Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır izleyicilerle değerlendirdi: İstanbul, Ankara ve İzmir’de son durum

Yerel seçimlere dört gün kaldı. İstanbul, Ankara ve İzmir’de yarışta neler olacak? İmamoğlu ve Kurum’un arasında geçecek seçimde kim önde bitirecek? Ankara’da seçmen bir kez daha Yavaş diyecek mi? İzmir’de CHP yüzde kaç oy olacak? Seçimlerden sonra ne olacak? İYİ Parti neler yapacak? Hangi ilde sürpriz sonuç çıkar?

Ruşen Çakır izleyicilerden gelen sorularla değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Seçime kadar sizlerle birlikte her gün yayın yapmaya devam ediyoruz. Bugün üç büyük ili; İstanbul, Ankara, İzmir’i konuşalım. Son durum nedir, nasıl gelişiyor? Bunları konuşalım. Nasıl yapıyoruz? Benim ve Medyascope‘un YouTube sayfasındaki chat bölümüne sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi yazarsanız, arkadaşlar bana iletiyorlar ve ben de bunlarla bu yayını yapıyorum, daha önce yaptığımız gibi. En son yayınımız, dünkü yayınımız gerçekten bomba gibi olmuştu, bakalım bugün ne olacak.

İstanbul, Ankara, İzmir… Söylenecek çok şey var, çok sayıda kamuoyu araştırması peş peşe yayınlanıyor, bunlar arasında güvenilir bulduklarımızı Medyascope’ta yayınlamaya çalışıyoruz. Ama tabiî ki rakamlar birbirinden farklı çıkıyor. Şu hâliyle bakıldığı zaman, genel olarak sanki üç ilde de CHP öndeymiş gibi bir hal var. Ama tabiî ki son seçim örneğinde de yaşadığımız tecrübeden hareketle, bunları kesin bir sonuç gibi tanımlamak doğru olmaz. Oralardaki rakamları önemsemek, bakmak lâzım; ama sorgulamak da lâzım. Şu hâliyle bakıldığı zaman ve de tabiî ki adayların durumlarına, performanslarına, liderlerin performanslarına baktığımız zaman, birtakım şeyler daha da netleşiyor. Çok az bir süre kaldı artık. Erdoğan’ın İstanbul’a her şeyin önünde önem verdiğini, aslında Türkiye’nin böyle yaptığını biliyoruz. Dananın kuyruğu İstanbul’da kopacak. Pazar günü yapılan mitingin değerlendirmelerini daha önce sizinle berâber de yaptık, pazartesi günü. Onun öncesinde ben bu konuda da yazdım ve açıkçası Erdoğan’ın umduğunu bulamadığı bir mitingmiş gibi gözüktü bana. Bir yıl önceki 7 Mayıs mitinginin bayağı gerisinde kalan bir mitingdi.

Bugün Erdoğan Diyarbakır’daydı. Nitekim bir izleyicimiz, Freya şöyle diyor: “Erdoğan, Diyarbakır’da, ‘Terör örgütünün güdümünde siyâsetçilik oynayanlara kapımız kapalıdır’ dedi. Sanırım Demirtaş’tan istedikleri tür bir açıklama gelmeyecek, ne dersiniz?” Olabilir, evet bu önemli. Erdoğan’ın bugün Diyarbakır’da yaptığı miting ve orada söyledikleri birçok açıdan önemliydi. Bir kere, DEM Parti içerisinde, “Çözerse Erdoğan çözer” diyen, Erdoğan’ı muhâtap alan ve Erdoğan’ın da kendilerini muhâtap almasını isteyen birtakım isimler var. Selahattin Demirtaş son açıklamasında da bir şekilde, Erdoğan’ın devleti kontrol ettiği için muhâtap olduğunu söyledi ve “Sayın Erdoğan” diye hitap etmişti, biliyorsunuz. Böyle bir durum vardı. Ve Selahattin Demirtaş’tan bugün bir açıklama bekleniyordu, hâlâ bekleniyor, geç saatlerde de olabilir ya da hafta bitene kadar olabilir. Belki de gelmez; ama büyük ölçüde beklendiği muhakkak. Buradaki temel husus, mâlûm, İstanbul’da Meral Danış Beştaş DEM Parti’nin adayı ve İstanbul’da DEM Parti ne kadar çok oy alırsa İmamoğlu’nun kaybetme ihtimâli de o kadar artacak. Böyle bir tespit var. Bu nedenle de iktidar DEM Parti seçmeninin kendi partisine oy vermesini tercih ediyor. Hattâ iktidâra yakın birtakım isimler, trollvâri isimler de komik bir şekilde bu konuda Kürtler’i gaza getirmeye çalışıyorlar. Pazar günü İstanbul’da Erdoğan bu konuya hiç değinmedi. Bu da çok mânîdardı. Belli ki o da “CHP ile ittifak yapıyorlar” dese, bu sefer DEM Parti seçmenini CHP’ye, dolayısıyla İmamoğlu’na yönlendirmiş olacak; demese ayrı bir dert. Değinmedi buna. Şu hâliyle bakıldığı zaman, bugün Diyarbakır’daki konuşması, en azından DEM Parti’ye kapıları kapatmış olduğunu bize gösteriyor. Yalnız burada çok hayâtî bir nokta var, onu özellikle vurgulamak istiyorum. Sizler de gördüyseniz, CHP’nin İstanbul’da farklı önde olduğu, daha doğrusu Ekrem İmamoğlu’nun farklı önde olduğu anketlere baktığımız zaman, bu anketlerde şöyle bir durum çıkıyor: DEM Parti kendi oyunu alsa bile –yani %8 civârı, en son seçimde öyleydi, diyelim ki %10, ama o anketlerin bâzılarına göre %8-9 daha mâkul– onu alsa bile Ekrem İmamoğlu yine kazanıyor. Böyle ilginç bir durum var. Bu ne derece hayâta geçer kestirmek mümkün değil. Fakat şunu biliyoruz — en azından ben öyle düşünüyorum: Erdoğan Türkiye’de bu kamuoyu araştırmaları meselesini en çok önemseyen ve bu konuda çok ciddî çalışmalar yapan, yaptıran bir isim. Eğer bu son kamuoyu yoklamaları Erdoğan’ın elindeki yoklamalarla da örtüşüyorsa, o zaman DEM Parti’ye İstanbul’da bel bağlamak çok da anlamlı olmaktan çıkmış olabilir. Böyle karışık bir cümle kurdum, ama ne dediğimi anladınız. Her hâlükârda DEM Parti olayı çok önemli. Ama gördüğümüz bâzı kamuoyu araştırmaları onun kilit parti olduğu önkabulünü sorgular nitelikte.

