Ruşen Çakır konuğu Emekli Büyükelçi ve İYİ Parti’nin kurucularından Aydın Sezgin ile İYİ Parti’nin geleceğini konuştu. Sezgin, son dönemde İYİ Parti’de yaşanan ayrılıkları ve parti içi tartışmaları değerlendirdi. Sezgin, İYİ Parti’nin siyasi etkinliğini yitirdiğini, gelecek açısından umut vermediğini söylerken, partinin artık siyasi bir parti olma vasfını yitirdiğini de dile getirdi.
Sezgin’e göre İYİ Parti, MHP kongresinden sonra Meral Akşener, Koray Aydın ve Ümit Özdağ gibi isimlerin aday olmasına engel olunmasıyla ve Erdoğan’ın desteğiyle ortaya çıktı. Sezgin, başlangıçta MHP’nin alternatifi olarak görülen partinin merkez sağ yapılanması olarak dikkat çektiğini ve ilk seçimlerde önemli bir oy oranı elde ettiğini belirtti.
Sezgin, İYİ Parti’ye neden katıldığını diplomasi kökenli olmasına rağmen, MHP ile ilişkisinin olmaması ve parti içinde demokratik bir yapılanma hedeflemesiyle açıkladı. Sezgin ayrıca, partinin özellikle merkez sağ seçmeni hedef aldığını ve Cumhur İttifakı’na karşı alternatif bir güç oluşturabileceğini düşündüğünü belirtti.
2019 seçimlerinde İYİ Parti’nin aldığı oy dağılımını ele alan Sezgin, partinin batı bölgelerinde güçlü olduğunu ancak taşra bölgelerinde MHP’nin gerisinde kaldığını vurguluyor. Sezgin, özellikle büyük şehirlerde ve batı bölgelerindeki seçmenin İYİ Parti’ye ilgi gösterdiğini belirtti.
Sezgin, 2019’da İYİ Parti’nin CHP’nin aday göstermediği yerlerde belediye kazanamamasını, adayların yetersizliğine ve müzakere eksikliklerine bağlıyor. Sezgin’e göre, İYİ Parti’nin başlangıçtaki idealist çizgisini koruyamaması, parti içi baskılar ve değişen siyasi dinamiklerle ilişkilendirilebilir.
Yayına hazırlayan: Tania Taşçıoğlu Baykal
Merhaba, iyi günler, iyi bayramlar. Dün Avrupa Parlamentosu seçimlerini ve bunun Türkiyeye etkilerini emekli büyükelçi Aydın Sezgin’le konuşmuştuk. Bugün yine Aydın Sezgin’le, bu kez emekli büyükelçi olarak değil, emekli İYİ Partili olarak İYİ Parti’yi konuşacağız. Aydın Abi, merhaba.
Aydın Sezgin: Merhabalar Ruşen, iyi bayramlar yeniden.
İYİ Parti’nin kuruluş günlerini çok iyi hatırlıyorum. Seninle çok eskiden beri de tanışırız. İYİ Parti, MHP Kongresi’nin sonucunda, Erdoğan’ın da desteğiyle, Meral Akşener, Koray Aydın, Ümit Özdağ gibi isimlerin aday olmasının önüne geçilmesi ve bunların partiden ayrılmak zorunda kalmasıyla ortaya çıkan bir partiydi. MHP’nin devâmı ya da MHP’nin alternatifi olması beklenirken, içinde senin de olduğun birtakım isimlerle berâber, “Yeni bir merkez sağ parti mi kuruluyor?” duygusu hâkim oldu ve kısa bir süre sonra girdiği ilk seçimde de bayağı iyi bir oy alan bir parti oldu. Öncelikle Aydın Sezgin’e soruyorum. MHP hareketiyle bir ilişkisi olmayan, diplomasiden gelen ve siyâsete ilgisi olan bir kişi olduğunu biliyoruz, ama MHP’li değil. Neden İYİ Parti’ye girmiştin? Çağrı mı geldi, kendin mi kapıyı çaldın?
