Ortadoğu’da son dönemde yaşanan köklü değişimler bazı yerel aktörlerin önemini arttırdı. Suriye’de Esad’ın düşüşü ve Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) Şam’a yerleşmesi, tarih boyunca stratejik önem taşıyan Dürzi topluluğu yeniden gündemin merkezine oturuyor. Dünya üzerinde 1 ile 2,5 milyon arasında bir nüfusa sahip olan ve Lübnan, Suriye, Ürdün ve İsrail’de yoğun olarak yaşayan Dürziler, kendine özgü inanç sistemi, toplumsal yapısı ve siyasi duruşuyla dikkat çeken bir topluluk olarak öne çıkıyor.
Dürziler, tarihsel olarak Şii gruplarla, özellikle de İran ve Hizbullah ile mesafeli bir ilişki sürdürdü. Bu mesafeli duruşun temel nedenleri hem teolojik hem de siyasi. Dürziler, İsmaili kökenlerine rağmen kendilerini İslam’ın dışında konumlandırıyor ve Şii teolojisini reddediyor. Bu teolojik farklılık, özellikle İran’ın dini liderlik iddialarına karşı mesafeli duruşlarının temelini oluşturuyor.
Hizbullah ile ilişkileri ise daha karmaşıktı. Lübnan’da Dürziler ve Hizbullah arasında zaman zaman taktiksel işbirlikleri söz konusu olsa da derin bir güvensizlik hakim. Hizbullah’ın İran’la yakın bağları ve Şii kimliğini öne çıkarması, Dürzileri tedirgin ediyor. Özellikle Lübnan’daki Dürzi lider Velid Canbolat’ın, Hizbullah’ın artan gücüne karşı sık sık uyarılarda bulunması, bu tedirginliği gösteriyor.
Esad rejimi ile ilişkilere gelince, bu ilişki dönemsel olarak değişiklik gösterdi. Suriye’deki Dürziler, Baas rejimi döneminde görece özerk bir yapı sürdürebildiler. Ancak bu, tam bir sadakattan çok, pragmatik bir uyum politikasıydı.
Peki kim bu Dürziler?
Dürzilerin inanç sistemi: Sırlarla dolu bir gelenek
Dürziler, kendilerini “el-Muvahhidun” (Tekçiler/Monoteistler) olarak adlandırıyor. İnanışın İslam’dan türediği söylense de bugün çoğu Dürzi kendini Müslüman olarak tanımlamıyor. Dürzi inancı İsmaililik’ten gelişti ancak zamanla özgün bir teolojik yapıya kavuştu. İslam’ın şartlarını kabul etmeyen, reenkarnasyona inanan ve kendine özgü bir teolojiye sahip bu inanç sistemi, diğer Ortadoğu dinlerinden belirgin şekilde ayrılıyor.
Hikmet Risaleleri ya da Risalet’ûl-Hikmet, Dürziliğin kurucuları Târik’ûl-Hâkim, Hamza ibn Ali ibn Ahmed ve El-Mu’tenâ Baha’ud-Dîn gibi din uluları tarafından yazılmış mukaddes metinler ve pastoral şiirler içeren dini kitaplar. Fakat Dürziler diğer kutsal kitapları da referans alabiliyor.
Dürzilerin kutsal metinleri arasında sadece Kuran değil, aynı zamanda Tevrat ve İncil de bulunuyor. Buna ek olarak, Platon ve Sokrates gibi filozofların eserleri de kutsal metinler arasında sayılıyor. Bu senktretik yapı, Dürzi inancının tarih boyunca farklı kültür ve inançlardan beslendiğini gösteriyor.
Dürziler kimdir: Toplumsal yapı ve yaşam tarzı
Dürzi toplumu, “akil” (bilge) ve “cahil” (sıradan) olmak üzere iki ana gruba ayrılıyor. Toplumun yaklaşık yüzde 10’unu akiller oluşturuyor. Bu grup dini sırları bilen ve dini liderlik yapan kesimi oluştururken, geri kalanlar gündelik yaşamlarına odaklanıyor. Din değiştirmeye ve dışarıdan evlenmeye izin vermeyen katı kurallarıyla bilinen Dürziler, bu sayede kimliklerini ve geleneklerini yüzyıllar boyunca korumayı başardı.
Toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında Dürziler
Dürzi inancı, kadın-erkek eşitliği konusunda Ortadoğu’daki diğer inanç sistemlerinden önemli ölçüde ayrılıyor. İnancın temel metni olan Hikmet Risaleleri’nde kadınlar ve erkekler arasında ruhani açıdan hiçbir fark gözetilmiyor. En dikkat çekici yön, kadınların dini lider olabilmesi ve “akil” (bilge) statüsüne erişebilmesi. Bu durum, özellikle bölgedeki diğer inanç sistemlerinde pek rastlanmayan bir özellik.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Dürzi teolojisi, ruhun cinsiyetsiz olduğunu ve reenkarnasyon döngüsünde ruhların hem kadın hem erkek bedenlerinde yeniden dünyaya gelebileceğini öğretiyor. Bu inanış, teorik düzeyde tam bir eşitlikçi yaklaşımı temsil ediyor. Ayrıca, Dürzi inancında çok eşlilik kesinlikle yasaklanmış durumda – bu da kadın haklarını korumaya yönelik önemli bir dini kural olarak öne çıkıyor.
Ancak dini metinlerdeki ve inanıştaki bu eşitlikçi yaklaşım, günümüz pratiklerine tam olarak yansımıyor. Örneğin Suriye’deki Dürzi toplumunda, özellikle kırsal bölgelerde, geleneksel ataerkil yapı hala güçlü. Lübnan’da durum biraz daha iyi olmakla birlikte, siyasi ve ekonomik liderlik pozisyonları hala büyük oranda erkeklerin elinde.
İsrail’deki Dürzi toplumunda ise daha karmaşık bir durum söz konusu. Bir yandan kadınların eğitim ve iş hayatına katılımı artarken, diğer yandan geleneksel aile yapısı ve toplumsal normlar güçlü şekilde devam ediyor.
Toplumun en büyük çelişkisi, dışarıdan evlenme yasağının kadınlar üzerinde yarattığı baskıda ortaya çıkıyor. Dürzi olmayan biriyle evlenen bir kadın, sadece dini haklarını kaybetmekle kalmıyor, aynı zamanda toplumsal dışlanmaya da maruz kalıyor. Bu durum, özellikle genç ve eğitimli Dürzi kadınlar için önemli bir baskı unsuru oluşturuyor.
Bu çelişkili durum – yani inanç sistemindeki eşitlikçi yaklaşım ile gündelik hayattaki geleneksel uygulamalar arasındaki fark – Dürzi toplumunun modernleşme sürecinde yaşadığı en önemli zorluklardan biri olarak öne çıkıyor.
Dürziler varlıklı mı? Sosyo-ekonomik kaynakları neler?
Dürzilerin ekonomik durumu, yaşadıkları ülkelere ve bölgelere göre önemli farklılıklar gösteriyor. İsrail’de yaşayan Dürziler, orduda görev alma ve devlet kurumlarında çalışma avantajları sayesinde görece iyi bir ekonomik seviyeye sahip. Ancak bu durum, İsrail’deki Yahudi nüfusla karşılaştırıldığında hala alt-orta sınıf düzeyinde kalıyor.
Lübnan’da ise Dürziler, geleneksel olarak dağlık bölgelerde yaşamalarına rağmen, ticaret ve siyasetteki etkinlikleri sayesinde önemli bir ekonomik güce sahip. Özellikle Şuf Dağları bölgesindeki Dürzi aileleri, tarih boyunca hem toprak sahipliği hem de ticari faaliyetlerle öne çıkmış durumda. Bununla birlikte, Lübnan’daki ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlık, Dürzi toplumunu da derinden etkiliyor.
Suriye’de durum daha karmaşık. Süveyda bölgesindeki Dürziler, tarıma elverişli olmayan dağlık arazilerde yaşamalarına rağmen, diasporadaki akrabalarının ekonomik desteği ve geleneksel dayanışma ağları sayesinde ayakta kalabiliyor. Venezuela’daki büyük Dürzi diasporası, özellikle Suriyeli Dürzilere önemli ekonomik destek sağlıyor.
