Ruşen Çakır yorumluyor: Süreci kim, nasıl sabote etmek isteyebilir?

Ruşen Çakır, yeni çözüm süreci kapsamında yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği “Süreci kim, nasıl sabote etmek isteyebilir?” başlıklı yayınında, sürecin sabotaj ihtimaliyle karşı karşıya olabileceğini söyledi. DEM Parti’nin MHP ve AKP ile gerçekleştirdiği görüşmelerin olumlu geçtiğini ancak geçmişte çözüm sürecini baltalayan olayların yeniden yaşanabileceğini vurguladı.

Ruşen Çakır, DEM Parti’nin MHP ve AKP ile yaptığı görüşmeler sonrası Kobani’ye düzenlenen ve 7’si çocuk, 9 sivilin hayatını kaybettiği saldırının, süreci sabote etmeye yönelik bir girişim olabileceği yönündeki değerlendirmelere dikkat çekti. DEM Parti yetkililerinin devletin bu tür sabotajlara karşı önlem alması gerektiğini söylediğini belirten Çakır, geçmişteki benzer olayları da hatırlattı.

Bu olayların, geçmişte çözüm sürecini baltalamada önemli roller oynadığını belirten Çakır, Kobani’deki saldırının da benzer bir etki yaratabileceğine dikkat çekti.

Ruşen Çakır yorumluyor: Süreci kim, nasıl sabote etmek isteyebilir?
DEM Parti heyeti, AKP ve MHP ile görüştü.

PKK kongresi ve sabotaj ihtimali

Çakır, PKK’nın nisan ayında düzenlemesi beklenen kongresinin, süreci sabote etmek isteyenler için kritik bir hedef haline gelebileceğini söyledi. Kandil’de yapılması beklenen kongrede PKK’nın silah bırakma ve örgütün feshi yönünde karar alması bekleniyor.

Bu kongre öncesinde, PKK kadrolarına yönelik saldırı ihtimaline dikkat çeken Çakır, böyle bir saldırının sürecin ertelenmesine veya tamamen sonlanmasına yol açabileceğini belirterek, “Süreci sabote etmek isteyenler sadece örgüt içinden veya devlet içinden değil, bölgedeki bazı devletler de olabilir” dedi.

Özellikle Ankara’nın PKK kongresine yönelik olası saldırılar karşısında net bir tutum sergilemesi gerektiğini belirten Çakır, böyle bir saldırının ardından sessiz kalmanın süreci çıkmaza sokacağını vurguladı.

Saldırı riski var mı?

Çakır, çözüm sürecini sekteye uğratabilecek başka provokasyon ihtimallerine de değindi. Geçmişte yaşanan büyük şehirlerdeki saldırılar gibi olayların sürecin gidişatını ciddi şekilde etkileyebileceğini belirtti.

Son olarak TUSAŞ’a yönelik saldırıyı hatırlatan Çakır, sürecin çok hassas olduğunu ve provokasyonlara karşı dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

