DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) eski Eş Genel Başkanı ve DEM Parti MYK üyesi Öztürk Türkdoğan, partisinin seçim yarışında yürüteceği kampanyayı, seçimdeki iddialarını, siyasi hayatını, genel seçimlerdeki gidişatı ve Ankara’daki siyasi atmosferi, Ruşen Çakır’a değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Tania Taşçıoğlu Baykal
Merhaba, iyi günler. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için DEM Parti’nin eş başkan adayı Öztürk Türkdoğan’la birlikteyiz. Kendisiyle, partilerinin nasıl bir kampanya yürüttüğünü, yürüteceğini ve iddialarını konuşacağız. Merhaba, hoş geldiniz.
Öztürk Türkdoğan: Hoş bulduk.
Adınız ve soyadınız Öztürk Türkdoğan. Ankara’da zâten bir ülkücü, Mansur Yavaş var, karşısında ülkücü Turgut Altınok var. İsminize bakınca, DEM Parti de bir ülkücü çıkarmış sanki.
Türkdoğan: Bizim halklarla sorunumuz yok. Ben Kars, Selim ilçesi, Laloğlu köyü doğumluyum. Dedelerim de Pülümür’den göç etmiş. Okuma yazma bilen yok. Babamın bana anlattığına göre, soyadı kanunu çıktığında, nüfus memuru, amca çocuğu kardeşlere, yani kuzenlere Türkdoğan, Türkyılmaz, Karataş soyadını verip gidiyor. Ben doğduğumda da yurtdışında işçi olan amcam, Selim İlçe’ye telefon açıp, “Köyde ne var ne yok?” diye soruyor. “Hasan’ın oğlu oldu” diyorlar. Amcam da, “O zaman adını Öztürk koysunlar” diyor, uyumlu olsun diye. Benim ismim de o şekilde konuyor.
Biz sizi insan hakları mücâdelesinden, İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) biliyoruz. Ama aynı zamanda da, DEM Parti hareketinin içinde uzun süredir yer alan bir isimsiniz.
Türkdoğan: Aslında çok uzun değil, geçen yılla başladı.
Ama hep yakın durmadınız mı?
Türkdoğan: Yakınlık şöyle: İnsan haklarımücâdelesindeki duruşumuz net. Çünküsiyâsal partilere eşit mesâfede, amadüşünsel bazda elbette bir yakınlıksöz konusuydu. Geçen yıl parti, milletvekili olmamı teklif etti, ben de kabul ettim. Dernekten öyle ayrıldım. Arkadaşlar bana kendi memleketimden, Kars’tan seçime katılmamı söyledi. Ben de “Buralardan bir yer olsun” dedim. Düşe düşe İstanbul düştü, o da olmadı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Partinizin asıl adayı Gültan Kışanak. Yani kazanırsanız belediye başkanı o olacak. Eş başkanlığı Türkiye Cumhuriyeti kanunları kabul etmiyor. Gülten Hanım özgür olsaydı da onunla da yayın yapabilseydik… Kendisi cezâevinde. Daha önce Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı. Benim de eski bir meslektaşım. Kendisini tanırım, çok da saygı duyarım. Onun kampanyaya katılması fizîken mümkün değil tabiî. O zaman, onun için oy istiyorsunuz.
Türkdoğan: Aslında hepimiz için, partimiz için, eş başkanlar için oy istiyoruz. Kadın arkadaşlarımız bir ekip kurdular; düzenli olarak Gülten Kışanak’la iletişim hâlinde olacaklar. Partideki kadın yönetici arkadaşlarımız onun mesajlarını ayrı ve özel bir kampanya biçiminde yürütecekler. Tabiî ben de her fırsatta bu mesajları aktaracağım. Ama aynı zamanda, kadın yoldaşların Gülten Kışanak için bir kampanya süreci de olacak Ankara’da, bunu yakından göreceğiz. Sincan’da cezâevi kampüsünde duruşma salonu var biliyorsunuz. 1 Mart’ta o duruşma salonunda tutukluluk incelemesi olacak. Orada bir açıklamamız olacak. Ama asıl 2 Mart’ta, Ankara’da kadınlar Gülten Kışanak için kampanyanın startını verecekler.
Siz bir hukukçusunuz, aslında normal şartlarda Gülten Hanım’ın tahliye olması gerekiyor.
