Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır izleyicilerle değerlendirdi: İmamoğlu-Kurum yarışında son durum: İktidar neden “beka” söylemine döndü?

Siyasi partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde yarışacak adaylarını tanıttı. İstanbul’da AKP’nin adayı Murat Kurum ve CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu arasında yarış başladı. Türkiye’de 2019 Yerel Seçimleri ve 2023 Genel Seçimleri’nde de gündeme gelen “beka” söylemi 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimler öncesi yine konuşuluyor.

Ruşen Çakır izleyicilerin sorularıyla, Murat Kurum’un değişen söylemini, İmamoğlu ve Kurum arasındaki seçim yarışında son durumu, iktidarın söylemini ve İstanbul yarışında partilerin oy dağılımını değerlendirdi.

https://open.spotify.com/episode/0Tikw1npgqZMLcRHolpv1H?si=g5xFVVbMQuavdMCqtJL31A

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Gündemimizde seçim var ve özellikle İstanbul seçimi gündemimizde. İstanbul’da yarışın Murat Kurum ile Ekrem İmamoğlu arasında geçeceği kesin. Ama diğer adayların alacakları oylar da çok önemli. Özellikle iki partiye gözler çevrilmiş durumda. Yeniden Refah Partisi Mehmet Altınöz’le ve DEM Parti Meral Danış Beştaş ile ne kadar oy alacak? Bunların alacağı oy ne kadar yüksek olursa; DEM’in alacağı oy CHP’nin ve Yeniden Refah’ın alacağı oy AKP’nin aleyhine olacağı şeklinde bir ön kabul var. Büyük ölçüde de doğruya benziyor. Şimdi bunu biraz konuşacağız. Özellikle de Murat Kurum’un son günlerde değişen üslûbunu birazcık ele alalım istiyorum. Bunu sizlerle berâber yapmak istiyoruz. Nasıl olacak? Medyascope’un ve benim YouTube sayfalarımızdan sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi dile getirebilirsiniz. Dün Medyascope’ta çıkan yazımdaki –benim de tahminimden fazla ilgi gördü– başlıkta şöyle bir soru sordum : “Murat Kurum’daki dönüşümün farkında mısınız?” diye sordum. Bu dönüşüm şöyle bir dönüşüm: Murat Kurum ilk başta “Sâdece İstanbul” diye, bence güzel bir sloganla sâdece İstanbul’dan bahsediyordu. Yapacaklarını söylüyordu. 650 bin konut yapacağını söylüyordu. Başka şeyler söylüyordu ve kendini bir teknokrat aday olarak gösteriyordu. Halkın içerisine giriyordu. Çocuklarla, kadınlarla sohbet ediyordu. İnsanların kendisine dokunmasına izin veriyordu. Gülümsüyordu. Fotoğraflarında kravatsız fotoğraf vermeye özen gösteriyordu vs.. Ama sonra ne oldu? Birdenbire bir baktık siyâsî birtakım şeyler de söylemeye başladı. Bunlardan birisi, en önemlisi tabiî ki; bu “Kandil İttifâkı” dediği, Kandil uzlaşısı, ittifâk demiyorlar. “Kandil uzlaşısı”… Neden böyle diyorlar? Çünkü “Kent Uzlaşısı” diye bir şey var biliyorsunuz. DEM Parti’nin gündeme getirdiği bir şey. Buradan hareketle İstanbul’da şu âna kadar sadece Esenyurt’ta bir anlaşma yapıldığını gördük. Buna karşılık İstanbul’da adaylarıyla çıkıyor DEM Parti ve DEM Parti’nin adayı parti tabanı tarafından hayli tanınan, bilinen, sevilen deneyimli bir isim: Meral Danış Beştaş. Buna rağmen “Kandil Uzlaşısı” diyerek, Ekrem İmamoğlu’nun Kandil’in adayı olduğunu söylemeye başladı. İlginç bir şey. Erdoğan bunu zâten söylüyordu. Ama şöyle bekliyorduk: Siyâsî konulara Erdoğan girecek, Murat Kurum siyâsî konulara îtibar etmeyip tamâmen düz bir şekilde İstanbul anlatacak, sâdece İstanbul konuşacak. Ama bunu yapmadı ve siyâsî konulara girdi ve beka söylemini gündeme getirdi. Neden beka söylemi; çünkü son seçimde biliyorsunuz Erdoğan’ın seçilmesinde, özellikle Kılıçdaroğlu’nun Kandil destekli olduğu iddiası, bu konuda üretilen montaj kasetler vs. epey etkili olmuştu. Herhalde buradan cesâret alarak bunu gündeme getirmeye başladı Murat Kurum. Ama şunu unutmamak lâzım: Beş yıl önceki yerel seçimlerde de yine beka demişlerdi ve ters tepmişti. O seçimde bugünkünden çok daha farklı bir şey vardı. HDP aday çıkarmamıştı; İstanbul’da, Adana’da, Antalya’da, Mersin’de, büyükşehirlerde aday çıkarmamıştı ve buralarda CHP adaylarını desteklediler ve CHP’nin kazanmasına çok ciddî katkıları oldu. Bakın, o târihte bu kadar açık bir destek varken işlemeyen bir söylemin bugün 5 yıl öncekine kıyasla yok gibi olan bir işbirliğini temel alarak bunu sürdürmesi çok anlamlı… ve de anlamsız aslında, çok yadırgatıcı. Bunu yapıyor şu anda Murat Kurum. Bu ne derece etkili olacak? Niye böyle yapıyor? Bir diğer husus da Ekrem İmamoğlu’yla çok ciddî polemiğe giriyor. Ekrem İmamoğlu’yla en son Ulaştırma Bakanlığı’nın dâveti meselesinde, bugün yapılan açılışla ilgili bir polemiğe girdiler. Ve Ekrem İmamoğlu kendisini hayli küçümseyerek cevap verdi. Adını anmıyor. Aday diyor, rakip diyor. Ama esas rakibinin Erdoğan olduğunu söylüyor Ekrem İmamoğlu. Bu arada bugünkü açılışta Erdoğan yine Ekrem İmamoğlu’na yüklendi ve dedi ki: “Murat Kurum’u seçin, İstanbul’a hizmet gelsin”. Burada da gördük. Benim gördüğüm kadarıyla şu hâliyle bakıldığında, hem Murat Kurum hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’nu karşılarına almış durumdalar. Kimi zaman merkezî iktidârın parçası olmadığı için hizmet götüremeyeceği iddiasıyla, kimi zaman da Kandil desteğiyle seçileceği iddiasıyla ya da Kandil desteğiyle oy istediği iddiasıyla. Örneğin en son bir foto-montaj yapıldı biliyorsunuz. Sancaktepe’de yaptığı mitingde Ekrem İmamoğlu’nun görevlilerinin DEM Parti bayrakları dağıttığı şeklinde bir fotoğraf. Ama bunun foto-montaj olduğu hızlı bir şekilde ortaya çıktı. Buralardan yürüyorlar. Neden böyle oluyor?