Kemal İslim diyor ki: “Meral Danış Hanım gibi diyaloğa açık ve iyi bir siyâsetçinin İstanbul’da güçlü aday olarak gösterilip îtibârının zedelenmesine üzüldüm. DEM seçmeni pragmatik ve partisinden öndedir, bunu bilmiyorlar mı?” Kemal Bey, biliyor olabilirler, ama aynı zamanda Başak Demirtaş gibi bir isim zikredilmişken, onu iptal edip yerine çok daha düşük profilli birisini göstermiş olsalardı, DEM Parti’yi çok zorlardı bu. Meral Danış –ben de burada yayın yaptım kendisiyle, görenleriniz vardır– gerçekten sizin dediğiniz gibi çok deneyimli bir isim ve elinden geleni yapıyor, her türlü çalışmayı yapıyor. Fakat DEM Parti’nin bütün oylarını alması kolay kolay olacağa benzemiyor. Sizin de dediğiniz gibi stratejik oy kullanacak DEM Parti seçmeni olacaktır. Burada yalnız şöyle ilginç bir olayı da vurgulamak istiyorum: DEM Parti dışında, İYİ Parti Buğra Kavuncu’yu aday gösterdi İstanbul’da. Buğra Kavuncu kimilerine göre Meral Akşener’den sonra İYİ Parti’nin başına geçecek isim, bir tür veliaht olarak gösteriliyordu. Ama gördüğüm kamuoyu araştırmalarına göre, yani gördüklerimi 2 ile çarpsanız, 3 ile çarpsanız bile Buğra Kavuncu’nun durumu çok daha vahim olabilir, yani bir Meral Danış’tan çok daha vahim olabilir. Bu noktada şunu hatırlatayım: Yıllar önce Mustafa Sarıgül İstanbul’da CHP adayı iken, Sırrı Süreyya Önder’e HDP seçmeninin yarısı oy vermişti. Sırrı Süreyya’ya da bir yöneliş olmamıştı. Üstelik orada Mustafa Sarıgül kazanamamıştı da. Bu sefer daha farklıolabilir.

Tayfun Tufan diyor ki: “Sizce Erdoğan bakanları İstanbul’da sâhaya sürerek İmamoğlu’na büyük bir güç atfetmiş olmuyor mu? Hele İmamoğlu’nun kazanması durumunda, devlete karşı kazanan kişi olarak meşrûiyet sağlamaz mı?” Evet, önemli ve iyi bir açıdan görmüşsünüz Tayfun Bey. Zâten İmamoğlu da bu konuyu yakaladı ve buradan yürüyor, sürekli bunu ele alıyor. Gerçekten riskli bir şeydi. Bütün bakanlar, yani bunun içerisinde Dışişleri, İçişleri, Sağlık, aklınıza gelebilecek bütün bakanlar bir şekilde ucundan tutmaya çalışıyorlar. Bütün bunlara rağmen kazanırsa hakîkaten çok ilginç olur. Hattâ sosyal medyada bir CHP’li şöyle bir şey paylaşmıştı: “AKP’nin adayı kim olacak?” diye tartışılırken öne sürülen isimler arasında, biliyorsunuz, Fahrettin Koca’nın adı da geçti, İçişleri Bakanı’nın da adı geçti, Hakan Fidan’ın da adı geçti; şimdi hepsi birlikte Ekrem İmamoğlu’na karşı, onun rakibi oldular. Böyle ilginç bir durum oldu. Evet, devletin tam kadro seçim kampanyasına katılıyor olması, hele İçişleri Bakanı’nın seçim güvenliğinden birinci derecede sorumlu kişi olması, işi çok daha ilginç ve siyâsî açıdan çok daha anlamlı hâle getiriyor. Bütün bunlara rağmen Ekrem İmamoğlu kazanırsa, herhalde bunu seçim öncesi kullanıyordu, seçim sonrasında da kullanacaktır.

Sedat Bulut: “Cumhur İttifâkı’nın elindeki Bursa, Balıkesir gibi birkaç şehri, ilâveten Ankara’da Polatlı, Gölbaşı, Etimesgut; İstanbul’da Fatih, Beyoğlu, Üsküdar gibi ilçeleri kaybetmesi durumunda yorumlarınız ne olur?” Bursa hakkında bir kaybetme ihtimâlinden bahsediliyor, ama Balıkesir’de pek görmedim, duymadım. Çünkü Balıkesir’de Turhan Çömez İYİ Parti adayı olarak da bayağı bir oy alma potansiyeline sâhip. Eğer orada daha zayıf bir aday olsaydı belki CHP adayının şansı biraz daha yüksek olurdu. Her hâlükârda meselâ Bursa gibi bir yeri kaybetmesi ya da Şanlıurfa’da Yeniden Refah’a kaybetmek gibi seçenekler herhalde Erdoğan’ı özel olarak çok rahatsız edecektir, orası muhakkak. İlçelerde tabiî ki bir önemi var. Ama burada daha önemli olan husus, Ankara ve İstanbul’da İl Genel Meclisi’nde CHP çoğunluğu alabilecek mi acaba? İlçeler bunun için de önemli. Eğer bâzı kamuoyu yoklamalarının söylediği gibi Ekrem İmamoğlu bu seçimden çok güçlü bir şekilde çıkacaksa –yani soru işâreti koyalım, ama böyle bir şey olacaksa– ilçelere de bu yansır ve birtakım kritik ilçeleri de CHPkazanabilir.Böyle bir ihtimâli akılda tutmak lâzım. Buna ek olarak da AKP’nin kazanabileceği ilçeler var; meselâ Büyükçekmece ve Küçükçekmece’nin adının çok zikredildiğini duyuyorum. Sarıyer’de CHP’li Belediye Başkanı Şükrü Genç aday gösterilmeyince bağımsız aday oldu. Biz de Sarıyer’e bağlıyız. Sarıyer’in CHP ile Şükrü Genç arasındaki yarış nedeniyle AKP tarafından kazanılma ihtimâlinden de bahsediliyor. Bunların her birinin ayrı ayrı önemi olacaktır. Ama esas önemli olan husus tabiî ki İstanbul Büyükşehir’i ve Ankara ile İzmir’i kimin alacağı.

