2024’e Erdoğan – İmamoğlu çekişmesi damga vurdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için, kendisini belediye başkanlığından önce AKP genel başkanlığına, sonra da sırasıyla parti başkanlığına, başbakanlığa ve cumhurbaşkanlığına taşıyan İstanbul’un elinden kayıp gitmesi siyasi arenadaki Erdoğan- İmamoğlu düellosu için bir milat kabul edilebilir. Göksel Göksu bunun nedenlerini ve bundan sonra olabilecekleri değerlendirdi.
İstanbul seçimleri Erdoğan’a ait olan “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” sözünü doğrularcasına CHP’ye 47 yıl aradan sonra ülke geneline yansıyan bir zafer getirdi. Seçime ittifaksız giren CHP, 1977 genel seçimlerinden sonra ilk kez birinci parti oldu. Erdoğan ise AKP kurulduğundan bu yana ilk kez yenilgiyi tattı. Ortaya çıkan tablo aynı zamanda kağıt üzerinde 7 Mayıs 2028 olarak görülen ancak fiilen ne zaman yapılacağı belli olmayan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Erdoğan’ın karşısına çıkacak rakibin kim olacağına işaret etti.
O rakip CHP’nin 28 Mayıs 2023 seçimlerinden yenilgiyle çıkmasından bir gün sonra, 29 Mayıs’ta İstanbul Maltepe’den “Unutmayın değişmeyen tek şey, değişimdir. Her sahada her ortamda değişim. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç asla beklemeyeceğiz artık” diyerek değişim bayrağını açan Ekrem İmamoğlu’ydu.
Dediğini de yaptı ve CHP’nin 4-5 Kasım tarihlerinde Ankara Spor Salonu’nda gerçekleştirdiği 38’inci Olağan Kurultayı’nda, Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığı Özgür Özel’e devretti.
Adını siyaset sahnesine 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde İstanbul’da üç ay arayla iki kez üst üste belediye başkanı seçilerek, üstelik ilk seçimde aldığı 13 bin 729 oy farkını, ikincisinde yaklaşık 800 bine çıkararak yazdıran Ekrem İmamoğlu, Özel’in Genel Başkan seçilmesinin ardından oyların yüzde 50,91’ini alarak üçüncü kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesiyle o ismi perçinledi.
Erdoğan – İmamoğlu çekişmesi: Ahmak davası
İstanbul’u Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a rağmen açık farkla kazanması İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oklarının hedefine oturtan üçüncü ve en güçlü çıkış oldu. Siyasi iklim bütünüyle değişti.
Çünkü o tarihten itibaren yalnız İmamoğlu’na oy verenler değil, AKP çatısı altında yer alan siyasetçiler de Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yükselişiyle Erdoğan arasındaki paralellikleri konuşur oldu, İmamoğlu “İkinci Erdoğan mı?” benzetmesi yapılmaya başlandı.
Siyasi görüşlerindeki farklılığa rağmen ikisi de Karadenizli, ikisi de genç yaşta İBB Başkanı seçildi, ikisinin de liderlik kapasitesi ve hitabet gücü yüksek, ikisi de kitleleri peşinden sürükleyebiliyor ve ikisinin de siyasi kariyerinin önüne engel olarak çıkan mahkeme kararları var.
Bir tarafta Siirt’te yaptığı konuşma sonrası 1999 yılında 4 ay 10 gün hüküm giymiş ve siyasi haklarından men edilmiş olmasına karşın, 2000’li yıllara gelindiğinde gittiği her yerde coşkulu kalabalıklar tarafından “İstanbul’u kurtardı, bizi de kurtaracak” diyerek kucaklanan ve siyasi yolculuğunun sonunda Cumhurbaşkanlığı mertebesine yükselen bir Erdoğan var…
Diğer tarafta ise İmamoğlu’nun ensesinde Demokles’in kılıcı gibi bekletilen ve kamuoyunda “ahmak davası” olarak bilinen dava var. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine “ahmak” dediği iddiasıyla yargılandığı dava iki yılı aşkın bir süredir İstinaf Mahkemesi’nde. İstinaf, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezasını bozabilir veya onayabilir.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Ancak bu davanın kendisinden çok sonuçlarına önem atfediliyor ve Erdoğan’ın cezaevi sürecinden sonra hızlı bir ivmeyle yükselen siyasi kariyeri de bu noktada akla geliyor. Olası bir cezaevi sürecinin İmamoğlu’nun gücüne güç katacağını değerlendirenler de var, bu gerçeğin farkında olduğu için Erdoğan iktidarının davayı sonuçlandırıp onu cezaevine göndermek yerine sakat bırakmayı tercih ettiğini değerlendirenler de…
Benzerlikler, farklılıklar
Yapılan yorumlar şu yönde: İktidar kanadı önlem almazsa, Ekrem İmamoğlu yıllardır iktidar yüzü görmemiş CHP’ye iktidar yolunu açabilir. Bu önerme doğrultusunda İmamoğlu’nun kendisi de hedef alınıyor, başında olduğu İBB de. Göreve geldiği 2019 yılından bu yana peş peşe gelen siyasi baskılar, hukuki süreç ve idari engellemeler de alınan önlemlere örnek gösteriliyor.
“Ahmak” Davası ve Siyasi Yasak Tehlikesi bu örneklerin ilk, belki de en önemli maddesi. Yukarıda da aktarmaya çalıştığım gibi İmamoğlu, 2019 yılında YSK üyelerine yönelik “ahmak” ifadesini kullandığı iddiasıyla yargılandı. İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi, Aralık 2022’de İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verdi. Bu karar ile ilgili İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay süreçlerinin tamamlanması bekleniyor.
