CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti’nin 1 Nisan sonrasına dönük bir strateji izlediğini söyledi ve “Kayyum meselesi başta olmak üzere çeşitli görüşmeler yapılıyor. Bize kazandırmak değil gerekirse kaybettirmek üzerine bir strateji var” diye konuştu. Özel, CHP ve DEM Parti’nin Mersin ve Adana için anlaştığını iddialarını yalanladı, “Nerede anlaştık? İşte aday çıkardılar. Şimdi DEM’li çayları içme zamanı Erdoğan ve Bahçeli’de” diye konuştu.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Özgür Özel’in sözlerine yanıt verdi. Özel’in AKP ile aynı dili kullandığını söyleyen Doğan “Kapılarımız Kürt halkını eşit yurttaş olarak gören herkese açık ve açıktı. Kapıdan girmeyi cesaret sayanların siyasetleri dillerine yansıyor. İktidarın kullandığı dille aynı tempoyu tutturmaya çalışmak bu siyasetle yarışa girmek, geçmişte de olduğu gibi bugün de kimseye kazandırmadı, kazandırmıyor” diye konuştu.
AKP’nin İBB Başkan adayı Murat Kurum, CHP’nin DEM Parti ile İstanbul’da “aleni” bir ittifak içinde olduğunu vurguladı. Kurum, “İşte ‘kent uzlaşısı’ adı altında maalesef yapmış oldukları ittifakları gizlemek için kılıf bulmaya çalışıyorlar. Yapılan bu ittifak, açık ve net söylüyorum, Kandil’in talimatıyla kurulmuş bir ittifaktır. Bu anlayışı bugüne kadar hep gördük. Maalesef kapı arkasında, masa etrafında toplanıp, masanın etrafında kimlerin olduğunu çok iyi bildiğimiz kirli ittifaklar kurdular” dedi.
Ruşen Çakır, muhafazakâr Kürt seçmenin yerel seçimlerdeki oy , DEM Parti seçmeninin AKP’ye oy verme ihtimalini, Murat Kurum’un Kürtlerin desteğini alma potansiyelini, iktidarın ve muhalefetin DEM Parti üzerinden ürettiği “DEM’lenmek” polemiğini değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Başlıkta çok net bir soru sordum: “Murat Kurum Kürtlerden oy alabilir mi?” diye. Bu sorunun cevabı tabiî ki evet, onu biliyorum. Çünkü İstanbul’da yaşayan Kürt nüfusun hatırı sayılır bir bölümü geleneksel olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy verdi; daha önceki dönemlerde Refah Partisi’ne, Fazilet Partisi’ne olduğu gibi ya da Saadet Partisi’ne de verenler var. Ama büyük bir çoğunluğunun, özellikle 90’lı yıllarda yaşanan büyük göçlerin ardından İstanbul’a gelen kesimlerde şu andaki adıyla DEM Parti’ye yönelik ilgi çok daha fazla. Aslında başlıktaki kastım esas olarak DEM Parti seçmeni Kürtler. Fakat yine de şunu özellikle vurgulamama izin verin; Kürt seçmen denince yekpâre bir yapıdan bahsetmiyoruz. Birbirinden farklı eğilimlerde, düşüncelerde Kürtler var. Ama bütün bunların hepsini birleştiren bir Kürt sorunu realitesi var. Ve bu nedenle Kürt sorununa bakışlarına göre Kürtlerin siyâsî parti tercihleri değişik olabiliyor. Şöyle söyleyebilirim; Kürtlerin içerisinde, belli bir orta ve üst orta sınıf olan Kürtlerin içerisinde merkez partilere yöneliş olabiliyor; kimi zaman CHP kimi zaman eskinin ANAP’ı, Doğru Yol Partisi ya da bugünün AKP’si gibi. Ama çok daha önemli bir husus var ki o da Kürtlerin içerisindeki muhâfazakârların, dindarların –ki oranları çok yüksek– bunların bir kısmı Millî Görüş partilerine ya da bugünkü Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy verirken; hatırı sayılır bir bölümü, önemli bir bölümü, özellikle son yıllarda HDP, eskiden DEP, sonra HDP, Yeşil Sol Parti ve nihâyet DEM Parti geleneğini tercih ediyor. Bunların sayısı bayağı bir arttı.
