İYİ Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Cengiz Topel Yıldırım, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı. Yıldırım, yerel seçim sürecinde yürüteceği kampanyayı, İYİ Parti’nin stratejisini, seçimlere “hür ve müstakil” giren İYİ Parti’nin oy oranlarını, CHP’nin Ankara’daki adaylarını ve Mansur Yavaş’ın adaylığını değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Tania Taşçıoğlu Baykal
Merhaba, iyi günler. İYİ Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Cengiz Topel Yıldırım stüdyoda konuğumuz. Kendisiyle kampanyasını ve projelerini konuşacağız. Hoş geldiniz Cengiz Bey.
Cengiz Topel Yıldırım: Hoş bulduk, teşekkür ederim.
Siz kampanyanıza bayağı hızlı başladınız, sosyal medyada da medyada da görüyorum. Sâhada da, özellikle Meral Akşener’le berâber epeyce dolaştığınızı görüyorum. Yıllar önce CHP’den adaylığınız vardı. O zamandan bu zamâna kaç yıl geçti?
Yıldırım: Birisinde beş yıl, birisinde 10 yıl.
Evet. Peki bu kampanyanın sizin için farkı nedir?
Yıldırım: Şöyle farklı — aslında bunu halkımız da izliyor: Hem iktidar için hem muhâlefet için, kutuplaşan sistemin bir rehâvet ve konfor alanı var. Bu konfor alanı neyi getiriyor? Meselâ biz şu anda yaşıyoruz onu. İki aday var, biri Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayı, diğeri AK Parti’nin adayı. İki adayımız da kampanyasının temelini emekliye yaptıkları yardım üzerine yürütüyor. Mevcut Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Ben emekliye ayda 1000 lira destek veriyorum” diyor. AK Parti adayı da, “Ben de 5000 lira vereceğim” diyor. Sonra Mansur Bey devam ediyor: “Ben emekliye ayda 400 lira süt parası veriyorum”. Diğer aday da “Ben de but vereceğimé diyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkentini yönetmeye tâlip adaylardan birisi mevcut belediye başkanı, diğeri Keçiören’de yıllardır belediye başkanı. Ankara’yı beş yıllığına yönetmeye tâlip iki başkan adayının söyledikleri şey bu. Biz de diyoruz ki: “Ankara, bu etle but arasına sıkışacak bir kent değil. Ankara’nın sâdece 5 yılı değil, 50 yılının planlanması lâzım; bir vizyon ortaya konulması lâzım ve bambaşka bir belediyecilik lâzım”. Belediyelerin işi sosyal yardımlardan ibâret değildir. Sosyal yardımlar belediyelerin kanunla yüklendikleri işlerdendir. Bunu Sosyal Hizmetler Dâire Başkanı da çok güzel yapabilir. Biz Ankara’da 5 yıldır bir kampanyacı belediyecilik görüyoruz. Sâdece kampanya yapılıyor ve bu kampanyada da et veriliyor, süt veriliyor, emekliye yardım yapılıyor. “Askıda su”, bakkal defteri, veresiye defteriyle filan bir beş yıl geçirdik.
Burada bence çok önemli bir şey daha var: Ankara Büyükşehir Belediyesi, Mansur Yavaş döneminde, güncellenmiş rakamlarla, yaklaşık 300 milyarın üzerinde bütçe kullanıyor. Sosyal yardımlar için ayrılan para 10 milyar. Bu, bütçenin yaklaşık yüzde 3’ü. Fakat bu yüzde 3’le, başka hiçbir şeyi tartışmadan, Ankara için 5 yılda ne yapıldığını sormadan, bizi sâdece bu alana hapsedip burada yürümemiz isteniyor. İşte biz bunun için diyoruz ki: “Evet, bu sosyal yardım alanların analarının ak sütü gibi helâl. Bu kampanyayı yapan Belediye Başkanımıza da teşekkür ederiz bu insanlara duyarlı davrandığı için. Ama bir başka hikâye de şu: Gerek Mansur Bey gerek başka bir aday, Türkiye’de bunu yapan her kimse, eşlerinin kolundaki bileziği bozdurup satmıyor; bunları kamunun parasıyla yapıyor. Kamunun parasının yüzde 3’lük bölümüyle bunu gerçekleştiriyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bunun dışında, Ankara’da yaklaşık 298 milyar harcanmış bir bütçe var. Şimdi ben halkımıza soruyorum: Bu 298 milyarla “Mansur Yavaş bunu yaptı” denecek bir tâne eser söyleyebilir misiniz? Ben daha bugüne kadar “şunu şunu yaptı” diyen kimseyi görmedim. Daha önemlisi, Cumhuriyet’in 100. Yılı’nı idrak ettik. Cumhuriyet’in 100. Yılı’nda, karşımdaki rakiplerinden bir tânesi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş, bir tânesi de Turgut Altınok; ikisinin de Cumhuriyet’in 100. Yılı adına verdikleri veya ona ithaf ettikleri bir tâne eserleri var mı? Yok.