Türkdoğan: Evet. Gülten Hanım 25 Ekim 2016’da tutuklandı. Yedi yıl doldu. Bizim Cezâ Muhâkemesi Kanunu’muzda tutukluluk bir statü olarak ele alınıyor. Yani bu statüde 7 yılınızı doldurduysanız, tahliye edilmeniz gerekiyor. Maalesef mahkeme farklı bir yorumla, yani aleyhte bir yorumla tutukluluğunu devam ettiriyor. İzleyicilerin de bilmesi için söylüyorum. Aslında Gülten Kışanak’ın serbest bırakılması gerekiyor. Tıpkı Sebahat Tuncel gibi. Çünkü her ikisi de 7 yıllarını doldurdular.
2019’da HDP vardı, aday çıkarmadı. Büyük bir kısmının Mansur Yavaş’a oy verdiğini varsayıyoruz. Hiç sandığa gitmemiş ya da başka partileri seçmiş olabilirler. Onun için elimizde böyle bir rakam yok. Ama milletvekili seçimlerine bakıyorum. 2018’de HDP o tarihte %6,4 oy almış. Ama 2023’te, son yapılan seçimde Yeşil Sol Parti %2,9 almış. Çok büyük bir gerileme var.
Türkdoğan: Evet. Tabiî ki 2023’ün bir özelliği şu oldu: Biz cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkartmadık. Bu birinci faktördü. İkinci faktör, parti, kapatma dâvâsı nedeniyle seçime HDP ismiyle girmedi, Yeşil Sol Parti olarak girdi. Bu da seçmende partinin bilinirliği, tanınırlığı açısından bir kafa karışıklığına sebep oldu. Üçüncü faktör de, “Bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy Yeşil Sol Parti’ye” söylemi biraz karıştı. Birçok seçmenimiz, “Bir oy Kılıçdaroğlu’na…” derken, “Bir oy CHP’ye” şeklinde anladı. Buradan kaynaklanan bir oy kaybımız var. Aday çıkarmamaktan kaynaklı oy kaybımız var ve partinin tutumunu eleştirip sandığa gitmeyenler bakımından oy kaybımız var. Seçimden sonra, bütün bunları parti ortamında Türkiye sathına 1000’e yakın halk toplantısıyla tespit ettik aslında.
İnsanlar “Kendi adaylarımızı çıkaralım” mı dediler?
Türkdoğan: Evet. Kesinlikle ve kesinlikle kendi adaylarımızın çıkarılması konusunda halktan partiye gelen bir baskı var. Buradan yola çıkarak şöyle bir karar aldık: Son seçimlerde, Türkiye’de birinci ve ikinci olduğumuz tüm merkezlerde, bir halk oylamasıyla aday belirleme yöntemini tercih ettik. Yani 90’a yakın yerde –ki bunların çoğu biliyorsunuz– Doğu ve Güneydoğu’da, Kürt kentlerinde. Oralarda, iyisiyle kötüsüyle bir halk oylaması tecrübesi yaşadık. Ama bu, halkın isteğiydi ve halk genel olarak bundan memnun.
Sonuçta biz bir bileşen partisiyiz, bizim bâzı değerlerimiz var. Bir üçüncü yol siyâseti izliyoruz. Dolayısıyla demokrasi güçleriyle birlikte, kadın özgürlüğüne inanan çevrelerle birlikte, demokrasiden, insan haklarından yana siyâsal yapılarla birlikte bir “kent uzlaşısı” aradık. Aslında birçok yerde de bunu ilçe bazında, bâzı yerlerde il bazında gerçekleştirdik. Örneğin, Dersim bunun bir örneğidir. Dersim, “Kent uzlaşısı” temelinde seçime girdiğimiz bir yer. Türkiye’nin batısındaki bâzı kentlerdeki ilçelerde kısmen uzlaşı sağlandı.
İstanbul’da Esenyurt’ta oldu meselâ.
Türkdoğan: Evet, ilçe bazında bir kent uzlaşısından bahsedebiliriz. Bâzı noktalarda bu daha da büyüyebilirdi, ama maalesef olmadı. Halkın yoğun talebini de göz önüne alarak, adayımızı çıkarttık. Yanılmıyorsam, şu anda toplam beldeler dâhil, 500 merkezde adaylarımız var.
O zaman, bu yerel seçim DEM Parti için, Ankara’da gerçek gücünü gösterme seçimi diye anlıyorum. Tabiî başka yerler için de geçerli, ama konumuz Ankara olduğu için bunu söyledim.
