Ruşen Çakır izleyicilerle yorumladı: Erdoğan-Özel görüşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

2 Mayıs’ta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel AKP Genel Merkezi’nde tarihi bir buluşma gerçekleştirdi.

Özel’in ziyaretinin ertesi gününde Erdoğan görüşmenin olumlu geçtiğini söyleyerek siyasette yumuşama dönemine girildiğini açıkladı.

Erdoğan, “Bundan önceki süreçlerde bu tür maalesef adımlar atılmıyordu. Bu adımın atılmasıyla siyasetin ülkemizde çok daha yumuşama dönemine girdiğini görüyoruz” dedi.

Özel bugün Erdoğan’ın “siyasette yumuşama” mesajına, “Taksim, ODTÜ Stadyumu yasaksa, arkadaşlarımız Gezi’den tutukluysa kimse normalleşmeden bahsetmesin” diyerek cevap verdi.

Ruşen Çakır izleyicilerin katılımıyla Erdoğan ve Özel’in görüşmesini değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Bu haftanın sizlerle ilk ortak yayınında Özgür Özel – Recep Tayyip Erdoğan görüşmesini konuşacağız. “Ne düşünüyorsunuz?” diye sorduk; şimdiden çok sayıda yorum, soru gelmiş. Bunu nasıl yapıyoruz? Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarının chat bölümlerinden sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi bize aktarabilirsiniz. Bu arada Medyascope’a destek olmayı da unutmazsanız çok sevinirim.

Daha yayın başlamadan çok soru geldi, herhalde yayınla berâber de çok gelecek. Bakıyorum: Şu anda önümde 10 tâne filan var, genellikle iktidar tarafından kotarılmaya çalışılan Özgür Özel – Ekrem İmamoğlu rekabeti üzerine sorular var.

Tayfun Tufan diyor ki: “Özel – İmamoğlu ayrışmasına teşne pek çok CHP aktörleri mevcut. Sarıgül’ün çıkışı, Ali Mahir Başarır’ın söylemi; belli ki Erdoğan buna oynayacak. Sizce Özgür Özel bu oyunu nasıl bozabilir?” Benzer soruyu, Ali Mahir Başarır’ı ve Mustafa Sarıgül’ü soran başkaları da var. Meselâ Muharrem Palaz da söylemiş. Şunu söyleyeyim: Belli bir andan îtibâren iktidar çevrelerinde bu hayâta geçirildi. Tercihlerinin Özgür Özel olduğu anlaşılıyor ve Ekrem İmamoğlu’nu geri planda bırakmak istiyorlar. Bunu bir yere kadar anlayabiliriz. Ama şunu anlamıyorum: Bir kere, çok erken başladı; ikincisi, çok göstere göstere yapıyorlar. Yani “Bu nasıl tutar ka?” diyorsunuz, ama sonra bir bakıyorsunuz, Ali Mahir Başarır çıkıyor, kendisine sorulduğu zaman –grup başkanvekili, deneyimli bir siyâsetçi, ağzından çıkanı çok iyi kontrol edebilmesi lâzım– Özgür Özel’i öne çıkartıyor. Daha sonra da, durumu düzeltmek için Nagehan Alçı’yla konuşuyor — ne alâkası varsa. Ve böyle bir sarmal gibi gidiyor. Mustafa Sarıgül ayrı bir husus. Mustafa Sarıgül biliyorsunuz kurultayda açık açık Kılıçdaroğlu’nu desteklemişti; oğlu, salona girişte ve çıkışta Kılıçdaroğlu’nun yanındaydı. Çok alâkasız bir şeydi, ama öyleydi. Şimdi o da “Özgür Özel” diyor. Bu da bize gösteriyor ki pekâlâ iktidârın bu oyunu tutabilir. Yani daha ilk günden “dakika 1 gol 1” olarak bu çıkıyor. Ama benim bildiğim kadarıyla parti yönetiminde bu konu gündeme gelmiş ve Ali Mahir Başarır’a yaptığının yanlış olduğu söylenmiş. Özgür Özel’in bu oyuna geleceğini sanmıyorum. Yani Ekrem İmamoğlu’nu kendisine rakip göreceğini ve kendisini cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olarak öne çıkartmak isteyeceğini sanmıyorum. Tabiî ki siyâset bu, her şey mümkün. Ama unutmayalım ki bu hareketin başlatıcısı, 2023 seçimlerinden bir gün sonra, Ekrem İmamoğlu “değişim” dedi bir videoyla. Özgür Özel ve diğerleri sonradan buna katıldılar. Ve Ekrem İmamoğlu!nun profili çok daha yüksek. Dolayısıyla Özgür Özel’in İmamoğlu’nun önünü kesmek isteyeceğini ve kendisini öne çıkarmak isteyeceğini düşünmek için, İmamoğlu’na rağmen bu partide başarılı olabileceğine inanması lâzım. İmamoğlu devre dışı kaldığı andan îtibâren CHP’de çok ciddî krizler çıkar. Özgür Özel de herhalde bunu en iyi bilen kişidir. Ama daha şimdiden bu tartışmanın başlaması ve soruların büyük bir kısmının buradan olması, sizlerin de en çok bu konuyu önemsemeniz, başlı başına tabiî ki bir senaryonun pekâlâ gündemde kalabileceğini bize gösteriyor. Ben de cumartesi günü bir yayında bu konuyu ele aldım. Kaçamıyoruz, yani bu görmezden gelinebilecek bir husus değil, üzerinde konuşulması gereken bir husus. Ama buradan Erdoğan’a çok ekmek çıkar mı? Şu aşamada çıkacakmış gibi gözükmüyor, ama daha yolun çok başındayız.

Meselâ Ertan Altun diyor ki: “İmamoğlu bir süredir geri planda. Bu da 2028 adaylığını kendisi açısından riske sokabilir. Özel’in etkisi artmaya devam eder ve AKP de aday olarak onu tercih ederse, İmamoğlu nasıl bir strateji kurar?” Çok geri planda olduğunu düşünmüyorum. Ekrem İmamoğlu her vesîleyle, kimi zaman İstanbul’da kimi zaman hafta sonu olduğu gibi Paris’te, sürekli konuşuyor. Daha da yapacak, öyle tahmin ediyorum. İpleri büyük ölçüde elinde tutmak isteyecek ve tutacak. AKP’nin aday olarak herhangi birisini tercih etmesi, onun aday olacağı anlamına gelmiyor arkadaşlar, özellikle onu söyleyelim. Geçen sefer belki böyle bir şey olmuş olabilir; fakat şu hâliyle Erdoğan’ın eskisi gibi bir oyun kurucu olduğunu söylemek şu seçim yenilgisinden sonra zor. Toparlar, o ayrı bir husus. Ama daha ilk seçim yenilgisinin ardından hemen böyle bir hamleye girişmesi, onun can havliyle yaptığı bir hamle gibi gözüküyor ve CHP’liler için bu kolay yutulacak bir zoka değil.