Kararın kesinleşmesi İmamoğlu’nun, belediye başkanlığı görevini kaybetmesi ve bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olamaması demek.
Diğer davalar
Başka davalar da var. İmamoğlu hakkında, Tuzla Belediye Başkanı Sadi Yazıcı’ya hakaret ettiği iddiasıyla yeni bir dava açıldı. Bu davada da İmamoğlu hakkında 2 yıl 4 aya kadar hapis ve siyasi yasak cezası alması isteniyor.
Tarihinde ilk olarak CHP’li bir belediyeye kayyum atanmış olması da ayrı bir başlık. İçişleri Bakanlığı CHP’li Esenyurt ve DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atadı. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklandı, yerine de Beyoğlu Kaymakamı iken bir gece de İstanbul Vali Yardımcılığına atanan Can Aksoy kayyum olarak getirildi.
Akabinde ana muhalefet partisi tarafından iki dönemdir yönetilen İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri’nin düzenlediklerini etkinlikleri soruşturmak için müfettiş görevlendirdi. İktidarı “Konser harcamaları üzerinden gündem yaratma çabası içindeler” diyerek eleştiren İmamoğlu “Bir yıllık ya da bir konserlik rakam, arkasından 5-6 uçağın gittiği tek bir uçuşun maliyeti kadar değil” dese de İBB ve ABB’nin konser harcamaları nedeniyle soruşturma başlatıldı…
Örnekleri çoğaltmak mümkün… İmamoğlu’nun, siyasi amaçlı olduğunu söyleyerek “SGK borçlarıyla bizi durduramazsınız, tarihe gömülürsünüz” diye tepki gösterdiği SGK Borçları ve Haciz Uygulamaları ayrı bir başlık. Aralık 2024’te, İBB’ye yönelik Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borçları nedeniyle haciz işlemleri başlatıldı.
Bir diğeri İBB’ye yönelik yürütülen “terör soruşturması”.
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İBB’de işe alınan 1668 kişinin veya yakınının terör örgütü irtibatı ve iltisakına dair kaydı bulunduğunu iddia ederek terör soruşturması başlatmıştı.
İmamoğlu’nun üniversite diplomasının geçerliliğinin tartışmaya açılması, sık aralıklarla yapılan teftiş ve soruşturmalar.
Bütün bunların yanı sıra İBB’yi sonuçları itibariyle hizmet veremeyecek hale getirebilecek hamleler de var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasını taşıyan mali yıl yatırım programlarına alınmayan İBB projeleri örneklerden biri. Bu kapsamda başta metro projeleri olmak üzere, projesi ve finansmanı bulunmuş, dış kredi ile yapılan büyük ölçekli önemli projeler liste dışı kaldı.
İBB’yi engelleme çabaları
İstanbul İtfaiyesi’ne 2 bin 300 personel alınması için yapılan başvuru 4 yıldır onaylanmadı.
Bunlara ek olarak İBB’nin elinden alınan taşınmazlar, planlama yetkileri de var. Örneğin Galata Kulesi’nin, Adalar’ın planlama yetkisi İBB’den alınıp bakanlıklara verildi. Belgrad Ormanı, Talat Paşa Konağı, Yerebatan Sarnıcı Giriş Yapısı, Cankurtaran Magnaura Sarayı, Eski Fransız Hapishanesi, İBB Sağlık Daire Başkanlığı binası, İBB Çemberlitaş Hizmet Binası (Eski Emlak Yönetimi Daire Başkanlığı), Eminönü Marmara Belediyeler Birliği Binası ve Piyer Loti’deki ahşap yapılar İBB’nin mülkiyetinden alındı veya sözleşmesi uzatılmadı.
Kente dair ulaşım kararlarının verilmesi konusundaki tek yetkili kurum olan UKOME’nin, belediye AKP’deyken 25 yıl süreyle İBB’de olan eşit temsil yetkisi, AKP seçimleri kaybettikten sonra değişti. Daha önce 11’e 11 olan üye dağılımı, bakanlık ve kamu kurumundan 5 temsilci atanarak 16’ya çıkarıldı ve İBB 11 kişiye geriledi.
Hatta İBB’nin topladığı bağışlara el konuldu, salgın önlemleri kapsamında yardıma muhtaç yurttaşlara destek için başlattığı bağış kampanyası için açılan hesaplar bile bloke edildi.
İmamoğlu bütün bu gelişmeler karşısında “vız gelir tırıs gider” diyerek görevini sürdürdü ve kafasına Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı şapkasını da takarak hinterlandını daha da genişletti. Bu sayede Türkiye’nin dört bir yanındaki belediyeler üzerinden daha geniş bir kesime erişebiliyor, bu sıfatla siyasi parti yöneticileriyle doğrudan temas kuruyor.
Bu süre içinde İmamoğlu’nu CHP içinde etkisiz bir aktöre dönüştürmek üzere CHP’nin eski ve yeni başkanlarına konjonktürel olarak uzatılan zeytin dallarının sonuç verdiğini söylemek de olası görünmüyor. Kulislerde Erdoğan’ın CHP’de böl-yönet taktiği uygulamaya çalıştığını, bu doğrultuda verdiği mesajlarla Genel Başkan Özgür Özel, ABB Başkanı Mansur Yavaş gibi isimleri harekete geçirme hamleleri yaptığını dillendiren siyasetçilerin sayısı da azımsanacak gibi değil.
Özetle karşılıklı hamlelerle bir çekişmedir gidiyor ancak ne İmamoğlu geri adım atıyor ne de Erdoğan’ın geri adım atması bekleniyor. Siyasi yelpaze bu iki aktör, Erdoğan ve İmamoğlu üzerinden şekilleniyor.
Erdoğan – İmamoğlu çekişmesi 2025’e de damga vuracak gibi…