İstanbul-Beyoğlu’nda narkotik polisi tarafından gözaltına alınıp, işkence gören ve üç hafta sonra tekrar ifadeye çağrılınca intihar eden Onur Yaser Can’ın ölümüyle ilgili davada sanıkların “işkence”, “cinsel saldırı” ve “intihara sürükleme” suçlarından yargılanmaları önündeki takipsizlik kararı kaldırıldı.
İstanbul-Beyoğlu’nda 2 Haziran 2010’da narkotik polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra çıplak arama ve işkenceye maruz bırakılan Onur Yaser Can davasında yargı yolu açıldı.
İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği aldığı kararla 2011 yılında tanzim edilen ve sanık polislerin “işkence”, “cinsel saldırı” ve “intihara sürükleme” suçlarından yargılanmasının önüne geçen takipsizlik kararını kaldırdı.
“Karar kritik öneme sahip”
Karara ilişkin paylaşımda şöyle denildi:
“Bugün bu karar ile Onur Yaser Can’ın işkence, kötü muamele ve cinsel saldırı altında sorgulanması, ifade tutanaklarının tehditle, zorla, birden fazla kez değiştirilmesi ve sonrasındaki 21 günlük süreçte sürekli takip, taciz ve tehdit edilerek intihara sürüklenmesi fiillerini işleyen emniyet görevlilerinin işkence, cinsel saldırı ve intihara sürükleme suçlarından yargılanmalarının yolu, bu fiillerin işlendiği 2010 yılından 14 yıl sonra nihayet açılmıştır. Bu karar, Türkiye’de insan hakları hukukunun gelişiminde, işkenceye ve cezasızlığa karşı verilen mücadelede kritik öneme sahiptir. Emsal teşkil edebilecek niteliktedir. Takipsizlik kararının kaldırılması sonrası hukuki, ahlaki, vicdani her türlü sorumluluk, Onur Yaser Can’ın ölümüne, ailesinin ise yok olmasına neden olanları, adaleti daha fazla geciktirmeden sorgulayacak, yargılayacak olan yetkililerdedir. Avukatlarımız ve desteklerini esirgemeyen hak savunucuları ve değerli basın emekçileri ile süreci takip etmeye ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz.”
Ne oldu?
Onur Yaser Can, Haziran 2010’da Harbiye’de esrar satın aldığı iddiasıyla gözaltına alındı. 28 yaşındaki genç mimar, nöbetçi savcının talimatıyla ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. İki gün sonra tutanaklarda eksiklik olduğu gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. Kötü muameleye maruz bırakılan Can, baskı altında tutanakları imzalamak zorunda kaldı. Can daha sonra 23 Haziran’da bir kez daha karakola çağrıldı. İfadeye çağrılmasının ardından Can, 23 Haziran 2010’da odasının penceresinden atlayarak intihar etti. Can’ın 3 Haziran 2010’da 01.00’de salıverildiği ancak ifadesinin aynı gün saat 15.48’de değiştirildiği yer alıyor.
Anne Hatice Can, oğlunun intiharından sonra kot pantolonun arka cebinde bir not buldu. Notta, “Narkotik Şube’de çırılçıplak soyulup yere çöktürülüp öksürtüldüm. Onurumla oynadılar. Korkuyordum” yazıyordu.
Oğulları Onur’un ölümünün ardından Can ailesi hukuk mücadelesi başlattı. İki polis memuru hakkında “resmî belgede sahtecilik” suçlamasıyla dava açıldı. Polisler dava sırasında çıplak arama yapıldığını itiraf etti. Ancak 2011’de polisler hakkında işkence ve kötü muameleyle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
İki polis, “evrakta sahtecilik” suçundan altı yıl beş ay hapis cezasına çarptırıldı. Anne Hatice Can, mahkemenin kararını Yargıtay’a taşıdı. Ancak sürecin adaletsizliğine dayanamadı ve Mart 2014’te yaşamına son verdi. Bu süreçte sağlığı bozulan baba Mevlüt Can da 2019’da hayatını kaybetti.
Danıştay 27 Mart’ta oybirliğiyle karar verdi
Can’ı intihara sürükledikleri iddiası ile yargılanan dört polis ve bir bilirkişi hakkında Haziran 2023’te verilen kararda sanık polis memurları Hakan Aydın, Muhammet Ongun, Onur Ülker ve Yunus Başay hakkında “resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçundan altışar yıl hapisle cezalandırıldı. “Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık”, “resmî belgede sahtecilik” ve “resmî belgeyi yok etmek” suçlarından yargılanan Zafer Kökdemir ise beraat etti.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Mahkeme sanıkların “işkence”, “intihara sürükleme” ve “cinsel saldırı” suçlarından ise yargılanmaları talebini değerlendirmedi. Mahkeme dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
Danıştay 2. Dairesi de 27 Mart’ta oybirliğiyle verdiği kararda sanık polislerin Onur Yaser Can’a karşı işledikleri “işkence”, “cinsel saldırı” ve “intihara sürükleme” suçları bakımından “kendilerini şaibeden uzak tutacak yeterli izlenimin oluşmadığını” belirtti.