Daha ileri gidelim: Cumhuriyet’in 100. Yılı’nda Ankara’da, Atatürk’ün doğumunun 100. yılına ithafen yapılan Ulus 100. Yıl Çarşısı Mansur Yavaş tarafından yıkılmıştır. Böyle bir belediyecilikle karşı karşıyayız ve biz halkımıza bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Bu belediyecilik kısmına gelmeden, biraz siyâset konuşalım. Cengiz Topel Yıldırım Mülkiyeli, Ankaragücü Spor Kulübü Başkanı. Melih Gökçek ve oğluyla Ankaragücü yüzünden mahkemelik olmuş ve dâvâyı kazanmış bir isim. Daha sonra sizi CHP’de görüyoruz. Belediye başkan adaylığınız var. Daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanıydınız.
Yıldırım: Başdanışmanıydım.
Evet. Ve şimdi İYİ Parti’desiniz. Bunu soruyorlardır size, ben de sormuş olayım.
Yıldırım: Anlatayım: Bugün Ankara’da ağızlarını açıp “damacana”, “dinozor” veya her türlü hakareti yaptıkları Melih Gökçek’in muktedir olduğu, önünden bâzı insanların geçerken korkup yolunu değiştirdiği bir dönemde, biz, Ankara’nın, Ankara halkının takımıyla ilgili bir mücâdele gerçekleştirdik. O dönemde Melih Bey Ankaragücü’nü hem kendi emeklilik ikbâli için hem de oğluna daha eğlenceli bir kulüp yapmak istedi. Bununla ilgili bir süreç yürüdü. Fakat o süreçte biz de şöyle bir şey yaptık: İmâlât-ı Harbiye, Kurtuluş Savaşı’nın takımı, Cumhuriyet’in Kulübü’nün kimsenin oyuncağı olmayacağını ve bunu teslim etmeyeceğimize ilişkin mücâdele gerçekleştirdik. Bu mücâdelenin sonucunda da, evinden alıp Saray tesislerine götürdüğü kulübü tekrar orada aldık ve kendi evine getirdik. Bunu yapan bendim.
Daha sonraki süreçte yine böyle bir karşılaşmamız daha oldu Melih Gökçek’le. Ben bu dönemde de hiç siyâsetin içerisinde olmadım, hep siyâset dışında oldum. İkinci bölümde, Ankara’da her şeyi arzulayan yapı, Ticâret Odası’nı da arzuladı. Aslında Ticâret Odası’yla da çok bir iletişimim yoktu. Fakat nedense bâzen beni buluyorlar. Bir de belki bu egemenlere bir baş kaldırma özelliğim var. O dönemde Gökçek’le bir daha karşılaştık. 2013 yılı. FETÖ’nün her kurumu zaptetmek istediği dönemler. Gökçek’ler orada da bir operasyon yapıyorlar, tesâdüf beni buldu. Biraz da orada mücâdele gösterdim. O mücâdelenin netîcesinde de Yüksek Seçim Kurulu dâhil, onların bâzı bölümlerini iptal ettirerek ona da engel olmaya çalıştım. Bugün Ankara Ticâret Odası’nda görev yapan arkadaşlar, Mansur Yavaş’ın arka bahçesi olarak çalışan, onun mutfağı olarak çalışan, onun PR’cısı olarak çalışan arkadaşlar, o dönemde perde arkasında bir şey söyleyemezken, ben bu bölümde de mücâdele ettim ve ona müsaade etmedim.
Bu çerçevede şöyle bir şey gelişti: Ben yine siyâsetin dışındaydım. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, herhalde dostlarından, arkadaşlarından duyarak ya da Ankara’yı keşfinden “Böyle bir adam var, ben bu kişiyle tanışmak istiyorum” diyor. Kemal Bey beni dâvet etti, ben de bu dâvetine icâbet ettim. Atatürk’ün koltuğunda oturan ana muhalefet partisinin lideri bizi çağırmış, biz de gittik. Kendisiyle sohbetlerimiz netîcesinde, eğer birlikte çalışabilirsek Büyükşehir Belediyesi aday adaylığı için benimle yürüyebileceğini söyledi. Ben de kendisine, “Benim bu türden bir siyâsî beklentim yok; ama eğer bende böyle bir şey görüyorsanız, bu bölümde yürüyelim diyorsanız, ben önce biraz çalışayım, yapabilir miyim, nasıl yapabilirim ona bakayım, sonra size yanıtımı vereyim” dedim. Bu süreç böyle yürüdü ve aday adaylığım kesinleşme noktasına geldi. O arada da Mansur Bey MHP’den ayrılmış. 2010 Referandumu’nda “Yetmez ama Evet” ya da “Evet’çi” bir Mansur Yavaş, MHP’den ayrılmış. Ayrılırken de MHP’yi CHP’ye yaklaşmakla suçlayarak ayrılmış. Sonra birdenbire Mansur Bey’in de Cumhuriyet Halk Partisi’nde adaylığı söz konusu oldu. O dönemde ben yine Sayın Kılıçdaroğlu’na, “Benim adaylıkla ilgili bir beklentim yok. Eğer başka bir aday veya bir şey olacaksa benim için problem değil. Ben kepengi indirir işime bakarım” dedim. Netîcede o dönemde Sayın Mansur Yavaş aday oldu. Ben işime, evime döndüm. Kısaca, siyâset bölümü buydu. Daha sonra 2014 seçimlerini Sayın Yavaş kaybetti, Melih Gökçek kazandı.