Sezgin: İYİ Parti, ilk baştaki tasarısı bakımından çok câzip bir yapıydı aslında. İYİ Parti’nin iddiası, 25 Ekim 2017’de kurulduğunda, ikinci bir MHP olmak değildi. Tam tersine, senin de söylediğin gibi, MHP’nin o dönemdeki politikalarının yetersizliği veya yanlışlığından hareketle, MHP’den ayrılanların merkeze açılarak gerçekleştirmek istedikleri sivil, demokrat bir yapılanma ufku çiziyordu. İddia buydu. O dönemde, bir taraftan Cumhur İttifâkı, diğer taraftan Cumhuriyet Halk Partisi’nin yarattığı kutuplaşma içinde, hakîkaten merkez sağı çağrıştıran bir yapının, demokratik anlamda umut veren bir harekete dönüşmesinin mümkün olduğunu düşündüm. Bir de şöyle bir gözlemim vardı: Merkez sağ partiler içinde her zaman MHP’ye yakın bir kanat olmuştu. MHP’de de her zaman için merkez sağa daha yakın bir kanat bulunuyordu. Buradan bir merkez sentez çıkabileceğini, en azından Cumhur İttifâkı’nın otoriter yaklaşımına karşı mücâdelede yeni bir güç ve yeni bir yapılanma olarak devreye girebileceğini, etkili olabileceğini, ciddî bir demokratik sinerji yaratabileceğini düşünmüştüm. Tabiî burada diğer aktör Cumhuriyet Halk Partisi ile bir sinerji kurulması kaçınılmazdı. Bunun gerçekleşmesi de mümkündü ve oldu. Bu gelişmeyi birlikte yaşadık. 2018’de İYİ Parti’nin seçimlere girmesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin katkısı, İYİ Parti’nin o seçimlerde %10 gibi anlamlı bir oy elde edebilmesi, Türkiye’nin demokratik yaşamına bir hareketlilik getirdi. Burada önemli bir nokta da 2019 yılı. O çok önemliydi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
2019’a gelmeden önce araya girmek istiyorum, 2019 başka bir şey çünkü. 2018’de CHP, İYİ PARTİ, HDP ve Saadet Partisi milletvekili seçimlerine birlikte, ama cumhurbaşkanlığı seçimlerine ayrı ayrı girdiler ve 2018 seçimleri öncesinde muhâlefetten Abdullah Gül’e adaylık teklif edildiğine dâir çok spekülasyon yapıldı. Bu konuyu bir kenara bırakalım, ama sen bu konuda bir şey söylemek istiyorsan söyleyebilirsin.
Bir diğer husus da şu: Bence, 2018 seçimlerinin sonuçlarına baktığımızda, İYİ Parti’nin, en çok batıdaki milliyetçi duygulara sâhip, kentli, orta sınıftan oy aldığını, ama taşrada nispeten MHP’nin gerisinde kaldığını gördük. Meselâ Ege ve Akdeniz’de, Trakya’da, kısmen Marmara’da, hattâ Batı Karadeniz’de de kentli seçmenden çok ciddî oy alan bir parti görüntüsü vardı. Hattâ İYİ Parti %10’u aldıktan sonra, “Bu böyle başladı, herhalde adım adım yükselecek” dendi.