Sevgi Bozkurt da diyor ki: “Özgür Özel bu tartışmaların neresinde duruyor? İsterse Ali Mahir’i ve diğer kişileri susturamaz mı?” Susturabilir ve zâten susturacak. Demin söylediğim gibi parti yönetiminde, MYK’da bu konu gündeme gelmiş ve kendisi uyarılmış diye duydum.

Muharrem Bey diyor ki: “Nedim Şener’in yazdıklarına bakılırsa 27 DEM Parti belediyesine kayyum atanması için çalışma başlamış. Bu ortamda nasıl bir yumuşama bekleyebiliriz? Nedim Şener’in ne yapmak istediğinin farkındayız.” Nedim Şener söylüyorsa doğrudur diye bir şey söyleyemeyiz. Pekâlâ kayyum atanmak istenebilir; ama kayyum atanırsa, hele 27 belediyeye birden kayyum atanırsa, artık yumuşama gibi lâfları kimse hiçbir şekilde telaffuz edemez. Kayyumların atandığı bir yerde, Özgür Özel de Erdoğan’la yaptığı görüşmeyi yenilemez ya da normalleşmeden bahsetmez. Böyle bir şey olamaz. Normalleşme sâdece Erdoğan’la Özel’in, AKP ile CHP’nin arasının belli ölçülerde normalleşmesi, yumuşaması değil. Yumuşama esas olarak ülke çapında olacak ve Kürt sorununu ve DEM Parti’yi muhakkak kapsaması gerekiyor.

Nitekim bir izleyicimiz diyor ki: “Özgür Özel’in Erdoğan’la görüşmesi kadar DEM Parti eş başkanlarıyla görüşmesi de önemliydi, fakat medyada fazla yer almadı. CHP – DEM Parti ilişkileri yeni dönemde Erdoğan’a zorluk çıkartır mı?” Bir gün sonra oldu bu görüşme; DEM Parti eş başkanları CHP’yi ziyâret ettiler. Erdoğan’dan bir gün sonra olmasının çok anlamlı olduğu kanısındayım. CHP, Erdoğan’la birleşip DEM Parti’yi karşısına almak gibi bir politika izlemeyecek, bunu net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla kayyum atanması gibi hususlarda, Van olayında CHP biliyorsunuz ilk andan îtibâren çok aktif tavır aldı. Dolayısıyla DEM Parti’yi şeytanlaştıran bir Erdoğan’la CHP’nin yan yana yürümesi ya da ortak birtakım şeyler yapması çok akıl kârı olmaz. Dolayısıyla “27 belediyeye kayyum atanacak” haberlerini büyük ölçüde, İngilizce tâbiriyle “wishful thinking”, yani söyleyenin temennîsi olarak görmek lâzım. Tabiî ki Erdoğan daha önce, iki ayrı kere, iki seçim sonrası kayyumlar atadı, yine atayabilir; ama onu yaptığı andan îtibâren artık yumuşama diye bir şeyden bahsedemeyeceği ve ülkenin tekrar sert bir yere taşınacağı ortada.

Aydın Aydın diyor ki: “Tâviz vermeden görüşmeyi olumlu buldum” demiş. Evet, görüşmede CHP’nin tâviz vermediğini söylüyor. Ama meselâ tâviz verdiğini iddia edenler var. Meselâ çok ilginç; Fethullahçılar yurtdışından yaptıkları yayınlarda, Özgür Özel’in Erdoğan’a neredeyse bîat ettiğini söylüyorlar. Özellikle 15 Temmuz’la ilgili, “Tiyatro olarak görmüyorum sözlerinin Fethullahçılar’ı rahatsız ettiği anlaşılıyor. Onların rahatsız olması hiç de kötü bir şey değil, onu da özellikle vurgulayalım.

Serap Erdoğan: “4 yıl sonrasının adayını belirlemeye çalışmaları gülünç. Bu zaman zarfında şimdinin parlak adayları birer nötron yıldızı gibi sönebilir, hiç söz konusu olmayan biri ışıldayabilir” demiş. Olabilir.

Demin Aydın Aydın’ın “olumlu buldum” sözüne, Gökhan Akay da demiş ki: “Yine satışa geliyoruz, düşüncem bu.” Gökhan Bey belli ki muhâlefetten birisi ve Özgür Özel’in bir anlamda oyuna geldiğini düşünüyor.

Saneman: “Normalleşeceğiz diye birden tepetaklak olduk. Görüşmeseler iyiymiş” demiş. Niye tepetaklak olduğunuzu anlamış değilim. Henüz ortada böyle tepetaklak bir durum yok. “Görüşmeseler iyiymiş” diyorsunuz, tabiî bu perspektifte olanlar var. Ben açıkçası hiç böyle düşünmüyorum. Her ne kadar tam olarak ne görüştüklerini bütün detaylarıyla bilmesek de, sonuçta burada bu görüşme CHP’yi zor durumda bırakan bir görüşme olmadı. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum, daha baştan özellikle söyleyeyim. Dün yazdığım yazıda da bunu söylemeye çalıştım. CHP, yumuşama anlamında Erdoğan’ı muhâtap kabul ederek, ondan görüşme talep ederek, yumuşayacağı kadar yumuşadı. Artık bundan sonrası Erdoğan’a bağlı. Erdoğan gerçekten yumuşama istiyorsa, adımları onun atması gerekiyor ve CHP’nin de ona göre belki başka adımlar atması beklenebilir. Ama şu aşamada Erdoğan hiçbir adım atmazsa, ortada yumuşama diye bir şey olmayacaktır ve CHP son seçimde elde ettiği o gücü siyâset sahnesine yansıtmaya çalışacaktır.

Tutu demiş ki: “Görüşmeleri olumlu. Eski siyâsîlerin nezâketini özleyeceğimi hiç düşünmezdim”.