Bu seçimlerden 2 sene sonra, 2016’da, Kemal Bey beni tekrar dâvet etti. Kemal Bey, “Sizinle niye ayrıldık? Yolumuza birlikte devam edelim” dedi. Ben de nasıl devam edeceğimizi ve ne istediğini sordum. “2019 seçimleri için Büyükşehir’e çalışacağız” dedi. Kabul ettim.
Hani bâzen, “Kemal Bey’in 80 danışmanı, 100 danışmanı var” diye spekülasyon yapıyorlar ya? O dönemde Kemal Bey’in 6 başdanışmanı vardı. Varsa da diğer danışmanları bilmiyorum. Bu 6 başdanışmanından bir tânesi de ben oldum. Parti içerisinde çalışmalarımda herhangi bir kısıt veya proje olmaksızın, başdanışman olarak görev yaptım. Bu süreç içerisinde, 10 yıl önce, 2017 referandumunda birlikte çalıştık; o bölümde ben vardım. O dönemde “Evet, Hayır” kampanyasının şekillenmesinde ve stratejilerinde yine ben emek sarf ettim. Meselâ Ankara’da yüzde 51’le “Hayır” oyu çıktı. Daha sonra 2018 cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili süreç oldu; orada yine ben vardım. 2017’deki Adâlet Yürüyüşü’nde hem fikir desteğim vardı hem de oluşumunda destekledim; onunla birlikteydim.
2019 seçimlerine geldik. Bu arada ittifak meselesi oldu. İttifak adayı olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin masaya götürdüğü aday da bendim aslında. Bu, kamuoyunda çok bilinmez. 2014 yerel seçiminde Mansur Yavaş kaybettikten sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifâ etmişti. Fakat tahmin ediyorum 2017 yılına kadar ne Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi ne de hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, Mansur Yavaş’ın 2014 seçimlerinden sonra istifâ edip gittiğinden haberdar değildi. Sayın Yavaş partiye ya da örgüte dahi bunu bildirmeyip, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirerek Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılmış ve gitmişti. Yani onun adaylığı dahi söz konusu değildi. Sonra, yine klasik, 2013 yılında olduğu gibi Mansur Bey’in adaylığı söz konusu oldu. Ben de yine o zaman işime gücüme, evime döndüm. Siyâset bölümüm bu.
İYİ Parti 2019’da aday çıkarmadı, Mansur Yavaş’ı destekledi. Ama elimizde çok önemli iki veri var. Birisi, 2018 genel seçimleri. İYİ Parti ilk girdiği seçimde Ankara’da %12 gibi çok iyi bir oy almış. Son yapılan seçimde de %13 oy alarak oyunu artırmış. Ama bu sefer şu tartışılıyor biliyorsunuz, size de herkes söylüyordur bunu: İYİ Parti’nin %10’u aşmış seçmeni, yerel seçimde İYİ Parti adayına oy verir mi? Siz ne düşünüyorsunuz?
Yıldırım: Peki bu seçmen, başka bir partiyi tercih etmiş, partisinin tüm kılcal damarlarına kadar yok etmeye çalışan bir adaya oy verir mi?
Kim o aday?
Yıldırım: Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş. Bunun adını koyacağız ve bunu söyleyeceğiz. Olay şu: Benim de içinde bulunduğum 2019 seçimi. 2019 yılında seçilen adayların seçilmesiyle ilgili stratejik çalışmaların, davranışların hepsinin içerisinde var olan birisi ve bu işin mîmârı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. O adayların seçiminden tutun, bu bütün “Hayır” blokunun birleşik aday çıkarmasıydı mesele ve 2017 Referandumu’nda çıktı. Ben Kemal Bey’le, 2017 Referandumu’nun iki gün sonrasında oturduk ve 15 büyükşehrin Cumhuriyet Halk Partili olacağını masaya koyduk Bir ya da iki fire dışında bu aynen gerçekleşti. Oradaki mesele şuydu: Sayın Mansur Yavaş 2009 yılında Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu ve kaybetti. Hatta orada Sayın Karayalçın’ın alacağı seçimi, farklı farklı anket yalanlarıyla Sayın Gökçek’e teslim etti.
