Bir mozaik olarak Türkiye (51): Türkiye’de Zerdüştiler

Bir mozaik olarak Türkiye’nin 51. bölümünde Ruşen Çakır konuğu Sami Olmaz ile Türkiye’de Zerdüştileri videoda konuştu. Türkiye’de Zerdüştler kimler? Zerdüştilik nasıl ortaya çıktı? Zerdüştiler neden Anadolu’dan göç etmek zorunda kalmıştır? Zerdüştilik, günümüzde hangi kültürel miraslarla varlığını sürdürüyor?

Zerdüştiler kimler?

Zerdüştilik, ilk tek tanrılı dinlerden biridir. Zerdüştiler, Türkiye coğrafyasında yıllarca yaşamış, zamanla dönüşmüş ve bugün İran, Hindistan başta olmak üzere bazı bölgelerde az sayıda da olsa varlığını sürdüren bir topluluk.

Ruşen Çakır’ın Bir mozaik olarak Türkiye’nin 51. bölümündeki konuğu Sami Solmaz Zerdüştileri anlattı.

Solmaz Zerdüştilerin tarihini kültürünü değerlendirdi. Sami Solmaz Zerdüştilerin uzun bir tarihi olduğunu söyleyerek devam etti: “İlk başta M.Ö. 7. yüzyılda Ömer’in seferlerinden sonra İran’dan ve bütün o bölgeden Zerdüştiler gidiyor. Gidemeyenler İran’da kalıyorlar. Onlar da kendilerini gizliyorlar. Daha sonrasında ise özellikle dağlık bölgelerde yaşamaya başlıyorlar. Anadolu coğrafyasında ise daha çok Kürtlerin olduğu yerde yaşıyorlar” dedi.

Solmaz, Zerdüştiler inançlarından dolayı gizlenmek zorunda kaldığını vurguladı. Sami Solmaz, “Ateş, Zerdüştilikte sadece aydınlığın sembolüdür, karanlık ise şeytanın simgesidir” dedi. Solmaz çıkardığı kitabı da ele alarak sözlerine şöyle devam etti. “Aslında ateşe tapanlar demek bir yakıştırmadır. Hatta benim o konuda bir kitabım var. İsmi de Ateşe Tapmayanlar’dır. Ben bu başlığı attığımda çok büyük tepkiler görmüştüm” dedi.

Solmaz, “Zerdüştiliğin kutsal kitabı Avesta, İskender’in Persepolis’i yakmasıyla büyük zarar gördü. Bugünkü metinler, kurtarılabilen kısımlardan oluşuyor. 1875 yılında İngiliz John Darmstadt Avesta’yı İngilizce’ye çevirdi. Şimdi Türkçe de kitap basıldı” dedi.

Solmaz, günümüzde Türkiye’de Zerdüşti kimliğini açıkça yaşayan topluluk olmadığını söyledi. Erdoğan’ın ‘Kürtler, Zerdüştür’ demesi üzerine Kürtler’in Zerdüştleri araştırmaya başladığını söyledi. Solmaz, “Zerdüştilerin sembollerini kullanıyorlar, dövmelerini yaptırıyorlar” dedi.

Bir mozaik olarak Türkiye (51): Türkiye'de Zerdüştiler | Ruşen Çakır ve Sami Solmaz yorumladı
Bir mozaik olarak Türkiye (51): Türkiye’de Zerdüştiler | Ruşen Çakır ve Sami Solmaz yorumladı

Videonun tamamını buradan izleyebilirsiniz

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’ yayın dizimizin 51. bölümündeyiz ve bu sefer bir ilk olacak, bir topluluğu konuşacağız, Zerdüştileri konuşacağız. Ama şu anda Türkiye’de Zerdüşti kimliğiyle alenen kimse yok ya da biz bilmiyoruz. Ama Zerdüştileri çok iyi bilen, bu konunun uzmanı olan bir dostumuz Sami Solmaz stüdyomuzda bize Zerdüştleri anlatacak. Hoş geldin Sami.

Sami Solmaz: Hoş buldum Ruşen.

Ruşen Çakır: Gerçekten yok mu Zerdüştiler?

Sami Solmaz: Hiç yok?

Ruşen Çakır: Niye yok?