Türkdoğan: Bunun için bütün gayretimizi gösteriyoruz. Propaganda bakımından çok eşit şartlara sâhip değiliz. Kent meydanlarına gittiğiniz zaman, meydanlarda neredeyse pankart asacak yer kalmamış.
Evet. Ben bugün Ankara’da gördüm Yavaş ve Turgut Altınok pankartlarından yer kalmamış. Diğer partilerden bir iki tâne araya sıkışmış.
Türkdoğan: Hakîkaten burada bir tuhaflık var. İyi ki varsınız. Medyascope var, YouTube’dan, uydudan yayın yapan çok sayıda televizyon var da sesimizi duyurabiliyoruz. “Ana akım” mı dersiniz, “yandaş” mı dersiniz, ne derseniz deyin, televizyonlarda, lehte ya da aleyhte eleştirel bir biçimde sürekli DEM Parti’yi konuşuyorlar, ama “DEM Parti’den birini çağıralım da DEM Partililer ne söylüyor, ne konuşuyor?” diyen yok. Bütün bunlara rağmen, biz Ankara’da, Büyükşehir Belediyesi eş başkanları olarak halkımızın tamâmına ulaşmaya çalışacağız ve gerçekten onların beklentisi doğrultusunda, tabiî ki seçim bildirgemizi de anlatarak onlardan oy isteyeceğiz.
Şu âna kadar yürüttüğünüz çalışmalarda Gülten Hanım yok. Esas siz yürütüyorsunuz kampanyayı partiyle birlikte. İlk izlenimleriniz nelerdi?
Türkdoğan: İlk izlenimim şöyle: Bir heyecan, bir memnûniyet var, onu belirtebilirim. Tabiî bâzı çevrelerin kafasında neden bir aday çıkardığımıza dâir hâlâ bir soru işâreti var. Biz de anlatıyoruz. Biz Türkiye’nin üçüncü büyük partisiyiz. Diğer partiler nasıl aday çıkarıyorsa, tabiî ki biz de aday çıkaracağız. Bu bir seçim yarışı. Kaldı ki bu bir yerel seçim. Yerel seçimin farklı dinamikleri vardır. Burada yaşayanlar karar vereceklerdir. İnsanlar bu konuda çabuk iknâ oluyorlar. Özellikle Ankara’daki sol sosyalist, sosyal-demokrat çevrelerin, çeşitli siyâsal yapıların memnun olduğunu belirtebilirim. Ama özellikle de Ankara’da yerleşik bir Kürt kitlesi var, onların memnun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Öztürk Bey, beş yıl önce, o dönemki HDP, aday çıkarmadı. Demin de söylediğiniz gibi, seçmeninizin önemli bir kısmının CHP’ye oy verdiğini varsayıyoruz. Aradan beş yıl geçti. Mansur Yavaş beş yıldır Ankara’yı yönetiyor. Sizin parti tabanında görüştüğünüz kişilerin Mansur Yavaş’a bakışı nasıl?
Türkdoğan: Aslında Mansur Yavaş klasik bir belediyecilik anlayışı yürüttü. Halk tabanında bir antipati yok, bunu gözlemleyebiliyorum. Fakat partimiz olarak bir sorun var. Beş yıl önce bizim tabanımızda bulunan halkımızın oyuyla seçilen, ama belediyeye gittiğiniz zaman, bizim partimizle bile bir ilişki kurmamış bir belediye başkanından bahsediyoruz. Böyle örnekleri çoğaltabiliriz. Biz 2019’da dolaylı yoldan destek verdik, değil mi? Siz de bir büyükşehir belediye başkanı olarak, bir gün bir il teşkîlâtımızı ziyâret edip bir çayımızı içebilirsiniz örneğin. Bu hiçbir şekilde yapılmamış, bir iletişime geçilmemiş.
Kırgınlıktan mı bahsediyorsunuz?