Gelelim 2014’e: Sayın Mansur Yavaş aday oldu ve yine Melih Gökçek’e mağlup oldu ve seçilemedi. 2019’a geldiğimizde, tüm “Hayır” bileşenleri –bunun içinde Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, o dönemin HDP’si vardı–, orada, “Erdoğan’a karşı kim aday olacaksa, ona oy verelim” sâikiyle sandığa gidip oy verdi. O oyu verdikten sonra ittifak adaylarımız seçildi Mansur Bey de burada. 2017 Referandumu’nda Ankara’da “Hayır” oyu %51. 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde Ankara’da Erdoğan karşıtı oy %51. 2019 yılında Mansur Bey’in aldığı oy %51. 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminde sayın Kılıçdaroğlu’nun aldığı oy %51. Buradan ne söylemek istiyorum? 2019 yılında, ben ya da bir başka arkadaşımız, kim aday olursa olsun %51 oyla seçimi alacaktı. Fakat sonuç ne oldu? Çünkü bunun Türk demokrasisi için önemli olduğunu düşünüyorum. Sayın Yavaş, kerâmeti kendinden bildi ve bu seçimi kendisinin kazandırdığını düşündü. Bu arada İYİ Parti aslında örgütlenmesini yeni tamamlayan bir süreç içerisindeydi.
Cumhuriyet Halk Partisi faslına biraz sonra geleceğim, önce İYİ Parti faslını anlatayım. Olay şöyle gelişti: Doğal olarak siz Büyükşehir Belediye Başkanı oluyorsunuz ve ittifâkın adayısınız. İttifâkın ana büyük bileşeni de Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti. Meselâ, Ekrem İmamoğlu’nun hep İYİ Parti oylarıyla seçildiği söylendi. Ama nedense Mansur Bey için 225 bin HDP’linin oyu hiç sayılmadı. Oysa o gün 225 bin HDP’li Mansur Yavaş’ın seçilmesi için oy verdi ve Mansur Yavaş 110 bin farkla seçildi. Yani HDP’nin yarısı sandığa gelmese, Mansur Yavaş o seçimi kaybederdi. Sonuç olarak Mansur Bey, İYİ Parti’nin kurumsallaşması bölümünde, belediye imkânlarını da kullanarak, gençlik kollarını, kadın kollarını herkesi bir şekilde dizayn etti. Bu, siyâseten olabilir, bir tercihtir. Mansur Bey bunu ilmek ilmek ördü. Fakat sonra ne oldu? 2023’e gelindiğinde, İYİ Parti, cumhurbaşkanlığı seçiminden başlayarak, Mansur Bey’e “Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday ol” dedi. Mansur Bey aday olmadı. Rivâyet o ki korktu ve aday olmadı. Şimdi düşünün, birlikte geldiğiniz, sizi oraya taşıyan bir yapı size, “Buyur gel Cumhurbaşkanlığına aday ol” diyor ve siz aday olmuyorsunuz, korkuyorsunuz; Erdoğan’ın karşısına çıkamıyorsunuz. Sonra seçim bitiyor ve kaybediyoruz.
Seçim kaybedildikten sonra, sizin ittifak ortağı dediğiniz, yani size oy veren seçmenin partisi diyor ki: “Burada hiçbir şey değişmiyor, bu ittifak bize bir fayda vermiyor.” Çünkü hep %51 gidiyoruz, %52’ye çıkamıyoruz. Bir de şöyle basit bir şey daha var: Siz bu kadar başarılı belediye başkanlarıydınız, her şeyi çok güzel yaptınız da niye hâlâ %51’de kaldık? Ve daha da ilerisi, sanıyorum belediyede daha çok iç içe oldukları için, İYİ Parti, belediyede gerçekleştirilen birtakım usulsüzlük, yolsuzluk, kayırmacılık bilgileriyle karşı karşıya kalıyor. Bunun üzerine İYİ Parti, “ ‘Ben seçime ‘hür ve müstakil’ gireceğim. Artık burada yokum” diyor. Bunu söylediği an, onu o koltuğa oturtan kişi diyor ki: “Ya benimsin ya kara toprağın”. İşte o zaman İYİ Parti’ye karşı siyâsî operasyon başlıyor. İstifâlar, belediyelerde çalışanlara mobbing… Yani “Siz bize mecbursunuz, bizimle ittifak yapacaksınız. Beni bir daha seçeceksiniz” stratejisiyle İYİ Parti’ye operasyon yapıyor. İYİ Parti bu operasyona direniyor. Bu direnişe karşı hâlâ belli kişileri teşkîlâttan koparıyorlar. Bâzılarını Cumhuriyet Halk Partisi’nde ilçe başkanlığına aday yaptılar. Olay bu.
Gelelim Cumhuriyet Halk Partisi’ne. Meselâ 2019’dan bu yana neler oldu? Cumhuriyet Halk Partisi’nin oylarıyla seçime girdin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin oylarıyla seçildin. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’ne, “Benimle, benim belirlediğim Genel Başkan Yardımcısı dışında kimse muhâtap olmayacak” dedin ve kimse muhâtap olmadı. Hiçbir Genel Başkan Yardımcısı Mansur Bey’e bir telefon açıp da “Belediyede ne oluyor?” diyemedi. Daha da ötesi, şu anda Anakara Büyükşehir Belediyesi’nde Cumhuriyet Halk Parti referansıyla bir tane Dâire Başkanı var. O Dâire Başkanı’nın bütçesi yok, personeli yok, 10 liralık alım satıma imzâ atamıyor. İşte Sayın Yavaş Cumhuriyet Halk Partisi’ne böyle baktı. Cumhuriyet Halk Partisi ‘’—“Gökçek gitti kurtulduk” diye düşündü. Ama Sayın Yavaş, Gökçek korkusuyla Cumhuriyet Halk Partilileri böyle yönetti. Rahmetli Yaşar Nuri Hoca, mekânı cennet olsun, “Allah ile aldatmak” diyordu ya, işte tıpkı onun gibi, Gökçek’le aldatılan bir Cumhuriyet Halk Partisi var.