Pınar Ekitir: “Fatih Altaylı ve Levent Gültekin, CHP’nin oyuna geldiğini düşünüyor. CHP gerçekten bu kadar acemi olabilir mi, oyuna geldiğini göremez mi?” Pınar Hanım, ben bahsettiğiniz arkadaşları izlemedim, ne dediklerini bilmiyorum. CHP’nin oyuna geldiğini düşünüyorlarsa bence yanlış düşünüyorlar. Sizin de dediğiniz gibi, gerçekten bu kadar acemi olabilir mi? Yani bu seçimde, belediye seçiminde %37 oy almış ve AKP’yi ilk kez ikinci parti yapmış bir partiden bahsediyoruz. Biraz insaflı olmak lâzım. Eğer o kadar acemi olsalardı, bu seçim sonucu da çıkmazdı. Bu seçim sonucu, “CHP hiçbir şey yapmadı. İnsanlar ona oy verdi” diye açıklanabilecek bir şey değil. Bir diğer husus da, “AKP’li seçmen sandığa gitmedi, o sâyede oldu bu” diye geçiştirilebilecek bir husus da değil. Bugün akşam yayınlanacak, Reform Enstitüsü’nün Direktörü Mehmet Ali Çalışkan’la yayını kaydettik — ki seçim kampanyasında CHP Genel Merkezi’nde kampanyanın yönetiminde çok önemli bir rol oynamıştı. Kendisi o kampanyanın nasıl yapıldığını, nasıl çalışıldığını anlattı. Çok ciddî, çok profesyonel bir çalışma yapılmış. Bunun detaylarını izlerseniz göreceksiniz. Daha yeni CHP yönetimine gelmiş bir ekibin, işin başında, hemen girdiği yerel seçimlerde bu kadar profesyonelce, bu kadar ciddî bir şekilde çalışma yaptığını düşünürseniz, burada böyle bir oyuna gelmek, yani bütün emeklerini, bütün çabalarını heder etmeleri anlamına gelir. Bu tür değerlendirmelerin çok aceleci olduğunu düşünüyorum.

Ege Çokcoşkun: “Devlet Özgür Özel’i onayladı diyebilir miyiz? Özellikle Özgür Özel’in tüm hak ihlâllerinden bahsedip Kürtler’den hiç bahsetmediğini düşünürsek.” Kürtler’den hiç bahsetmediğini bilmiyoruz, bahsetmiştir. Nitekim bir gün sonra DEM Parti ile Genel Merkez’de görüşme yaptı ve çok da olumlu şeyler söyledi. “Devlet Özgür Özel’i onayladı” demek için çok erken. Devlet kim, Erdoğan mı tek başına? Yani Erdoğan’ın onayına mı ihtiyâcı var Özgür Özel’in? İşe birtakım önkabullerle yaklaşıyoruz gibi geliyor bana. Yani gitti, “Ben bu kadar oy aldım, artık beni benimseyin” dedi, “Ben size tâbiyim” dedi. Böyle bir şey olmadı. Böyle bir şey olsaydı görürdük. O zaman çok daha farklı bir şey çıkardı karşımıza. Tabiî genellikle insanlarda menfî bakma özelliği çok fazla öne çıktığı için böyle bakanlar var. Ben böyle bakanlardan değilim en azından.

Hakan Mert: “Çâre belli; en geç bir yıl sonra olağanüstü kurultayla İmamoğlu genel başkan olmalı.” Hakan Bey, neden böyle olması gerekiyor? Şu hâliyle pekâlâ birlikte yürütürler, ortada bir sorun yok. Yani Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel arasında bir sorun yok, bir sorun çıkartılmak isteniyor. Eğer kendileri buna kapılırsa eyvallah. Ama şu hâliyle ikisi berâber bir seçimin altından çok ciddî ve iyi bir şekilde kalktılar. Yani onun için olağanüstü kurultay, İmamoğlu genel başkan olsun vs. bunlara ihtiyaçları olduğunu sanmıyorum.

Hakan Mert: “Kurtlar Vadisi mi burası? Ali Mahir, ‘Özgür Özel aday olsun’ diyor. Bir ay sonra adam konuşuyor.” Rasim Ozan böyle demiş. Yani bozuk saat de günde iki kere doğruyu gösterebilir. Böyle insanları neden izliyorsunuz, neden okuyorsunuz açıkçası size anlam veremiyorum, öyle söyleyeyim. Yani çoktan târihin çöp tenekesine atılmış insanlar bunlar. Onlar üzerinden değerlendirmeler yapmak çok anlamlı değil.

Gökhan Akay: “Bütün her şey Erdoğan’ı iktidarda tutmak üzerine dönüyor, muhâlefet de buna yardımcı oluyor. CHP ve diğerlerinin varlık gayesi reisi iktidarda tutmak. Siyâset yalan, kurgu.” Gökhan bey, siz de koymuşsunuz olayın adını. Bu kadarsa, o zaman biz boşuna yapıyoruz bu tartışmaları falan. Yani niye böyle yapıyoruz? Bir seçim yapıldı, birçok belediye el değiştirdi; ama hepsi oyun ve yalansa, niye yapıyoruz? Böyle değil yani, böyle değil. Bu kadar her şey kurgulanmış, hiçbir şey değişmez değil. Tabiî ki Erdoğan iktidarda kalmak için elinden geleni yapacak; ama diğerleri de Erdoğan’ın elinden iktidârı almaya çalışacak ve bu da bugünden yarına olacak bir şey değil. 2023’te bu çok mümkündü, kaçtı bu fırsat muhâlefet için. Şimdi başka bir fırsat yakaladılar. 2019’da yakalanmış fırsat heder edildi. Şimdi CHP, 2024’te kazanılan fırsatı gerçekten sonuç alıcı, iktidar değiştirici bir şeye dönüştürmek istiyor benim gördüğüm kadarıyla. Şu anda bu kadar acele bir şekilde, “Zâten her şey bitti, Erdoğan ipleri eline aldı” demek doğru olmaz. Hiç de öyle ipleri eline almış bir Erdoğan görüntüsü yok.

Renan demiş ki: “Erdoğan’ın zamâna ihtiyâcı vardı. Belli ki gündem, ekonomi ve göçmenlerden yeni anayasa tartışmalarına evrilecek.” Bunu yapmak istediği doğru; ama yeni anayasa tartışmasının o kadar baskın olacağına dâir işâretleri Özgür Özel bize vermedi. Sonrasında yaptığı açıklamalarda yeni anayasayı özellikle öne çıkarmadı. Tabiî ki Numan Kurtulmuş’un çalışmaları falan var, bir şeyler yapılmak isteniyor. Ama şu husûsu özellikle vurgulamak isterim: Yeni anayasa üzerinden Erdoğan muhâlefetle, özellikle CHP ile yeni bir koalisyon arayabilir, o zaman işin rengi değişir. Ama MHP ile bir anayasa yapacak ve CHP’nin de ona destek vermesini isteyecek –Erdoğan’ın hayâli bu tabiî ki– buna CHP tav olmaz. Gerçekten CHP ile birlikte bir anayasa yapmaya râzı olursa –ki bugünkü Erdoğan bunu istemeyecektir– o zaman işin rengi değişir.