Sezgin: Kesinlikle öyle. Ama İYİ Parti daha kendini tanıtma fırsatını bulamadan veyâhut 2017’de kurulurken ortaya koyduğu iddiaları anlatma imkânı bulmadan, bunun için yeterli zamâna sâhip olmadan, erken seçim karârı verildi ve alelacele seçimlere girdi biliyorsun. Biraz daha vakti olsaydı, belki daha geniş bir kesime de hitap edebilirdi. Çok haklısın, esas îtibâriyle kentli seçmen İYİ Parti’ye teveccüh gösterdi. Ama kentli seçmen derken, Ege de taşra, Akdeniz de taşra. Bizim Ege ve Akdeniz’de elde ettiğimiz oy oranları, İstanbul’da elde ettiğimizin üstündeydi. Burada Aydın örneğini vereyim. Aydın benim seçim bölgem ve memleketim. Aydın MHP ile sivrilmiş bir kent değil. Ama İYİ Parti’nin orada aldığı oy, oran açısından Ankara’da aldığı oydan daha fazlaydı. Kezâ Antalya, Isparta da öyle. Onun için İYİ Parti’nin, başlangıçtaki iddialarını koruması hâlinde, Türkiye’nin muhtelif coğrafyalarına hitap etme potansiyeli vardı.
İYİ Parti’nin 2018’de senin sözünü ettiğin bölgelerle sınırlı kalmış olması, aslında zaman yetersizliğinden. Aynı zamanda da bir merkez sağ sosyolojinin, İYİ Parti’ye teveccüh göstermesi sonucunda elde edilen bir netîcedir.
Peki, 2019’a gelelim.
Sezgin: Evet, o çok önemli.
2019’da çok acâyip bir şey oldu. İYİ Parti’nin açık, o târihteki adıyla HDP’nin örtülü desteğiyle CHP, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok büyükşehri AKP’den ve MHP’den aldı. Ama burada çok da ilginç bir durum var: CHP’nin aday göstermeyip, İYİ Parti’nin aday gösterdiği yerlerde, İYİ Parti tek bir il belediyesi bile kazanamadı. En önemli yerler Balıkesir ve Manisa. Denizli için emin olamadım. Denizli’de de mi İYİ Parti adayı vardı?
Sezgin: Hayır.
Ama Manisa ve Balıkesir’den eminim ve bu çok ilgimi çekti. Neden böyle oldu?
Sezgin: Bana kalırsa, o dönemde iyi müzâkere edilmediği için oldu. Ayrıca bizim aday gösterdiğimiz o illerde ve bilhassa Balıkesir’de gösterdiğimiz adayların yetersizliğinden kaynaklanan bir durumdu. Örneğin biz Balıkesir’de Cumhuriyet Halk Partisi ile bir mutâbakata varsaydık ve Balıkesir’i Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakıp, diyelim Uşak’ta Millet İttifâkı adayı olarak veya Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti ortak adayı olarak İYİ Partili bir adayı çıkarsaydık, Uşak’ı alıyorduk. Başka yerlerde de benzer sonuçlar elde edilebilirdi.
Türk siyâsetinde, seçimler öncesi ittifak konusu çok fazla işlenmiş, tecrübe edinilmiş bir alan değil. Bizim seçim târihimizde, seçim ittifâkı konusu çok rastlanılan bir olay değil. Bu konuda “içtihat” veya deneyim diyeyim yoktu. İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisi de İYİ Parti de belki müzâkere tekniği açısından ve müzâkere aklı bakımından yeterli performansı gösteremediler. Ben o müzâkere sürecinde yer almadım. Tabiî “Bunu söylemek senin için kolay” diye düşünebilirsin; ama görünen köy de kılavuz istemez. Yani sonuç İYİ Parti açısından çok parlak değildi.
Müzâkere meselesinin nasıl fiyasko olduğunu Altılı Masa’da ayrıca gördük. Şunu sormak istiyorum. Ben grupları izlemeye gittiğimde, arada sırada Meclis’te karşılaşırdık. İYİ Parti’nin ilk seçiminde, 2018’de seçilenlere baktığımız zaman, bir tarafta ülkücü hareketten, militanlıktan gelen, ama her şeyden önce örgütçülükten gelen birtakım insanlar vardı, adlarını hepimiz biliyoruz. Diğer tarafta da senin gibi, Durmuş Yılmaz gibi ya da akademiden, iş dünyasından veya diplomasiden gelmiş, siyâsî tecrübeleri olmakla birlikte parti tecrübeleri sınırlı olan –daha liberal diyelim– isimler vardı. Ama meselâ bir kurultay oldu ve orada gördük ki senin gibi insanların iyi niyetiyle parti dönmüyor. Birtakım hesaplar yapılıyor, birileri alınıyor, birileri atılıyor.