Maşallahınız var Cengiz Bey ama biraz hızlı gidelim, zamânımızı iyi kullanmak zorundayız. Ben çok sayıda adayla konuştum, siz hakîkaten konulara çok hâkimsiniz ve argümanlarınız çok güçlü. Takdir ediyorum. İYİ Parti’nin oylarını alacaksınız, iddianız bu. Yani zâten var olan oyun üstüne ne koyacaksınız?
Yıldırım: Övgüleriniz için teşekkür ederim. Biz Kemal Kılıçdaroğlu ile berâber çalıştık. Kemal Kılıçdaroğlu birisiyle çalışıyorsa, birisinin aklına, zekâsına güvenerek birlikte iş yapıyorsa, bunda benim de payım var elbette. Onun da altını çizeyim. Ama müsaade ederseniz bir şeyi tamamlayayım: Bu seçimlerle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi’nde ne oldu? Genel Başkan Sayın Özgür Özel, Ankara Etimesgut’ta bir aday belirledi ve Etimesgut Belediyesi’ne Erdal Beşikçioğlu’nu atadı. İşte o gün olanlar oldu ve her şey koptu. Cumhuriyet Halk Partililer belki bunu dile getirmiyorlar ama o günden sonra Mansur Yavaş partiye, Ankara’ya el koydu. Bu konu çok önemli. Şimdi Cumhuriyet Halk Partili Çankaya, Mamak ve Etimesgut –onu da Genel Başkan atadığı için, yoksa Erdal Bey CHP’li mi değil mi bilmiyorum– ilçe başkan adayları dışında diğer tüm ilçe adaylarının hepsini Mansur Yavaş seçti. Hattâ bunlardan 4 ya da 5 tânesi, bizzat İYİ Parti’den istifâ ettirilip teşkîlâtlarından götürülen insanlar ve bunların bâzıları, belediyenin şirketlerinde genel müdürlük yapan “Mansur Bey’in tosuncukları”. Bu ifâdeyi seçerek ve bilerek söylüyorum. Önümüzdeki hafta, bu “tosuncuklar” ve belediye şirketleri üzerinde neler yapıldığını, bu tosuncukların neden aday yapıldığını kamuoyuna anlatacağım.
Gelelim sorunuza: İYİ Partililer %13 civârındaki oylarıyla partilerinde net bir şekilde duruyorlar. İnsanlar kerâmeti kendilerinde buluyorlar ya? Teşkîlâtlar sizi bir yere getiriyor ve orada görev yapıyorsunuz. Siz oradaysanız aslında bir şeysiniz, orada yoksanız hiçbir şeysiniz. Biraz evvel söyledim: Mansur Bey kerâmeti kendinden biliyor, seçim kazandığını söylüyor. Ama çok basit bir şey var. Eğer sen bir şeysen, o zaman hadi geç bağımsız aday ol, al %51’i. Çünkü kendini Cumhuriyet Halk Partisi’nden üstün görüyorlar, “Biz partiler üstüyüz” diyorlar. Bak bak! Atatürk’ün partisinin de üstünde, İYİ Parti’nin de üstünde, bütün partilerin üstünde. Yok böyle bir hikâye. Böyle bir dünya düzeni de yok. O anlamda, İYİ Partili, kendisine operasyon çekeni, kendisine umut bağlamış ve “Gel kardeşim Cumhurbaşkanı ol” demiş ve o gün korkup aday olmamış kişinin peşinde gitmeyecek. Birincisi bu. Sâdece anket yalanlarıyla, “Bu geliyor o gidiyor” diye oynayıp duruyorlar.
Aslında seçime “hür ve müstakil” girmenin başka bir nedeni şu: Ankara’daki bütün seçmenlerimize söylüyorum: Beş yıllık Mansur Yavaş döneminde, hayatlarını kolaylaştıracak bir tâne icraat sayabiliyorsa götürüp Mansur Yavaş’a oy versinler. Şimdi hâl böyle olunca Cumhuriyet Halk Partililer de şuna bakacak: Evet, biz de seni seçtik, tamam, bizi Gökçek fobisiyle beş yıl idâre ettin. “Sosyal yardımlar” dedin, bütçenin %3’ü. Atatürk’ün 100. Yaşına ithafen Çarşı’yı yıktın. Daha da ötesi, Cumhuriyet’in 100. yılına dâir hiçbir şey yapmadın. Benim hayâtımı kolaylaştıracak hiçbir iş yapmadın. O saydığın şeyler, bir Fen İşleri Dâire Başkanı’nın yapacağı işler. Haluk Levent’i ya da Acun Ilıcalı’yı getirseydin, onlar da kampanya yapardı. Peki, Ankara için ne yaptığına bak — ki bakacaklar ve ona göre oy verecekler.