Türkdoğan: Kırgınlık değil bu. Partimiz Türkiye’nin üçüncü büyük partisi. Biz artık bu toprakların vazgeçilmez bir siyâsî hareketiyiz. Bunu artık herkes öğrenecek. CHP’liler de, AKP’liler de, MHP’liler de, İYİ Parti’liler de bunu öğrenecekler. Türkiye’de artık bizsiz siyâset yapamazsınız. Biz marjinal bir siyâsî hareket değiliz. Kalıcı ve köklü bir siyâsî hareketiz ve ısrar ediyoruz. Birileri bizi Doğu ve Güneydoğu’ya hapsetmek istiyor, biliyorsunuz. Hattâ orada bile bizi boğmak istiyor; her gün baskı had safhada. Ama biz ısrarla, “Hayır, biz Türkiye’nin tamâmında bu siyâseti yapacağız” diyoruz. Partimizin paradigması da buna dayalı zâten. Partimizin bileşen partisi olması, partimizin belli çevrelerle, çeşitli isimlerle olan işbirlikleri, bunda ne kadar ısrarcı olduğumuzu gösteriyor.
Partiniz söz konusu olduğunda şöyle bir husus var tabiî: Bir kere, bölgede, Güneydoğu’da, seçilmesi garanti olan iller var. İlk aklıma gelenler Diyarbakır, Batman, Van, Hakkâri. Herhalde DEM Parti adayları buraları zorlanmadan kazanacak.
Türkdoğan: Evet. Büyük bir farkla kazanacağız.
Ama o zaman kayyum meselesi var. Daha önce, ilk dönemde seçilen belediyelere kayyum biraz geç geldi. Ama ikinci dönemde, 2019’da, belki de HDP’nin CHP’ye batıda verdiği desteğin bir cezâsı olarak hızlı bir şekilde kayyum atandı: Ben geçen gün bunu, partinizin İstanbul adayı Meral Danış Beştaş’la yaptığım yayında kendisine de sordum. O da “Artık kayyum uygulaması bitmiştir” cevâbını verdi.
Türkdoğan: Evet, gerçekten bitmiştir. Niçin bitmiş olduğunu söyleyeyim: 2019’da eş başkanlarımız belediyeleri aldığında, ilk önce yolsuzlukları açıkladılar. Şu anda maalesef neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz, ama tahmin edebiliyoruz. Şu anda halk hiçbir şekilde memnun değil. Dolayısıyla iktidârın, yani AKP-MHP iktidârının, bir daha kayyum atamayı aklına getireceğini zannetmiyorum. Çünkü bu çok çok kötü bir uygulama. Siz daha iyi bilirsiniz, 12 Eylül’den sonra askerî yönetimin belediyelere el koyması var ya, bu da aynı mantık.
Evet. Asker atadılar.
Türkdoğan: İşte, aynı mantık. O uygulama devam edebildi mi? Edemedi. Türkiye’de asgarî demokratik kurallardan ve gerçekten bir halk irâdesinden, halkoyundan bahsedecek, artık bu kayyum gibi katı vesâyetçi uygulamalardan vazgeçilmesi gerekiyor. Kaldı ki bu sefer, bizim özellikle kesin kazanacağımız yerleri belirtmek istiyorum. Biz adaylarımızı halk oylamasıyla belirledik. Yani halk bu sefer kendi belediye eş başkanlarına sonuna kadar sâhip çıkacaktır. Örneğin bu, televizyonlarda hiç konuşulmuyor. Bu yaptığımız uygulama son dönemin en önemli demokratik hamlesidir. Yani bir demokrasi şöleni içerisinde gerçekleştirildi bunlar. Eğer tekrar böyle bir şeye tevessül edilirse, iktidar partileri bölgeden silinirler. O zaman siz demokrasiye inanmıyorsunuz demektir.
Peki siz sâhada ne anlatıyorsunuz? Tabiî siz çok politize bir hareketsiniz, taban da çok politize. Ama bu, yerel seçim.
Türkdoğan: Biz tabanda ne anlatıyoruz? Bu gerçekten önemli bir soru. Birincisi, yerel seçim sürecini ve stratejimizi anlatıyoruz. Biz ne kimseye kaybettirmek ne kimseye kazandırmak üzerine değil, halklarımız ve partimiz kazansın diye bir kampanya yürütüyoruz. Bunu daha geniş ölçekli ele alıyoruz. Elbette ki yerel yönetimlerde kazanacağımız kentlere dâir çok daha somut projelerimiz var. Ama bir bütün olarak da bizim “Yerel Demokrasi ile Özgür Kentlere” sloganıyla açıkladığımız bir bildirgemiz var. Bu, partimizin üçüncü yol siyâsetinin yerel yönetim ayağını gayet açık bir şekilde ifâde ediyor. Burada çok orijinal, çok önemli önermeler var. O nedenle bunu özellikle en başından aktarmak istedim.