Bu arada sizlerden gelen yorumlara bakalım. 

Fatih Aslan diyor ki: “Klasik, her seçim öncesi olan yalan, iftirâ, kara propaganda söylemi. Seçimden bir gün sonra bıçak gibi kesilir.” Burada sorun şu: Beş yıl önce başarılı olmamış bir yöntemi bugün niye tekrar deniyorlar? Burada anladığım kadarıyla işler pek Murat Kurum lehine gitmiyor. Yani şu âna kadar Murat Kurum’un izlediği siyâsetin, izlediği stratejinin sonuç almadığını görmüş olsalar gerek diye akıl yürütüyorum. Ve birdenbire Murat Kurum siyâsî birtakım şeyleri de söylemesi için yönlendiriliyor. Şunu da özellikle vurgulamak lâzım: Murat Kurum kampanyasını kendi başına ve kendi danışmanlarıyla yapıyora benzemiyor. Buraya doğrudan bir Erdoğan müdâhalesi olduğunu düşünmemiz için çok neden var. Buna karşılık Ekrem İmamoğlu kendi kampanyasını kendisi yapıyor. 

Onur Görkem Ermeral: “20 senelik iktidarda siyâset yapmayı unutup hamâsete sarılırsanız bir daha siyâset yapamazsınız. Niye yapasınız ki? Diğeri çok kolay ve işliyor” demiş.

Sevinç Yılmaz: “Bu seçimi İmamoğlu’nun kazanması durumunda 2028 için bir umut olur mu? Erken seçim gündeme gelir mi?” Erken seçim gündeme gelmez. Eğer siz iktidârın değişmesini istiyorsanız –umut diye sorduğunuza göre istiyorsunuz belli ki– Ekrem İmamoğlu güçlü bir şekilde 2028’in adayı olur. Bunu hepimiz biliyoruz. Zâten kendisi de gizlemiyor. 