İgal Mevorah: “ ‘Bu son seçimim’ demişsiniz Twitter’da. Vallahi bırakmayız. Umarım Erdoğan’ın ‘son seçim’ söylemiyle aynıdır.” Son yerel seçimim dedim. 5 yıl sonra artık çok fazla olur, 67 yaşında olacağım, yapmam artık, yani onun için. Ama bu arada yakın zamanda seçim olursa mecbûren yapacağız. Gazeteciliği biraz daha sürdürmeye niyetim var. Henüz 40. yılıma varmadım. Seneye Mayıs ayında 40. yılıma varacağım. Meselâ o ideal bir târih olabilir, bilemiyorum.

Bülent Avcılar: “Mart ayının başında Konda 7 puan, dün MetroPOLL 10 puan, bugün de PanoramaTR 7 puan İmamoğlu lehine fark açıkladı. Bu üç büyük firma da farkı bu kadar büyük buluyorsa, seçim sanıldığı kadar başa baş geçmeyecek mi?” Bir izleyicimiz de şöyle sormuştu, onu şimdi göremiyorum: “Ya, bu açık ara önde rivâyetleri iktidârın işine yaramaz mı?” diyor. İkisi de olabilir, yani bir tarafta “Fark açılmış, yetişelim” diyenler de olabilir; bir tarafta da, “Zâten bu fark benim oyumla mı kapanacak?” duygusu olabilir. Diğer yandan da fark açılmış deyip muhâlif olan, İmamoğlu’nu tercih eden birisi de üşenebilir, “Nasıl olsa kazanıyor” diyebilir. Bunların hepsinin artıları eksileri var. Ben hâlâ İstanbul’un başa baş geçeceğini düşünüyorum, onu özellikle vurgulayayım. Son seçimde ağzımız çok kötü yandıbiliyorsunuz. Yani buradaki şeylerin hepsini önemsiyorum, ama bence başa baş –ki hatırlarsınız, Ekrem İmamoğlu’na sorduğumda, o da, “Ben önde olduğum müddetçe başa baş geçmesini tercih ederim” demişti.

Erkan Can: “İmamoğlu’nun tekrar kazanması hâlinde mahkeme kararı onanır ve cezaevine girip siyâsî yasak alır mı?” Burası Türkiye, her şey mümkün. Ama net bir şekilde kazanmış olan Ekrem İmamoğlu’na böyle bir şey yapmanın siyâsî sonuçları çok daha ağır olabilir iktidar için. Tayyip Erdoğan’ın geçmişteki örneği önümüzde duruyor. 

Durmuş Zengin: “İmamoğlu’nun İstanbul’da kazanacak olmasının, Anadolu’da CHP’nin oylarına katkısı ya da etkisi olur mu acaba?” Eğer kazanırsa, bu seçimden sonra onun verdiği rüzgârla doğru siyâsî adımlar atarsa –ki hepimiz 2028’de aday olmasını bekliyoruz–, onun verdiği rüzgârla gerçekten Anadolu’yu da etkileyebilir. Ama bu tek başına bir kişiyle olacak bir husus değil, teşkîlât önemli. CHP’nin örgütsel yapısı çok sorunlu, yıllardır sorunlar var. Herkes düzeltme iddiasıyla yola çıkıyor, ama sonra herkes oraya teslim oluyor. Eğer İmamoğlu bir galibiyet elde ederse, fiilen partinin lideri de olacaktır, daha doğrusu lideri olduğu tescillenecektir ve partiye de el atarsa o zaman gerçek anlamıyla bir şeyleri ülke çapında da CHP lehine değiştirebilir.

Oktay Ay: “Ekrem İmamoğlu’nun kazanması durumunda sizce Özgür Özel’in durumu rahatlar mı, yoksa İmamoğlu iyice partiye hâkim mi olur?” Bence ikincisi olur. Özgür Özel’in bu seçim sürecinde çok büyük bir katkısı olmadı, hattâ yer yer İmamoğlu’nun önüne engel de çıkarttı. Bu Afyon olayında gördük meselâ bunun bir örneğini. Ekrem İmamoğlu’nun hâkimiyeti artıp kazanırsa, Özgür Özel’in genel başkanlığının sürüp sürmeyeceği de daha sonra yapılacak kongrede belli olur. Yani liderlik tescillenir, genel başkanlık durumu muallakta kalır diye düşünüyorum.

Keçecizâde Nazif Bey: “İmamoğlu merkez sağın yeni lideri olur mu?” Yok, merkez sağın yeni lideri olmaz. Kendini sağda tanımlamaz, CHP’nin üzerinden siyâset yaptığı için. Ama merkezin yeni lideri olmak gibi bir iddiayı söyleyebilir.

“Son seçiminiz mi? Lütfen son olmasın” diye birisi daha sormuş. “Son yerel seçimim” diye düzeltiyorum.

Şimdiye kadar hiç kimse Ankara, İzmir sormadı mı? Ankara’da Mansur Yavaş’ın kazanacağını artık herkes kabul ediyor. Herhalde rakipleri de kabul ediyorlardır. Orası netleşti. Orada farkın ne olacağına bakılıyor. Ve tabiî ki Mansur Yavaş’ın ondan sonra ne yapacağına bakılıyor. Eğer Ekrem İmamoğlu da kazanırsa, Mansur Yavaş Ekrem İmamoğlu’nun gölgesinde kalır herhalde ve kendisi de son –herkes “son defa” diyor farkındaysanız–, son belediye başkanlığı turu olduğunu söyledi, öyle olabilir. Ama herhalde cumhurbaşkanlığını hedefleyecektir. Ekrem İmamoğlu’yla bir yarışa mı girer, yoksa birlikte hareket etmenin yollarını mı arar bilemiyorum. Ama belediye başkanlığında son dönemi olsa bile, siyâsette son dönemi olduğunu düşünmüyorum. Büyük bir ihtimalle cumhurbaşkanlığına niyetlenecektir.

“14 Mayıs seçimlerine göre bir değişiklik olacağını, en azından emeklilerin sandıkta tepki göstereceğini söylemek mümkün mü?” Sevinç Yılmaz sormuş. Bu emeklilik meselesi çok garip. Erdoğan bir şey yapar diye bekledik, bekledik, hâlâ bekliyoruz, hâlâ bir şey olmadı. Yani bunun etkisi olacak. Sandığa nasıl yansır bilmiyorum, ama bu sefer çok göstere göstere bir şey oluyor. İnsanlar çok net ve haklı bir taleple çıkıyorlar ve Erdoğan “Olmaz” diyor. İşte, kamu bankası promosyonu falan, insanların beklentisini karşılayacak bir şey değil. Ama şunu söylemek de mümkün değil: “Emekli maaşı yüzünden seçimi kaybetti, emekliler yüzünden seçimi kaybetti” diyemeyiz. Fakat zâten vermemeyi düşünenler için emekli maaşı bir bahâne olabilir.