Nisan ayında gerçekleşmesi beklenen PKK kongresinin, sürecin kritik dönemeçlerinden biri olduğunu belirten Çakır, sürecin başarıyla tamamlanabilmesi için taraflar arasında güven tesis edilmesi gerektiğini vurguladı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Yeni çözüm süreci kapsamında dün iki önemli görüşme vardı. İlkinde DEM Parti heyeti, Milliyetçi Hareket Partisi yöneticileriyle bir araya geldi. Malum sağlık sorunları nedeniyle Devlet Bahçeli bu buluşmada yer almadı. Ardından Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileriyle buluştular. Bunda da tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan yoktu. AKP ile yapılan buluşma 1 saat 40 dakika sürdü. DEM Parti heyeti herhangi bir açıklama yapmadı ama AKP adına konuşanlar çok memnuniyet verici, samimi bir görüşme olduğunu söylediler. Ve ardından DEM Parti yetkilileri yaptıkları açıklamada sabotaj ihtimaline dikkat çektiler. Tuncer Bakırhan, özellikle dün Suriye’de Kobani’de bir insansız hava aracı tarafından 7’si çocuk, 9 sivilin öldürüldüğünü ve bunun bir anlamda süreci sabote etme girişimi olduğunu söyledi ve devletin bu konuda elinden geleni yapması gerektiğini söyledi ve daha önceki yaşanan birtakım örnekleri hatırlattı. Ben de böyle hızlıca bir hafıza tazelemesi açısından şunu hatırlıyorum: 9 Ocak 2013’te Paris’te 3 PKK’lı kadının bir ofiste, PKK’nın bir derneğinde öldürüldüğü olay. Orada kadınlardan birisi Sakine Cansız, PKK’nın kuruluşunda yer almış az sayıdaki kadından birisiydi. Ayrıca Leyla Söylemez ve Fidan Doğan da hayatlarını kaybetmişlerdi bu saldırıda. Bu saldırının tam da çözüm sürecinin ortasında olması kafaları bayağı karıştırmıştı. Daha sonra da geçen çözüm sürecinin bitmesini hızlandıran 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da, Şanlıurfa’da iki polisin kaldıkları evde öldürülmesi olayı, o da esrarengiz bir olaydır, ilginçtir. PKK bir süre sonra olayı üstlenmişti ama sonra başka senaryolar ortaya atıldı. Bu da geçen çözüm sürecinin sonlandırılmasında çok ciddi etki yapan bir olaydı. Uludere’de, Roboski’ye yönelik saldırı, Roboski’de 34 kişinin hayatını kaybettiği 28 Aralık 2011. Tam olarak o sırada bir süreç somut olarak yoktu ama sakin bir ortam vardı. Ve onu da bir şekilde bir sabotaj olarak değerlendirenler oldu. Ama şunu söyleyeyim, Ceylanpınar ve Paris saldırıları gerçekten geçmiş çözüm sürecinin en önemli kırılgan anlarındandı. Kobani’de olan olay nedir, ne değildir, bunu bilemiyoruz. Öğrenir miyiz, onu da bilemiyoruz. Ama bir tedirginlik olduğu kesin. Taraflar, sabotaj ihtimalinden bahsediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu dile getiriyor, özellikle DEM Parti çevreleri bunu dile getiriyor. Dün yine aynı şekilde PKK’nın Kandil’deki en önde gelen ismi Cemil Bayık, örgütün bir yayın organına yaptığı açıklamada yine o da bir sabotaj ihtimaline karşı dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Ve burada önümüze şu çıkıyor: Nisan ayında yapılması beklenen — ya da umulan diyelim — PKK Kongresi, bu işte bir sabotaj isteyen, sabotaj yapmayı düşünenler için gerçekten çok müsait bir ortam. Neden? Çünkü değişik yerlerden örgütün yöneticileri Kandil’de, Kandil çok geniş bir alan ama, örgütün hazırlayacağı bir yerde toplanacaklar, Öcalan’ın çağrısıyla toplanacaklar ve orada silahları bırakma ve fesih kararı alacaklar. Bu kararın çıkacağına kesin gözüyle bakıyoruz, yapılan açıklamaların hepsi o şekilde ama bu toplantının gerçekleşmesi lazım. Bu toplantının gerçekleşmesinde eğer birtakım engeller yaşanırsa, en kritik nokta bu olacak.  