Ben şunun için rahatım. Aynı şeyi AK Parti için de söyleyebilirim. Bana hiç kimsenin oy vermemesi için bir gerekçe yok. Zâten biz ayın 9 veya 10’unda bir lansman planlıyoruz, Projelerimizi, Ankara’nın gelecek 50 yılını anlatacağız.
Cengiz Topel Yıldırım Ankara’da seçilirse, ilk olarak, en temel olarak ne yapacak?
Yıldırım: Birincisi, ulaşım problemine derhal el koyacağız. İkincisi, bu sosyal yardımları daha insânî açıyla ele alacağız. Yani sâdece kartla vermek değil, yoksulluğu yöneten, yoksulluğun artışından mutlu olmayan bir sisteme geçeceğiz. Biz neyi kınıyorduk? AK Parti yoksulluğu yönetiyor. Daha çok yoksul, daha çok sosyal yardım, dolayısıyla bundan siyâset ticâreti yapıyor. Aynı şeyi Ankara’da Sayın Mansur Yavaş yapıyor. Altı bin emekliyle başladı 1000 TL vermeye. Yürüdü, yürüdü, yürüdü, bu sayı 27 bine geldi. Şimdi açılışlarda, mitinglerde 32 bin olduğunu söylüyor. Bu, utanılacak bir şeydir. Bu, merkezî idârenin ülkeyi sürüklediği vahim bir tablodur. Şimdi sen de belediye olarak bunu “artırdım” diyerek ve oradan siyâset ticâreti yapıp, altı bin oy devşireceğim diye bunu anlatıyorsan, zâten siyâset de bitmiştir. Üstelik bu gayri ahlâkîdir.
Buradan şuna geleceğim: Emekli eğer dardaysa, emeklinin ihtiyâcı varsa, belediyenin zâten görevi bu. Kimse kendi cebinden bir şey yapmıyor. Tabiî ki bunun yanında olacağız. Ama şöyle bir şey var: Emekli çok kıymetlidir. Emekli olmak için bir yerde bir emek vermiş ve görev yapmışsınızdır. Emekli tecrübe demektir. Tecrübeyi gençlere aktarabilirsiniz ve bunun karşılığında da emekliye telif verebilirsiniz. Diyelim ki emekli, bir torna ustasıdır ama çalışmıyordur. Torna ustası illâ tornanın başına gelip anlatmaz, ama o tornacıya başka bir şey verebilir. Bunun gibi, daha insanca daha gerçek bir stratejimiz olacak.
Sayın Mansur Yavaş, “Rakiplerime Ankara’da belediyeciliği öğreteceğim” diyor. Biz onun öğreteceğini öğrenmeyecek kadar nitelikliyiz. Onun “öğrettim” dediği belediyeciliği de belediyecilik saymayacak kadar nitelikliyiz. Çünkü sosyal yardım yapmak belediyecilik değil. Belediyecilik sâdece bundan ibâret değil. “Rakiplerim beni taklit ediyor” diyor. Neymiş taklit edilenler? Emekliye ayda 1000 TL veriyormuş. Bunu da proje olarak sunuyor ve o projeleri taklit ediliyormuş. Diğer aday da “Ben 5000 TL vereceğim” diyor. Bizim böyle bir projemiz yok. Bu, proje değil zâten. AK Parti adayı Turgut Altınok, proje diye bir şeyler anlattı, vaatlerini saydı. Sayın Mansur Yavaş da saysın. Ne zaman anlatacak, geleceğe dâir neler anlatacak bekliyoruz. O yüzden biz de şimdi çok açık açık “Projelerimiz şudur budur” demek istemiyoruz. Onlar da bizden kopya çekip halkın karşısına çıkmasınlar.
Yavaş yavaş toparlayalım Cengiz Bey. Önünüzde bir yığın notlar var, epeyce çalışmışsınız, görüyorum. Ama bunların hepsini okumaya kalksak zaman yetmez. Şöyle bir soru sorayım size: Biraz önce “İYİ Parti, Mansur Bey’e cumhurbaşkanı adaylığı teklif etti; ama o korktu, kabul etmedi” dediniz. Ama her halükârda, İYİ Parti Mansur Yavaş’a cumhurbaşkanı adaylığını önermiş bir parti ve bunu da defalarca açık açık söylediler. Siz şimdi İYİ Parti’nin Ankara’daki kampanyasında, tabiî ki rakibiniz olduğu için ve Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu için Mansur Yavaş’ı eleştiriyorsunuz. Ama burada bir sorun yaşamıyor musunuz? İnsanlar, “Siz düne kadar hep ‘Mansur Yavaş’ diyordunuz, şimdi ne oldu?” diye size sormuyorlar mı?
Yıldırım: Şöyle bir şey var: Meselâ Erdoğan da bir yönetişim biçiminde Fethullah’la beraberdi. Sonra bir gün Fethullah ona bir operasyon çekti. O operasyondan sonra Erdoğan çıkıp, “Ben bunları böyle bilmiyordum, aldandım” dedi. Aldanmak herkese mahsus, sâdece Erdoğan’a değil. Birincisi bu.
İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin o dönemdeki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı oldu. Cumhuriyet Halk Partililer Muharrem İnce’yi de cumhurbaşkanı adayı yaptılar. Sonra Muharrem İnce’yi bir kurultayda nereye oturttuklarını hepimiz gördük. Cumhurbaşkanlığına aday olarak gösterdikleri Sayın Kılıçdaroğlu’nu, kurultayda Özgür Özel’le değiştirdiler. Aynı şey orada da var. Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak cumhurbaşkanlığı seçimine katıldı ve kaybetti. “Kazanacak aday” bölümünde, Kemal Bey ve bu iki isim berâber aday oldular ve üçü de kaybettiler. Bu şöyle bir şey: İktidar bizi her zaman bir kalıba soktu ve muhâlefetin nasıl yapılacağını söyledi. Şimdi bu, “Dün onu öyle uygun görmüştünüz, bugün de uygun görmüyorsunuz” söylemi kasaba düşüncesi, kasaba kafasıdır. Evet, o gün İYİ Parti o beyefendiyi cumhurbaşkanlığına önermiş olabilir. Birincisi, korktu ve gelemedi. Seni önerenlerin umudunu yok ettin. İkincisi, o seçimde kaybettin. Daha iddialı bir şey söyleyeceğim: O seçime ihânet ettin.
2019 yılında, Belediye Başkanı koltuğuna oturduktan 25 gün sonra Sayın Mansur Yavaş cumhurbaşkanlığı kampanyası başlattı. Şu anda da 2028’in kampanyasını yapıyor. Bu sözlerimi bilerek söylüyorum. Orada Ekrem Bey –Necati Özkan da çabuk açık etti– “Mekânın sâhibi geldi” dedi. Tâ ki kendisine mahkeme kararı çıkıncaya kadar, şövalye gibi açıktan gitti. Bu tarafta da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, suyun altından sessiz sessiz giderek cumhurbaşkanlığı kampanyası yaptı. Şimdi bu kampanyasında da bir tahterevalli koydu, bir tarafta Ekrem Bey, bir tarafa kendisi var. Ekrem Bey’e Türkiye’de atış serbest oldu. Mansur Bey daha özel ya, hiç kimse konuşamadı. Ekrem Bey düştükçe, arkadaş çıktı. Bir o çıktı, bir öteki. Aslında kafalarındaki hesap şuydu: Kemal Bey nihâyetinde “Anketlerde kim çıkıyor?” diye bakacak ve büyük devlet adamlığıyla, onurlu kişiliğiyle, “Aday ben değil Mansur Bey oldu” diyecekti. Bütün hesap buydu. Yani aynı Abdullah Gül eşittir Sayın Mansur Yavaş. Armut piş ağzıma düş. Ama süreç beklenildiği gibi öyle olmadı. Anket yalancılığını da Altılı Masa’da sistematikle herkes çözdü ve beyefendi aday olamadı.
Mansur Yavaş aday olamadı, peki ne oldu? Bugün bir dizide kast yaparken Instagram’da tâkipçi sayısına bile bakıyorlar biliyorsunuz. Ona göre oyuncu seçiyorlar. Mansur Bey’in Twitter hesabında 7,5 milyon tâkipçisi vardı. Mansur Bey “orada siyâset yapmayacağım” diye o Twitter hesâbını kullanmadı. Kendisi de Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayıydı. Ona rağmen kullanmadı. 250 bin takipçili Instagram hesabından yaptı paylaşımları. Şimdi siz aday olduğunuz veya cumhurbaşkanı adayı önerildiğiniz bir yerde, sizi oraya belediye başkanı yapmış kişi adayken bunu kullanmıyorsanız, o seçime ihânet ediyorsunuz demektir. Daha ötesini de söyleyeyim: Cumhurbaşkanlığı seçimi için, “Ben devletin memuruyum, siyâset yapmayacağım. İzin alacağım, hattâ maaşımı bile almayacağım” dedi. Ne büyük bir erdem. Birtakım amigo gazeteciler de, “Vay! Büyük dâhi, büyük belediye başkanımız!” diye onun propagandasını yaptılar. Sayın Çakır, cumhurbaşkanlığı seçimi için Mansur Bey’in izni 30 gün, yani birinci tura kadar oldu. Mansur Bey ikinci turda 15 gün izin almamış. Yani 15 günlük maaşına bile kıyamamış. Emin değilim ama, anlaşılan o.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk tur için meselâ Ekrem İmamoğlu 100’ün üzerinde miting için çalışırken, Mansur Yavaş 40 mitinge gitti. İkinci tur için yine İmamoğlu mitinglerine devam ederken, Mansur Yavaş ikinci tur için bir tâne miting yapmadı. Son gün Kuğulu Park’a Alper Bey’le geldi ve Kuğulu Park’ta resim çektirdi. Böyle bir adayı hâlâ insanlara dayatmaya çalışıyorlar. Sanki Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediyesi ile nikâhlı, Mansur Yavaş için herkes hazırolda duracak ve onun bir dönem daha belediye başkanlığı yapmasını sağlayacak ve başka bir aday çıkmayacak. İşte aday çıktı ve o aday Ankara’yı kazanacak. Göreceksiniz, 31 Mart akşamı Ankara’yı biz kazanacağız. Yarışanlar içerisinde bir tâne kazanan olur. Kazanan birse diğerleri zâten kaybedendir. Şimdi ben kazanacağım. Onun için, Mansur Bey kaybedecek ya da başkası kaybedecek benim için mesele değil.