Sami Solmaz: Uzun bir hikaye bu. İlk başta, milattan sonra 7. yüzyılda Ömer’in seferlerinden sonra işte İran’dan ve bütün o bölgeden Zerdüştler gidiyor, gidemeyenler İran’da kalıyorlar, onlar da kendilerini gizliyorlar. Daha sonrasında ise, özellikle dağlık bölgelerde yaşamaya başlıyorlar Anadolu coğrafyasında, özellikle Kürt coğrafyasında. Bunlar Yavuz Sultan Selim zamanında da işte Alevilik Kızılbaşlılığa dönüştüğü için Yavuz’un kılıcından kurtulmak için bir şekilde İslamiyete entegre oluyorlar. Ama bu coğrafyada, özellikle Kürt coğrafyasında, Mardin’de ve oralarda Darius’un yaptırdığı ateş tapınakları vardır. Mesela Dara Harabeleri onlardan biridir, Darius’un sarayıdır. Yunan seferleri sırasında yaptırdığı bir saraydır. Orada mesela güneş tapınakları, ateş tapınakları vardır. Onun dışında yaşayan hiçbir Zerdüşt yok bu coğrafyada. İran’da çok, yaklaşık 80.000 Zerdüşti kalmış. Onlar da kendilerini yıllarca gizleyerek bugüne gelmişler. Büyük bir çoğunluğu Ömer’in seferlerinden sonra Hindistan’a göç etmişler. Kürt coğrafyasında da özellikle Kuzey Irak, yani Güney Kürdistan’da da Ezidiliğe dönüşmüşlerdir, Ezidi olmuşlardır daha doğrusu. Yani mesela ‘‘Geli’’de — Geli ‘‘vadi’’ demek zaten — çok büyük bir ateş tapınağı vardır. Mardin’de de vardır. Ama onun dışındakilerin hepsi artık yıkılmıştır ve hiçbir izi kalmamıştır.

Ruşen Çakır: Peki niye kaçıyorlar, niye gizleniyorlar? İnançlarından dolayı mı?

Sami Solmaz: İnançlarından dolayı, çünkü aslında ilk tek tanrılı din Zerdüştlük. Şimdi ‘‘ateşe tapanlar’’ denmesinin sebebi, ateş Zerdüştlerde kutsal bir şey, sadece aydınlığın sembolüdür; karanlık ise şeytanın sembolüdür. Yani ‘‘Ehriman’’ şeytandır. Bir yakıştırmadır aslında ‘‘ateşe tapanlar’’ demek. Hatta benim o konuda bir kitabım var, ismi de ‘‘Ateşe Tapmayanlar’’dır. Ben bu başlığı attığımda çok büyük tepkiler görmüştüm. Hüseyin Hatemi sağ olsun, o savunduğu için İslamcılar bana saldırmaktan vazgeçmişti. Şimdi mesela onlara aynı zamanda Mecusiler de deniyor. Kökenini anlatmam gerekiyor. Medler’de 10 tane boy var. Bunlardan bir tanesi Magi boyu. Magi boyu daha çok Lokman Hekimlik, sihir gibi şeylerle uğraşırlar. O yüzden de o İngilizcedeki magic sözcüğünün de kökeni odur. Magi’ye, ‘‘G’’ harfi olmadığı için Arapçada ‘‘Mecus’’ denmeye başlanmıştır. Peygamber Zerdüşt peygamberliğini ilan ettikten sonra Medler arasında kabul görmemiştir. Pers kralı Darius’a yanaşmıştır ve Darius devletin resmi dini haline getirmiştir onu, ki Pers İmparatorluğu’nun etki alanlarındaki bütün bölgelerde Zerdüştlük olmuştur. Ezidilik ise sadece Kürtlere özgü bir dindir. Yani Suriye’de de Irak’ta da İran’da da Kürt coğrafyasında da hepsinde Zerdüşlük hakimdir, yani Pers İmparatorluğu’nun etkisi altında olan yerlerde.

Ruşen Çakır: Peki, demin ‘‘ilk tek tanrılı din’’ dedin. Birtakım özellikleri tamam, ‘‘karanlık, ateş’’ dedin. Onun dışında ne gibi şeyleri var, ritüelleri vesaire?