Şimdi burada benim esas ele almak istediğim husus; Kürtlerin içerisinde muhâfazakâr olup normal olarak DEM Parti’yi tercih eden seçmenin bir kısmı Murat Kurum’a yönelebilir mi? Neden yönelebilir mi diye soruyorum? Çünkü DEM Parti’nin bu seçimi kazanma ihtimâli İstanbul’da yok. Dolayısıyla DEM Parti seçmeninin, stratejik olarak oy kullanacak olan seçmenin bir kısmnını pekâlâ İstanbul’da muhâlefetin en güçlü adayına, Ekrem İmamoğlu’na oy vermesi bekleniyor, bu geliyor akla. Ama pekâlâ bir bölümü de AKP adayına oy verebilir. Teorik olarak bu mümkün. Bu yayını aslında bunu yayının bana ilhâmını veren, iktidar yanlısı olduğunu söylesem herhalde bana kızmayacak olan bir meslektaşım. Bana bunu birkaç gün önce söyledi, dedi ki: “Bak gör, Murat Kurum Kürtlerden epey oy alacak”. Ben de özetle, kibarca: “Hadi oradan” dedim. Ama sonra CHP kanadının, özellikle Özgür Özel’in son günlerde DEM Parti’yle ilgili yaptığı bâzı açıklamalara bakınca, açıkçası, “Neden olmasın?” dedim. Çünkü Özgür Özel bir polemik yaratmak uğruna –ki bu konuda son günlerde çok yazıp çizdim, görmüş olabilirsiniz– “Artık DEM’lenme sırası Erdoğan ve Bahçeli’de” dedi ya da “DEM Parti gücünü muhâlefete göstermek istiyor” dedi — muhâlefetten kastı CHP. “1 Nisan’dan îtibâren iktidarla bayağı bir temasta olacaklar, kayyumları engellemek için” dedi. “Birtakım görüşmeler oluyor” dedi vs..
Ama en önemlisi, dün “Haftaya Bakış”ta Kemal Can’ın söylediği gibi, “DEM’lenme” lâfını –ki bu lâfı önce Erdoğan, sonra Bahçeli, sonra Meral Akşener kullandılar–, yani DEM Parti’yle ilişki kurmayı bir tür suç gibi gösteren bu fiili karşı tarafa iâde etti. Yani bunu yaparken DEM Parti’yle görüşmenin sanki bir suç olduğunu kabul etmiş oldu. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum; DEM Parti seçmeni bu konularda çok politize hareket edebilir, ediyor. Böyle gelişmeleri de bu tür sözleri de yakından tâkip ediyor ve bu hâliyle bakıldığı zaman, bana itici gelen sözler onlara hayli hayli itici ve kırıcı geliyordur. Yani CHP şu ya da bu şekilde 5 yıl önce olduğu gibi… 5 yıl önce ne olmuştu? HDP İstanbul’da, Adana’da, Mersin’de, Antalya’da vs. aday çıkarmamıştı. Ne aldı karşılığında? Hiçbir şey almadı. Bu sefer bunu yapmıyorlar. Kendi adaylarıyla giriyorlar ve bu da CHP’yi öfkelendiriyor. Öfkelendirirken de, arada işte Özgür Özel’in yaptığı gibi sesler çıkıyor. Bunun üzerine pekâlâ DEM Parti seçmeni, İstanbul’da CHP’ye oy vermeye niyeti olan seçmen, pekâlâ CHP’ye oy vermek istemeyebilir. Sırf bu nedenle de olsa istemeyebilir. Kime oy verir? Herhalde DEM Parti adayına oy verir; ama bir ihtimal, özellikle bunların muhâfazakâr olanları, Erdoğan’ı bir düşman gibi görmeyen, Erdoğan’ı yıkılması gereken, öncelikle bertaraf edilmesi gereken rakip olarak görmeyen bâzı seçmenler pekâlâ İmamoğlu yerine Kurum’a yönelebilirlerdi.
