Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cemal Kaşıkçı’nın son yazısı: Arap dünyasının en çok ihtiyaç duyduğu şey ifade özgürlüğü

Suudi Arabistanlı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girip kaybolmadan önce Washington Post’a yolladığı yazı, gazetenin köşe yazıları editörlerinden Karen Attiah’nın şu notuyla yayınlandı:
“Bu köşe yazısını Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da kaybolduğu ortaya çıktığı günün ertesinde, Cemal’in tercümanı ve asistanından aldım. Gazete olarak bu yazıyı yayımlamadık; çünkü Cemal’in bize geri döneceğini ve yazıyı birlikte düzenleyeceğimizi umuyorduk. Şimdiyse kabul etmem gerek ki bu asla gerçekleşmeyecek. Kendisinin bu yazısı Washington Post için düzenleyeceğim son parça. Bu sütun, Kaşıkçı’nın Arap dünyasında özgürlüğe duyduğu tutku ve bağlılığı mükemmel bir şekilde ortaya koyuyor. O özgürlük ki uğruna hayatını verdi. Bir yıl önce Washington Post’u sonuncu gazetecilik yuvası olarak seçtiği ve bize birlikte çalışma fırsatı verdiği için ona daima müteşekkirim.”
Yazıyı Oğul Tuna çevirdi.

Cemal Kaşıkçı nişanlısı Hatice Cengiz ile.

Geçenlerde internetten Freedom House’un yayınladığı 2018 “Dünyada Özgürlükler Raporu”na bakıyordum ve çok önemli bir şey fark ettim. Arap dünyasında “özgür” olarak sınıflandırılan yalnızca bir ülke vardı. Bu ülke Tunus. Ürdün, Fas ve Kuveyt “kısmen özgür” kategorisinde ikinci sırada geliyor. Arap dünyasındaki geri kalan ülkeler ise “özgür değil”.
Bunun sonucunda da bu ülkelerde yaşayan Araplar bu durumdan ya haberdar değiller ya da yanlış bilgilendiriliyorlar. Bölgeyi ve günlük yaşamlarını etkileyen olayları uygun şekilde ele alamıyorlar, açıkça tartışamıyorlar. Kamu ruhuna egemen olan bir devlet anlatısı var ve ister inanın ister inanmayın, nüfusun büyük çoğunluğu bu yanlış anlatıya inanıyor. Maalesef durum da değişeceğe benzemiyor.
Arap dünyası, 2011 baharında umutla doluydu. Gazeteciler, akademisyenler ve nüfusun geneli ülkelerinde aydınlık ve özgür bir Arap toplumu umuduyla dolup taşıyordu. Kendi hükûmetlerinin egemenliğinden, bilgi sansürü ve sürekli müdahaleden kurtulmayı ümit ediyorlardı. Tüm bu beklentiler çok çabuk dağıldı; toplumlar ya eski statüsüne döndü ya da eskisinden çok daha beter şartlarla karşılaştı.
Sevgili dostum, önde gelen Suudi yazar Saleh al-Shehi, Suudi basınında yayımlanmış en ünlü köşe yazılarından birini kaleme aldı. Sözleri Suudi Arabistan’da kurulu düzene karşı bulunduğu için mesnetsiz iddialarla şimdi beş yıllık hapis cezası çekiyor. Mısır hükûmetinin al-Masry al Youm gazetesinin bütün matbuatını ele geçirmesi, meslektaşların öfkesini ya da tepkisini çekmedi. Bu tür eylemler artık uluslararası camianın da tepkisini çekmiyor. Aksine, kınamaya sebep olabilecek bu eylemleri sessizlik takip ediyor.

İnternete getirilen engellemeler

Böylece Arap hükûmetlerine, medyayı susturmaya gitgide artarak devam etme imkanı veriliyor. Bir zamanlar gazeteciler, internetin bilgiyi sansürden ve basılı medyaya yönelik kontrolden kurtaracağına inanırlardı. Fakat varlığı bilgi kontrolüne sıkı sıkıya dayanan bu hükûmetler interneti saldırgan bir şekilde engellediler. Ayrıca yerel muhabirleri tutukladılar ve belirli yayınların gelirlerine zarar vermek için reklamcılara baskı uyguladılar.
Arap Baharı’nın ruhunun ortaya konduğu bazı vahalar hâlâ mevcut. Katar hükûmeti, “eski Arap nizamını” destekleyerek bilgiyi kontrol altına almaya gayret eden komşularının aksine, uluslararası haberciliği desteklemeye devam ediyor. Basınının “kısmen özgür “ olarak nitelendirildiği Tunus ve Kuveyt’te bile medya iç meselelere odaklanmış durumda, büyük Arap dünyasının meselelerine eğilmiyor. Suudi Arabistan’dan, Mısır’dan ve Yemen’den gelen gazetecilere platform sağlama konusunda müteredditler. Basın özgürlüğü konusunda Arap dünyasının mücevheri Lübnan dahi İran taraftarı Hizbullah’ın etkisinin ve kutuplaşmanın kurbanı.

Arap dünyasının kendi demir perdesi

Arap dünyası, dış aktörlerin değil de içerde iktidar için rekabet hâlindeki güçlerin dayattığı kendi “demir perdesi” ile yüzleşiyor. Yıllar içinde kritik bir kuruma dönüşen Radio Free Europe, Soğuk Savaş döneminde özgürlük umudunu besleyip ayakta tutuyordu. Arapların benzer bir yapıya ihtiyacı var. 1967 senesinde The New York Times ve The Post, dünyanın her köşesindeki seslerin duyulması için bir platforma dönüşen International Herald Tribune gazetesini ortak mülkiyetine almışlardı.
The Post, pek çok yazımı çevirip Arapça yayımlama girişiminde bulundu. Bunun için minnettarım. Arapların kendi dillerinde okumaya ihtiyaçları var; böylece Birleşik Devletlerdeki ve Batı’daki demokrasinin çeşitli yönlerini ve karmaşasını anlayıp tartışabilecekler. Eğer Mısırlı bir kişi, Vaşington’daki bir inşa projesinin gerçek maliyetini ortaya koyan makaleyi okursa, kendi topluluğundaki benzer projelerin gerektirdiklerini de daha iyi anlayabilecektir.
Arap dünyası, yurttaşlarının küresel olaylardan haberdar olabilmesi için eski uluslararası medyanın çağdaş bir hâline ihtiyaç duyuyor. Daha da önemlisi şu ki, Arapların sesinin duyulabileceği bir platformun sağlanmasına ihtiyacımız var. Yoksulluktan, kötü yönetimden ve zayıf eğitimden zarar görüyoruz. Arap dünyasındaki sıradan insanlar; nefret saçan propagandasıyla milliyetçi hükûmetlerin etkisinden uzakta, bağımsız bir uluslararası forumun yaratılmasıyla birlikte toplumlarının karşılaştığı yapısal problemleri ele alabilirler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.