Tarık Uçar: “Değişimi başlatan da Özgür Özel’in başkan olmasını sağlayan da şüphesiz İmamoğlu. Muhâlefetin doğal, gerçek lideri İmamoğlu’dur. Kimse kendine pay çıkarmaya çalışmasın. Aynı suda iki kez yıkanılmaz” demiş Tarık bey. Yani liderin İmamoğlu olduğu doğru. Sonra değişir mi bilmiyorum, ama başlatıcının İmamoğlu olduğu ve taşıyıcının o olduğu doğru. İmamoğlu olmadan Özgür Özel buralara gelebilir miydi şüpheli. Ama Özgür Özel olmadan da İmamoğlu buralara gelemezdi. İkisi birbirini tamamlıyor.

Ozan demiş ki: “Erdoğan, Özel ile yakınlaşıp MHP’ye karşı pazarlıkta el yükseltiyor olabilir mi?” Ozan Bey, bakın, MHP’ye karşı pazarlıkta el yükseltmesine çok fazla bir ihtiyâcı yok Erdoğan’ın. Zâten MHP, iktidârı bozmaması hâlinde, yani koalisyonu bozmaması hâlinde orada duruyor, çok bir sorun yok. Ancak şöyle bir şey var; yumuşama denen şeyleri hayâta geçirdiği andan îtibâren; meselâ Osman Kavala’nın serbest bırakılması, Gezi tutuklularının serbest bırakılması, Can Atalay’ın milletvekilliğinin verilmesi gibi hususlar başladığı anda, MHP îtiraz edecektir. Ama bunlar tek başına MHP’nin kopmasına da yol açmaz. Yani şu hâliyle Erdoğan, her iki tarafa da bir şekilde yakın durmaya çalışıyor diyelim. Tabiî burada yeni olan, CHP ile yakınlaşma, MHP ile zâten birlikteydi.

Hani Delal: “Önce Kürtler, sonra yetmezciler, sonrasında Fetöcüler, ardından Ülkücüler, hattâ kısa bir süre oğul Erbakan; kimleri kullanıp atmadı ki? Şimdi Özgür Abi bu tuzağa düşer mi, düşmez mi?” Bunların hiçbirisi bu kadar güçlü bir siyâsî sonuç elde etmemişti, onu özellikle bir kenara yazmak lâzım. Özgür Özel’in altında bir parti var ve bir taban var, bir seçmen kitlesi var. Tek başına Özgür Özel ya da Ekrem İmamoğlu tek başına çok fazla bir anlam ifâde etmiyor. Tabiî ki kullanılıp atılma, oyuna getirilme ihtimâli, sizin de verdiğiniz örnekler nedeniyle gündemde, bunu yok sayamayız. Ama burada Özgür Özel’in, yani CHP’nin ve Ekrem İmamoğlu’nun bir özne olabileceği ihtimâlini düşünmenizi ricâ ediyorum. Yani burada özneliği sadece Erdoğan’a, oyun kuruculuğu sâdece Erdoğan’a verdiğiniz zaman, tabiî ki bu tür akıl yürütmeler olabilir. Ama pekâlâ CHP de böyle pozisyonlar alabilir.

Acâyip sayıda yorum ve soru geliyor, bunlara yetişmeye çalışıyorum.

Mithat demiş ki: “Görüşmeden sanki devlet sırrıymış gibi kamuoyuna bilgi verilmemesine ne diyorsunuz? Cuma günü Biden sorumla dalga geçtiniz, ama bu konudan bahsedenler olmuştu.” Biden sorunuzla nasıl dalga geçtim hatırlamıyorum Mithat Bey. Devlet sırrıymış gibi… Yani şöyle; her iki taraf da bâzı şeyler sızdırdılar. Sonra Özgür Özel de, özellikle DEM Parti buluşmasının ardından gazetecilerin sorularına cevaplar verdi. Ve söylediği bir şey önemli: “Ben kendi konuştuklarımı anlatırım, ama Erdoğan’ın ne söylediğini söylemek bana yakışmaz” dedi. Yani burada çok sır falan olduğunu düşünmüyorum. Birtakım pazarlıklar ya da pazarlık girizgâhları olmuş olabilir; ama onları da kamuoyuyla paylaşmıyor olmaları anlaşılır bir şey olur. Yoksa, “O onu verdi, bu bunu verdi” gibi, çok büyük alıp vermeler, hele Özgür Özel’in olayı satması falan gibi şeyler düşünmüyorum.

Ömer Eminoğlu destek olmuş, sağ olsun. O da, “Nedim Şener kayyum dedi” demiş. Ben de tekrar söylüyorum ki, temennîsi o. Böyle acayip bir çizgiye ulaştı kendisi. Çok istiyor belli ki. DEM Partililer’in kazandığı milletvekillerinin hepsi kendisine teker teker kâbus olmuş herhalde. Onu kâbusuyla baş başa bırakalım.Tabiî ki kayyum atanabilir, olabilir; ama bunu yani böyle bilecek, rakamlar bilecek konumda birisi değil. Bir kişiyle konuşmuştur, oradan aldığı bir şeyle söylüyordur. AKP iktidârı, daha doğrusu iktidârın içerisindeki şâhin kanadın sözcülüğünü yapmaya çalışıyor anladığım kadarıyla.

Çağrı Dönmezdemir: “Sizce çözülme tehlikesi altındaki İYİ Parti, AKP-CHP diyaloğunun neresinde konumlanacak?” Çok önemli olmayacak. Yani kim el uzatırsa ona doğru yönelebilirler. Ama bence en doğrusu, “hür ve müstakil” olmaya devam etsinler diyelim. Yani İYİ Parti’nin şu anda çok fazla oyuna dâhil olma imkânı yok.

John Melton — destekleriniz için teşekkürler: “Bir Galatasaraylı olarak tercihen Kadri Bey’le birlikte bir gün futbol özel yayını yapsanız hoş bir yayın olur gibi. Ne dersiniz?” Olmaz, yok, bırakın. Yani Twitter’da hiçbir yorum yapmadan maçtan fotoğraf paylaştığımızda bile ana avrat küfürler geldi. Yani taraftarlık şeyini yansıtmak istemiyorum. Sâdece tarafımı belli ediyorum; kulüp üyesiyim vs., taraftarım, o kadar. Bir de üzerinde konuşmayalım. Siyâset daha iyi.

Orkun: “Bakalım Özgür Özel, ‘Ben teknik direktörüm, forvetler İmamoğlu ve Yavaş’ açıklamasını yineleyecek mi? Buradan CHP’de iç çekişme var mı anlarız.” Orkun Bey, CHP’de iç çekişme yok. Bu kadar. Yok. Olsun isteyen çok, o ayrı.