Mehmet Tayfur Türkmenoğlu: “Antalya hakkında ne düşünüyorsun?” Muhittin Böcek kaybedebilir, Kürtler’i çok rahatsız etti. Orada DEM Parti’nin adayı var. Şimdi, DEM Parti’nin adayı İstanbul’da da var, ama İstanbul’da DEM Parti’den CHP’ye belli bir oy gelecektir. Fakat Antalya’da herhalde kendi adayları Kemal Bülbül’e çok ciddî bir şekilde oy vereceklerdir. Böcek, sağdan gelmiş bir insan olarak, “Sağdan da oy alıyorum, CHP’nin de oylarını alıyorum, kazanırım” diye düşünüyor herhalde, ama bir hayal kırıklığı yaşayabilir.

Emre Kaya: “Her seçim dönemi kendimi sizin canlı yayınlarınızda bulduğumu fark ettim. Ağzınıza sağlık diyorum”. Ben de size “Allah kurtarsın” diyorum. Benden başkasını bulamadınız mı?

“Köfteci polemiği hakkında ne düşünüyorsunuz?” demiş bir izleyicimiz. Bugün bir tweet attım. Ben lise yıllarında kısa bir dönem köftecilik yapmıştım arkadaşlarla berâber. Hattâ bizim lise Galatasaray Lisesi olduğu için, Dolmabahçe’de maç olduğu zaman gidip orada da satardık, bayağı da iyi para yapmıştık. Ama sonra bir şekilde polis köfte arabamıza el koydu. Neyse; yani köftecilik kötü bir şey değil, köfte hiç kötü bir şey değil. Yani o çok büyük bir gaf bence. Çok gaf yaptı, ama “Senden bakan olmaz, olsa olsa bakanlıkta köfteci olur” lâfı çok abes bir şey. Ekrem İmamoğlu’nun söylediği de, “Sen bakan olamazsın demedim, köfteci olamazsın dedim” lâfı da bence çok çarpıcı bir cevap. Yani bu tür şeylere girme ihtiyâcı olan birisi değildi Murat Kurum. Bunu yaparak, bu tür polemiklere Ekrem İmamoğlu gibi birisiyle –ki artık iyice kurt olduğu ortada– bu tür polemiklerde yarışamayacağını ben dışarıdan görüyorum açıkçası. Ona danışmanları filan söylemiyor mu anlamadım. Yani bu köfteci meselesi başlı başına bir yanlış bana göre.

Dinçer: “Ekrem İmamoğlu kazanırsa, kendisinin yanında durmayan muhâlif partiler ne hızla tutum değiştirir dersiniz? İlk kim gelir?” Partiler gelmez, ama partilere oy vermiş olanlar gelir. Zâten Ekrem İmamoğlu kazanırsa, başta İYİ Parti olmak üzere diğer partilerin seçmenlerinden oy alarak kazanacak ve kendisi diyor ya: “Tabanda İstanbul İttifâkı” diyor, böyle bir şey olacak. Yani kazanamazsa zâten başka bir şey, ama o kazanırsa, dikkat edin: Bâzı partiler etkisizleşecek. Ama buna karşılık, dün ele aldığımız Zafer ve Yeniden Refah partileri gerçekten önümüzdeki dönemde çok konuşulacak partiler olacak. Birileri dağılırken bâzı parçalar Yeniden Refah’a, bâzı parçalar Zafer’e; eğer güçlü bir şekilde İstanbul’da Ekrem İmamoğlu çıkarsa da CHP’ye yönelecek. Böyle bir ilginç bir durumla karşı karşıya kalabiliriz. CHP’nin durumu İmamoğlu’nun kazanmasıyla doğrudan orantılı, ama diğerlerinin durumu hiçbir şeyle orantılı değil. Onlar her hâlükârda, Yeniden Refah ve Zafer Partisi her hâlükârda istim üzerinde gidiyorlar ve dağılacak olan partilerden istifâde edecekler.

Evet, demin konuştuğumuz hususu İsmara demiş: “İmamoğlu ve Mansur Yavaş kazanırsa, 2028 seçimlerinde iki başkan birbirine rakip olurlar. Bence bayağı ilginç bir durum olur”. Evet, evet öyle olur. Demin de bunu söyledik.

Tania sormuş: “Hatay’la ilgili yorumunuz var mı Ruşen Bey” Lütfü Savaş’ın kazanma şansının bayağı yüksek olduğu söyleniyor. AKP ile yarışacak, orası net. Gökhan Zan artık devre dışı kaldı diyelim; kendisi sürdürmeye çalışıyor, ama çok fazla bir şansı olmayacaktır.

Yakışıklı Borsacı her yayınımıza geliyor, Nominal Reis diye de devâmı var: “Erdoğan’ın seçimi kazanma olayı fazla abartılmıyor mu? Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu gibi başarısız politikacıları yendi, ama karşısında İmamoğlu gibi bir aktör olunca büyü bozuldu. Ne dersiniz?’’ Evet, Ekrem İmamoğlu onlardan farklı duruyor ve dönüp baktığımızda, Kılıçdaroğlu’nun yerine Ekrem İmamoğlu olsaydı da farklı bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşamış olacağımız kesin. Ama Erdoğan’ı yeneceğini söylemek için çok çok erken. Erdoğan her şeye rağmen hâlâ Türkiye’nin en güçlü ismi. Ekrem İmamoğlu’nun bu seçimi kazanıp, bu seçimin ötesinde çok büyük bir hareket yaratıp, bütün muhâlefetin ve hattâ Erdoğan’a oy vermiş olanların bir kısmının oylarını alması lâzım — çok zor.