Ki Kandil sürekli olarak bu konuya dikkat çekiyor. Dün DEM Parti heyetlerinin MHP ve AK Parti görüşmelerinde bu konuyu dile getirdiklerini de biliyoruz. Eğer şu ya da bu yerden gelen PKK kadrolarına yönelik birilerinin birtakım saldırıları olursa, o zaman bu kongre toplanması olayı suya düşebilir, bir şekilde ertelenebilir ya da bütün bu söylenen şeylerin gözden geçirilmesine de neden olabilir. Kim yapar, neden yapar? Açıkçası Ortadoğu gibi bir coğrafyada, PKK gibi bir hareketin söz konusu olduğu bir yerde herkes elinden geleni bu süreç için yapıyor ve yapacağa benziyor diyebiliriz. Herkes derken, herkes aleyhine çalışıyor anlamında değil. Kimileri bunun olumlu sonuçlanmasını istiyor, kimileri olumsuz sonuçlanmasını istiyor. Burada şu anda ağır basan yön, olumlu sonuçlanmasını isteyenler. Devlet Bahçeli’nin başlattığı bu süreçte, Erdoğan da açık bir şekilde, daha net bir şekilde pozisyon almaya başladı. Öcalan zaten böyle, Kandil böyle, Avrupa’daki örgütün temsilcileri böyle. Şu haliyle bakıldığı zaman, taraflar arasında sorun yokmuş gibi gözüküyor, böyle bir görüntü var. Her iki taraf da bunu halletmek istiyor, olabildiğince hızlı ve sorunsuz bir şekilde halletmek istiyor. Ama her iki tarafın içinde de bunun bu kadar acele olmasını istemeyenler, bunun gerçekleşmesini istemeyenler olabilir. Geçmişte bunun çok örneklerini gördük. Gerek örgüt içerisinden, gerek devletin değişik kanatları içerisinden, var olan ana çizgiye aykırı bir şekilde ellerinden geleni yapmaya çalışanlar oldu. Bu sefer olur mu? Teorik olarak evet. Ama burada bence, devlet ve örgüt içerisinden fireden ziyade birtakım üçüncü aktörlerin, özellikle de birtakım devletlerin, bölgede etkili olmak isteyen, etkilerini arttırmak isteyen, bu sürecin kendi çıkarlarına uymadığını düşünen devletlerin, kuruluşların da diyebiliriz belki kısmen ama esas olarak devletlerin bunu sabote etmek istemesi kadar — nasıl söyleyeyim, olumlu bir şey atfetmek istemiyorum ama — doğal bir şey olamaz, şaşırmamak lazım. Burada esas önemli olan bunun aşılabilmesi için her iki tarafın, yani şu anda görüşen tarafların — devlet ve örgüt, örgüt adına Öcalan, kısmen Kandil — aralarında bir güvenin, süreç tamamlanana kadar en azından bir güvenin tesis edilmesi gerekiyor. Bu güven tesis edilmediği müddetçe, burada sorun olduğu müddetçe, ki bu güvenin tesisi öyle kolay bir şey değil, yıllardır savaşan, çatışan iki aktörden bahsediyoruz; ama belli ölçülerde bir güven temin edilirse, o zaman üçüncü şahısların bu süreci provoke etme, sabote etme girişimleri engellenemese bile etkisiz kılınabilir. Yani mesela bu Kobani’deki olayın ardından Kandil “Biz yokuz” deseydi ya da “Dondurduk” deseydi bu son dünkü gelen haberin ardından ya da yarın öbür gün kongreye gelmek isteyen, katılmak isteyen bazı kadrolara yönelik muhtemel saldırılar konusunda tarafların birbirlerini net bir şekilde anlamaları halinde, bu sorunlar olmayabilir. Fakat diyelim ki kongreye gitmek isteyen, kongreye ulaşmak isteyen bazı PKK kadroları saldırıya uğradı, hayatlarını kaybetti ve gözler Ankara’ya çevrildi. Burada sessiz kalarak ya da hiçbir şey olmamış gibi davranarak bu olayı çözmek mümkün olmayacaktır. Bu anlamda net bir şekilde, hızlı bir şekilde, açık bir şekilde karşılıklı olarak tarafların birbirlerini ikna etmesi gerekir. Şu olur mu? PKK adına, Türkiye içinde ya da Türkiye dışında, ama özellikle Türkiye içinde ve büyük şehirlerde bir saldırı olur mu? En son TUSAŞ’a yönelik bir saldırı olmuştu ve örgüt üstlenmişti, biliyorsunuz. Sanmıyorum ama birilerinin “Keşke olsa” dediğini de düşünüyorum. Dolayısıyla çok kritik bir şey olacak. Sabotaja, provokasyona çok uygun bir süreç yaşanıyor; ama şu ana kadarki gidişat bunların pek olmayacağı, olsa bile çok etkili olmayacağı düşüncesini daha güçlü kılıyor. Fakat yine de temkinli olmakta yarar var. Özellikle PKK’nın şu kongresini bir an önce sorunsuz bir şekilde yapıp, Öcalan’ın kendilerine söylediği kararları almalarını ve o sürecin, yani silah bırakma ve fesih sürecinin başlamasını, bir an önce buraya varmamızı temenni etmekten başka yapacak bir şey yok. Serinkanlı olmak lazım. Çok zor bir şey, yılların bir meselesinin çözümü söz konusu. Onun için hiç kolay olmayacak, kimse kendini kandırmasın. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.