Sami Solmaz: Şimdi ben çok garip bir hikayeyle başlayayım. Benim zaten bu çalışmaya başlamamın sebebi, bir Fransız kontudur. Nerede araştırırsanız araştırın, Türkçe kaynaklarda işte Orhan Hançerlioğlu, Cemil Sena, bir sürü insana bakın, Zerdüştlüğü anlatırken bir tane Fransız kontunun bir kitabından bir alıntı yaparlar. Orada şunu söyler: ‘‘Müslümanlar, Hristiyanlar, Museviler, iddialarınız ne olursa olsun, sizler kendi varlık aleminiz içinde Zerdüştün yolunu şaşırmış çocuklarından başka bir şey değilsiniz’’ der. Şimdi iyi incelediğinizde, ki din sosyolojisiyle de bayağı uğraştım ben, mesela temel kavramlar, efsanevi anlatımlar, hepsi bütün kutsal kitaplarda aynı. Yani Sırat köprüsü dediğiniz şey, Zerdüştlerde Çinvat Köprüsü. Bir çocuk 13 yaşına geldiği zaman dine kabul töreni düzenlenir, ‘‘Bar mitzvah’’ ‘‘Bat mitzvah’’ gibi, daha eski bir din olmasından. İbadetten önce çan çalarlar, Hristiyanlıktaki gibi. Ve böyle tonlarca şey bulabilirsiniz. Bu yüzden de kutsal kitaplar olmasına rağmen, mesela en büyük yıkıntıyı İskender yapmıştır, Persepolis’i yıktığı zaman, Avesta’nın büyük bölümlerini yakmıştır. Şu anki kutsal kitaplar ancak toplanabilen şeyler. ‘‘Zerdüşt’ün Gataları’’ dedikleri, işte Zerdüştün sözleri ağızdan ağza geçtiği için onlar da bir bölüm oluşturmuştur. Aslında ilk kutsal kitap odur.

Ruşen Çakır: Peki, bir ruhban sınıfı gibi bir şey var mı, öyle bir kadın-erkek ayrımı falan?

Sami Solmaz: Kadın-erkek ayrımı yok, ibadeti birlikte yapıyorlar, yan yana birlikte yapıyorlar. Onlarda da mesela çok ilginçtir, beş vakit ibadet edilir güneşin hareketine göre. Güneş doğmadan 36 dakika önce başlarlar ve yatana kadar beş kere ibadet ederler. İslamiyet’teki beş vakit namaz, ki İslamiyetten tam 1000 yıl önceki bir din bu.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi Türkiye’de, Türkiye topraklarında diyelim, şu anda Anadolu’da kendini Zerdüşti olarak tarif eden insanlar, aleni bir şekilde birtakım tapınaklarda ayin yapan ya da artık ibadet yapan kişiler en son ne zaman görülüyor?

Sami Solmaz: En son 1200’lerde bitiyor. Ama şu an, çok gariptir, özellikle Tayyip Erdoğan’ın böyle saldırmaları vardır, ‘‘Kürtler Zerdüşttür’’ diye. Ondan sonra da Kürtler Zerdüştlüğü araştırmaya başlıyor ve kendini Zerdüşt ilan eden birçok genç çıktı şimdi.

Ruşen Çakır: Yeni.

Sami Solmaz: Evet.

Ruşen Çakır: Ne yapıyorlar peki?

Sami Solmaz: Öyle ibadet yapmıyorlar ama mesela, Peygamber Zerdüşt’ün bir sembolü vardır; bir kartal kanadının ortasında Zerdüştlüğü simgeleyen bir şey vardır. Elinde bir halka tutar. O, dünyanın birliğini sembolize eder. Onu takmaya başladılar ya da onun dövmesini yaptırmaya başladılar.

Ruşen Çakır: Çok yaygın mı bu, yoksa münferit mi?

Sami Solmaz: Yok, bayağı yaygın.

Ruşen Çakır: Peki, şöyle bir şey söz konusu olabilir mi; hala bir şekilde Zerdüşti olup da gizleyen? Şimdi zamanla değişik dönemlerde başka şeylere büründüklerini söyledin ama sonuçta dönüşüyorlar. Yani diyelim ki Ezidi oluyorlar, Ezidi olarak devam ediyorlar. Hala, böyle bir gizli olarak da olsa bir şekilde Zerdüşti kimliğini, inancını yaşayan küçük de olsa topluluklar var mı?

Sami Solmaz: Anadolu coğrafyasında hiç yok.

Ruşen Çakır: Hiç yok.