İlknur Hanım demiş ki: “Fethullahçılar rahatsızsalar, Özgür Özel doğru yolda” demiş. Herhalde demin benim anlattıklarımdan hareketle bunu söylüyorsunuz. Evet, ben de öyle söyledim. Fethullahçılar rahatsız olsun, o iyi bir şey. Yani Özgür Özel iyi yolda mı bilmiyorum, doğru yolda mı? Ama onların rahatsız olması Türkiye’nin hayrınadır. Onlar mutlu olursa, o zaman işkillenmek lâzım.

Murat Salık: “İzmit’teki gibi, yerlerde yuvarlanan –tam anlamadım– örgütüyle Erdoğan nereye kadar gider?” Örgüt gerçekten çok kötü durumda. AKP parti olarak çok kötü durumda. Büyük bir ihtimalle yenileyecekler. Hattâ olağanüstü kongre olacak. Ama bütün bunlar yaraya merhem olmayabilir, olmayacaktır. Çünkü Erdoğan bunu kendisi yaptı. Partinin elinden bütün yetkileri aldı, danışmanlarına ve atadığı bakanlara verdi. Onların yanında milletvekillerinin, grup başkanvekillerinin hiçbir anlamı kalmadı. Bugün birtakım danışmanlar sürekli sosyal medyada ona buna had bildiriyor; hattâ bunların bir kısmı, doğrudan AKP içerisinden kişileri isim vererek hedef gösteriyorlar. Yani böyle acâyip bir durum var. Şimdi bu partiyi nasıl yeniden ayağa kaldıracak, nasıl yapacak açıkçası bilmiyorum.

“AKP ne zaman seçim kaybediyor, CHP’yi AKP ile bir görüşme, bir istikşaf etme durumunda buluyoruz, buna ne dersiniz?” Emre Bayamlıoğlu demiş. Evet, daha önceki dönemlerde tam bu olmadı aslında. Yani Deniz Baykal’ın görüşmesi meselâ, Deniz Baykal parti genel başkanı değildi. Erdoğan’ın böyle zaman kazanmak istediği kesin, ortada. Ama bu tür bir sonuç olmamıştı. 2015 Haziran seçimleri sonrası durum bambaşkaydı, onu özellikle hatırlayalım. Burada CHP birinci parti oldu, bunu unutmayın.

Ers, destekleriniz için çok teşekkürler.

Ali GS, o da destek olmuş. “Fenerbahçe bu akşam puan kaybeder mi?” demiş. Yorum yok.
Biz kendi maçlarımıza bakıyoruz.

Ruken Hanım: “Mâdem siyâsette yumuşama dönemi başladı, parlamenter sistem için CHP ısrarcı olmalı. Böylece cumhurbaşkanı ve başbakanlık gündeme geleceği için Özel ve İmamoğlu sorunu daha kolay çözülmez mi?” Evet, Ruken Hanım, bu söylediğiniz akla gelen bir şey. Ama anladığım kadarıyla CHP parlamenter sistem konusunda ilk aşamada çok ısrarcı olmayacak. Bu, 2023’ten çıkarılmış bir ders de olabilir. Çünkü 2023’te pek bir şey söylemeyip sâdece bu ortaya atıldı ve büyük bir hüsran yaşandı. Bir ihtimal Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel şunu düşünüyordur: Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle ya da daha doğrusu Başkanlık Sistemi’yle seçim kazanıp, bir müddet yeniden inşâ yapıp, ondan sonra parlamenter sisteme geçmeyi düşünüyor olabilirler. Şu hâliyle bakıldığı zaman parlamenter sistem ısrarları görmüyoruz.

Evet, çok sayıda izleyicimizden destek var. Kanal üyeliği hediye eden Bülent Bey ve Seymen’in desteği var.

“Doktor, ‘ne yerse yesin’ demiş İYİ Parti’ye” diyor Seymen.

Çağrı Dönmezdemir’in de desteklerine çok teşekkür ediyoruz.

Dağhan Bozcuk diyor ki: “Erdoğan-Özel görüşmesi Türkiye siyâsetini yumuşatır diye umuyorum. Türkiye’nin altın yıllarına, 2002-2013 yılları arasına dönmesi gerekiyor. Hümanist ve özgürlüklerle dolu dönemleri özledik.” Dağhan Bey, evet yani de zor be! Yani gerçekçi olalım, zor. Erdoğan buna çok teşne değil. Mecbur kaldığı ölçüde yapacak, ama olabildiğince ağırdan almaya çalışacak, bunu kabul edelim. Çok şey yapmayalım. Biz solcular zamânında buna “Erken devrim hayâlleri” derdik. Böyle şeylere kapılmamak lâzım.

Obiwan Oblomov: “Kadri Bey de geldikten sonra ‘Haftaya Bakış’ı biraz daha uzun tutar mısınız?” Tutarız, merak etmeyin. Artık “Üç Silâhşörler” olarak karşınızdayız, biliyorsunuz.

Boran Met: “Ben kendi adıma muhâlefetin ne isteyeceğini biliyordum, ancak görüşme sonrası iktidar partisi ne istedi onu hiç duyamadık. Bu görüşmeye şüpheyle yaklaşıyorum doğrusu.” Erdoğan’ın anayasayı gündeme getirdiğini, genellikle not aldığını söylediler. Ama şüpheyle yaklaşmak… Yani iktidar, Erdoğan, CHP’den ne isteyebilir? Ekonomik krizi çözmemizde bize yardımcı olun diyebilir. Nasıl yardımcı olacak ki? Bütün politikayı kendisi yapıyor. Yani Meclis’te zâten istediği çoğunluk var. Ne yapabilir muhâlefet? Ona nasıl destek verebilir? Bütün iktidar, yürütme, hattâ yargı iktidârın elinde. Dolayısıyla burada esas adım atması gereken Erdoğan’ın kendisi, talepte bulunması gereken de CHP.

İsmail Bey diyor ki: “Bir hafta sonra Kobani Dâvâsı’nın karar duruşması var. Demirtaş ve diğer sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Sizce burada karar ne olur, yumuşama çıkar mı?” Çok zor bir soru, çok önemli bir soru. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Tabiî ki burada hafif cezâlar olursa ve tutuklular serbest bırakılırsa, evet, bunun adı yumuşama olur. Olur mu? Yani hakîkaten cevâbını çok merak ettiğim bir soru. Siz de bana sormuşsunuz, ben de size sorayım. Yani gerçekten çok önemli. Kobani Dâvâsı gerçekten bir tür mihenk taşı olacak Türkiye için.

Cey demiş ki: “Özel-Erdoğan görüşmesi kur korumalı mevduat gibi bir durum. Reisin bir şey yapması gerekiyordu, şapkadan CHP görüşmesi çıktı, olay bundan ibâret.” Ama KKM ya da kur korumalı mevduat Türkiye’nin ekonomisini iyice dibe çekti, biliyorsunuz. O zaman siz diyorsunuz ki, buradan da öyle olacak. Bilemiyorum.

