Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 26 Nisan’da duyurulan tüm öğretim kademelerindeki derslere ait “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” yeni müfredat taslağına tepkiler sürüyor. Eğitim alanında çalışan uzmanlar, çalışmalarla ilgili görüşlerini iletmek için Bakanlığa talepte bulunduklarını ancak yanıt alamadıklarını anlatırken, Eğitim-İş Sendikası imza kampanyası ile birlikte müfredat için hukuk mücadelesi başlatacağını duyurdu. Eğitimciler, geribildirim süresinin yetersiz olduğunu vurguladı.
MEB tarafından, tüm öğretim kademelerindeki derslere ait “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” yeni müfredat taslağı belli oldu. Bakanlık tarafından 26 Nisan’da kamuoyunun görüşüne sunulan müfredat taslağı için geribildirimlere yönelik bir hafta süre tanındı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, yeni programda sadeleşmeye gidildiğini vurgulayarak “yerli ve milli” müfredat hazırlandığını dile getirdi.
Çalışmaya yönelik tartışmalar devam ederken Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Bilim Akademisi, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ve eğitim sendikaları çağrıda bulundu. Müfredat hazırlık sürecinin şeffaf olması gerektiğini hatırlatan uzman ve kurum temsilcileri görüş bildirme süresinin de yetersiz olduğunu anlattı. Medyascope yayına katılan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık, Eğitim Uzmanı Özgür Bozdoğan, Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası ( Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay yeni müfredat taslağına yönelik görüşlerini dile getirdi.
Üç bini aşkın sayfadan oluşan 26 farklı yeni öğretim programdan oluşan çalışma için konuşan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık, içerikler için bir haftalık sürede derinlikli değerlendirme yapabilmesinin gerçekçi olmadığı belirtti. Arık, “Neye istinaden, ne şekilde bu program yapıldı? Kavramların neden değiştirildiği, sadeleştirmenin hangi gerekçe ile yapıldığı, kimlerin bu programı ortaya koyduğu gibi tartışmalar çok önemli. Bunlar açıklanmadan, şeffaf bir katılımcılık söz konusu değil” yorumunda bulundu.
“Maarif Modeli” adıyla yeni bir model ortaya çıktığını savunan Arık, sunulan modelin yaklaşım ve yönteminin güvenilirliği için birden fazla araştırmaya konu olması, pilot uygulamaların yapılıyor olması gerektiğini hatırlattı. Ancak bu sürecin yaşanmadığını dile getirdi. Programların sadeleştirmeden önce evrensel ilkeler, insan hakları, bilimsellik, çocuğun üstün yararı gibi açılardan değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Milli Eğitim Bakanı’nın müfredat hazırlık sürecine katılmaları için kurumlara çağrı yaptığı ancak olumlu yanıt alamadığı şeklindeki sözlerini hatırlattığımız Arık, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan kendilerine davet gelmediğini anlatarak bu konuda şöyle konuştu:
“Davet gelmedi, biz de talepte bulunduk. Üstelik tek sefer de değil. Bu talebimize de bir karşılık alamadık. Bu konuda biz çok netiz. Çocuklar söz konusu olduğunda, bugün ve geleceğimiz söz konusu olduğunda katkı vermekten çekinmeyen kurumlardan bir tanesiyiz. Resmi veya gayri resmî talep gelmedi. Biz görüşme talebinde bulunduk defaatle, ona da karşılık alamadığımızı söyleyebilirim.”
Derslere yönelik çalışmalar yaptıklarını ifade eden Arık, eğitim felsefesi ve genel yaklaşım açısından çok yönlü gelişim yerine ahlak temelinin çok baskın olduğunu gördüklerini belirtti. Arık, temel beklentilerine yönelik, “Bu sürecin, bu usulün durdurulması. Kapsayıcı, katılımcı, tüm tarafların yer aldığı katılımcı sürecin başlatılması. İhtiyaç analizlerinin paylaşılması. İçerik anlamında evrensel değerlerin, bilimsellik, akılcılık, gözden geçirmenin yapılması, dini değerlerin yerine bu değerlerin dikkate alınması” ifadelerini kullandı.
“Eğitimin içeriği dinselleştirme sürecine gidiyor”
Eğitim Uzmanı Özgür Bozdoğan, açıklanan çalışmanın eğitim modeli olmadığını anlattı. Eğitim yeniden kurgulandığını belirterek, “Bilimsel değildi, şeffaf değildi, katılımcı değildi, o yüzden sürecin hangi aşamasında ne oldu, bunları göremedik” dedi. Bakanlık tarafından kiminle nasıl hazırlandığı yönündeki sorulan sorulara bile yanıt alamadıklarını dile getiren Bozdoğan, hazırlanan müfredatı kabul etmediklerini söyledi.
