çok garip sonuçlar çıkabilir mi?” Bir önceki seçim çok garipti. Yani muhâlefetin o kadar büyük başarısı gerçekten garipti, çok şaşırtıcıydı. İstanbul, Ankara 25 yıl sonra Erdoğan’dan gitti. Adana, Mersin, Antalya gitti; kimisi MHP’den kimisi AKP’den. Bursa kılpayı kaçırıldı filan. Böyle ilginç bir seçim oldu ve gerçekten garip bir seçim oldu. Bu sefer bilemiyorum. Açıkçası bu çok muğlak bir seçim, çok belirsiz bir seçim. Bir de garip bir şekilde hâlâ, seçim var ama yok gibi bir halde gidiyoruz. Bakalım ne olacak… Ve aynı izleyicimiz demiş ki: “Ben meselâ ilk kez oy tercihimi değiştireceğim.” Safiye Hanım, siz değiştiriyorsunuz. Böyle düşünen çok kişi de olabilir. Evet, o zaman çok ciddî oy kaymaları olursa –ki yerel seçimde bunlar daha mümkün biliyorsunuz–, parti olarak, “Şu partiye yakınım” diyebilirsiniz; ama aday olarak, “O seçilemez ama…” diyerek ya da “Ötekisi daha iyi” diyerek bir adayı tercih edebilirsiniz ilçelerde, hattâ illerde ve hattâ büyükşehirlerde. 

Ahmet Elden: “DEM Parti ve Yeniden Refah faktörünün etkisi ne olur acaba?” Bence çok ciddî olacak. Göreceğiz. Yeniden Refah eğer son âna kadar –deminki soruda da soruldu– adayını çekmezse –ki çekmeyecekmiş gibi duruyorlar– ve yakalamış oldukları rüzgârı muhâfaza ederlerse –ki cumartesi günü yaptıkları o sunuşta gördük o kapalı salondaki kalabalığı, coşkuyu vs.– bayağı bir oy alabilirler gibi gözüküyor. Tabiî ki oy almalarından öte, “Belediye kazanacaklar mı?” ya da “Birilerine, özellikle AKP’ye kaybettirecekler mi?” meselesi var. DEM Parti’nin İstanbul’da Başak Demirtaş şıkkını devre dışı bırakmasıyla berâber seçimin kaderindeki etkisi nispeten daha geride kaldı, ben öyle görüyorum.

İsmet sormuş: “Mâden fâciasının Kurum’a, yani AKP’ye negatif etkisi olur mu?” Vallahi neler oldu bu ülkede, çok da fazla negatif etki olmadı. Meselâ deprem yaşandı, Soma yaşandı vs.. Ama burada, doğrudan Kurum’un adının dile getirilmesi olayıyla karşı karşıyayız. Bir şekilde insanlar bunu görüyordur diye düşünüyorum. Ama şunu da biliyorum ki; ana akım medya diye tâbir edilen medyanın büyük bir kısmında mâden fâciası çok geniş bir yer bulmuyor, özel olarak bulmuyor. Onun dışında muhâlif medya olarak bilinen medya da var, ama zâten onu izleyenlerin de oyları belli. Böyle de bir realite var. 

Mustafa Akkuş: “Zafer Partisi oyunu artırabilecek mi sizce bu seçimde?” Olabilir ve olursa da ilginç olur. Meselâ şöyle bir olay olursa: İstanbul’da Azmi Karamahmutoğlu, Buğra Kavuncu’yu geçerse ne olur? Bence siyâseten iyi bir soru olur bu da. Ankara’daki adayları Bartu Soral, Ümit Özdağ’la yaptığımız yayına gelmişti kendisi buraya Ümit Özdağ’la berâber, orada tanışmıştık. Kısa bir süre sonra Zafer Partisi’nden ayrılmıştı. Sonra tekrar aday olmuş. Onun İYİ Parti adayı Cengiz Topel Yıldırım’ı geçme ihtimâli var mı bilmiyorum. Zâten ikisinin de Ankara’daki seçime çok fazla etkisi olacağını sanmıyorum. Ama İstanbul’da Azmi Karamahmutoğlu’nun belli bir dinamizm, zâten özellikle genç kesimde var olan Zafer Partisi ilgisini biraz canlandırdığı yolunda yorumlar var. 

Munise Hanım: “Yeniden Refah Partisi’nin AKP’nin yerine geçme planı olabilir mi?” Şimdi bu tabiî geçme planı zor iş, şu aşamada zor. Ama benim bu haftaki yazımda esas olarak bunu ele aldığımı söyleyeyim. Şu hâliyle bakıldığı zaman Yeniden Refah Partisi, Milli Görüş’ün devâmı olma iddiasını yakaladı. Saadet Partisi’ni gölgede bıraktı net bir şekilde. AKP’den kopan Gelecek ve DEVA Partilerini zâten solladı. Ve şu hâliyle bakıldığı zaman AKP’ye içeriden alternatif olabilecek bir parti olarak karşımıza çıkıyor Yeniden Refah Partisi, bunu özellikle vurgulamak lâzım. Ama bu öyle hemen olacak bir şey değil. 