Cey yine demiş ki: ‘”Ahmet Davutoğlu neden hiçbir etkisi olmadığı halde konuşuyor?” Konuşacak. Siyâsetçi, bir partinin genel başkanı, o yüzden konuşuyor. Çok şey yapıyorsanız dinlemezsiniz. Yani siyâseti bırakacak halleri yok.

Esra Aslan: “Mustafa Bozbey’in yeğenini atamasına ne diyorsunuz?” Haberim yok, inanın bilmiyorum. Yani dediğiniz gibiyse yanlış tabiî ki. Ama detayları bilmiyorum.

Eyvah Necdet diyor ki — güzel bir soru: “Farklı bir açıdan sormak istiyorum: Erdoğan yumuşasa da sertleşse de umursamayacak vaziyete gelmiş olamaz mıyız?” Olabilirsiniz, ama ben gazeteci olarak bunun üzerine konuşmak durumundayım, yükümlüyüm. Yani böyle olursanız size diyecek bir lâfım yok. Yani kızacak bir hâlim de yok. Gerçekten bu duruma gelmiş çok kişi de vardır.

GÇ diyor ki: “Herkes haberlerle yatıp kalkıyor. Gündem mündem halka ne ki? Pazara gidince gündemi görüyor. Birinci parti olmuş, söyleyeceğim sözüm var diye görüşüyor”. Eyvallah.

Yenal demiş ki: “Yumuşama açıklamasının ardından hâlâ ODTÜ şenliklerine izin verilmemesini nasıl yorumluyorsunuz?” Bunu zâten bugün Özgür Özel de söyledi. “ODTÜ’de Devrim Stadyumu’na izin verilmezse yumuşamadan bahsedilemez” dedi zâten.

“Siyâset yapma becerisi kıyaslandığında İmamoğlu hem Özel’e hem de Yavaş’a fark atar. Bu tartışma sadece siyâset medyasının işine yarar” demiş.

Emre Bey: “Özel’in, ‘Ben 15 Temmuz’a hiçbir zaman tiyatro demedim’ sözüne ne diyorsunuz?” Yani, iyi diyorum. Yani tiyatro değil bence de. Bu tezgâhı Fethullahçılar’ın yaptığı… Birtakım detaylarda birtakım sorunlar olabilir, sorular olabilir; ama yok, yani böyle bir tiyatro… Fethullahçılar’ı aklayacak herhangi bir yaklaşım bence doğru değil.

Halil Şilan: “Ben ekonomik nedenlerden dolayı en yakın 2 yıl sonra seçim olacağını, ekonomik çözümlerin faturasının AKP’ye ve MHP’ye kalması için muhâlefetin erken seçim baskısı yapmayacağını düşünüyorum.” Yani şu anda yapmıyorlar, bunu biliyoruz. Erken seçim baskısı yapmıyorlar, biliyoruz. Ama seçim karârını Erdoğan alırsa, çok da rahatsız olacağa benzemiyorlar.

Eni sonu demiş ki: “Sayın Cumhurbaşkanı’nın, yine bir şeyler yapacak şüphesi sürekli insanlarda var gibi” demiş. Evet, var. Yani artık 22 yılın özeti bu. Onun neyi ne zaman yapacağı hakîkaten hiç belli olmuyor.

İlknur Hanım demiş ki: “Bâzı arkadaşlar seçim öncesinde de bütün şehirleri kaybedeceğimizi söylüyordu. Kronik umutsuz bu dostlar” demiş. Evet, doğru. Şimdi gerçekten İlknur Hanım’ın dediğine bakalım. “İstanbul bile gider. Hattâ İzmir’i bile zorluyor” falan denip, “2023 yenilgisinin ardından bu iş kolay kolay toparlanamaz. Zâten Kılıçdaroğlu da aleyhine çalışıyor. Alevîler CHP’yi terk ediyor” falan gibi propagandaları yapıp, ondan sonra CHP %37 ile çok sayıda yeni belediye kazanmış bir halde güçlü bir şekilde oturduğu zaman, benzer kişilerin kalkıp, “CHP oyuna geliyor” demesi de hakîkaten haksızlık yani. Bunun adını koyalım.

Haylin Aksu: “Erdoğan CHP’yi karıştırmak için planlar yapıyor. Şimdiden CHP’de nifak tohumları ekiliyor. İleride yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday ortaya atılıyor” demiş. Evet.

Oya Hanım demiş ki: “CHP yönetimi ve İmamoğlu çok iyi şeyler yaptılar ve yapıyorlar. İşleri kolay değil. Ben onlara çok güveniyor ve destekliyorum” demiş.

LTİ: “2028 için senaryo: CHP adayı Ekrem İmamoğlu, DEM PARTİ dışarıdan destek; İYİ Parti, Zafer, Yavuz Ağıralioğlu’nun partisinin adayı Mansur Yavaş; Cumhur İttifâkı adayı Selçuk Bayraktar. Nasıl senaryo?” Bâri filmin sonunu da söyleyin efendim. Yani bu kadar şey çizmişsiniz, söyleyin yani. Selçuk Bayraktar siyâsete girerse… Bunu çok soruyorlar. Hep soruyorlar. Ben hiçbir zaman onda bir siyâsetçi şeyi görmüyorum, ama bilemiyorum. Yani böyle bir şeyde sizin söylediğiniz gibi bir senaryo olursa… Mansur Yavaş’ın destekçilerine bakın: İYİ Parti, Zafer Partisi, vs.. İmamoğlu kazanır o seçimi, bana öyle geliyor, dediğiniz gibi olursa tabiî.

Firuzan Ayhan Özkaya: “Yumuşama yanlış anlaşılıyor. AKP kendi iktidârına değil, sert muhâlefet yapacağını söyleyenlere yönelik CHP’yi sendikalist politikalara itiyor. Ve 1 Mayıs ve sonrası talepler bunu göstermiyor mu?” Bakın, yine özneyi AKP ve Erdoğan yaptınız. Biraz haksızlık oluyor. CHP’ye biraz hakkını verin.

Renan: “Erdoğan, yine Erdoğan. Otoriter eğilimlere dönmesi, ekonominin nispeten toparlanmasına bakar. Bunun için zamâna ihtiyâcı vardı. Yumuşama söylemi tamâmen konjonktürel. Özel’le görüşmeden önce de Bahçeli ile görüştü” demiş. Olabilir, evet.

Ali Bolat: “CHP kendi içindeki derin kliklerden kurtulabilir mi?” Kimi kastettiğinizi anlamadığım için bir şey diyemiyorum.