“Mayıs seçimleri öncesi Kandil montajlarına Altılı Masa kafasını gömdü. İmamoğlu, Kandil uzlaşısı ithamlarına nasıl reaksiyon göstermeli?” diye sormuş bir izleyicimiz. Şu âna kadar “iftirâ” diyor ve detaylandırmıyor. Çok da fazla cevap yetiştirmeye çalışmıyor. Yetiştirmeye çalışsa nasıl yetiştirecek? Reddediyor, şu âna kadar yaptığı bu. Ama detay olarak onların sözlerini tekrarlamıyor. Böyle gidecek herhalde. Burada yerel seçimlerle genel seçimler arasındaki farkı iyi görebilmek lâzım. Ekrem İmamoğlu beş yıl önce bu tür iddialara cevap vermemişti. Şimdi de bu tür iddiaları muhâtap almaması sanki daha mâkul olan, bana öyle geliyor. 

Muharrem Palaz: “CHP de maalesef iktidârın söylemini sâhiplendi. Özgür Özel’in son açıklamaları İmamoğlu’nun ‘tabanda ittifak’ söylemine ters düştü. Önümüzde 34 gün kaldı. Bu süre zarfında İmamoğlu bunu unutturabilir mi?” Unutturabilir. Zâten Özgür Özel’in söyledikleri –ki bununla ilgili olarak geçen hafta bâzı yayınlarda bu konuyu ele aldım– “Şimdi DEM’lenme sırası Bahçeli ve Erdoğan’da” demişti Özgür Özel. Çok anlamsız bir çıkıştı. Ve gerçekten de Muharrem Bey’in dediği gibi iktidârın dilini konuşuyor olmaktı. Buna DEM Parti’den açık ve net cevaplar verildi, bunu da gördük. Şu hâliyle İmamoğlu’nun bunu unutturmak gibi bir derdi pek yok; çünkü o böyle bir şeyi yapmadı. Yapmamaya devam ederse pek bir sorun kalacağını sanmıyorum.

Anıl Turan: “ ‘Merkez yönetimle aynı parti ise hizmet gelir’ söylemi sizce iş yapar mı? Kırsalda yıllarca bunun çalıştığını hatırlıyorum. Hattâ amcam parti değiştirmişti yatırım için” demiş. İlginç. Bunun yürüyeceği yerler var, yürümeyeceği yerler var. İstanbul’da yürüyeceğini sanmıyorum. Adana’da, Mersin’de yürüyeceğini sanmıyorum. Çünkü buraları yöneten kişiler; İzmir’de, Ankara’da da buraları zâten CHP yönetiyor 5 yıldır ve insanlar İzmir dışında aynı adaylarla girilen bu yerlerde bu başkanlardan memnunlarsa vermeye devam edeceklerdir oylarını. Ama bâzı yerlerde, özellikle ilçelerde, Anadolu’da pekâlâ tutabilir. Bir de şunu unutmayalım: Erdoğan bunu bilinçli bir şekilde yapıyor; her yerde söylüyor, belli ki bunları bir şekilde ölçtürdü, birtakım araştırmalar yaptı ve bunların olumlu sonuçlarını gördü ki devam ediyor. Normal şartlarda bir siyâsetçinin söylemesinin yanlış olduğu şeyler bunlar. Ama Erdoğan için önemli değil. Israrla yaptığına göre bir bildiği vardır diyelim. Ama İstanbul’da bunun yürüyeceğini çok sanmıyorum.

Zafer Polat demiş ki: “Sırf bu ‘hizmet gelir veya gelmez’ tehdidi yüzünden bile insanlar Murat Kurum’a oy vermezler. Artık bu tehditkâr sözlerle bir sonuç alınabilinir mi?” Evet, İstanbul nispeten bunun çok yürümeyeceği bir yer. Ama yine de olma ihtimâlini hiç de yabana atmamak lâzım. Eğer Ekrem İmamoğlu’ndan bekledikleri hizmetleri alamamış birtakım seçmenler varsa onlar böyle düşünebilir ve Murat Kurum’a oy verebilir. 

Başak Zülfikar: “CHP’de Genel Merkez sizce geri planda mı kalmalı yerel seçim sürecinde?” Bunu geçen hafta Ateş İlyas Başsoy’la konuştuk. O net bir şekilde bunu söyledi. Bence de doğru olan sanki buymuş gibi gözüküyor. Kaldı ki bu sefer çok güçlü bir genel merkez yok. Kılıçdaroğlu döneminde bayağı ağırlığı olan bir lider vardı en azından, Kılıçdaroğlu vardı ve beş yıl önceki yerel seçimde Kılıçdaroğlu etkili olmadı. Bilerek kendini geri çekti. Miting filan yapmadı ve bu formül işledi. Şimdi de herhalde benzer bir şey daha akıl kârı olur gibi gözüküyor. 