Hasan Osman: “CHP’deki kadro değişimi sanki bir yol haritasının izlendiği izlenimini veriyor. Tüm bu yaşanan tasfiye ve gençleşme, belediye seçimlerinden bağımsız olarak daha uzun vâdeli bir projenin parçası mıdır?” demiş. Bunu bu kadar bilinçli mi yapıyorlar çok emin değilim. Biraz kayırmacılık vs. gibi hususların olduğu çok ortada, bâzı yerler için özellikle; meselâ Ankara’da Çankaya örneğinde olduğu gibi ya da Adalar örneğinde olduğu gibi. Bâzı yerlerde bunu görüyoruz. İzmir var meselâ başlı başına. Şimdi o kadar büyükşehir belediye başkanını tutup İzmir ve Eskişehir’de, hadi Eskişehir’de Yılmaz Bey’in yaşlılığını vs. gerekçe gösteriyorlar; ama İzmir’de Tunç Soyer’in üzerini çizmek büyük ölçüde Karşıyaka Belediye Başkanı’nın başından îtibâren Özgür Özel’i desteklemesiyle alâkalı bir şey. Bunları bir şekilde ben böyle görüyorum. Başka yerlerde de böyle birtakım olayların olduğu söyleniyor. Bunların böyle çok bilinçli bir organizasyon, yani böyle stratejiler sonucu hayâta geçirilmiş şeyler olduğunu açıkçası düşünmüyorum. Öyle olsaydı hızlı bir şekilde açıklanırdı. Özellikle rantı yüksek olan belediyelerdeki açıklamaların, ilçe belediyelerini açıklamalarının son güne bırakılmış olması da bence bunun bir kanıtı.

F.K.: “Özer Sencar’ın, İmamoğlu’nun nasıl bir potansiyeli olduğuna dâir sözlerini hatırlatmak isterim. Sokakta çok ciddî bir İmamoğlu rüzgârı var. Bu kadar adaya rağmen önde ve seçim ciddî bir farkla bitecek. Adınız her neyse, F K, bu biraz propaganda gibi olmuş. Tabiî ki sizin görüşünüz bu olabilir; ama “O kadar ciddî bir rüzgâr, açık fark” filan… yani bilmiyorum, sanmıyorum, onu söyleyeyim. Yani kazanma ihtimâli tabiî ki yüksek, çok yüksek; ama kesin değil yani. 

Yusuf Kaan: “MHP neden belediye almamakta ısrar ediyor?” Yok, ısrar ediyor, almamakta ısrar etmiyor. Alacağı yerler var, geçen seçimde de olduğu gibi. Birtakım illeri kazandı MHP, bu seçimde de kazanacaktır. Ama çok güçlü olmadığı yerlerde AKP lehine çekildi, bunu biliyoruz. Ve MHP tabiî ki Cumhur İttifâkı’nın sürmesini daha fazla önemsiyor. 

Ahmet Elden: “Yayının konusu değil; ama Antalya’da DEM Parti CHP’yi zorlayacak gibi görünüyor. Bu konuda görüşünüz nedir?” demiş. Olabilir. Özellikle Muhittin Böcek’e takıntılı olduklarını, onu çok sert eleştirdiklerini biliyoruz. Bir salon istemişler vermemiş filan gibi olaylar oldu ve inadına oradan aday çıkardılar ve partide belli bir ağırlığı da olan bir ismi koydular. Oradaki Kürt seçmenin oylarını almak için bayağı bir çaba gösterecekleri anlaşılıyor ve CHP’ye seçimi kaybettirmeleri hâlinde bunu herhalde daha sonraki süreçte, 1 Nisan’dan îtibâren CHP’lilere göstereceklerdir. “Antalya’yı size kaybettirdik” demek istediklerini düşünüyorum açıkçası. Evet, Antalya ilginç bir örnek. 

Kadir Bulut — Refah Partisi diyorsunuz arkadaşlar; Yeniden Refah Partisi olacak: “Yeniden Refah Partisi İstanbul’da AK Parti’yi zorlayacak gibi gözüküyor. Büyük ihtimalle ittifak olur” demiş. Yani son anda tekrar Mehmet Altınöz’ün çekileceği beklentisi var.