Sami Solmaz: Hiç yok. Onun nedeni de şu. Şimdi Aleviliğe de bakın. Aleviliğin İslamiyetle hiçbir alakası yok. Ömer’in seferlerinden sonra bir şekilde İslamiyet’e entegre olmanın bir yolu, Ali taraftarı olmak. Şimdi sürekli gizlendikleri için kendi içlerinde bile, çocuklarına bile anlatmamaya başlıyorlar. Yani şimdi gidin bütün Cemevlerine, orada Hazreti Muhammed, Hazreti Ali posterleri asılıdır ama İslamiyetle hiçbir alakası yoktur Aleviliğin, Anadolu Aleviliğinin özellikle. O gizlenme bir süre sonra kabullenmeye dönüşüyor ve bir sonraki nesil artık bilmemeye başlıyor. Yani hiç kimse mesela şunu sorgulamıyor. Özellikle Dersim’de ya da Alevi bölgelerinde, yani Tokat, Çorum’da bile bütün evlerin kapıları gün doğumuna dönüktür.

Ruşen Çakır: O Zerdüştlükten mi geliyor?

Sami Solmaz: Zerdüştlükten kaynaklıdır.

Ruşen Çakır: Peki, senin İran’daki Zerdüştilerle görüşme imkanın mı oldu?

Sami Solmaz: Bayağı bir sene onlarla birlikte kaldım ben.

Ruşen Çakır: Nasıl oradaki şeyleri?

Sami Solmaz: Şah döneminde baskı görüyorlardı ama İslami rejimde çok rahatlar.

Ruşen Çakır: Tam tersi beklenir. 

Sami Solmaz: Yok, tam tersi. Hatta şu an İran meclisinde iki tane Zerdüşti milletvekili vardır.

Ruşen Çakır: İlginç.

Sami Solmaz: Şimdi İran’da şöyle bir şey var, o Şiiliğin getirdiği de bir şey, ‘‘Bunlar bizim milli değerlerimizdir, korumamız gerek’’ diyorlar. Yani mesela 1960’larda, 70’lerde Şah döneminde yasaklanan bir sürü şeyleri var onların. Mesela, onların ‘‘Dahme’’ dedikleri bir ‘‘Sessizlik Kulesi’’ var. Eskiden ölülerini gömmezlerdi, ki Hindistan’da halen gömme yoktur. Böyle yaklaşık 9 metre çapında büyük bir kuledir, tepenin üzerine kuruluyor. Orada 9 tane platform vardır; çocuklar için, kadınlar için, erkekler için, değişik değişik büyüklükte. Ölen bir cesedi oraya koyarlar, yırtıcı hayvanlar yer. Kemiklerini de kirece bulayıp güneşte bekletirler, un ufak olur. Bunun nedeni şey, toprağı kirletmemek. 70’lere yakın, yani 60’ların sonunda Şah bunu yasaklıyor ve mezarlara gömmek zorunda kalıyorlar.

Ruşen Çakır: Şimdi tekrar eski sisteme mi döndü?

Sami Solmaz: Yok, rejim de ona izin vermiyor. Ama Hindistan’da hala bu böyle uygulanıyor, özellikle Bombay’da.

Ruşen Çakır: Yani orada yaşayan Zerdüştler, onlar genellikle Anadolu’dan ya da İran’dan gidenler.

Sami Solmaz: Evet.

Ruşen Çakır: Etnik olarak ne oluyorlar peki?

Sami Solmaz: Kendilerine ‘‘Farsi’’ diyorlar. Şimdi şöyle bir şey, Farsçanın ve Kürtçenin atası olan bir dil var. Medlerin ve Perslerin ortak kullandığı bir dil, Dari dili. Zaten kutsal kitap Avesta o dilde yazılmıştır. Daha sonra coğrafyaları değişmeye başladıktan sonra işte Pehlevice’ye dönüşüyor İran’da, sonra bugünkü Farsçaya dönüşüyor. Özellikle Ahamenişler döneminde bugünkü Farsçaya dönüşüyor. Kürt bölgelerinde de değişik lehçelere dönüşüyor. Ama o eski Dari diline en yakın dil şu anki Zazaca. Çünkü dilin en primitif halini koruyor. Zazaların yaşadığı bölgelere baktığında, hepsi dağlık bölgelerde yaşıyor. Dağlık bölgelerde yaşayan insanların diline de başka bir dilden hiçbir kelime girmiyor.

Ruşen Çakır: Çok ilginç.

