Batı Şeria krizi: İsrail’in yerleşim planı ve derinleşen çatışmanın anatomisi

İsrail’in Batı Şeria’da beş gündür sürdürdüğü askeri operasyonda en az 20 Filistinli hayatını kaybederken, bölgenin geleceği ve olası ilhak planları uluslararası toplumun gündeminde. Peki Batı Şeria neden önemli? Batı Şeria’yı kim yönetiyor? İsrail Batı Şeria’ya neden yeniden saldırıyor? İsrail Batı Şeria’daki yerleşimci politikasını neden yeniden hızlandırdı?

İsrail ordusu, 28 Ağustos’ta Batı Şeria’da son yirmi yılın en büyük askeri operasyonunu başlattı. Operasyonun beşinci gününde en az 20 Filistinli hayatını kaybetti. Cenin mülteci kampı abluka altına alındı ve bölgede yaşayan Filistinliler temel ihtiyaçlara erişimde büyük zorluklar yaşıyor.

İsrail ordusu ise 20 Filistinli militanı öldürdüğünü ve 17 kişiyi tutukladığını iddia ediyor. Hamas ve müttefiki İslami Cihad, öldürülen Filistinlilerden en az 14’ünün silahlı kanatlarının üyeleri olduğunu açıkladı.

Operasyon kapsamında İsrail güçleri, Cenin mülteci kampını abluka altına aldı. Bölgede yaşayan Filistinliler, yiyecek, su ve tıbbi yardıma erişimde büyük zorluklar yaşıyor. Telekomünikasyon hizmetlerinin kesilmesi, sağlık görevlilerinin kamptaki insanlarla iletişim kurmasını engelliyor.

İsrail ordusu, operasyonun amacının Batı Şeria’daki silahlı grupları hedef almak ve gelecekteki saldırıları önlemek olduğunu iddia ediyor. Ancak Filistinli sakinler, ordunun geride bıraktığı yıkımın – altyapı, yollar, su ve elektrik tesislerinin tahrip edilmesi – asıl amacın bölgeyi yaşanmaz hale getirmek ve Filistinlileri evlerinden çıkarmak olduğunu gösterdiğini söylüyor.

BM İnsan Hakları Ofisi (OHCHR), İsrail güçlerini “yasadışı güç” kullanmakla suçladı ve operasyona “derhal son verilmesi” çağrısında bulundu. OHCHR, askeri silahların ve taktiklerin kullanılmasının Filistin halkının haklarına sistematik bir şekilde saygısızlık edildiğine dair ciddi endişeler doğurduğunu ve şiddetin tırmanmasına katkıda bulunduğunu belirtti.

Operasyon, Batı Şeria’nın diğer bölgelerinde de gerginliği artırdı. 30 Ağustos Cuma gecesi, güney Batı Şeria’da iki ayrı olayda İsrail askerleri, İsraillilere saldırı girişiminde bulunduğundan şüphelenilen iki Filistinliyi öldürdü. Bu olaylar, bölgedeki tansiyonu daha da yükseltti.

Peki Batı Şeria nerede? Neden önemli?

Batı Şeria, İsrail ile Ürdün nehri arasında uzanan tepelerle dolu bir bölge olup, İsrail-Filistin çatışmasının merkez üssü konumunda. Bu 5.650 kilometrekarelik alan, tarihsel, dini ve stratejik önemi nedeniyle yıllardır süren anlaşmazlığın odak noktası.

Bölgenin kontrolü tarih boyunca el değiştirdi: Osmanlılar, İngilizler, Ürdün ve 1967’den beri İsrail. Ancak yüzyıllardır bu topraklar, bugün sayıları 3 milyonu bulan Filistinli Araplara ev sahipliği yapıyor. Uluslararası toplumun çoğu tarafından Batı Şeria, müstakbel bir Filistin devletinin kalbi olarak görülüyor.

Batı Şeria’nın önemi, sadece toprak parçası olmasından değil, aynı zamanda Kudüs gibi hem Yahudiler hem de Müslümanlar için kutsal sayılan yerleri barındırmasından da kaynaklanıyor. Bu durum, bölgeyi dinî ve siyasi açıdan son derece hassas bir noktaya taşıyor.

Batı Şeria’yı kim yönetiyor?

Batı Şeria’nın yönetimi konusu da karmaşık bir yapıya sahip. 1993 ve 1995’te imzalanan Oslo Anlaşmaları sonucunda Filistin Yönetimi kuruldu. Ancak Filistin Yönetimi büyük Filistin şehirlerinden sorumlu olsa da Batı Şeria’nın yüzde 60’ında kontrol halen İsrail’de. İsrail’in C Bölgesi olarak tanımladığı bu geniş toprak parçasında kolluk kuvvetleri, planlama ve inşaat hizmetlerini elinde tutuyor. Bu durum, Filistinlilerin günlük yaşamını zorlaştırıyor ve bağımsız bir Filistin devleti kurulması umutlarını baltalıyor.

