Ülkenin dört bir yanında, bir avuç insan ağaçları kesilmesin, derelerine taş doldurulmasın, ormanları yok edilmesin diye jandarmaya, polise, şirketlere ve holdinglere karşı direniyor. Bazen 10 bazen 100 bazen de binlerce kişi mücadele ediyor. Artvin-Hopa’da kepçeleri durdurmak isterken Yapı-Soy Beton’dan birinin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Reşit Kibar, bu kişilerden yalnızca biriydi. Kibar’ın yakınları ve avukatlar, adalet arayışlarını sürdüreceklerini söylüyor.
Artvin-Hopa’daki Cankurtaran bölgesinde mesire alanı yapılacaktı. Proje için iş makinaları 3 Eylül Salı günü ormana girdi. Köylüler de Çifteköprü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin çağrısıyla ağaçların kesimini engellemek istedi. Ormana giren kepçeleri durdurmaya çalışan köylülere Yapı-Soy Beton’dan bir kişi tabanca ile ateş açtı. Saldırıda ağır yaralanan Reşit Kibar hayatını kaybetti.
Reşit Kibar’ın öldürülmesinin ardından şirket, projeden çekilme kararı aldı ancak köylüler yaşanan olayın üstünün kapanmasına izin vermiyor. “Bir Reşit ölür, bin Reşit doğar” diyerek adalet mücadelelerini sürdüreceklerini söylüyor.
Reşit Kibar’ı öldüren Ersan Koyuncu ve Gökhan Koyuncu’yu yaralayan Muhammet Ustabaş olayın ardından tutuklandı. Ancak silah sahibi Fikret Merttürk serbest kaldı. Reşit Kibar’ın öldürüldüğü saldırıdan Muhammet Ustabaş’ın mermisinin bitmesi sonucu son anda kurtulan Dursun Ali Koyuncu, 7 Eylül’de sabaha karşı gözaltına alınarak “mala zarar verme” ve “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla tutuklandı.
Hukukçular ve köylüler, Koyuncu’nun tutuklanmasına ve saldırgan Muhammet Ustabaş’ın kullandığı ruhsatlı silahın sahibi Fikret Mertürk’ün adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına itiraz ediyor.
“Biz mafya değiliz, köylüyüz”
Muhammet Ustabaş’ın ateş açması sonucu bacağından yaralanan Ersan Koyuncu, bütün amaçlarının ağaçların kesilmesini engellemek olduğunu belirtti. Olayın yaşandığı gün, şirkete kepçelerini geri çekmeleri gerektiğini ikaz etmek için gittiklerini belirten Ersan Koyuncu, yaşanan sözlü tartışmanın silahla son bulduğunu anlattı:
“Biz mafyatik insanlar değiliz köylüyüz, oraya ikazda bulunmaya gittik. Sözlü tartışmadan sonra havaya ateş açılınca jandarmayı aradık. Biz jandarma gelince müdahale edecek, olay bitecek sanıyoruz. Ancak jandarma gelince hiç hareket etmedi. Sadece arabanın içinde oturdular. Biz orada cehennemi yaşadık. Her yerde Reşit Abi’yi görüyorum. O sahneleri tekrar yaşıyorum. O bizim abimizdi, düğünlerimizde, cenazelerimizde hep en öndeydi. Hep bizim yanımızdaydı ve herkesin derdine koşardı. Hiçbir şey yapamadık ellerimizde öldü. İçimizdeki en saf en temiz ve en güzel insanı öldürdüler ama bizim mücadelemiz her zaman devam edecek. Reşit Abi yaşasa da aynı mücadeleyi devam ettirirdi.”
“Eşinin kollarında öldü”
Olay anında orada bulunan Murat Koyuncu, silahın tutukluk yaptığını, aksi halde kurşunların oradaki herkese gelebileceğini söyledi:
“Eşi de oradaydı ve eşinin kollarında araca bindirdik. Reşit Abi’yi öyle görünce yıkıldık. Para için yaptıklarına bakın. Öldüren kişinin de bir ailesi var. Sözlü atışmalar oldu, olmadı demiyoruz. Bunu bu kadar gurur meselesi yapıp bir insanı öldürmeye gitmesi hatta yerden kalkmaya çalışan birine ateş açması anlaşılır bir durum değil.”