İsterseniz burada toparlayalım Cengiz Bey.
Yıldırım: Bir şey daha söylemem lâzım ve bunu çok önemsiyorum: Biz siyâsetin finansmanını hep eleştirdik, bu harcananların kamu kaynakları olduğunu söyledik. Kamu kaynaklarına karşı bir mücâdele veriyoruz şu anda. Bir tânesi merkezî idarenin, bir tânesi de belediyenin kamu kaynakları. Onlarla mücâdele ediyoruz. Şimdi Ankara’ya geldiniz sokakları gördünüz. Yer gök Mansur Yavaş afişleriyle, pankartlarıyla dolu.
Turgut Altınok afişleri de epeyce var.
Yıldırım: Olabilir. Onun olması çok doğal zâten. Gökçek bu kadar yapmıyordu. Şimdi yer gök Mansur Yavaş panolarıyla dolu. Sayın Mansur Yavaş 22 Şubat’ta bu pankartlarla ilgili, “Bu paraları il başkanlığı ödüyor, isteyen herkes faturasını inceleyebilir” diyor. Ben söylemiyorum, Sayın Yavaş söylüyor. Biz de aynı gün, “Sayın Yavaş, herkes inceleyebilir diyorsanız, buyurun bunları açıklayın. Hem Ankara halkı izlesin hem de biz izleyelim” diye cevap veriyoruz. Aradan beş gün geçti, Mansur Bey bunları hâlâ açıklayamadı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkentinin belediye başkanı. Söz ağızdan çıkar. “Bunların faturasını herkes inceleyebilir” diyeceksin, fakat “Hadi” dendiği zaman ses yok; masanın altında gezeceksin.
Daha iddialı şeylerimiz de var, söyledik bunları: “Belediye’de çalışan 3000’e yakın bankamatik personel var” dedik. Belediye şirketlerinde 5 milyar 750 milyon buhar olmuş para var, “Bu para nerede Mansur Yavaş?” diye sorduk. Daha ilginci, yıllardır hepimize “şeffaf belediyecilik” diye bir şey anlatılıyor. Belediye bütçesinin yaklaşık 100 milyar liralık bölümü belediye şirketlerinde harcanıyor. Bununla ilgili ne internet sitesinde ne başka bir bölümde, hiçbir yerde bir kuruşunun nereye ve nasıl harcandığını dâir bilgi yok. Kendisine, “Bu 100 milyarı nereye harcadın? Bunlarla ilgili şirketlerin mâlî tablolarını, bilançolarını, gelir tablolarını açıkla” diyoruz, ses yok. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Tüm bunlara ses çıkarmayan Mansur Yavaş mal varlığını açıklıyor. Bizim, Mansur Yavaş’ın ve değerli eşinin mal varlığı ile ilgili hiçbir derdimiz yok, gündemimizde öyle bir konu da yok. Biz burada sâdece Mansur Yavaş’ın kamuda harcadığı parayla ilgili soru soruyoruz. Soruyoruz. Mansur Yavaş, bütçenin 3’lük bölümüyle ilgili kampanya yaparak, sosyal yardımları anlatarak geziyor, ama %97’siyle ilgili hiçbir şey söylemiyor, o belediye şirketleriyle ilgili hiçbir şey açıklamıyor.
Siz Galatasaraylısınız Ruşen Bey. Galatasaray Derneği var, bir de Galatasaray Sportif AŞ. var. Tüm sporcuları vs. burada alıp satıyorlar değil mi? Onun da ayrı bir yönetim kurulu var. Siz Galatasaray’a Genel Kurul’a gittiğinizde size, “Gelin, Galatasaray Derneği’nin şeylerine bakın, ibrâ edin, hadi güle güle” mi diyorlar? Siz “Bu futbolcuları Anonim Şirket’te kim aldı, kim sattı, kaça sattı, nasıl sattı?” diye soruyorsunuz.
Onu da soramıyoruz.
Yıldırım: Onu da soramıyorsanız artık… İşte burada “hür ve müstakil” bunu getiriyor. Bunların hiçbiri konuşulmayacak, biri et diyecekti, biri süt diyecekti birbirlerini güzel güzel ağırlayacaklardı. Vatandaşımız da “Et mi verdi, süt mü verdi?” diye belediye başkanı seçecekti. İşte biz bu oyunu burada bozduk. Biz soruyoruz ve sormaya da devam edeceğiz.
Burada noktalayalım, çok sağ olun Cengiz Bey. Çok dinamik bir söyleşi oldu. Çok teşekkürler.
Yıldırım: Ben teşekkür ederim.
İYİ Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Cengiz Topel Yıldırım’la konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.