Batırım tavsiyesi — “Batırım tavsiyesi”, ne güzel bir isimmiş: “Özgür Özel’in seçim zaferi sonrası imaj değiştirmesini nasıl yorumluyorsunuz?” Vallahi bunu Ateş İlyas Başsoy söylüyordu, “Çıkartsın o gözlükleri” diyordu, çıkarttı. Yani hakîkaten Ateş bildi olayı. Bu hâline henüz alışamadık, ama sanki daha iyi oldu, bilmiyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?

“Erdoğan’ın Özgür Özel ile görüşme sonrası süreç devam ederse, AKP seçmeninde CHP’ye bakış açısı değişebilir mi? AKP seçmeninin büyük kısmında CHP alerjisi var, bir yönelim olabilir mi?” Evet, Muharrem Bey’in bu sorusu bence çok önemli. Ben bu konuya değişik vesîlelerle değindim, bir kere daha söyleyeyim. Erdoğan’ın muhâtap kabul ettiği bir CHP’ye, hakkında iyi lâflar ettiği bir CHP’ye, hattâ Genel Merkezi’ni ziyâret edeceği bir CHP’ye, daha sonra “Bu CeHaPe zihniyeti” diye saydırması eskisi kadar etkili olmayacaktır. Şu hâliyle zâten son seçimde AKP seçmeninden bayağı bir oyu da olabilmiş olan bir CHP var. O eski köprüler, farklı mahalleler, kimlik politikaları olayında bayağı bir değişiklik olduğu gözüküyor. Bu yumuşama ve yakınlaşmadan en çok CHP istifâde eder. Yani şöyle söyleyeyim: CHP seçmeni olup da Erdoğan’a, “Ya, Erdoğan aslında iyiymiş” diye oy verecek çok çıkmaz; ama “Ya, bu CHP’liler de bize söylendiği kadar da kötü değiller herhalde” diye CHP’ye oy verecek pekâlâ çıkabilir.

Erdal Bey demiş ki: “Özgür Özel oyuna gelecek birisi değil. Ama sonuçta siyâsetçi… Kibir sever o koltuk. Şişirildikçe kendisinin aday olması fikrine sıcak bakmaya başlayabilecek bir pozisyonda” demiş Erdal Bey. Bakalım, göreceğiz.Evet, siyâset gerçekten acâyip bir olay, bu kesin.

“Levent Gültekin’i dâvet edecek misiniz?” Artık Levent sâdece kendi videolarını yapıyor, dâvet kabul etmiyor. O zaman benim de diyecek bir şeyim yok.

“Erdoğan’ın iâde-i ziyâret karârı, ilk görüşmedeki koltuk krizinin telâfîsi gibi sunuldu ve iki hafta gibi çok kısa bir süre içerisinde bu iâde-i ziyâret planlandı. Erdoğan’ın hesâbı ne olabilir?” Erdoğan’ın hesâbı iâde-i ziyâret olabilir. Sonuçta bir şey başlattı, bunu sürdürüyor. Ne elde eder, ne elde etmek istiyor? Hepimiz farklı şeyler söyleyebiliriz; ama CHP de sonuçta Erdoğan’ı ayağına getirmiş bir parti olacak. Yani bunu da hiç yabana atmayın.

“2023 seçimlerinde ‘Anadolu İrfânı’ diye bir yayın yapmıştınız. 2024 seçimlerinde ‘Anadolu İrfânı’nın durumu ne? Yine öyle soyut şeylere sarılıyorlar mı?” Bakın, hakîkaten yaramı deştiniz. O yayın o târihte de bence anlamlıydı; ama açığa düştü. Ama şimdi çok daha anlamlı oldu. “Anadolu İrfânı” diye bir şey yok, o bir yutturmaca ve gördük. İşini birazcık ciddîye alıp çalıştığı zaman muhâlefet partileri pekâlâ başarılı olabiliyorlar.

“Ahmet Şık’ı yeniden yayına dâvet edecek misiniz?” demiş Matthew Mert Gür. Ahmet Şık’ı yayına hep dâvet ediyorum, hep bir şekilde işleri çıkıyor. Sonra gidiyor T24’e konuşuyor falan. Hattâ T24’te benim hakkımda da lâflar ediyor. Çıkar herhalde, bilmiyorum, çok meşgul. Siyâsetçi olmak böyle bir şey. Ama yani konuşacak bir şeyler iyice şekillendiği zaman yaparız herhalde.

Keçecizâde Nazif Bey: “Murat Kurum’un siyâsî âkıbeti ne olur?” Vallahi bilmiyorum, ama ilk AKP grup toplantısında, ahım var, sözüm var; biz yayına çıkartmak istedik, bizim yayınımıza gelmedi. Ben de demiştim ki: “İlk AKP grup toplantısına gideceğim ve ona diyeceğim ki: ‘Yoksul ama gururlu bir gazeteci vardı, hatırlıyor musunuz?’ diyeceğim.” Evet, onu yapacağım. Yarın CHP grubunu izlemeye gidiyorum. AKP çarşamba günü grup yapmayacakmış. Yaparsa kalacaktım. Son anda belki değişik bir karar çıkar. O zaman yaparsa kalırım ve kendisine bunu söylerim. İstikbâli, bir milletvekili ve komisyon başkanı olarak gidebildiği yere kadar gider.

“Özer Sencar ne zaman gelecek?” Ortada konuşacak bir şey olsun. Onların, nasıl söyleyeyim… Hani kamuoyu araştırması yapacak falan, şu aşamada çok daha yeni. Belki eğer Özgür Özel, İmamoğlu’nun durumunu ölçerlerse, o zaman yapabiliriz, tabiî kendisi isterse.

“Geliyor musunuz yarın Ankara’ya, bizim gruba?” Engin Koyuncu. Hangi grup? CHP ise… Yani trenle gidiyorum. MHP grubunun sonuna yetişiyorum. Devlet Bey’le orada bir ayaküstü de olsa el sıkışma imkânımız olabilir. DEM Parti’ye bakacağım ve CHP’yi izleyeceğim, evet.

“Kariye Müzesi’nin de câmiye çevrilecek olması hakkında ne düşünüyorsunuz?” Yani Türkiye’de bir câmi sorunu vardı, bu konuda yeni bir adım atıldı diyorum. Ne diyeyim yani? Ayasofya’da da bunu yaptılar, burada da. Yani bütün kiliseleri, eski târihî yerlerin hepsini câmi yapsalar bile bir şeyleri döndürmelerinin imkânı yok.

Deniz Agaye diyor ki: “AKP seçmeninin sandığa gitmemesi bile CHP’nin başarısıdır”. Evet, bence de öyle. Ama aynı zamanda gidip CHP’ye oy veren AKP seçmeni de var. Bu konuda üç tâne genç araştırmacıyla bir yayın yaptım, izlemişsinizdir belki. Orada da bunu istatistik biliminin verileriyle kendileri gösteriyorlar.