İkincisi, bu ülke, Kürt sorununu çözemediği için bu hâle geldi. Biz bu yerel seçimler vesîlesiyle de bir “Barış siyâseti” izlediğimizi anlatıyoruz. Bu çok çok önemli. Bugün Türkiye yüksek enflasyon altında, ağır bir ekonomik krizin pençesinde çok yüksek bütçe açıkları veriyorsa ve insanlar artık çok ciddî bir hayat pahalılığıyla baş etmek durumunda kalıyorsa, bunun sebeplerini anlatıyoruz ve çözüm yolunun da barıştan geçtiğini ifâde ediyoruz. Diğer partilerin belediye başkan adayları ne yapıyor? Sosyal yardım vaat ediyorlar, değil mi? Biz bu sorunları kalıcı olarak çözecek önermeler anlatıyoruz. Bu ülkeye barış geldiğinde, bu ülkenin savaş harcamaları olmayacak. Bu ülkenin kaynakları insanlarına kullanılacak. Böyle yüksek bütçe açıkları olmayacak ve dolayısıyla yerel yönetimler gerçekten kent hakları noktasında daha çok hizmet verecekler.
Ama şu anda yerel yöneticiler ne yapıyor? Kimisi emeklilere yardım yapmaktan, kimisi çiftçilere ücretsiz mazot dağıtmaktan, kimisi çeşitli sosyal yardımlardan bahsediyor. Hani nerede sosyal hukuk devleti anlayışı? Yani şu anda yerel yönetimler, iktidârın bozduğu bütün ekonomik dengeleri toparlayacak ve halkı memnun edecek bir noktada siyâset izliyorsa, yerel yönetim anlayışınız nerede? Bunlar, genel olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve siyâsal iktidârın sorumluluğunda olan konular. Biz de diyoruz ki: “Gelin bir barış siyâsetiyle bu sorunları çözelim”. Ve tabiî ki Türkiye’nin gerçeklerini anlatıyoruz. Hapishânelerdeki tecridi anlatıyoruz. Siyâsî mahpusları anlatıyoruz. AİHM kararlarına rağmen, Demirtaş’ın, Kavala’nın niçin bırakılmadığını anlatıyoruz. Eş başkan adayımız Gülten Kışanak’ın 7 yıl dolduğu halde niçin hâlâ hapiste tutulduğunu anlatıyoruz. Ekoloji noktasında, Türkiye’nin nasıl yağmalandığını anlatıyoruz. Yani yerel yönetimler bu konuda daha fazla inisiyatif sâhibi olamazlar mı? O kadar çok önermeler var ki.
Geçenlerde birkaç sivil toplum örgütünü ziyâret ettiğimde şunu fark ettim: Avrupa’ya çok sık gidip geliyoruz, değil mi? Avrupa’da yerel yönetimler sivil toplumu destekliyor. Nasıl destekliyor? Örneğin bir hizmet binâsı yapıyor, “Buyrun gelin bu binâyı kullanın” diyor. Türkiye’deki sivil toplum örgütleri, kirâ ödemekten, vergi ödemekten, sivil toplum faaliyeti yapamaz noktaya gelmiş durumda. Bakın hiçbir yerel yönetici bunu söylemiyor. Dolayısıyla biz Ankara’da kazanacağız elbette, büyük kazanacağız. Ama şimdiden, kazanacak olan herkese, “Burası bu ülkenin başkentiyse, hiç değilse bir insan hakları evi yapın, sivil toplumu destekleyin” diyoruz. Bu toplumun sivilleşmesi gerekiyor. Sivil toplumun inisiyatif alması gerekiyor. Bu basit bir öneri örneği.
Peki, Ankara örneğinde partinizin en güçlü olduğu ilçeler hangileri?
Türkdoğan: Biz Mamak ilçesinde güçlüyüz. Kezâ Etimesgut; ama diğer merkez ilçelerde de aslında…
Peki partililer Etimesgut’ta Erdal Beşikçioğlu’na oy vermezler mi?
Türkdoğan: Bizim kendi adaylarımız var. Kendi adaylarımıza oy vereceğiz.
Ama onun da bir popülaritesi var.
Türkdoğan: Zâten çağımızın önemli sorunlarından birisi de popülist siyâset.