Özkan Başat: “Seçim sürecinde, seçimden sonra yönetim sürecinde hukuk ve demokrasi güvencesi olmadan nasıl olacak bu işler?” Evet, bu da ülkenin kaderi diyelim. Hukuk ve demokrasi olmadan yerel yönetimlerde muhâlefet bir şeyler yapmaya çalışıyor yapabildiği kadar. Bu dönemde iş çok daha zor olacağa benziyor açıkçası. 

Muharrem Palaz Gebze örneğini vermiş: “Gebze’de CHP ve DEM Parti’nin TİP’in adayı Erkan Baş’ı desteklemesi sürpriz oldu. Bu konuda yorumunuzu merak ediyorum” demiş. Yani Gebze’de Erkan Baş’ın kazanması CHP ve DEM’in de desteği olsa bile aritmetik olarak pek mümkün gözükmüyor. Bir de açıkçası şöyle bir şey var: Erkan Baş belediye başkanı seçilirse milletvekilliğini bırakıp belediye başkanlığı mı yapacak? Milletvekili olarak daha etkili. Ben açıkçası onun orada aday olmasını hâlâ anlamadım. Vardır bir bildikleri. Yani CHP’nin ve DEM Parti’nin destek veriyor olmasının sembolik bir anlamı var. Ama kazanma ihtimâlinin çok yüksek olduğunu düşünmediğim için çok da fazla spekülasyon yapmayalım. 

“İlçelerde farklılaşan adaylar İl Meclisi’ni etkileyerek İstanbul Büyükşehir yönetimini zorlaştırabilir mi?” Geçen dönem böyleydi, yani şu anda içinden geçtiğimiz dönem böyleydi. Herhalde aynı şekilde devam eder, ama İstanbul’da ilçelerde birtakım değişiklikler olabilir. Şöyle söyleyelim: CHP’nin kazanacağı yeni ilçeler olabilir, kaybedeceği ilçeler olabilir. Buralarda gerçekten çok ilginç yarışlar bizi bekliyor. Tabiî biz büyükşehirlere baktığımız için onları çok fazla görmüyoruz, ama geçen meselâ Fatih Erbakan, Murat Yetkin’e Eyüp, Üsküdar gibi yerlerde CHP’nin kazanabileceğini söylemişti. Onu da bir not edelim. 

Anıl Turan: “Çok merak ediyorum; acaba İYİ Parti ve DEM Parti’nin CHP ile ilişkisini farklılaştırması toplam muhâlefetin sürdürdüğü genel bir strateji olabilir mi?” Olamaz, şöyle olamaz: DEM Parti ile İYİ Parti birlikte bir karar almaz. Ama sonuçta ikisi de üç aşağı beş yukarı aynı karârı aldı. Özellikle “üçüncü yol” sözünü ikisi de ayrı ayrı kullanıyor. Çünkü son seçimlerde hepsi hayal kırıklığına uğradı ve pişman oldu. Ve bunun sonucunda da bu karârı aldılar. Bu arada CHP’de yönetim değişti; ama bu yönetim değişiminden çok da fazla etkilenmediler. 

Doruk Samuray demiş ki: “CHP İstanbul ve Ankara dışındakilerden vazgeçmiş gibi. AKP de sanki diğer yarışlara odaklanıyor gibi gözüküyor. AKP’yi İstanbul yarışında geçen seçimden bile iddiasız görüyorum. Katılır mısın?” Yani katılmam. CHP’nin İstanbul ve Ankara dışındakilerden vazgeçmiş olduğunu düşünmüyorum. Adana, Mersin, Antalya, Hatay’da aynı adaylarla girdi. Hatay’da aynı adayla girmesi çok tartışıldı biliyorsunuz. Onu özellikle vurgulayalım. Adana ve Mersin’de çok ciddî bir şekilde seçimlere asıldıklarını biliyorum. Bu arada Bursa ve Balıkesir’i de önemsiyorlar kazanmak için. Hattâ Manisa ve Denizli’nin de benzer bir şekilde olduğunu söylemek mümkün. Erdoğan’ın İstanbul’a eskisi kadar asılmadığını da sanmıyorum ve tahmin ediyorum ki önümüzdeki günlerde Erdoğan, meselâ bugün İstanbul’da bir açılışta yine İstanbul’u ele aldı. Her gittiği yerde İstanbul’la ilgili bir şeyler söylüyor ve seçime az bir süre kala tahminim o ki İstanbul’da bir tür kamp kuracak. İstanbul’dan vazgeçmesi mümkün değil. Son seçimlerin ardından ilk akşam, gece yaptığı ilk konuşmada İstanbul dedi. Yani bundan vazgeçmez ve elinden gelen her şeyi yapacaktır. 

