Milletvekili maaşlarına dair yazdığım yazı daha da uzamasın diye son konuyu bu haftaya bırakmıştım, oradan devam edeyim.
Şimdi milletvekili dediğimizde 600 kişiyi de aynıymış gibi düşünüyoruz ama aslında öyle değil.
Üç ayrı bölgesinden toplam 98 milletvekili çıkaran İstanbul ile iki vekille temsil edilen Gümüşhane’yi kıyaslayalım.
İstanbullu milletvekilinin adını bilmez, ona doğrudan ulaşamaz, çoğunu sokakta görse tanımaz bile.
Ama Gümüşhane’de öyle değildir, bütün şehir o iki vekili tanır, “sayın vekilim” bütün açılışlara, düğünlere, cenazelere, taziyelere, kutlamalara ve dahi bilumum etkinliğe davet edilir.
Eh, düğün mevsiminin geldiğini farz edin.
Gümüşhane’de kaç düğün varsa davet edileceğiniz gibi Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan Gümüşhanelilerin düğünlerine de davet edileceksiniz demektir.
Birine gidip birine gitmezsen olmaz, husumet çıkar, sahneye en yakın yerde yerin boş kalır, dedikodu başlar hemen, “Ankara’ya gitti, eskisi gibi değil, çok kibirli artık” denir.
Dedirtemezsin, gidebildiğin bütün düğünlere gider, olmadı büyük bir çiçekle birlikte hediyeni yollarsın.
Ama senin milletvekilisin, öyle gram altın takarsan kimseyi memnun edemezsin.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Alay ederler.
“Cimriye bak, Ankara’ya gitti, bize ancak gramı layık görüyorlar” derler.
Dedirtemezsin, her seferinde şanına yakışan bir şeyler takarsın.
Hele bir takma, ilk seçimdeki rakibin zaten oradadır ve tam altınıyla beklemektedir.
Bu rakibin ille karşı partiden olmasına da gerek yoktur, senin bir sıra altındaki partidaşın da olabilir.
Bazen biri arar, kızın çeyizindeki her şeyi tamamdır da bir buzdolabı eksik kalmıştır, acaba “sayın vekilimizin” bildiği birileri var mıdır, yardımcı olabilir mi?
Merak etmemesini söyler, danışmanına talimat verirsin.
Bir buzdolabının lafını yapmazsın, çeyizi tamamlarsın.
Çok teşekkür ederler, konu komşuya anlatırlar, “Sayın vekilimin gücünü görün, o büyük adamdır” derler.
Eğer böyle yapmazsan “Ankara’ya gittiğinden beri çok şımardı” derler.
Ailen oradadır, bazen onların üstünden haber gelir, “Mahmut’un ineğinin ayağı kırılmıştır da yapılabilecek bir şey var mı?” diye rica etmiştir.
Maddi manevi elinden geleni yapman beklenir.
Küçük şehrin milletvekili, şu aldığı ücretle bırakın şatafatı emin olun zor geçinir.
Tabii ki ben burada nüfuz ticaretine bulaşmayan namuslu bir vekilden söz ediyorum.
Sonra bu işin bayramı var, seyranı var, “hayırlı olsun”u var…
Bilmemne köyünün muhtarı arar, bayramı tebrik etmek veya “hayırlı olsun” demek için köyün ileri gelenleriyle birlikte ziyaret etmek istediğini söyler, danışman notu iletir.
“Sayın vekilim” haberi duyduğuna çok mutlu olacaktır, talimatı verir, muhtar bey derhal aranır.
Ama muhtar beyin geliş gidişi karşılayacak parası yoktur, durumlar ortadadır, “sayın vekilim” zaten her şeyi düşünmüştür, lafı olmaz, otobüs gönderilir, muhtar bey ve yanındakiler alınır, Ankara’ya gelinir, Meclis’te buluşulur, fotoğraflar çektirilir…
Meclis Lokantası ucuz mudur?
Sonra yemeğe oturulur.
“Sayın vekilim” kaç kişi geldiyse yemeğe buyur eder.
Herkes kuzuları kadayıfları söyler, boy boy fotoğraflar çektirilir, teşekkürler edilir.
Otobüsün sonraki durağı oteldir, bir gece kalınır, ertesi gün şöyle bir Ankara turu atıldıktan sonra kafile memlekete döner.
Haftaya yine telefon çalar, bu kez hattın ucundan diğer köyün muhtarı ya da lisenin edebiyat öğretmeni veya ortaokulun müdürü vardır.
Çocuklar Meclis’i ziyaret etmesinler mi?
“Sayın vekilim” haberi duyduğuna yine çok mutlu olacaktır, talimatı verir, otobüs yola çıkar, oteldeki odalar tutulur.
“Sayın vekilim” emekli olana kadar bu geliş gidişler hiç azalmaz.
Meclis Lokantası’nda sürekli uzun masalar kurulur, misafirlere yemekler ısmarlanır.
Lokantanın ucuz olmasının esas sebebi budur.
Vekil kendi yesin diye değil, misafirlerine yemek ısmarlayabilsin diye.
Çünkü Meclis haftada sadece üç gün çalışır, yazları tamamen kapalıdır, yani hiç kaytarmayan vekil haftada en fazla üç gün Meclis’te yemek yer.
Seçmen orada ağırlandığına çok mutlu olur, memlekete döndüğünde “sayın vekilimin” yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatır.
Küçük şehirlerin milletvekili olmak zordur, büyükşehre benzemez hiç.