Yasin Altay: “İYİ Partili seçmen sizce bu seçimde nasıl davranacak? Kime oy verecek?” Bu sorunun cevâbını herhalde en çok Meral Akşener merak ediyordur. Ben de tabiî ki merak ediyorum. İYİ Parti elinden geleni yapıyor; ama çok büyük bir başarı gözükmüyor. Geçen seçimde ittifâka rağmen tek bir ilde bile belediye başkanlığı kazanamamışlardı, bu sefer de kazanabileceklerini açıkçası sanmıyorum. Ülke genelinde alacakları oy İl Genel Meclisi sonuçlarında da eğer son seçimden, 2023 seçiminden aşağı düşerlerse, o zaman hakîkaten kritik olacaktır. 

Bir izleyicimiz demiş ki: “Muhâlefetin geçen yerel seçimlerde yakaladığı ivme, çoğunlukla Erdoğan’ın popülaritesini kaybetmesi yüzündendi. Bu seçimde muhâlefet tam tersini yaşar mı?” Böyle bir şey yok benim bildiğim. Çünkü Erdoğan 2018’de seçimi ilk turda kazanmıştı. Yani popülaritesini çok fazla yitirmiş filan değildi. Ona rağmen yerel seçimde başarısız oldu. Yani neredeyse 5 yıl sonra aynı şekilde bir Erdoğan var karşımızda. Muhâlefetin ne olacağına bakıp göreceğiz. 

“Ankara Çankaya’daki adaya bâzı çevrelerde Özgür Özel’in avukatı ve genç olması eleştirileri yapıldı. Adayın liyâkatına bakılmadı. Hâlâ CHP’de bile genç ve kadın adaylara karşı bir güvensizlik var. Neden?” Buradaki mesele genç olması değil; buradaki mesele daha çok Özgür Özel’in avukatı olması ve aday adayı olarak başvurmamış olması ve aday adayları içerisinde gerçekten çok iddialı isimlerin olması, özellikle kadınların olması. Ondan daha çok eleştirildi, benim bildiğim o. 

Hayati Keskin: “Böylesine ekonomik şartlarda yıllardır ülkeyi yönetenler bu seçimde hâlâ iddialıysa ilginç. Hele ki emeklilerin durumu ortadayken…” demiş. Evet. 

Cihan Orhan: “Yeniden Refah Partisi’nin İstanbul’da %6-7 oy alıp herhangi bir il belediyesi kazanması… 2028’de çanlar AKP için çalıyor diyebilir miyiz?” İl belediyesi kazanır mı? Çok zor. Ama İstanbul’da %6-7 oy alırsa hakîkaten büyük olay olur. Gerçekten büyük olay olur. AKP için mi çanlar çalıyor? Ne için çalıyor bilemem, ama çok büyük olay olur. %6-7 oy sanmıyorum ki olsun. Eğer öyle bir şey varsa hakîkaten birçok şey… Bir yayında söyledim, insanlar mutlu oldu bu söylediğime, Başak Demirtaş yayınından sonra. Halbuki lâf güzel olduğu için; kartlar yeniden karılır o zaman gerçekten. Yeniden Refah Partisi İstanbul’da %6-7 oy alırsa acayip bir şey olur. 

“İYİ Parti diye bir şey mi kaldı?” demiş Mustafa Onur. Kaldı Mustafa Bey.

Zekai Biberoğlulları: “Ülke ekonomisi çökmüş durumda. Emekliler târihte hiç bu kadar ezilmemişti. Enflasyon açıklananın çok üzerinde, hâlâ AKP kazanır mı onu konuşuyoruz. Yazık!” demiş. İşimiz bu, bunları konuşacağız. Yapmayın. 

Mustafa Onur: “CHP Antalya’da hiçbir zaman başarılı olamadı. AK Parti daha iyi yönetiyor Antalya olarak. Söyleyeyim dedim.” Eyvallah. Bilmiyorum hangisi nasıl yönetti. Antalya bildiğim bir şehir değil açıkçası. 

Ece Sayer: “Özer Sencar daha önce ‘Ekrem İmamoğlu bu seçime girerse siyâsî hayâtı biter’ demişti. Sizinle yaptığı son programda farklı şeyler söyledi. Ne dersiniz?” Özer Bey’le herhalde bir yayın daha yaparız, o zaman kendisine bu soruyu sorarım. 

Evet, yavaş yavaş toparlayalım. Benim birazdan “Transatlantik” yayınım var, ona da hazırlanmam gerekiyor. Çok iyi bir yayın oldu yine. Çok teşekkür ediyorum hepinize. Atladıklarım var, kusura bakmasınlar; ama bütün her şeyi neredeyse konuştuk diye düşünüyorum. Çok verimli bir yayın oldu. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ve Medyascope’a Patreon ve YouTube üzerinden destek olmanızı sizlerden ricâ ediyorum. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.