Pınar Ekitir: “Kötü giden ekonomi bu seçimde ne kadar belirleyici olur?” Olmuyor Pınar Hanım, olmuyor, yok. Türkiye’de ekonominin en kötü gittiği zamanlarda bile… Son seçimler bunun örneği. İnsanlar herhalde, “Ekonomi kötü; ama diğerleri gelse de iyileşmez” diye düşünüyorlar anlaşılan. Demirel’in söylediği o meşhur “Boş tencere en kuvvetli iktidârı bile götürür” lâfı artık tekzip edildi Türkiye’de. Dolayısıyla tek başına ekonomi nedeniyle, tabiî ki ekonomi önemli ama tek başına bu nedenle bir şeyler değişmiyor. Muhâlefetin buna inandırıcı birtakım alternatifler sunabilmesi gerekiyor. 

Bir izleyicimiz ilçeler konusunda Sancaktepe’yi vermiş: “CHP’nin başa baş gittiği bir yer. Büyükşehir’de de İmamoğlu önde çıkmıştı. Muhtemelen en hareketli propaganda bölgelerinden olma sebebi bu olabilir” demiş. Açıkçası Sancaktepe’nin durumunu bilmiyorum. Bir bakalım. Artık her şeye kolaylıkla ulaşabiliyoruz, ânında. 2019 Sancaktepe, evet; %49.88’e %47.20. Tabiî orada İYİ Parti, HDP filan katılmamış. Şimdi bildiğim kadarıyla DEM Parti katılacak. İYİ Parti’nin bir etkisi var mı bilmiyorum ama izleyicimiz iyi bir yer söylemiş. Çok bilmediğim bir yerdi. Gerçekten önemli. Sancaktepe’de bir yarış olacak belli ki, onu görüyoruz. 

Can Gören: “Seçimlerde bu söylemler toplumsal kutuplaşmayı daha da artırır mı?” demiş. Artacak hâli kalmadı toplumsal kutuplaşmanın. Herkes yangına benzinle gidiyor. Özellikle iktidar bunu çok yapıyor. “Nasıl olsa kutuplaşma bize yarıyor” diye düşünüyorlar herhalde.

Mehmet Özkan: “Beş sene önceki seçimin kalbinde sandık güvenliğinin ne kadar önemli olduğu filan konuşulmuştu. Beş yıl sonra bugün seçim güvenliğinin konuşulmamasını ne şekilde anlamalıyız?” Evet, bir rehâvet var herhalde. Yani açıkçası gerçekten çok isâbetli bir tespit Mehmet Bey. Şu âna kadar pek konuşulan bir husus değil. Ya da şöyle düşünülüyor olabilir: “Beş sene önce bu sorunu çözdük, artık böyle bir sorunumuz kalmadı” diye düşünüyor olabilirler.

Ülkü: “Şu olursa iktidar değişir diyebileceğiniz bir şey kaldı mı?” Güzel soru. Neyin olduğu değil de insanların olup biteni nasıl algıladığı sorunu var. Dolayısıyla ne olursa olsun insanların algılaması önemli. Son seçimde insanlar Murat Karayılan kasetlerinin, videolarının kurmaca olduğunu bile bile inandılar. İnanmak istiyorsanız gerçeğin ne olduğunun çok fazla bir anlamı kalmıyor. Onu özellikle söylemek lâzım.

Bir izleyicimiz demiş ki: “Ruşen Abi, sen olmasan bu vakit nasıl geçecek?” Ya beni vakit geçirmek için mi izliyorsunuz? Yapmayın. Bayağı önemli şeyler konuşuyoruz. Yoksa ben mi kendimi kandırıyorum? Aman…

Kemal Acat: “Sizce İstanbul kaybedilirse Kılıçdaroğlu geri döner mi? Kılıçdaroğlu ve ekibi sırf geri dönmek için AKP kazansın isterler mi? Yaparlarsa etkileri ne olur?” Kemal Bey, İstanbul’u CHP kaybederse Kılıçdaroğlu da gelse başkası da gelse bir enkaz devralır. Şu var tabiî ki: Hemen gözler Kılıçdaroğlu’na çevrilir. Gelir mi? Sanki kendisi gelmeyip de işâret ettiği birilerinin gelmesini sağlar gibi geliyor. İstanbul kaybedilsin diye bir şey yaparlar mı? Bu konuda çok söylenti var; ama ben inanmıyorum. Yapsalar bile seçmenin bu tür propagandaları çok ciddîye alacağını da düşünmüyorum. 