Kurum ne yapıyor? 2-3 gündür DEM Parti’yle CHP’nin ittifak yaptığını, bunun adının “Kandil uzlaşısı” olduğunu söylemeye başladı. Eskiden söylemezdi, şimdi söylemeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da dün Balıkesir’de bu konuyu daha çok öne çıkardı. İktidar partisi de DEM Partisi seçmenine, “Benden uzak durun” diyor. “Siz kötüsünüz. Sizin oyunuzu istemiyorum. Siz Kandil’siniz” diyor; “Kandil terörist, siz bölücüsünüz. Zâten CHP ile anlaştınız” diyor. Akıl alır gibi değil gerçekten. Ya ben bu işlerden hiç anlamıyorum. Bir kısmınız “Evet, öyle” diyecektir, biliyorum. Ama benim gördüğüm kadarıyla Murat Kurum bu tür çıkışlar yapmasa, DEM Parti seçmeninin bir kısmının kendisine oy vermesini pekâlâ sağlayabilirdi ya da en azından CHP’ye oy vermemesini sağlayabilirdi. Şu hâliyle baktığımız zaman, hem AKP hem CHP, DEM Parti seçmenini istemiyor gibi davranıyorlar. Ama ikisi de biliyoruz ki İstanbul’u kazanmak için esas olarak DEM Parti’ye bakıyorlar. AKP aynı zamanda Yeniden Refah’a da bakıyor, o ayrı. Ama hem DEM Parti’nin bu kadar kritik olduğunu görüp hem de bu parti seçmenini bu kadar karşılarına alıyor olmaları gerçekten acayip bir durum. Murat Kurum ve Erdoğan niye böyle yapıyor? Bir ihtimal, Yeniden Refah ve diğer partilerin oylarının kendilerine gelmeyeceğini ve seçilmelerini engelleyeceğini görüp o partiye oy vermeye niyetlenen seçmene, “Bakın, bize oy vermezseniz Kandil kazanır, İmamoğlu Kandil’in adayı” demeye çalışıyorlar, bir ihtimal. İlk akla gelen bu. Ama Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimalleri bana göre çok yüksek.
Ve bu hâliyle bakıldığı zaman benim gördüğüm kadarıyla dün kendisini bu stüdyoda konuk ettiğimiz Meral Danış Beştaş pekâlâ DEM Parti seçmeninin hatırı sayılır bir bölümünün oyunu alabilir. Son seçimde milletvekili seçiminde %8’in üzerinde oy almışlardı. Bunun 5 puanını birden geri alabilseler –ki 8’i alsalar çok daha net olur– Ekrem İmamoğlu’nun işi epey zorlaşacaktır. Her hâlükârda DEM Partili olup da DEM Parti’ye oy vermeyi düşünmeyen seçmenin şu hâliyle Murat Kurum’a yönelmesi pratikte çok mümkün gözükmüyor bu peş peşe yaptıkları açıklamalar sonucunda. Ve Ekrem İmamoğlu’nun direksiyonun başına geçip, Özgür Özel’in durup dururken incittiği bu seçmeni geri kazanma yolunda birtakım adımlar atmasını bekleyeceğiz herhalde. Bu adımları atarsa tekrar bir toparlanma olabilir. Ama, “Ya, ben onların gönlünü alayım derken başkalarını kendimden uzaklaştırırım” diye düşünürse, o zaman DEM Parti’nin sandıktan güçlü bir şekilde çıkacağını ve muhtemelen Ekrem İmamoğlu’nun işinin de zorlaşacağını söylemek mümkün. Her iki parti de, her iki aday da nedense önlerine gelen bir fırsatı korkularından, kendileri edip kendileri bularak bu fırsatı tepiyorlar. Bu da bana çok fazla anlamsız geliyor. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.