Sezgin: Evet. 2019’da Türk demokrasisi açısından çok olumlu bir sonuç elde edildi. Biraz önce “demokratik sinerji” dediğim arayış, 2019 seçimlerinde somut hâle geldi. Bunu çok önemsiyorum. İYİ Parti, 2020’ye kadar da demokrasi söylemi açısından da yaklaşım açısından da diğer partilerle, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhâlefet partileriyle çok düzgün bir çizgi izledi. 2019 seçimlerinde elde edilen ve hakîkaten İYİ Parti’nin ciddî katkıda bulunduğu ortak başarıdan sonra, İYİ Parti’de hem ideolojik anlamda hem biraz önce söylediğin yapılanma açısından, yavaş yavaş bir değişiklik yaşanmaya başlandı. 2019 seçimlerinden sonra, 2020 Eylül ayında bir kurultay yapıldı. O kurultayda, daha merkeze yakın, İYİ Parti’nin sivil, demokratik bir kitle partisi hâline gelmesi arayışı içinde olan bâzı arkadaşlar –ki bunlara ben de dâhilim– Genel İdâre Kurulu’ndan tasfiye edildi. Evet, dışarıdan bâzı akademisyenler, saygın isimler Genel İdâre Kurulu’na alındı; ama onlarla, biraz önce senin sözünü ettiğin ülkücü militanlar arasında gerçek bir işbirliği, sentez, ortak düşünce ve ortak tutum oluşturulamadı. O gelen akademisyen arkadaşlar biraz vitrin gibi durdular.
Benim, İYİ Parti üzerine şöyle bir lâfım vardır ki birkaç kere söylemiştim bunu: “İYİ Parti Meral Akşener’le başlıyor, Meral Akşener’le bitiyor” diyordum. Ama şu âna kadar, yani seninle neredeyse 20 dakikadır konuşuyoruz, Meral Akşener’in adı geçmedi. Bu çok ilginç.
Sezgin: Evet, Meral Akşener adı geçmedi, çünkü çok ciddi hayal kırıklıkları söz konusu oldu.
Tam da konuyu oraya bağlayacağım. Biraz önce, İYİ Parti’ye gelen daha liberal, demokrat ama tecrübesiz isimlerle ülkücü kadroların kaynaşmasının gerçekleşmediğinden söz ettin. Aslında kaynaştırıcı kişinin Meral Akşener olması beklendi. Yani hem ülkücü hareketten gelen, o isimleri yakından tanıyan, MHP’den gelen o; ama aynı zamanda da bu gelen isimlerin büyük bir kısmı Meral Akşener’e bakarak gelmiş. Yani Koray Aydın’a bakarak gelen yok. Meral Akşener’e güvenerek gelmiş. Dolayısıyla Meral Akşener’in o harcı karması bekleniyordu ve onu yapamadı. Yapmadı ya da yapamadı.
Sezgin: Böyle bir niyet okuması yapmak istemiyorum. Ancak Meral Akşener’in, başta târif ettiğim, ille merkez sağ demek istemiyorum, ama sivil demokrat bir kitle partisi oluşturma niyetinin var olduğunu düşünüyorum. Bu, mutlaka Meral Hanım’ın ideolojik tercihlerine uyduğu için değil, aklın yolu onu gerektirdiğinden. Türkiye’nin ve mevcut sosyolojinin talebi, böyle bir partinin kurulmasıydı. Biraz önce kentlerden bahsettin, bunu çok önemsiyorum. 31 Mart 2024 seçimlerinde de bu kentlerdeki titreşim, mâlûm sonuçların alınmasını sağladı.