Çetin Altan Seynova — Çetin Altan, rahmetli, çok acayip birisiydi. Çok iyi bir yazar ve çok tatlı muhabbeti olan çok iyi birisiydi. Hayırla analım: “Şunu sorayım o halde; Demirtaş ‘DEM’e oy verin’ çağrısı yaparsa İstanbul’da sonuç ne olur?” İstanbul’da DEM’in oyları artar, ama bütün hepsinin geçeceğini düşünmüyorum. Zâten şu hâliyle bakıldığı zaman, kamuoyu araştırmalarında DEM’in oyu, son seçimi ölçü alırsak %8 gibi bir oy almıştı, şimdi de %4 civârı olduğu görülüyor. Bu arada Türkiye İşçi Partisi aday çıkartmıyor İstanbul’da ve anlaşıldığı kadarıyla onların oyu büyük ölçüde İmamoğlu’na gidiyor gibi gözüküyor.

Önder Faruk Ünal: “Kadıköy hakkında ne düşünüyorsunuz Ruşen Bey? Maçoğlu’nun kazanma şansı var mı sizce?” Kadıköy’de yaşayan birisi olarak bana bunu daha önce de sormuşlardı; kazanma şansı yok, yüksek bir oy alma şansı var, ama kazanma şansı yok. CHP’nin orada kaybetme ihtimâli yok ve o rehâveti de zâten CHP’de bütün seçimlerde görüyoruz. Bu seçimde de öyle olacak ve zâten son yıllarda da sürekli seçimden seçime başkan değiştiriyorlar. Geçen seçimdeki başkanı Odabaşı’nı, Kadıköylü bir gazeteci olarak sâdece iki kere, o da Anadolu’da Kılıçdaroğlu’nun faaliyetlerinde görmüştüm. Bakalım bu seferki başkan Mesut Kösedağı ile bir vatandaş olarak karşılaşacak mıyız bilmiyorum. Aslında çok da umûrumda değil. Kadıköy heyecanlı bir yer değil. Daha heyecanlı yerler sorun.

“İYİ Parti Ordu’yu kazanabilir mi?” Mümkün diyorlar, ama o kadar da kolay olmasa gerek.

Ahmet Arslan: “İmamoğlu kaybederse siyâsete devam edecek mi? Ne yapacak?” Evet, çok iyi bir soru. Bence siyâsete kesin devam edecek ve muhtemelen CHP’nin genel başkanı olmak isteyecek. Ama tabiî seçim kaybetmiş olmanın verdiği bir olumsuz etki olacak.

“Sizce seçim sonuçlarına müdâhale edilir mi?” Edilir, edilmek istenir. Burada önemli olan muhâlefetin sandığa sâhip çıkması, oylarına sâhip çıkması.

Mithat Bey de sormuş: “Seçim güvenliği gibi konular pek konuşulmuyor. Sizce sorun olur mu?” Olma potansiyeli var, ama muhâlefet bunu çok dile getirmediği için sanki birtakım şeyleri çözmüşler gibi.

“Erdoğan seçimi kaybederse, açıkladığı ‘Bu son seçimim’ gerçekleşir mi, ne düşünüyorsunuz?” Zor bir soru. Bu seçimi kaybederse bir sonraki seçim iyice zorlaşır. Orada da Erdoğan kendi yerine bırakacağı bir ismin o seçimi kazanma ihtimâlinin çok daha zor olacağını düşünür. Bunların hepsine şu anda akıl yürütüyorum. Muhtemelen kalır, toparlamak için kalır.

Çetin Altan: “Rahmetli babam gazeteciydi ve bu isim bana bilinçli olarak verildi” demiş. Babanıza Allah rahmet eylesin. Evet, gazetecilik çok övünülecek bir meslek değil, ama kötü de bir meslek değil, öyle söyleyelim.

Necdet Bey: “Özgür Özel sorusuna tâkip olarak soruyorum. İmamoğlu kaybederse bu sefer de Kılıçdaroğlu’nun kurultaya götürme olasılığı doğmaz mı? Böyle bir durumda Özel’in durumunu çok şanssız görüyorum”. Bakın, bugün de sosyal medyaya yansıdı biliyorsunuz, hani “Arkadan hançerleyene oy yok” falan… Kılıçdaroğlu gönüllüleri. O defter kapandı, o defter bir daha kolay kolay açılmaz. Tamam, İmamoğlu kaybederse CHP’de bir şeyler değişir; ama Kılıçdaroğlu ve onun destekçileri geri gelir falan… o kadar değil. Aynı suda iki kere yıkanılmaz, ben öyle düşünüyorum.

Erdem: “İmamoğlu kazanıp Meclis çoğunluğunu da alması durumunda, Erdoğan’ı erken seçimde zorlayacak hamlelerde bulunur mu? Erdoğan anayasa referandumunu rafa kaldırır mı?” Öyle şeyler soruyorsunuz ki… Bunları nereden bileyim? Yani erken seçime zorlayacak hamle ne yapabilir ki? O çok olacak bir şey değil. Ancak AK Parti içerisinde çok büyük kopuşların olmasıyla olabilir — ki öyle bir şey ufukta gözükmüyor. Niye bıraksınlar ki? Erdoğan daha 4 yıl ülkenin başında. Anayasa referandumu meselesi, evet, bu önemli. Orada muhâlefetten belli bir destek alması lâzım. Şuna çok eminim: Eğer Erdoğan muhâlefetten bir insan çelmek istese, bu konuda bayağı bir strateji geliştirse, imkânlarını seferber etse, birçok kişiyi alabilir. Hele şöyle bir şey düşünün: İYİ Parti’nin bu seçimde çok başarısız olduğunu düşünün, ama orada bayağı da bir milletvekili var. Bu milletvekilleri ne yapacak meselâ? Gelecek, DEVA partileri önlerini göremiyorlar. Hattâ Saadet Partisi önünü göremiyor. Ve bunların da toplam –birisi rahmetli oldu– Demokrat Parti’yi de katarsak 34 milletvekilleri var ya da 37 milletvekilleri var, şimdi tam emin olamadım. Bunların içerisinden çok kişinin aklını çelebilir. Ama bir diğer yandan, eğer İmamoğlu başarılı bir şekilde çıkarsa CHP de bir câzibe merkezi olacak. Onu da unutmamak lâzım. Ama Erdoğan o sağ partilerde önünü göremeyen umutsuz milletvekillerinin bir kısmını isterse kolaylıkla kazanabilir. Onu söylemek isterim. 

“İYİ Parti’de ciddî oy kaybı hâlinde lider değişikliği olur mu?” demiş Şakir Kaya. Kesinlikle olur, kesinlikle olur yani. Olmaması mümkün değil. Ama kim lider olur? Onu bilmiyorum.

“İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer illerde muhâlefetin kazanmasının Türkiye’de kronikleşmiş ve gittikçe kötüye giden sorunların çözülmesine ne gibi bir katkısı olacak?” Cem Bey soruyor bunu. En azından son seçimde muhâlefetin yaşadığı büyük hayal kırıklığının yerine yeni bir heyecan dalgası gelecek ve birtakım meseleler daha konuşulur olacak. Onun dışında ne olur? Açıkçası yaşayıp göreceğiz. Sonraki süreci nasıl yöneteceğine bağlı olacak CHP’nin.

“İYİ Parti’nin alabileceği il var mı?” İşte, Ordu daha çok zikrediliyor. Ama 5 yıl önce seçimde ittifâka rağmen alamadığını da vurgulayalım.

Muharrem Bey demiş ki: “AKP yenilgiyi şimdiden kabul etmiş gözüküyor. Aradaki fark Özer Sencar’ın söylediği gibiyse, Ankara’da” –yani orada gerçekten %60 ya da başka bir yerde çok net farklar söylenen bir araştırma vardı– “AKP’de bir çözülme yaşanmaz mı?” Olabilir. Ama biliyorsunuz 5 yıl önceki seçimde de çok büyük bir yenilgi yaşadı AKP, ama sonra hiç de çok fazla kişi ayrılmadı. Bu sefer niye ayrılsınlar? Yani burada 1 Nisan’dan îtibâren bir şeyler değişecek seçim sonuçlarına göre, ama bunun hemen sonuç vermesini beklemek doğru değil.

“Eskişehir’i CHP kaybedebilir mi?” Onun da başa baş bir seçim olduğu söyleniyor benim bildiğim.

“Afyon’da ilginç şekilde CHP’li Burcu Köksal açık farkla önde gidiyor. İzleniminiz nedir?” Yani nasıl söyleyeyim, kazansa da kaybetse de CHP için iyi bir şey olmayacaktır, onu söyleyeyim. Yani o söyledikleriyle ve sonuna kadar da arkasında duran bir isim olması benim açımdan açıkçası onun iyi bir seçim olmadığını gösteriyor. O söyledikleri sâyesinde kazanırsa, o da işin acı bir yönü olacaktır.

“Çankaya seçimlerinde İrfan Değirmenci’nin şansı var mı sizce?” Yok canım, tabiî ki yok, yani de ne kadar oy alacağı önemli olacak.

Emel Hanım diyor ki: “Seçim akşamı Medyascope’a destek rekoru kırılırsa bir sonraki yerel seçimde de yorumlarınıza devam eder misiniz?” Yani 5 yıl sonra yine buralarda bunları konuşuyor olmak, hakîkaten gözümde çok büyüyor Emel Hanım. Kusura bakmayın, ama yine de seçim gecesi Medyascope’a destek rekoru kırılmasını çok isterim.

Nermin Hanım: “Muhâlefetin farklı kazandığı bir senaryoda bunun anayasa değişikliği sürecine etkisi ne olur?” Etkisi olur, ama Erdoğan yapmak isterse –ki istiyor– yapmayı sonuna kadar deneyecektir. Ve demin de bahsettiğim gibi, muhâlefetteki önünü göremeyen milletvekillerini falan yanına çekmeye çalışacaktır.

Evet, Borsacımız maddi katkıda da bulundu Medyascope’a, kendisine çok teşekkür ediyorum: “En alâkasız ve uzak kesimler DEM ve Yeniden Refah çok oy alsın diye dua ediyor ve daha çok çalışmaları için onları motive etmeye çalışıyor”. Evet, bu dediğiniz doğru. Meselâ Osman Nuri Kabaktepe ile yaptığımız yayında, izleyenler hatırlayacaktır, DEM Parti’nin çok da çalışmadığını söylemişti. Ben de ona dedim ki: “Ya, konuştuğum CHP’liler de Yeniden Refah için aynısını söylüyor”. Ama benim bildiğim kadarıyla her iki parti de elinden geleni yapıyor.

Oktay Bey: “Size gelen sorulardan izleyicilerin siyâsî düşüncelerini tahmin edebiliyor musunuz?” Vallahi genellikle ediyorum, ama hepsi tutar mı emin değilim. Evet, sorulardan belli oluyor üç aşağı beş yukarı.

“İmamoğlu seçimi kazanırsa, sizce AKP’de çöküş dönemi başlar mı?” Hayır, başlamaz. Ama İmamoğlu’nun yükseliş dönemi güçlü bir şekilde devam eder.

“Mâdem son yerel seçiminiz, Medyascope‘un genç ekibinden oğlunuz dâhil, ‘İzleyicilerle değerlendiriyor’ programları bekliyoruz. Gençlerin analiz ve yorumlarını dinleyelim biraz da.” Hepsi olacak, merak etmeyin, hepsi olacak. Geçen yaptığımız miting değerlendirmesi gerçekten çok iyi oldu. Ali Deniz ve Ayşegül oradaki performanslarıyla gerçekten bizi onurlandırdılar. Buna devam edeceğiz.

Faruk Teker: “Demirtaş’ın seçimle ilgili açıklaması seçimi ne kadar etkiler?” Nasıl bir açıklama yapacağına bağlı. İstanbul’u doğrudan zikredecek mi? Yoksa sâdece DEM Parti’ye sahip çıkın mı diyecek? Bütün bunların hepsi önemli. Tabiî ki etkisi olur. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na vermeyi düşünen bâzı DEM Partisi seçmeninin DEM’e oy vermesine de etkisi olur. Ama bütün hepsinin DEM’e oy vermesini sağlayabilecek bir durumda olduğunu sanmıyorum. Bir de unutmayın, son seçimde Kemal Kılıçdaroğlu hepimizi yaktığı gibi onu da çok kötü yaktı. Çok açık destek verdi. Kılıçdaroğlu kazanamadı, bir de üstüne üstlük ikinci tur öncesi Ümit Özdağ’la acayip bir protokol imzâladı. Yani onun etkisini de unutmayın. 

“İmamoğlu’nun villalarının ortaya çıkması kamuoyunda AKP’nin beklediği karşılığı bulamadı. Sizce toplumun reaksiyonuyla mı alâkalı, yoksa İmamoğlu’nun toplumu iknâ etmesiyle mi?” Vallahi villadan neyi kastediyorsunuz bilmiyorum. Kamuoyunda karşılık bulamamış. Meselâ ben olaydan haberdar değilim. Ne villası bilmiyorum inanın.