“Erdoğan 90’lı yıllarda parçalanan merkez sağı görüp, 2000’li yılların başında oraya gelip oturdu. Şu anda da merkez sağda bir boşluk var gibi. İmamoğlu’nun bu merkez sağ boşluğunu doldurması beklenir mi?” Zâten büyük ölçüde dolduruyor, onu görüyoruz. CHP’nin oyunun artması bununla çok ilgili.

“Bir gün ana akım medyaya çıkmak isteyeceğiniz günler gelir mi?” demiş Yenal Bey. Zâten ana akım biziz. Neye çıkayım yani? Hangi yere çıkmamı istiyorsunuz? Yazabiliyorsanız yazın. Nereye çıkayım yani, ana akım medya diye NTV’yi mi söylüyorsunuz? NTV’yi ben yıllardır izlemiyorum bile, merak edip bakmıyorum bile. Yani neresi ana akım medya? CNN Türk mü? Yani öyle bir “Ah keşke çıksam” dediğim yer yok. Arada sırada dâvet eden yerler var, daha çok muhâlif medya diye söylenen yerler. Ben onlara da kibar bir şekilde, çıkmadığımı söylüyorum.

“Süleymancılar neden CHP’yi destekledi?” Çünkü AKP ile aralarında sorun var. Bu kadar basit. Süleymancılar da Türkiye’nin en kapalı yapısıdır. Neredeyse 40 yıllık gazeteciyim, bir Süleymancı yetkiliyle görüşme imkânım olmadı. Defalarca denedim, kabul etmediler. Beni bile kabul etmiyorlarsa… Yani bu yapı şeffaflıkla hiçbir alâkası olmayan, dolayısıyla güven vermeyen bir yapı, onu özellikle vurgulamak isterim. Süleymancılık, iktidâra oy vermiyor diye iyi bir cemaat falan değildir, onu da özellikle vurgulamak isterim.

“Mirgün Cabas ile yeniden program yapar mısınız?” Mirgün de kendi YouTube’unda bayağı canavar gibi işler yapıyor. Hattâ biz de onları Medyascope’ta yayınlıyoruz. Dostluğumuz bâkî. Yani birlikte bir şeyler yapmamız gerekirse de yaparız. Ama şu anda herkes kendi işiyle meşgul. Bayağı da yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bizim Mirgün’le, Can Kozanoğlu’yla, başka birkaç arkadaşla daha sürekli iletişim hâlinde, dayanışma hâlindeyiz. Birlikte illâki program yapmamız diye bir zorunluluk yok.

Emre Bey demiş ki: “Ya AKP CHP’siz anayasa çoğunluğunu bulmayı hedefliyor, bu hamlelerle CHP’yi etkisiz bırakmaya çalışıyorsa.” Çalışsın, ne sonuç elde edecek? Bu seçimden önce Erdoğan şunu hesaplamış olabilir; referanduma getirecek çoğunluğu elde ederim ve geçiririm anayasayı. Şimdi referandumdan istediği sonucu alabileceğine emin bir Erdoğan var mı? Bence yok. İşte bu seçim bunu değiştirdi.

Kerem Alptekin: “Yumuşamadan kasıt, anayasa çalışmalarına destek toplamak olabilir mi?” Yok, anayasa çalışmaları bir paravan. Esas mesele anayasa değil. Esas mesele Erdoğan’ın ne yapıp ne edip iktidarda kalması.

“Güncel anketlere dâir bilginiz var mı?” diye sormuş Cüneyt Bey. İnanın pek bilmiyorum.

Çağrı Dönmezdemir: “Seçim sonrası Bekir Ağırdır’la yayın yapabileceğinizi söylemiştiniz. Bir plan var mı?” Bekir’le en son konuştuğumda tekrar söyledim, çok hevesli değil. Hâlâ geçen seçim sonrası ona yapılanlardan bir burukluğu var. Onun için çok da sıkboğaz etmek istemiyorum. Ama keşke olsa.

Evet. Yavaş yavaş toparlayalım. 50 dakikayı bulmuşuz. Bir bakıyorum, atladığım çok önemli şeyler var mı diye.

“”Özel’le görüşmeden önce Bahçeli ile görüşmesinin bize göre bir anlamı yok mu cidden? Bahçeli’nin bu görüşmede ortalığı ayağa kaldırmış olması gerekirdi. Belli ki MHP’ye taahhütler verilmiş. Tabiî ki öyle olmuştur. Bir gün önce yapılması tabiî ki bu nedenledir. Yani, “Merak etmeyin. Onunla görüşüyor olmam sizinle yollarımızın ayrıldığı anlamına gelmiyor” demiştir herhalde.

“Kılıçdaroğlu’nun T24‘teki yazısını okudunuz mu? Hiç memnun değil sanki Saray ile diyalogdan.” Ah! Yani çok kötü bir yazı, onu söyleyeyim. Ne yazmak istediyse de kimler kendisine yardım ediyorsa, nasıl yapıyorsa… Yani aynı şeyi, söylemek istediği şeyleri daha güzel de ifâde edebilir. Bir kere kötü bir yazı yani. Sosyal medyadaki paylaşımları da öyleydi.

Evet, toparlıyorum. Atladığım önemli şeyler var mı? İllâki vardır, ama hiç kusura bakmayın, yoruldum da. Siz de yorulmuşsunuzdur. 50 dakikayı aştık. Çok yoğun bir yayın oldu. Çok büyük bir ilgi var. Bu da aslında çok şeyin değiştiğini gösteriyor bize. Gerçekten değiştiğini gösteriyor. Bu ilgi, bu sorgulayıcı tutum, her şeyin kaldırıp altına bakmaya çalışma; bunlar çok iyi şeyler.

Hâlâ aynı, 27 belediyeye kayyum soruluyor. Yani bir deli bir kuyuya taş attı, benden çıkarmamı istiyorsunuz. Yeter, tamam. Atanacaksa atanır, yapacak bir şey mi var yani? Şimdi atanırsa, “Ben demiştim” olacak, atanmazsa hiçbir şey olmayacak.

Evet, toparlayalım, bitirelim. Yarın Ankara’da olacağım, Meclis’te grupları izleyeceğim izleyebildiğim kadar. Çarşamba günü eğer AKP grup toplantısı yaparsa ona da kalırım diye düşünüyorum. Ankara’dan saat 15.00’teki “Kayda Değer”e bağlanacağım normal şartlarda. Ama Ankara izlenimlerimi değişik vesîlelerle de anlatırım. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Çok güzel bir yayın oldu. Destekleriniz için bilhassa teşekkür ediyorum. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.