“Bu Karadeniz‘in çok düşmanı var”
Reşit Kibar’ın kardeşi Şükrü Kibar, en büyük korkularının köylerinin maden ocağına dönmesi olduğunu söyledi. Şükrü Kibar, hukuki mücadelelerine devam edeceklerini söyleyerek, şöyle konuştu:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“32 yaşındayım, benim babam 2013’de, annem 2019’da vefat etti. 2024’de abim vefat etti. Arkamda bir tane dağ vardı, onu da yıktılar. Adalet yerini bulacak. Bakın Metin Hoca da bulmadı. Biz bulduracağız, başka çaresi yok. Abim, inanın sadece benim abim değil, bu köyde herkesin abisiydi. Onlar, ağaç katletti, abimi katletti. Onlar orman katili, abimin katili. Bu Karadeniz’in çok düşmanı var. Bir Reşit gitti, bin Reşit var karşılarında. Bir Metin Hoca gitti, bin Metin Hoca var. Bu memlekette Reşitler, Metin Hocalar bitmez. Karadeniz her zaman dik durmuştur.”
“Hopa Belediyesi bu tür çalışmaların karşısında olacak”
Hopa Belediye Başkanı Utku Cihan, ilçenin turizm açısından önemli bir yer olduğunu, bu nedenle yerlilerin turizme ilişkin olumsuz bir düşüncede olmadığını belirtti. Cihan, Cankurtaran’daki bungalov projesinin turizm değil, maden ocağı meselesi olduğunu söyledi. Cihan, aynı bölgenin daha önce maden sahası olarak ilan edildiğini hatırlattı:
“Aynı bölge taş ocağı olarak çalıştırılmak istenmiş ve köylülerin karşı duruşuyla beraber iptal edilmişti. Sonrasında aynı bölge yine aynı kişilere turizm alanı olarak verilmeye çalışıldı. Dolayısıyla bunun altında başka bir şeyin olduğunu buradaki herkes zaten biliyordu. Bu direniş aslında bir turizme karşı bir direniş değildi, madenciliğe karşı duruştu. Orada yaşayanların nefes aldığı ormanlık bölgede bu faaliyetlerin yapılmasıyla beraber oradaki doğal hayatın yok olması, ağaçların kesilmesi anlamına geleceği için bir karşı duruştu. Bu karşı duruş Hopa’da yıllardır var. Metin Lokumcu’nun HES’lere karşı duruşu ve yoğun gaz kullanımı nedeniyle öldürülmesi konusunda olduğu gibi… Öncesinde ve sonrasında da bu mücadele Hopa’da devam ediyor ve bundan sonra da devam edecek. Biz de Hopa Belediyesi olarak buradaki doğaya zarar verecek olan, bizim yaşam alanlarımıza zarar verecek olan bu tür çalışmaların karşısında duracağız.”
“Mücadelemize devam edeceğiz”
Köy sakinlerinden Ayşe Altınkaya, projenin turizmle sınırlı kalmayacağını bildikleri için karşı olduklarını söyledi. Reşit Kibar’ın köyde sevilen ve herkesin derdine koşan biri olarak bilindiğini söyleyen Altınkaya, köylerine kimsenin müdahale etmemesi için mücadele ettiklerini söyledi:
“Ölmesine hiç gerek yoktu. Herkesin yardımına koşan bir çocuktu. Köyde kimin başına bir şey gelirse o çocuk koşardı. Herkesin derdine derman olmaya çalışırdı. Üç-dört sene önce taş ocağı projesi vardı. Ona karşı çıktık, iptal oldu. Şimdi bu projeyle karşımıza geldiler. Bakalım birkaç sene sonra hangi projeyle karşımıza gelecekler. Elimizden geldiği kadar mücadelemizi de sürdüreceğiz.”
“Bir Reşit ölür bin Reşit gelir”
Köy sakinlerinden Hanife Topal ise, köylerini asla teslim etmeyeceklerini söyleyerek, “Ağacı bırakın, bir çöp bile vermeyeceğiz” dedi:
“Reşitler ölmez, Reşit öldü ama bin Reşit gelir. Ali tutuklandı, bin Ali var. Biz bizim doğamızı, bizim nefesimizi kimseye yar etmeyiz. Asla da etmeyeceğiz. Kanımızın son damlasına kadar bu savaşı sürdüreceğiz biz. Bizi köyden kaldıracaklar. Ne yapacaklar? Bizim geçimimiz burada. Bizim çayımız burada. Fındığımız burada. Meyvemiz burada. Ağaçlarımız, her şeyimiz. Buranın doğasını nasıl kaldırıp bizim nefesimizi kesecekler buradan? Nasıl kesecekler bizim nefesimizi burada? Yedikleri, çarptıkları, çırptıkları yetmedi. Şimdi bizim elimizdeki doğamızı alacaklar, nefesimizi alacaklar. Öyle mi sanıyorlar? Asla öyle bir şey olmayacak. Hayır. Asla öyle bir şey olmayacak”