“Son 3 günde İstanbul’da sonucu değiştirebilecek derecede bir durum bekliyor musunuz?” Artık çok çok büyük bir şeyler olması lâzım. Hep tabiî ki böyle bir şey var; son âna kadar… Meselâ ne deniyordu? Yeniden Refah Partisi adayı Mehmet Altınöz son anda çekilecek deniyor, gördüğüm kadarıyla hiç çekilecek gibi durmuyor. Onun için, o tür bir şeyler olabilir. Bir de tabiî ki daha siyâsetin içinde olmayan, daha kriminal falan şeyler olabilir. Ama bütün bu tür hikâyelerin hepsinin artıları ve eksileri olur. Bakın, hani şu oldu, oylar şuraya geçecek diye bir şey söyleyemezsiniz. Çünkü meselâ diyelim ki birisi bir provokasyon yaptı. Meselâ işte bugün gördüğümüz: “Kılıçdaroğlu’nu arkadan hançerleyenlere oy yok”. Şimdi buna bakıp, “Aa, tabiî, Kılıçdaroğlu’nu Ekrem İmamoğlu hançerlemişti, ben oyumu vermiyorum” mu diyecek insan? Yani ona oy verecekken vaz mı geçecek? Ya da, “Ya, böyle şeyler söylüyorlar, ne alâkası var şimdi bunun?” deyip İmamoğlu’na daha fazla mı oy verecek? Bütün bunların hepsini artılarıyla eksileriyle birlikte değerlendirelim. 

Bir izleyicimiz diyor ki: “Yayını beğenip paylaşmayı unutmayalım!” Beğenin, paylaşın, hakîkaten fena olmaz yani.

“Erdoğan seçimi kaybetmesi hâlinde ülkeyi demir yumrukla yönetmeyi tercih edebilir mi sizce?” Şu andaki yumruğu nasıl târif edersiniz? Bilmiyorum, daha serti olur mu? Olabilir; ama ekonomiyi de sürdürebilmek için – yani enflasyon, kendisi de îtiraf ediyor– bunları yapabilmesi için biraz daha birtakım şeylerde yumuşaması gerekecek sanki. Dolayısıyla kolay bir seçenek değil.

“İstanbul’u İmamoğlu’nun kazanması durumunda Fatih Erbakan’ın AK Parti içi muhâlif hareketiyle AKP Genel Başkanı olma ihtimâli var mı?” Bir kere AKP içi muhâlif hareket yok. Fatih Erbakan’ın gözü AKP’de değil, ama AKP’nin oylarında. Kendi partisi var, Yeniden Refah; adı var, Erbakan, oradan yürür ve AKP’den kendisine oy gelmesini bekler. 

Orhan Yıldız: “Sizce Davutoğlu AKP’ye tekrar geçer mi?” Yok, geçmez. Zâten almazlar da diye düşünüyorum. Ama partisinin de bir geleceği olmadığı ortada.

“Türkiye genelinde en büyük sürprizi hangi ilde bekliyorsunuz?” Eğer… Hiç şu âna kadar bahsetmedik: İzmir. İzmir’i AKP kazanır demiyorum; ama İzmir’de AKP ile CHP arasındaki farkın bayağı bir azaldığını söyleyenler var. Hattâ çok güvendiğim bir isim bana şöyle söyledi: “Erdoğan İstanbul’dan umudu kesip İzmir’e ağırlık verebilir” dedi, şakayla karışık söyledi. Eğer İzmir’de o fark kapanırsa, yani bayağı bir kapanırsa, bunun CHP için çok ciddî bir sorun olacağını düşünüyorum. Çünkü çok boyutlu sorunlar var. İzmir’de, biliyorsunuz gittim, adayların birçoğuyla da yayın yaptım vs.. Orada baştan sona yanlış bir süreç izledi İzmir ve onun da bir derece sorumlusunun Özgür Özel olduğu biliniyor. İzmir gerçekten ilginç olacak, bakalım. CHP’nin İzmir adayı en az %50 oy alacağını söylemişti bana. Yani onu almanın uzağında gözüküyor.

“Türkiye’de sol bitti mi?” Hayır, yıkılmadık ayaktayız. Merak etmeyin sol bitmez, hiçbir zaman bitmez. Sömürü olduğu müddetçe, adâletsizlik olduğu müddetçe sol bitmez. Ama Türkiye öteden beri sağcı bir ülkedir, onu da biliyoruz.

“Ekrem İmamoğlu sosyal belediyecilik açısından bir marka yarattı. Sizce diğer belediyelere bunu yayabilirse CHP 70’lerdeki gibi düşük gelirli grupların da adresi olabilir mi?” Bayağı bir zamâna ihtiyâcı var. CHP şu anda açıkçası büyük ölçüde orta sınıf partisi. Yoksulların çok rağbet ettiği bir parti değil, bunu görelim, kabul edelim. Var tabiî ki; ama çok da değil. Bunların başka sağ partilere daha çok gittiklerinigörüyoruz. Şunu hatırlatmak isterim: Refah Partisi İstanbul örgütünde Erdoğan il başkanıydı, bir yenilik başlattı ve bu yeniliği tüm İstanbul’daki deneyimli isimler Anadolu’ya giderek bunu oralara taşıdılar. Eğer kazanırsa, Ekrem İmamoğlu benzer bir şeyi önümüzdeki dönemde yapabilir. 

Cihan Bey diyor ki: “İmamoğlu ve Mansur Yavaş Meclis çoğunluğunu alırsa ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde başkan ve yardımcısı adayları olmayı birlikte düşünürler mi?” Yok. Artık birisi başkan olur, diğeri hiçbir şeye dâhil olmaz. İkisinin birlikte yöneteceği bir ülke… sanmıyorum olsun. Açıkçası kişisel olarak bana sorarsanız, çok da anlamlı bir şey olmaz. Büyük bir ihtimalle Mansur Yavaş önümüzdeki dönemde sağ kimliğine daha fazla sarılıp CHP ile kendi arasındaki mesâfeyi açacaktır diye tahmin ediyorum. Öyle bir süreç bekliyorum.

“Kaç ilçe CHP’ye geçer, çok farklı tahminler var, sizin tahmininiz nedir?” Ben tahmin yapmıyorum, kusura bakmayın. Ağzım yandı.