Ankara, genel olarak Kürt hareketinin diyelim, çünkü partilerin adı sürekli değişiyor, büyükşehirlerde nispeten daha geride olduğu bir yer. Meselâ Adana’da, Mersin’de, İzmir’de çok güçlü. Hattâ Ege ve Akdeniz’deki birçok yerde bayağı oyun kurucu olabiliyor, İstanbul’u zâten saymıyorum; ama Ankara tam öyle olmadı sanki.
Türkdoğan: Siz Ankara’da yüzdeleri verdiniz. Biz ilk etapta en yüksek yüzdeyi geçmeyi hedefliyoruz.
2015’te ilk seçimde ne almıştı?
Türkdoğan: 2015’te, yüzde olarak değil ama 140 bin civârında oyumuz var. 2018’de 198 bin oy, 2023’te 111 bin oy.
Yani seçmen sayısı artmasına rağmen, oy azalmış.
Türkdoğan: Evet, onun sebeplerini anlatmıştım. Şimdi bu seçimlerde de Büyükşehir’de, öncelikle 200 bin oyun üstüne çıkmayı gerçekleştirebileceğimizi düşünüyorum. Elbette ki bizden beklentisi olan halkımızın o beklentilerine uygun bir kampanya geçirmek istiyoruz. Burada kastettiğim şey şu: DEM Parti ne kadar güçlü çıkarsa, barış siyâsetinde o kadar çok söz hakkı sâhibi olacağız ve gerçekten Türkiye’nin ihtiyâcı olan, Türkiye’nin ana meselesinin çözümü noktasında daha güçlü inisiyatifler kurabileceğiz. Bakın bu daha önemli. Biraz daha açayım söylemek istediğimi: Biz büyük kazanmak istiyoruz aslında. Bu nedenle, yerel seçimler tam da bu sözümüzü söyleyeceğimiz bir zemin. Kaldı ki Gülten Kışanak ilk mesajında, “Diyarbakır’dan Ankara’ya, Ankara’dan tüm Türkiye’ye toplumsal barış köprüleri kurmak için aday oluyorum” dedi. Bu çok çok önemli.
Bizim toplumsal barışımızı sağlayacak ve 2015’teki çözüm süreci bitmeden önceki dönemini yeniden hatırlatacak bir pratik için, iktidârı özellikle dâvet etmek gerekiyor. Bunun için de gücümüzü tekrar göstermemiz gerekiyor. Birileri bizi güçsüz bırakarak, oy yüzdemizi düşük göstererek veya halk desteğimizi düşürerek, uyguladığı baskı politikasının sonuç verdiğini zannediyor. Ama tam tersi. Bu, yerel seçim olmasına rağmen… Biliyorsunuz yerel seçimlerde oy yüzdeleri her zaman belirleyici değildir. Ama halk desteğinin gösterilmesi açısından önemlidir. O açıdan ve kazanılan belediye sayısı îtibâriyle de önemlidir. Halkımızın bize olan desteğinin devam edeceğini göreceksiniz.
O zaman, Selahattin Demirtaş’ın en son yolladığı mektuptaki gibi 1 Nisan ve sonrasına yönelik bir eşik sizin için…
Türkdoğan: Elbette. Sâdece sevgili Demirtaş değil, bunu biz konferanslarda, çalıştaylarda, genel kurulda zâten açık açık ifâde ettik. Biz yeniden Türkiye’yi bir barış çizgisine çekmeye çalışıyoruz. Bu konudaki siyâsetimiz çok açık. Özellikle 15 Ekim’de partimizin Olağan Büyük Kongresi’nde arkadaşlarımızın verdiği mesajlar, ondan önce, yeniden yapılanma konferansında verilen mesajlar…
1 Ekim’de Meclis açıldı ki biliyorsunuz Ankara’da çok talihsiz bir olay da oldu. Orada, eş başkanlarımızın çok açık ve net barış mesajları oldu örneğin. Şu andaki eş başkanlarımız grup konuşmalarında ve yine seçim meydanlarında sürekli açık açık ifâde ediyorlar. Yani Türkiye’nin ana meselelerinin çözümünde, DEM Parti her zaman sorumluluk almaya hazır. Çünkü bunlar hepimiz için yaşamsal konular ve bu sorunları çözmemiz gerekiyor.
Çok teşekkürler Öztürk Bey. Bu vesîleyle Gültan Kışanak’a da selâmlarımızı yollayalım.
Türkdoğan: Selâmlarınızı iletirim. Aleyküm selâm.
DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi eş başkan adayı Öztürk Türkdoğan’la konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.