İsrail’in yerleşim politikası

1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra İsrailli yerleşimciler Batı Şeria’ya taşınmaya başladı. Başlangıçta yavaş ilerleyen bu süreç, 1980’lerin ortalarından itibaren hız kazandı. Bugün, bölgenin dört bir yanına yayılmış durumdalar.

İsrail hükümeti, bu yerleşimleri birkaç gerekçeyle savunuyor: Güvenlik, dini ve tarihsel bağlar, su kaynakları üzerinde kontrol sağlama. Ancak, uluslararası hukuka göre bu yerleşimler yasa dışı kabul ediliyor. 2004’te Uluslararası Adalet Divanı ve 2016’da BM Güvenlik Konseyi, İsrail’in bölgedeki yerleşimlerini uluslararası hukuka aykırı ilan etti. Son olarak Temmuz 2023’te Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail’in Filistin topraklarını işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtti ve İsrail’in Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yerleşim faaliyetlerini durdurmasını istedi.

Batı Şeria’nın günümüzdeki haritası, karmaşık bir yerleşim yığınını gösteriyor. Bazıları bloklar halinde, bazıları izole ücra köşelerde bulunan bu yerleşimler, tel örgüler, yollar ve kontrol noktalarıyla çevrili. Bu durum, gelecekte bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını giderek zorlaştırıyor.

Yerleşimcilerin motivasyonları çeşitlilik gösteriyor. Bazıları İsrail hükümetinin sağladığı ekonomik destekler nedeniyle bu bölgelere taşınıyor. Burada ev fiyatları daha ucuz ve bu sayede daha yüksek bir yaşam kalitesine daha ucuza ulaşabiliyorlar. Diğer yandan, dindar topluluklar Tanrı’nın kendilerine bu topraklara yerleşme izni verdiğine inanıyor. Yerleşimci toplulukların üçte biri ultra-Ortodoks Yahudi’lerden oluşuyor. Bu aşırı dindar topluluklar genellikle kalabalık ailelere sahipler ve daha alt gelir grubunda yer alıyorlar. Ayrıca, yerleşimciliğin bir ideoloji olduğuna inanan ve bu bölgelerin Yahudi toprağı olduğunu savunan gruplar da bulunuyor.

Son dönemde bölgede yerleşimci şiddeti de artış gösteriyor. ABD yönetimi, Filistinlilere yönelik yerleşimci şiddetinin artması sonrası bu yılın Ağustos ayında bazı İsrailli yerleşimci gruplarına ve bireylere yaptırım getirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı, Batı Şeria’daki yerleşimci şiddetinin “İsrail’in güvenliğine zarar verdiği, bölgede barış ve istikrar umudunu baltaladığı” açıklamasını yaptı. Bu durum, yerleşimlerin sadece Filistinliler için değil, İsrail’in uzun vadeli çıkarları için de tehdit oluşturduğunu gösteriyor.

İsrail Batı Şeria’ya neden saldırıyor?

İsrail’in Batı Şeria’ya yönelik saldırılarının arkasında birkaç temel neden yatıyor. Öncelikle, İsrail hükümeti bölgedeki Filistinli direniş gruplarını “terörist” olarak nitelendiriyor ve bu grupları etkisiz hale getirmeyi amaçlıyor. Ayrıca, İsrail’in güvenlik kaygıları ve bölgedeki su kaynakları üzerindeki kontrolü de önemli faktörler arasında.

Batı Şeria’daki mülteci kampları, 1948’deki Nakba sırasında evlerinden edilmiş Filistinlilerin torunlarına ev sahipliği yapıyor. Bu kamplar, Filistin direnişinin sembolü haline gelmiş durumda ve İsrail’in sık sık hedefi oluyor. Özellikle Cenin mülteci kampı, son operasyonların merkez üssü konumunda.

Tansiyon düşürülebilir mi?

Batı Şeria’daki durum, sadece bölgesel değil, küresel barış ve güvenlik açısından da kritik öneme sahip. İsrail-Filistin çatışmasının çözümü, büyük ölçüde Batı Şeria’nın statüsüne bağlı. Uluslararası toplumun çağrılarına rağmen devam eden İsrail saldırıları, iki devletli çözüm umutlarını zayıflatıyor ve bölgedeki gerilimi tırmandırıyor.

Batı Şeria meselesi, karmaşık tarihî, dinî ve siyasi faktörlerin iç içe geçtiği bir sorunu temsil ediyor. İsrail’in güvenlik gerekçesiyle sürdürdüğü operasyonlar, yerleşim politikaları ve olası ilhak planları, Filistinlilerin yaşam koşullarını giderek zorlaştırırken, kalıcı bir barış çözümünün önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam ediyor. Uluslararası toplumun daha etkin müdahalesi olmadan, bu krizin daha da derinleşmesi ve bölgesel istikrarı tehdit etmesi muhtemel görünüyor.

Kaynak: BBC, Reuters

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.