Oğuz Filazi: “İmamoğlu kazanırsa bundan sonraki siyâsî pozisyonu ne olur sizce?” Evet, demin de dediğimiz gibi 2028’in cumhurbaşkanı adayı olarak kendisini telaffuz etmeye başlarız ve bütün adımlarını bu yönde atar. Nitekim Meral Akşener başta olmak üzere birçok kişi de İmamoğlu’nu bu nedenle eleştiriyorlar. Gözü başka yerde diyorlar. Gözünün orada olduğunu hepimiz biliyoruz. 

Cengiz Lugal: “Verilecek oyları konuşmak güzel de, İstanbul’da geçen sefer Canan Kaftancıoğlu’nun yaptığını yapacak kapasitede bir ekip var mı?” Evet, Canan Kaftancıoğlu çok etkiliydi. Ama yeni il başkanı Özgür Çelik için de benzer şeyler söylüyorlar. Ne derece olur bilemiyorum. Ama gerçekten Canan Kaftancıoğlu’nun il başkanlığı beş yıl önceki seçimde çok önemli bir rol oynamıştı. Nedense sonra Ekrem İmamoğlu ile yolları ayrıldı. 

Baron: “Ekonomi İstanbul’da ön plana çıkar. İstanbul yaşanmaz, çok pahalı hâle geldi. Burada hamâset işlemeyecek. Katılır mısınız?” Öyle diyebiliriz. Ama yine de hamâsetin yer yer işlediğini de görebiliriz. 

Bahar: “55 yaşımdayım, bir cumhurbaşkanının böyle Anadolu turu yapıp ilk defa belediye başkanı seçimlerinde miting yapması kimseye bu kadar tuhaf gelmiyor mu? Bu kampanya giderlerinin kontrol mekanizması var mı?’” Giderlerin kontrol mekanizması yok, onu bir kenara koyalım. Ama Erdoğan’ın il il kampanya yapması gerçekten çok önemli bir gelişme. Geçen televizyonda Erdoğan’ı Afyon’da görünce, dedim ki: “Ya, Afyon’u herhalde alacaktır. Niye gidiyor bir daha?” Sonra baktım: Kendisinin garanti alacağı başka yerlere de gitti. Sakarya’ya da gitti meselâ. Çok rahat alır diye düşündüğüm yerlerden birisi; ama gidiyor. İlginç, bu önemli ve bu konuda bayağı kafa da yoruyorum. Erdoğan’ı tanıdığını bildiğim birtakım insanlarla da bunu konuşmaya çalışıyorum. Hattâ elimden gelirse birkaç mitingini de izlemek istiyorum Erdoğan’ın. Çünkü eskiden Erdoğan’ı izlemek çok kolaydı. 2007 seçimlerinde 30’dan fazla mitingini izlemişliğim var. Ama şimdi biz gazetecilere çok zorluk çıkartıyorlar. O zorlukları aşarsam miting izleyip oralardaki gözlemlerimi doğrudan sizlere aktarmak isterim. Evet, Bahar Hanım’ın dediği gibi Erdoğan’ın il il miting yapması çok anlamlı. 

“İmamoğlu için oy kullanacağım. Kılıçdaroğlu veya onun ekibinden birine oy vermem. İmamoğlu kaybederse parti kurar mı sizce?” Yok, kurmaz. Ama muhtemelen CHP’nin başına geçme ihtimâli olabilir eğer seçimi kaybederse. Zorlanacaktır, ama böyle bir seçenek olacaktır. Ayrı parti kurması çok anlamsız olur.

“Eskiden dolaylı ve doğrudan Altılı Masa’ya destek vermiş partilerin bile CHP’ye tepkili olduğu bir ortamda İmamoğlu’nun şansı daha zor değil mi?” Naci Güneş Güven sormuş. Evet, ilk başta böyle. Ama bunu bir ay filan önce belki de… Belki de bu tam tersine İmamoğlu’nun işine yarıyor olabilir diye bir yorum yapmıştım. Yani herkese karşı yarışıyor görüntüsü var İmamoğlu’nda. Bu belki de işine yarayacaktır. Sizin söylediğiniz husus tabiî ki daha önemli.

