Ekrem İmamoğlu, CHP Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve 8 belediye çalışanının gözaltına alındığı Beşiktaş Belediyesi’ne geldi ve “hodri meydan” dedi. Kendisine hayatı dar etmeye çalışanlara meydan okuduğunu söyledi ve “İşte siyasi yasak davam orada. Derdiniz bensem onayın cezamı, milleti rahat bırakın” dedi.
Hangisi gerçek?
Kızgın mıydı? Evet ama kontrollü bir öfkeydi…
Kararlı mıydı? Evet bir adım geri atmadan açık açık “hodri meydan” dedi…
Konuşmasına iki genç savcı adayının, tüm başarılarına rağmen mülakat sistemine takılarak ve mobbinge uğrayarak elendiğine ve hayatlarına son verdiklerine dikkat çekerek başladı; ardından sözü mülakatı kazanan diğer genç hakim ve savcılara getirerek beklentinin altında kaldıklarını söyledi. Bu durumu beka sorunu olarak niteleyerek, adil yargılama üzerindeki etkisine dikkat çekti ve son noktayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i işaret ederek koydu. Adalet Bakanı Yardımcısı olarak görev yaptığı 28 aylık süreyi ve o göreve atanarak geldiğini hatırlatarak siyasi kimliğine vurgu yaptı ve Akın Gürlek’in “siyasi müsteşar” olduğunu söyledi.
Tane tane anlattı… İstinafta bekletilen “ahmak davası”na bakan hakimin nasıl değiştirildiğini ve yerine gelen hakimin hakkındaki cezayı kısa sürede karara bağladığını anlattı, Beylikdüzü belediye başkanlığı dönemi ile ilgili davanın daha önce cezasızlıkla sonuçlanmış olmasına rağmen 11 Nisan’a ötelenmesini eleştirdi ve nihayet Esenyurt ve Beşiktaş belediye başkanlarına yönelik hamlelerin asıl hedefinin kendisi olduğunu söyledi.
Hem geri adım atmayacağını ilan etti hem “Derdiniz benimle, bunun farkındayım. Ama siz de mertçe karşıma çıkın” demeye getirdi.
Burada durup soluklanmak lazım.
Çünkü katıldığı “Açık Oturum” programında Edgar Şar’ın yaptığı “Amaç İmamoğlu’nu ekarte etmek değil sakat bırakmak” tespitiyle örtüşen bir tabloya işaret ediyor Ekrem İmamoğlu, meydan okurken. Asıl hedefin kendisi olduğunu bildiğini anlatıyor ve mecazen “öldürecekseniz gelin öldürün” çağrısı yapıyor bir bakıma.
CHP’nin 28 Mayıs 2023 seçimlerindeki yenilgisinin ardından İstanbul Maltepe’de yaptığı konuşmada sergilediği duruşa benzettim yaptığı çıkışı. Hani “Unutmayın değişmeyen tek şey, değişimdir. Her sahada her ortamda değişim.” dediği çıkış. Aslında o zaman da iki farklı CHP vardı. Bir yanda yenilmiş olmasına karşın yenilgiyi üzerine hiç alınmayan, faturayı ‘öteki’ lere çıkaran ve başını Kemal Kılıçdaroğlu’nun çektiği bir CHP; diğer tarafta “Bu böyle gitmez, değişmek gerek” diyen başka bir CHP.
“CHP değişebildi mi?”
O karşıtlık genel başkanın değişimiyle sonuçlanmış olsa da bugün şu soruyu sormak kaçınılmaz: “CHP değişebildi mi?” ya da “Bugün tek bir CHP’den söz etmek mümkün mü?”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Öyle ya! İmamoğlu meydan okurken aynı partinin genel başkanı Özgür Özel eline aldığı kırmızı kartla meydan meydan dolaşıyor ve iktidar elini kolunu bağlayacak hamleler yaparken o meydanlardan kırmızı kart gösteriyor.
Şapkayı önümüze koyup düşünelim…
İktidar AKP’li belediyeleri teğet geçen SGK borçları üzerinden CHP’li belediyelerin elini kolunu bağlıyor.
Cevap: Kırmızı kart!
İktidar CHP’li belediyelere kayyum atıyor.
Cevap: Kırmızı kart!
İktidar “ihaleye fesat karıştırma” ve “haksız mal edinme” iddiasıyla dava açacağı yerde ve de suç örgütü olarak nitelenen örgüte ihaleler veren diğer devlet kurumlarını ve AKP’li belediyeleri teğet geçerek CHP’li bir belediye başkanını gözaltına alıyor.
Cevap: Kırmızı kart!
Dahası CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kırmızı kart gösterdiği iktidar, o karta gülüp geçmekle kalmıyor; “kendin söyle, kendin işit” dercesine bildiği yolda çıtayı yükselterek ilerlemeyi sürdürüyor…
Beri yanda da iktidara eline “kırmızı kart” almadan meydan okuyan ve topluma “Ne yapacaksak milletçe yapacağız, bu işi hafife almayın. Ya hep beraber mücadele edeceğiz ya sıramızı bekleyeceğiz” diye çağrı yapan bir Ekrem İmamoğlu var.
Varın cevabı siz verin, sahi kaç CHP var ve hangi CHP?