Meral Akşener başlangıçta, MHP’den farklı, gerçek mânâda demokrat, merkezin sağında bir partinin kurulması niyetini taşıyordu. Benim okumam bu şekilde. Ama 2019 seçimlerinden sonra, belki o sözünü ettiğin MHP’den gelen çok profesyonel, teşkîlâtçı arkadaşların yarattığı baskı, belki Meral Hanım’ın tercihlerinin değişmesi sonucunda, farklı bir istikamete yönlendik. Bunu belirli bir noktadan sonra, partinin teşkîlâtlarında da pozisyonda da söyleminde de hissetmeye başladık. İYİ Parti hakîkaten, AKP’yi ve Erdoğan’ı 2017’ye kadarki iktidârından sonra mağlup etmek için demokratik bir fırsat penceresi oluşturdu; demokratik bir imkân yarattı.
Ben bugüne kadar İYİ Parti konusunda konuşmadım. İlk defa böyle bir sohbet yapıyorum medyada. Çünkü biliyorum ki çıkış noktasında niyet kötü değildi ve açıkçası, büyük gayret ve farklı özveriler devreye girdi.
Sizin İYİ Parti’den ayrılmanız ne zamandı? Çünkü peş peşe birkaç kişinin kendi başlarına partiden sessiz sedâsız ayrıldığını gördük. Daha sonraki o büyük kopuşlar gelmeden önce.
Sezgin: Ben geçtiğimiz Eylül ayında ayrıldım, ama gönül bağım daha önceden zayıflamıştı. Açıkçası, kaybedeceğimi bile bile, son âna kadar, bu partinin baştaki idealleri istikametinde hareket etmesi için elimden gelen çabayı sarf ettim. Biz başarısız olduk. Ben başarısız oldum bu konuda ve bu başarısızlığı üstleniyorum. Biz bu partinin, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bir parti hâline gelmesi yönündeki çabalarımızla başarısız olduk ve bu süreçte sayımız da gittikçe azaldı. Hasan Subaşı’ndan bahsedebilirim, Aytun Çıray’dan bahsedebilirim. Daha sessiz, ama bizim gibi düşünen başka arkadaşlar da vardı. Maalesef başarısız olduk.
Başarısızlığımız, esas îtibâriyle 2023 Şubat ayı sonu ve Mart ayı başında ortaya çıktı. O günlerde, Cumhuriyet Halk Partisi ile cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili müzâkereler konusunda, parti içinde çok ciddî tartışmalar yaşandı. Ama bugün partiye küsen arkadaşlar arasında, bizim temsil ettiğimiz tercihlere kategorik olarak îtiraz edenler çoğunluktaydı. Bugün istifâ eden arkadaşlar arasında da, hattâ bunu eleştiren bâzı arkadaşlar arasında da, bizim daha yumuşak, müzâkereye daha açık yaklaşımımıza ciddî şekilde îtiraz edenler de vardı.
İYİ Parti’de sürekli bir erime var. Bu erime, Müsavat Dervişoğlu’nun genel başkanlığı almasından sonra daha da arttı ve artacağa da benziyor. Hattâ bir kısmının AK Parti’ye gidebileceği söyleniyor. Belki MHP’ye, belki Zafer Partisi’ne gidenler de olabilir. Ama bir kısmının CHP’ye geçtiğini görüyoruz. Bunu özel olarak sormak istiyorum. Müsavat Dervişoğlu, en son Antalya milletvekilinin CHP’ye geçmesinin ardından çok kızdı. Bayağı sayıda eski yönetici ve milletvekili isimler CHP’ye geçti. Hattâ CHP’ye geçmek isteyen bâzı isimleri de CHP’nin kabul etmediğini duydum.
Sezgin: Ben de benzer şeyler duyuyorum.
Nedir bu CHP’ye geçme olayları? İyi bir şey mi?