Kasım Karakaya: “Seçim heyecânı daha sokaklara inmedi. Ne zaman ısınır siyâset?” Yavaş yavaş olacak böyle. Artık bütün meseleler, bütün seçimler böyle oluyor. Aslında yerel seçim olduğu için birçok yerde çok çetin kampanyalar olduğunu duyuyoruz. Medyascope’tan Anadolu’ya giden arkadaşlarımız bunları aktarıyorlar. İstanbul’da da Ankara’da da aslında bayağı bir şeyler var. Ama çok eşitsiz bir şey var. Şunu kabul edelim: Meselâ İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Adana gibi yerlerde bir tarafta CHP’li belediyelerin belediye imkânları, bir tarafta Cumhur İttifâkı’nın siyâsî iktidar imkânları var. Ama diğer partiler çok zor durumdalar. Onu da hakkaniyetli bir şekilde konuşalım. Bu partiler; Yeniden Refah, DEM Parti, İYİ Parti vs. çok daha zorlanıyorlar. 

Tutku Rıza demiş ki: “Neden yaşlı gibi izleyici sorularına cevap verirken bağırarak okuyorsun?” “Soru değil” diye de eklemiş. Ama güzel soru. Evet, böyle bir şey var, yaşlı olduğum için. Tamam, sesimi kısıyorum. Ben de fark ettim aslında çok bağırdığımı. Biraz da sesimde sorun olduğu için yapıyor olabilirim.

“Mitingler bu dönemde sâdık seçmeni harekete geçirmek dışında bir işe yarıyor mu? Merâkımdan soruyorum.” Evet, bu aslında ilginç bir husus. Hep sorulur. Ben mitingleri severim. Bâzıları diyor ki: “Mitinglerin devri kapandı”. Kapanmaz, kapanmasın. Güzel oluyor, çok güzel anılarım var. İzlemediğim parti yoktur. Meselâ Trabzon’daki meydanda 5 ayrı lider izlemişliğim var. Lider sayarsak Muharrem İnce’yi de katalım 6 olsun. Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda sırf Erdoğan’ı 4 kere mi 5 kere mi ne izledim. Bu sefer de gidecekmiş. Yine aynı yerde yapar herhalde. Umarım yine izlerim. Ne işe yarıyor bilmiyorum, ama benim hoşuma gidiyor. Mitinglerime dokunmayın.

“Biri bana bu beka meselesini mantıklıca anlatsın. Sonuçta bir belediye seçimi yapılacak” Ali Desidero. Evet, ama Türkiye’de siyâset mantıkla yapılmıyor Ali Bey. 

“Söz konusu seçim olunca tutturduğunuz tahmin yok. Hiç özeleştiri yapıyor musunuz?” demiş bir izleyicimiz. Tutturduğun tahmin yok demeyin. Tutturduğum şeyler var. Ama onları anlatarak size şey yapacak hâlim yok. Ama en azından 94 seçimlerinde daha genç bir gazeteciyken nispeten, Erdoğan’ın kazanma ihtimâlini söylediğimde benimle çok dalga geçmişlerdi. Son seçimlerde tutturamadım ve özeleştiri de yaptım. Siz görmemişsinizdir. Ama ararsanız bulursunuz.

“Nasuh Mahruki’ye ne dersiniz?” Recep Tepe. Beşiktaş’ta bağımsız aday, biliyorum. Şansı yok derim. Bir inatla CHP’den aday adayı oldu, gösterilmeyince bağımsız aday oldu. Herkesin bağımsız aday olma hakkı var. Onun da hakkı var. Ama bir kazanma ihtimâli olduğunu düşünmüyorum. Çok da fazla bir şey söylemeyelim.

“İmamoğlu’nun seçimleri kaybetmesi durumunda Mansur Yavaş anketlerde olduğu gibi seçimleri de kazanırsa muhâlefetin yıldız ismi Mansur Yavaş olur” Emre Can Gündoğdu. Evet, tabiî ki İmamoğlu kazanamaz Mansur Yavaş kazanırsa çok daha fazla dikkat çekecektir. Ama Mansur Yavaş kendini muhâlefetmiş gibi göstermemeye özen gösteriyor. Bunu fark etmişsinizdir sanırım.

“İmamoğlu Kürtçe seviyeye göre kurslar açmıştı İSMEK’te. Meral Danış Beştaş özür dileyecek mi İmamoğlu’ndan sizce?” Herhalde bunu Beştaş biliyordur. Özür dilemesini gerektirecek bir durum olduğunu sanmıyorum. Bu çok daha geniş bir şeyden, Kürtler’in taleplerine sâhip çıkmaktan bahseden bir olaydı.

Mehmet Kahraman: “Özer Sencar, ‘Ekrem İmamoğlu seçimi kazanırsa cumhurbaşkanlığı seçimini de kazanır’ demişti. Aynı denklem Tayyip Erdoğan için de geçerli mi? Yerel seçimi kazanırsa tekrar kazanır mı?” Yerel seçimi kazanırsa herhalde 2028’de en güçlü seçeneği iktidar olacaktır, eğer İstanbul’u da geri alırsa. O bir gerçek.