“Yeniden Refah seçmeni sizce kendi adayına mı, Kurum’a mı oy verir?” Kendi adayının bayağı bir oy alacağı muhakkak, ama hepsi vermeyecektir. Çünkü hâlâ bir CHP alerjisi olanlar var. Birazcık DEM Parti seçmeni gibi düşünebiliriz, sanki yarı yarıya gibi olabilir. 

“CHP Mersin’de gösterdiği kent uzlaşısını neden Antalya, İzmir ve Hatay’da beceremedi? İyi bir örnek varken neden bunu buralarda uygulayamadı?” Antalya’da Muhittin Böcek üzerinden uzlaşmak mümkün değildi, ondan olmadı bildiğim kadarıyla. Hatay’da da aynı şekilde Lütfü Savaş nedeniyle olmadı. İzmir’de DEM Parti Tunç Soyer’i istiyordu; ama Tunç Soyer’i de Özgür Özel istemedi, ondan olmadı. Kabaca benim bildiğim bu.

Server Tanfer: “Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasında CHP vurgusunun olmaması olumlu mu?” Var, o kadar da yok değil, ama tabiî ki kendini öne çıkartıyor, kendini esas marka olarak öneçıkartıyor. Genellikle şu oluyor biliyorsunuz: İnsanlar, adaylar falan adlarını öne çıkartırlar; Ekrem İmamoğlu soyadını öne çıkartıyor, İmamoğlu. Çünkü Erdoğan en son “Ekrem” diye adını telaffuz etti, ama İmamoğlu’nu hâlâ telaffuz etmedi, böyle bir incelik var.

“Bakanların sâhada olması İmamoğlu’na oy getirir mi?” İşte onu başta konuştuk Kuzey Bey, siz o kısmı kaçırmışsınız. Oy getirir mi bilmiyorum, ama İmamoğlu bu konuyu bayağı iyi kullanıyor ve kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Bunu gördük.

“Hocam, solda yeni İmamoğlu kim olur sizce? ANAP tarzı siyâset CHP’yi ele mi geçirecek yeni dönemde?” Bilmiyorum. CHP aslında, hani mecbûren konuşuyoruz ama, Türkiye’nin, özellikle solun CHP’ye mahkûm olmaması lâzım diye düşünen bir vatandaşım. Ama maalesef sol hâlâ kendi içinde… Bugün bir tâne sol örgütün seçim açıklamasını okumaya çalıştım sosyal medyada — ki ben kendimi bildim bileli solcuyum. Kaç yılından beri… Şimdi düşünüyorum, 76 yılından beri. Bayağı bir olmuş. Vallahi anlamadım. İki sayfaydı… Galiba İmamoğlu’na destek veriyorlar diye anladım, ama onu da söylemiyorlar. Ya, kardeşim, ne söyleyecekseniz söyleyin, Allah için ya. Bir şey söyleyin. Açık söyleyin. Yani akıl yürüterek şey yapıyorsunuz filan. Böyle bunlarla olmaz bu iş yani. Nasıl aşacak onu da bilmiyorum. 

Utku Can Atılgan: “İktidârın toplam oyu çok düşük seviyede olursa erken seçim gündeme gelebilir mi?” Hayır, gelmez. Niye gelsin ki? Böyle bir ihtiyaç duymaz.

“Şehirleşmeyle birlikte muhâfazakâr siyâsetin büyük şehirlerdeki etkisi sizce azalıyor mu?” demiş Ozan Bey. Şu daha önemli: Muhâfazakâr âilelerin yeni kuşak çocukları, özellikle dijital devrimin ardından tüm dünyayı, küresel gelişmeleri çok yakından tâkip edebildikleri için, iletişim imkânının bu kadar artmasıyla berâber bayağı bir değişiyorlar, bunun çok büyük bir etkisi var. Yoksa muhâfazakârlık büyük ölçüde sürüyor.

“Türkiye’de otoriterliğin geleceği nedir?” İşte bu seçim bunun bir denemesi olacak. Bir önceki seçim denemesiydi; otoriterlik kazandı. Bu seçime bakacağız.

Kırşehir sormuşsunuz Dinçer Bey, ama hakîkaten bilmiyorum, gerçekten. Kusura bakmayın.

“Eskişehir’de AKP adayının her şeyine rağmen seçimin başa baş gitmesini, Büyükerşen’in 20 yıllık belediye başkanlığında CHP’ye bir yönelişin olmamasını başarısızlık olarak sayabilir miyiz?” Bu Eskişehir konusunda bekleyip görmek daha iyi olur. Evet, Büyükerşen orada çok önemli bir mîras bıraktı; ama bâzı şeyler de değişebiliyor, bunu kabul etmek lâzım. Ben Eskişehir’de AKP’nin, İYİ Parti’den seçilip kendisine gelen bir milletvekilini aday göstermesinin mantığını hâlâ anlayamadım, onu da söyleyeyim. Kendi içinden birisini aday gösterseydi bence daha iddialı olurdu; ama onlar herhalde İYİ Parti’den de oy alacaklarını sanıyorlar, bilemiyorum.

Melih Sabancıoğlu: “Sizce Özgür Özel’e eleştiriler ulaşıyor mu, yoksa o da Kılıçdaroğlu gibi kendi kozasında mı yaşıyor?” Özgür Bey ile yayın yapacaktık, bayağı bir bekledik, bekledik, olmadı, olamayacak. Olsaydı, görebilseydim bunu daha iyi anlayacaktım. Ama bilemiyorum. Eleştiriler olduğunu herhalde biliyordur, ulaşıyordur; ama bunlara karşılık ne yapıyor bilemiyorum.

“Fatih’te değişiklik olabilir mi?” Oya hanım sormuş. Evet, olabileceğini söyleyenler var, ama zor. Çünkü AKP’nin belediye başkanının da kötü olmayan bir performansı var, AKP’nin orada geleneksel olarak bir gücü var. Son seçimlerde bayağı bir başa baş gitmişti. Eğer Ekrem İmamoğlu bâzı kamuoyu araştırmalarında dile getirildiği gibi çok açık farkla kazanırsa, bu herhâlde Fatih’e de yansır.

Evet, artık bitirelim, yoruldum. Birazdan “Transatlantik” de yapacağız, onun için affınızı ricâ ediyorum. Hâlâ sorular ve yorumlar vardı, ama kusura bakmayın. Yine güzel bir yayın oldu. Yarın Selahattin Demirtaş açıklamasını yapmış olursa onu konuşuruz. Yoksa yine konuşacak bir şey buluruz, hiç merak etmeyin. Yarın yine birlikte olacağız. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.