Topluluğun siyasi ve stratejik önemi
Dürzilerin önemi, sayısal azlıklarına rağmen, bulundukları coğrafi konum ve tarih boyunca oynadıkları stratejik rolden kaynaklanıyor. Özellikle dağlık bölgelerde yaşamaları, tarih boyunca hem savunma avantajı sağladı hem de özerk yapılarını korumalarına yardımcı oldu.
Suriye’deki değişim ve Dürziler
Suriye’de yaklaşık 700 bin Dürzi yaşıyor ve bunların büyük çoğunluğu güneydeki Süveyda bölgesinde bulunuyor. Suriye iç savaşı sırasında genellikle tarafsız kalmaya çalışan Dürziler, özellikle IŞİD’e karşı önemli bir direniş gösterdi. Ceyş el-Muvahhidin gibi Dürzi milisleri, çoğunlukla savunma amaçlı savaştı.
Fakat Esad rejiminin çöküşü, Dürzi toplumu yeni bir stratejik pozisyon almaya zorluyor.
Suriye’de yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemde Dürzilerin pozisyonu, özellikle İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki varlığını genişletmesi ve bölgeye daha fazla asker konuşlandırması bağlamında kritik önem taşıyor.
Lübnan siyasetinde Dürziler
Lübnan’da modern devletin kuruluşunda önemli rol oynayan Dürziler, bugün de ülke siyasetinde etkin bir konumda bulunuyor. Velid Canbolat liderliğindeki İlerici Sosyalist Parti, Dürzi toplumunun siyasi temsilinde önemli bir rol oynuyor. Lübnan’daki Dürziler, ülkenin karmaşık siyasi yapısı içinde denge unsuru olarak görülüyor.
İsrail’de Dürziler
İsrail’de yaklaşık 150 bin Dürzi yaşıyor. Bu topluluk, İsrail ordusunda zorunlu askerlik yapan Yahudi olmayan tek topluluk olarak biliniyor. Bu durum, Dürzilerin pragmatik ve uyumlu yapısını gösterirken, aynı zamanda İsrail devletiyle kurdukları özel ilişkiyi de yansıtıyor.
Yeni dönemde stratejik pozisyon
Günümüzde Ortadoğu’da yaşanan değişimler, Dürziler için hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor. Özellikle Suriye’deki değişim, topluluğun geleceği açısından kritik önem taşıyor. İsrail’in Golan’daki varlığını güçlendirmesi ve ülke geneline yayılan İslamcı yükseliş, Dürzi toplumunu yeni stratejik kararlar almaya zorluyor.
Dürzileri gelecekte ne bekliyor?
Hizbullah’ın son dönemde yaşadığı zayıflama ve İran’ın bölgedeki etkisinin azalması ile bir yandan yeni ittifak olasılıkları doğarken, diğer yandan bölgedeki istikrarsızlık artıyor. Dürzilerin bu yeni dönemde izleyeceği politika, sadece kendi geleceklerini değil, bölgesel dengeleri de etkileme potansiyeline sahip.
Ortadoğu’daki yeni dengeler oluşurken, Dürzilerin rolü bölgesel istikrar açısından kritik önem taşıyor. Topluluk, bir yandan geleneksel değerlerini ve kimliğini korumaya çalışırken, diğer yandan değişen koşullara uyum sağlamak zorunda. Suriye’deki yeni düzen, İsrail ve Türkiye’nin artan bölgesel etkisi ve yükselen cihatçı İslamcılık gibi faktörler, Dürzi toplumunun geleceğini şekillendirecek temel dinamikler olarak öne çıkıyor.
Dürzilerin yaşadıkları bölgelerde gösterdikleri uyum kabiliyeti ve pragmatik yaklaşım, değişen Ortadoğu’da dikkat edilmesi gereken unsurlardan olacak gibi görünüyor. Özellikle Suriye’deki yeni dönemde, topluluğun alacağı pozisyon bölgesel dengeleri etkileme potansiyeline sahip. Bu bağlamda, Dürzilerin geleneksel “denge politikası” ve hayatta kalma stratejileri, yeni dönemde bölgenin yapısının şekillenmesinde önemli.