“Erken seçim olur mu 2024’te?” Olması için bir neden yok bana göre.

Cenk demiş ki: “Fatih Altaylı’nın söylediği gibi seçimlerde başarısız olursa CHP müze olur bence. Aynı zamanda İmamoğlu’nun kaybetmesini isteyen CHP’liler de var. Düzeltmeye çalışmak bâzen yeniden başlamaktan daha zor oluyor.” Müzeye dönmez, CHP bir güç. Yani ne olur bilmiyorum; ama İstanbul’u da kaybederse çok daha kötü olur. Fakat bu kötülük belki de yepyeni bir CHP’nin ortaya çıkmasına da vesîle olur. Şu anda kestirmek çok zor. 

Sevinç Yılmaz: “İmamoğlu ve Kurum sizinle yayın yapacak mı, merakla bekliyoruz.” Evet, talep ettik ikisinden de ayrı ayrı. İki taraftan da pozitif cevaplar aldık. Umarız gerçekleştireceğiz ve bunları Göksel Göksu ile birlikte yapmayı planlıyoruz. Bakalım, daha vaktimiz var.

“Erdal Beşikçioğlu ile yayın yapar mısınız?” Çok gerek yok. Onu zâten Ankara’da arkadaşlarımız yakından tâkip ediyorlar.

Barış Esen: İmamoğlu’nda Galatasaray’ın Avrupa maçı gibi ‘Nasıl olsa tur atlarız’ havası var mı? Dolayısıyla sürpriz olur mu?” Galatasaray, “Nasıl olsa tur atlarız” diye gitmedi. Anlayamadım o ayrı, maalesef. Ben Ekrem İmamoğlu’nun, “Nasıl olsa kazanırım” diye düşündüğünü sanmıyorum. Çok ciddîye alıyor gördüğüm kadarıyla.

Uğur Özlav: “İmamoğlu kazanırsa, ama 2019’daki ilk seçimde olduğu gibi fark az olursa, sizce bu sefer de seçimi tekrarlatmaya kalkışır mı Erdoğan?” Yok, aynı suda iki kere yıkanılmaz, sanmıyorum.

Mahir Korkmaz: “Sizce ekonomi kaç yıl sonra normale döner Ruşen Bey? Rûhumuzu çaldılar, artık hiçbir şeyin tadı kalmadı. Ne zaman normale döneriz sizce?” Normale dönemeyiz Mahir Bey. Dönemeyiz. Yok artık, bu böyle. Bu böyle gidecek.

Aynı Mahir Bey: “İmamoğlu parti kursaydı daha mı başarılı olurdu?” Şu hâliyle CHP onun için daha iyi bir seçenek. Ben öyle görüyorum.

“İmamoğlu ve Kurum Medyascope’ta aynı anda canlı yayında olursa çok iyi olur.” Olmaz. Yapacakları varsa da bunu büyük televizyon kanallarında yaparlar herhalde. Biz hiç o topa girmiyoruz.

Evet, yavaş yavaş toparlayalım. Bayağı bir soru ve yorum geldi. Hepinize çok teşekkürler. Evet, İstanbul çok kıran kırana geçiyor gibi gözüküyor. Bakalım, daha seçime kadar da…

“İstanbul seçimleri olası anayasa değişikliğini nasıl etkiler?” Aslında güldüm; ama bu iyi bir soru. Çünkü Erdoğan İstanbul’u geri alırsa anayasa konusunda daha özgüveni artmış olur.

Kuzey Ak: “Lütfen cevap verin. İmamoğlu’nun kazanma şansı var mı? Tarafsız gözle bakın, anlatın. Eşime dostuma anlatamıyorum” demiş. Durum vahim demek. Bence kazanma şansının daha fazla olduğu gibi bir ihtimal var. Ama benim son seçim tahminime bakarsanız kaybedecek olarak yorumlayabilirsiniz. Ama açıkçası şu hâliyle kıran kırana bir yarış var. Ve yayının başında bahsettiğim Murat Kurum’un söylemini değiştirmesini, stratejisini değiştirmesini de Murat Kurum cenâhında bir olumsuzluk havası olduğu şeklinde yorumluyorum. Ama daha bir ayımız var.

“Uluslararası gündemle alâkalı programları çoğaltabilir misiniz? Medyada böyle bilgi içeriği bulmak çok zor.” Yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz Cenk Bey.

Evet, noktayı koyalım. Hepinize çok teşekkürler. Bize destek olun; YouTube’dan, Patreon’dan lütfen. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler. Hepinize teşekkürler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.