Sami Solmaz: Mesela bende 4 ciltlik bir Dari sözlüğü var. Ben orada bir sürü Zazaca kelimeyi bulabiliyorum mesela.

Ruşen Çakır: Peki, bu Zerdüştilik konusu herhalde birtakım araştırmaların vesairenin konusu olmuştur. Ona gelmeden önce şunu merak ediyorum: Özellikle İran’da ve Hindistan’da belli bir topluluk halinde yaşadıkları için kendi kültürlerine, inançlarına sahip çıkma adına ne yapıyorlar? Mesela, ‘‘İran’da milletvekilleri var’’ dedin. Zerdüştler kendileri bir sivil toplum anlamında bir faaliyet yapıyorlar mı?

Sami Solmaz: Var tabii. Mesela Hindistan’da Hindistan’ın en büyük araba markası ‘‘Tata’’dır. Bir Zerdüşti ailenin ve böyle bir sürü şeyi var, yani bizdeki holdingler, işte Koç, Sabancı gibi aileler de var mesela Hindistan’da. İran’da ise daha sade yaşıyorlar, topluluklarını korumak, halklarını korumak için. Ve İran’ın ilginç bir özelliği var. Ben yıllar önce bunu yazdığımda, Nuriye Akman bana çok saldırmıştı. İran’da şeriat olmasına rağmen bir sürü dini grup var; Hristiyanlar var, Museviler var, ki yaklaşık 35.000 Yahudi var, Ermeniler var, Zerdüştiler var. Bir tek tahammül edemedikleri Bahailer. Şimdi oradaki uygulama… Mesela diyelim ki biz Zerdüştüz, bizim aramızdaki herhangi bir hukuki mesele devlet mahkemelerine yansımıyor. Bizim kendi bünyemizde çözülüyor. Ancak genel toplumu ilgilendiren suçlarda devlet mahkemeleri devreye giriyor. İşte evlenmedir, boşanmadır, bunların hepsi kendi aramızda oluyor.

Ruşen Çakır: Peki, bilimsel araştırma olarak bu konuda özellikle Batı’da herhalde bayağı bir çalışma yapılıyordur.

Sami Solmaz: Eskiden daha fazla… Mesela, 1875 yılında bir İngiliz, James Darmesteter diye bir adam Avesta’yı İngilizceye çeviriyor. Şimdi Türkçede de basıldı, onu ben getirdim zaten. Hatta o Darmesteter’in kitabını da ben verdim yayınevine, karşılaştırarak, hem Farsça hem Dari dili hem İngilizcesi üzerinden. Avesta Türkçede de basıldı.

Ruşen Çakır: Avesta Yayınevi var bir de.

Sami Solmaz: Onlara vermiştim zaten. 

Ruşen Çakır: Onlar bastı, diyorsun.

Sami Solmaz: Abdullah’a vermiştim.

Ruşen Çakır: Evet, anladım. Peki, nasıl toparlayalım? Söylediğin şey ilginç, ‘‘Türkiye’de genç kuşaklar Zerdüşt kimliğine kenarından köşesinden sahip çıkıyorlar’’ diyorsun ama oradan çok bir silkinme gelecek gibi gözükmüyor.

Sami Solmaz: Bu, Kürtlerin bir ölçüde daha sekülerleşmesini sağlayacak bir biçim aslında, yani gençlerin böyle yönelmesi. Çünkü ben hep şeyi söylüyorum İslamiyet’le ilgili; şimdi gerçek İslamiyet bana göre IŞİD’çiler, El-Kaideciler, El-Nusracılar. Çünkü Muhammed ne derse onu yapıyorlar, yani ılımlı İslam diye bir şey yok. Ondan kurtulmanın yolu da ancak böyle bir şey olabilir diye düşünüyorum ben.

Ruşen Çakır: Evet, ilginç, kalmayan bir topluluğu konuştuk, Zerdüştileri konuştuk. Gerçekten çok ilginç. Sami Solmaz bize Zerdüştileri anlattı. Türkiye coğrafyasında yıllarca yaşamış, daha sonra dönüşmüş ve İran, Hindistan başta olmak üzere dünyanın bazı bölgelerinde sayıları az da olsa varlığını sürdüren çok eski, kadim bir topluluk. Evet, ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’nin 51. bölgesinde Zerdüştileri bize anlatan Sami Solmaz’a çok teşekkür ediyoruz. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.