Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kopenhag’ın anarşist bölgesinde uyuşturucu satıcıları ve polis arasındaki kedi-fare oyunu yarım asırdır devam ediyor

The New York Times’ın haberine göre, Danimarka polisi kurşun geçirmez yelekleriyle başkent Kopenhag’ın merkezindeki hippi komünü Freetown Christiana’ya girdiğinde senelerdir devam eden kedi fare oyununun ilk karşılaşması başlıyor.

Bir yaygara koptuktan sonra esrar ve marihuana torbaları siyah vinil çuvalları içerisinde kayboluyor, daha sonra katlanarak çatılara fırlatılıyor; döşeme tahtalarının altına kamufle edilmiş deliklere, içi boşaltılmış propan tanklarına ya da aynaların arkalarına saklanıyor.

Polis memurları bellerinde silahlarıyla, Pusher caddesindeki açık hava marihuana marketine ulaştığı anda esrar kokusu yerini tarçın kokusuna bırakıyor ve nüfusun yarısı bir anda yok oluyor. Polis caddedeki yürüyüşüne devam ettikçe artık boş olan uyuşturucu tezgahlarına nafile bir çabayla bağırmaya devam ediyor.

Ağır silahlı, iri kıyım polis memurları bacaklarını ayırarak ağır ağır yürüyerek sindirici bir görünüm yarattıklarını düşünüyorlar. Fakat durum böyle değildi. Onların marketi terk etmesinden saniyeler sonra uyuşturucu pazarı kendini yeniden kuruyor ve işler son hızıyla kaldığı yerden devam ediyor.

Bu kovalamaca, Danimarka hükümeti ve Avrupa’nın en uzun soluklu ütopik denemelerinden biri olan Freetown Christiana arasında geçtiğimiz yaz artık günde birkaç kez yaşanan sıradan bir olay haline geldi.

Freetown Christiana, 1971’de işgalciler barikatları yıkıp bu 84 dönümlük araziyi işgal etmeden önce terk edilmiş bir askeri üstü. İşgalle birlikte bölgede, özgür düşünce sahipleri ve sanatçılar ‘kendi kendilerini yönettiklerini’ ilan ettiler. Danimarka hükümeti komünün ülkelerinin mülkiyet, uyuşturucu ve planlama yasalarını ihlal etmesine rağmen, komünün varlığını korumasına neredeyse yarım asırdır izin veriyor.

Christiana günümüzde Kopenhag’ın en çok ilgi çeken turistik noktalarından biri. Birçok akademik çalışmaya konu olan bu bölge Danimarka’nın ne kadar hoşgörülü olduğunun canlı bir kanıtıymış gibi gözüküyor.

Bir antropolog olan ve zaman zaman Christiana’da yaşayan Jiesper Tristan Pedersen bölgeyle ilgili; “burası Almanya’da veya Fransa’da olsaydı ordu burayı anında kapatırdı. Danimarka polisi eskiden çok daha nazikti.  İlk başta tedirgin olmuşlardı, ne yapacaklarını bilemiyorlardı fakat şiddet kullanmak istemediler. Birçok insan olaya bu noktadan bakıyor, Danimarka polisinin kibarlığı ve nezaketi gibi görüyor” dedi.

Fakat Danimarka’da giderek yasa ve düzen yanlısı bir tavır yükseliş gösteriyor.  Kentsel dönüşüm projeleri, artık uyuşturucu satıcıları ve çete savaşları sahnesi haline gelmiş. Panik ve korku arttıkça göçmen karşıtı aşırı sağ çizgiye ilgideki artış da takip ediyor.

Muhafazakâr politikacılar, iki yıl önce gerçekleşen bir uyuşturucu satıcısının iki polisi silahla vurarak yaraladığı şiddet eylemini vurgulayarak, Pusher sokağındaki uyuşturucu ticaretini bitireceklerine söz verdiler.

Esrar satıcılığı yapan, tıraşlı başı ve elmas küpesiyle Carsten, yasadışı uyuşturucu satması sebebiyle sadece ilk isminin kullanılmasını rica ediyor ve neredeyse tıslayarak “Polisten nefret, nefret ediyoruz. Bir hafta boyunca spor salonunda insanları alaşağı etmek için teknikler çalışıyorlar. Daha sonra bu hareketleri gerçek insanların üzerinde denemek için bekliyorlar” dedi.