Müfredatı geçmişteki düzenlemelerden bağımsız görmediğini vurgulayarak, önceki siyasal çizginin varlığını sürdürdüğünü ifade etti. Bozdoğan, “Müfredata ruhunu veren Maarif Modeli tartışmalı bir model. Eğitim içeriğinin dinselleştirilmesine götürüldüğü bir sürece gidiyoruz. Milli ve manevi değerlere yapılan vurgu, değerler eğitimine yapılan vurgu… Maarif Modeli’ni ciddi şekilde masaya yatırıp ciddi şekilde tartışmamız gerekiyor” diye konuştu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Ne kadar dini içerikli ders verirsek o kadar çok erdemli insan yaratırız varsayımı var”
Açıklanan modelin bilim insanlarının, eğitimcilerin, uzmanların, velilerin üzerinde ulaştığı bir model olmadığını savunan Bozdoğan, çalışmanın kapalı kapılar ardında hazırlandığını vurguladı. Müfredatta yer alan “Türkiye Yüzyılı” söyleminin siyasi parti söylemi olduğunu, çalışmanın bunun üzerine kurulduğunu ifade etti. Akıldan, bilimden, çağdaşlıktan, evrensel değerlerden bağımsızlaştırılmış bir içerikle karşı karşıya olduklarını söyleyen Bozdoğan, “Milli ve manevi değerler üzerine oturtulmuş, ‘ne kadar çok değerler eğitimi verirsek, ne kadar çok dini içerikli ders verirsek o kadar çok erdemli insan yaratırız, ne kadar erdemli insan yaratırsak da o kadar sağlıklı ve huzurlu bir topluma ulaşırız” gibi varsayım üzerine oturtulmuş bir müfredat programı var” dedi. Bozdoğan bu çalışma sonucu özel okula gidecek öğrenci sayısının artacağını anlatarak temel beklentisini şu sözlerle özetledi:
“Özellikle çocuğu olan öğretmen arkadaşların kendi çocuğu ile ilgili duymuş oldukları kaygı, ne olacağına dair belirsizliği onlar üzerinde görüyorum. Geniş beklenti var kamuoyunda, eğitimcilerde, ailelerde, bilim insanlarında…Bu sürecin durmasına dair beklenti var. Dinselleşme üzerine oturmuş bu sürecin mutlaka durdurulması gerekiyor.”
“Bu bir parti programı”
Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “kamil insan yetiştirmek”, “erdem” vurgusu gibi kavramların müfredatta olduğunu hatırlatarak, bunların özgür iradeli insan yetiştirme modeliyle uyuşmadığını savundu. Türkiye’nin dünyanın gerisinde olduğunu dile getirerek, ihtiyaç analizi yapılmadığını anlattı. Ülkenin önde gelen sendikalarından biri olmalarına rağmen sürecin hiçbir yerinde olmadıklarını ifade eden Özbay, üniversitelerin de sürece dahil edilmediğini söyledi. “Bu bir parti programıdır” diyen Özbay, Cumhuriyet’in olmadığı bir programının Türkiye’nin eğitim programı olamayacağını savundu. Özgür iradeli insan yetiştirme, ortak amaç oluşturma hedefi olmadığını söyledi. Din dersi sayısının artmasıyla başarının yakalanamayacağını dile getiren tarikat ve cemaatlerle yapılan işbirliğine değindi.
Özbay özetle şöyle konuştu:
“İmza kampanyası başlattık. Yurttaşları destek vermeye çağırıyoruz. 8 Mayıs’ta saat 13.00’da Milli Eğitim Bakanlığı’nın önünde olacağız. Bakan’ın kendisinin yüzene hataları, bunun sorunlarını, bunun geri çekilmesi gerektiğini, bu şekilde yapılamayacağını anlatmaya çalışacağız.”
Eğitimdeki eşitsizliğe değinen Özbay, gerçek sorunların görülmediğini belirtti. Sürecin usul ve süreç açısından sorunlu olduğunu vurgulayan Özbay, “Toplumun tamamını ilgilendiren bu müfredat tümden reddedilmeli. Tüm kazanımları inceleyerek hukuki süreç başlayacağız. Dava da açacağız ” dedi.