Sezgin: Bu, CHP’ye katılmak isteyen arkadaşların ve CHP’nin vereceği bir karar. Benim bunlara iyi veya kötü diye bir nitelendirmede bulunmam yanlış olur, bunu yapmak da istemem. Yalnız şöyle bir durum var. Biraz önce sözünü ettim: Ben İYİ Parti konusunda çok fazla yorumda bulunmadım, ama bugün maalesef parti o kadar acıklı bir şekilde dökülüyor ki üzüntü dile getirmemek mümkün değil. Ve göz göre göre bu duruma düşüldü. Bugün artık İYİ Parti, bir siyâsî parti olma vasfını yitirdi gibi. Evet, Parlamento’da 30 küsur milletvekili var. Geçtiğimiz seçimlerde, milletvekili seçimlerindeki oy oranı ölçeğinde, Hazîne yardımından istifâde ediyor. Yanılmıyorsam yıllık 20 milyon dolar kadar. Ama bir partinin sâhip olması gereken vizyon, duruş, kadrolar, teşkîlât yapısı nâmevcut. Âdeta, bir siyâsî parti olmaktan çıktı, bir politik aygıt hâline geldi.
O zaman bir gelecek göremiyoruz.
Sezgin: Açıkçası ben İYİ Parti açısından bir gelecek görmüyorum. İYİ Parti’nin, sâhici bir muhâlefet partisi olarak mevcûdiyetini sürdürmesini zor görüyorum. Çünkü İYİ Parti siyâsî parti vasfını kaybetti, bir politik aygıt.
Meral Akşener Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildi. Bir siyâsî parti lideri protokolüyle kabul edildiği söyleniyor. Senin daha iyi bildiğin konular olduğu için bu protokol işlerini nasıl görüyorsun bilemiyorum. Ama şu âna kadar da hiçbir açıklama yapmadı. Yaptığı tek açıklama, ofis kurmadığı. Bir de İsmail Saymaz’ın iddiasını yalanladı. Ama onun yerine, “Şunu konuştuk” şeklinde bir şey söylemedi. Benim aklıma, kendisiyle stüdyoda yaptığımız bir canlı yayında söylediği, “Ben Cumhur İttifâkı’na gitsem bile, bana oy verenler gelmez” sözü geliyor. Şu hâliyle, açıkçası, Cumhur İttifâkı’nı bilmiyorum ama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlaştığını çok net bir şekilde görüyorum. Aksi olsaydı herhalde kamuoyuna net bir şekilde, “Şunları şunları konuştuk. Düşünüldüğü gibi bir şey yok” diye bir açıklama yapardı. Bu gelinen nokta da ayrı bir hüzün konusu değil mi?
Sezgin: Elbette. Ama ben o görüşmeyi, önceden îlân edilmiş bir hikâyenin bir sayfası olarak görüyorum. Az önce Meral Hanım’ın seninle yaptığı söyleşide, “Ben Cumhur İttifâkı’na gitsem bile, seçmenim beni izlemez” dediğini hatırlattın. Bugünkü görüntüye göre, demek ki Meral Hanım seçmeninden veya o seçmenle ilgili iddiasından vazgeçmiş.
Peki, Aydın Sezgin siyâsete devam edecek mi Ne yapmayı düşünüyor?
Sezgin: Ben hâlimden çok memnunum. Medyascope’un ve Ruşen Çakır’ın bana sağladığı imkândan da gayet memnunum. Müteşekkirim. Şimdilik bunu söylemekle kifâyet edeyim.
Biz çok teşekkür ederiz. “Monşer versus Monşer” bizim çok değer verdiğimiz bir program. Bu vesîleyle de teşekkür edeyim.
Sezgin: Ben teşekkür ederim.
İYİ Parti kurucularından Aydın Sezgin’le “İYİ Parti’nin bir geleceği var mı?” sorusuna cevap aradık. Kendisine çok teşekkürler, size de izlediğiniz için teşekkürler. İyi bayramlar ve iyi günler.