Christiana’da tam zamanlı ikamet edenlerin ise, sayıları yaklaşık 900 civarında, kendi yönetim mekanizmaları ve kuralları var, mesela eroin gibi ağır uyuşturucuların satışı kesinlikle yasak. Sonuç ise uyuşturucu satıcıları arasında elde etmesi güç bir denge hali; uyuşturucu satıcılarını ihraç etme yetkisine sahip komün sakinleri ve hepsinin ortak düşmanı polis.

Komünde kararlar ortak fikir birliğiyle alınıyor, toplanan üyeler alkış usulüyle desteklerini gösteriyorlar. Genellikle beş saati bulan maratonlarda komündeki herkesin söz alma hakkı var.

Bir uyuşturucu satıcısı, yüzündeki çillerle Mark Twain’in roman kahramanı Huckleberry Finn’e benziyor, komünün hippi büyüklerine gözlerini deviriyor ve onları demode bir ticaret odasına benzetiyor.

“Eskiden polise taş atardık, daha sonra bizi kısıtlamaya çalışarak onlara çiçek atmamızı söylediler. Bu saçmalık değil mi? Hepimizin yasanın dışında olduğumuzu söylüyorlar fakat nasıl oluyor da bu kadar çok kuralımız var” dedi.

Kendini Arnavut Pat olarak tanıtan başka bir uyuşturucu satıcısı ise öz denetimin çok etkili olduğunu söylüyor. Dışlanma tehdidinin güçlü bir caydırıcı olduğunu hatta Danimarka hükümeti tarafından hapse atılmaktan daha etkili olduğunu iddia ediyor.

Pat ekliyor “buradaki birçok kişi toplumdan ‘dışlanmış’ insanlar fakat buradaki kurallara uyarsanız burada her zaman iyi karşılanırsınız”.

Ayrıca insanların komünden atılmasının, bazen yüzlerce kişinin sınıra kadar eşlik etmesiyle, tüyler ürpertici bir manzara olabileceğini söylüyor. “Eğer kurallara uymazsanız, sürüye kabul edilmezsiniz” diyor.

2016 yılında polislerin vurulmasından sonra uyuşturucu pazarı komün sakinleri tarafından dağıtıldı fakat sadece ortalık duruluncaya kadar geçici olarak daha sonra kedi fare oyunu kaldığı yerden devam etti.

Komünün bir duvarında “Tek kutsal özgürlüktür” yazıyor. Pusher sokağının üstünde Tibet dini flamaları dalgalanıyor, bu şekilde polis gözetleme kameralarının sokağı görüş açısı engelleniyor.

Maket treninin altına yaptığı gizli bölme ile uyuşturucuları tek bir tuşa basarak gizleyen bilgisayar programcısı komün sakini Simon Gabriel Laugesen, 30 yıl boyunca saklambaç oynadığınızda böyle oluyor diyor. Ayrıca Bay Laugesen polis devriyelerinin izlenme sistemini organize ediyor.

Polisin daha güçlü baskınlar yapamamasının başka bir sebebi ise gösterilecek sert bir müdahalenin komünü görmeye ve oradan uyuşturucu almaya gelen turist kafilelerini şok edecek olması.

“Christiana’nın tamamen kapatılması durumunda insanlar gerçekten çıldırırlar” dedi. Yetkililere atıfta bulunarak, “gerçekten burayı kabullendiklerinden değil, sadece bir şey yapamıyorlar” diye ekledi.

Fakat bu sürekli ‘tetikte olma’ hali komündeki stres seviyesini olumsuz yönde etkiliyor.

Master tezinin ismi ‘Polis Gelmeden Önce Bir Fincan Kahve İçin Vaktimiz Var’ olan Bay Pederson’ın dediğine göre, komünde tanıştığı birçok uyuşturucu satıcısının savaştan dönen askerlerde sıklıkla gözlemlenen travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gösterdiğini söylüyor. Dediğine göre, bazıları kapılarının arkasında beyzbol sopasıyla uyurken bazıları telefon numaralarını düzenli olarak değiştiriyor ya da telefon kullanmıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde bir sabah yaşlı bir kadın Pusher sokağının fotoğrafını çektiğinde, genç bir adam ondan fotoğrafı silmesini istedi. Daha sonra polisin tutuklamalarda fotoğrafları kullanabilmek için sosyal medyayı düzenli olarak taradığını, bu yüzden fotoğrafı silmesini istediğini açıkladı.

Kendisine sorulan “savaşta mısın?” sorusuna neşeyle savaşta olduğu cevabını verdi.

“Bu savaş 1971’den beri devam ediyor ve hala kaybediyorlar” dedi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.