Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Eskişehir’e termik santral projesinde bilirkişi raporu: “Etkiler değerlendirilmemiş, flora-fauna ve hava analizleri yetersiz, entegre kuralına aykırı”

Eskişehir’e kurulması planlanan Alpu Termik Santrali projesine karşı yurttaşların ve kurumların açtığı iptal davasında bilirkişi raporu mahkemeye sunuldu. Rapor, santral projesinin çevreye yapacağı pek çok etkinin belirlenmediğini ortaya koydu. ÇED Raporundaki santralin havaya ve faunaya yapacağı etkilere ilişkin bölümlerinse, “Kabul edilebilir nitelikte olmadığı” ve “Temel bilgilerden yoksun olduğu” belirtildi.

Eskişehir’de, verimli tarım alanlarının bulunduğu Alpu Ovası’na kurulmak istenen Alpu Termik Santrali projesi hakkındaki Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu Kararının iptali için açılan davada bilirkişi raporu hazırlanıp mahkemeye sunuldu. Bilirkişi raporunda proje, çok sayıda eksik ve maddi hata yüzünden “kabul edilemez” bulundu.

Bir kamu kuruluşu olan Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) tarafından projelendirilen, gerekli izinler alındıktan sonraysa ihale yoluyla özel sektöre satılması planlanan termik santrale hem projenin planlandığı Alpu Ovası’nda tarım ve hayvancılıkla uğraşan yurttaşlar hem de Eskişehir halkı karşı çıkıyor. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri, TMMOB ve yurttaşlar tarafından ÇED Olumlu Kararının iptali için açılan dava kapsamında gerçekleştirilen bilirkişi keşfi sonrası hazırlanan rapor, davacıların proje hakkındaki endişelerinde haklı olduğunu ortaya koydu.

28 Ağustos 2018’de yapılan keşfin ardından Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’ne geçtiğimiz günlerde sunulan bilirkişi raporuna göre, termik santral projesinin ÇED Raporunda birçok eksik bulunuyor. Yüzde 82’si tarım arazisi, mera ve orman üzerine kurulması planlanan proje, bilirkişi raporuna göre, çevreye ve topluma olan pek çok etkiyi yeterince incelemedi, santralde ortaya çıkacak külün niteliği yeterince bilinmiyor, havaya etkilerin hesaplanmasında pek çok maddi hata yapıldı. Santral projesinin flora ve faunaya yönelik etkileri hesaplanırken de pek çok fahiş hata yapıldı ve temelsiz varsayımlar kullanıldı.

Eskişehir’e kurulmak istenen termik santral projesinin iptali için açılan davanın bilirkişi safhası daha önce de gündeme gelmiş, dava dosyasının tevdi edildiği bilirkişi üyesi uzun süre çalışmalara katılmayıp dava dosyasını diğer uzmanlara iletmediği için bilirkişi raporu hazırlanamamıştı. İlgili bilirkişinin geçmişte, Eskişehir’e termik santrali planlayan EÜAŞ’ın projelerinde görev aldığı ortaya çıkmış, davacılar bilirkişinin azledilmesi için Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştu.

Proje alanının yüzde 82’si tarım arazisi, mera ve orman

1.247 MW kurulu güce sahip Alpu Termik Santrali için belirlenen proje alanı, 893 hektar büyüklüğünde. Bilirkişi raporuna göre 893 hektarlık proje alanının;

·       10,6 hektarlık kısmı kuru marjinal tarım arazisi,

·       42 hektarlık kısmı kuru özel ürün arazisi,

·       214 hektarlık kısmı sulu mutlak tarım arazisi,

·       144 hektarlık kısmı kuru mutlak tarım arazisi,

·       86,8 hektarlık kısmı meralardan ve

·       235 hektarlık kısmı ise ormanlık alanlardan oluşuyor.

Bu da santral projesinin kurulmak istenen bölgenin yüzde 82’lik kısmının tarım arazisi, mera ve ormanlardan oluştuğunu gösteriyor. Öte yandan 893 hektarlık toplam proje alanının 526 hektarlık bölümü, yani yüzde 58,92’si, Büyük Ova Koruma Alanı kapsamında kalıyor. 2017’de başlayan ve Türkiye’deki yüksek verime sahip tarım topraklarını koruma altına almayı hedefleyen Büyük Ova Koruma Alanı uygulaması kapsamında, Eskişehir Alpu Ovası da 21 Ocak 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararla Büyük Ova Koruma Alanı olarak belirlenmişti.

Çevresel etkiler belirsiz

Termik santral projesinin çevresel etkileri hakkındaki eleştirilerinin başında, projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Entegre Projeler başlıklı maddesine uygunsuz biçimde hazırlanması geldi. Bilirkişi raporuna göre proje hazırlanırken, “Çevresel etkilerin değerlendirilmesinde entegre proje yaklaşımının kullanılmadığı” tespit edildi. Kömür rezerv alanı ile termik santral arasında kömürün nakline ilişkin işlemlerin ÇED Raporunda yer almadığı, santral soğutma suyunun Gökçekaya Baraj Gölü’nden santrale getirilmesine dair faaliyetlerden de ÇED Raporunda bahsedilmediği aktarıldı. Bilirkişi raporunda, ÇED Raporunda incelenmemiş veya eksik bırakılmış çevresel etkilere dair pek çok değerlendirme yer aldı:

·       Kül depolama alanı için hiçbir hidrolojik çalışma yapılmadan ve yeraltı suyu hareketi ve kalitesi belirlenmeden karar verildi. Bilirkişi raporu bu yöntemi bilimsel açıdan uygunsuz buldu.

·       Proje alanı, Alpu-B Sektörü Kömür Rezerv sahasına yakınlığı sebebiyle belirlendi. Ancak santral projesinin ÇED Raporunda, bu rezerv alanının hangi parametrelere göre seçildiği belirtilmiyor. Diğer bir deyişle, buradaki kömür rezerv miktarı ve kalitesi üzerinden somut bir değerlendirme yapılmadı. Alpu-B Sektörü Kömür Rezervi santral için yeterli gelmezse diğer rezerv alanlarından santrale nasıl kömür getirileceğinden ise ÇED Raporunda bahsedilmedi.

·       Santral projesinin inşaat dönemi için toz dağılım modellemesi yapılmadı. Yani tarım alanlarının santral projesinin inşaatından nasıl etkileneceği belirsiz.

·       Maden işletmeye geçince madenden çıkarılacak paşanın [ekonomik değeri olmayan maden hafriyatı] nerede ve nasıl depolanacağı belirsiz.

·       Proje atıklarının hesaplanmasında, inşaat dönemindeki faaliyetler dahil edilmediği için ortaya çıkacak kümülatif atık miktarı tam olarak belirlenemedi.

·       Hidrolojik çalışmalar eksik yapıldı. Yeraltı sularında kalite değişimi olduğu takdirde bu değişimin ne kadarlık bir kısmının santralden kaynaklanacağını anlamak mümkün olmayacak.

·       Termik santral bacasından çıkacak atık ısının yayılım yönü ve etki mesafesi konusunda herhangi bir çalışma yapılmadı. Oysa bilirkişi raporuna göre, baca gazının rüzgâr tünelinde modellenmesi gerekiyordu.

·       ÇED Raporunda, santralde kullanılacak içme ve kullanma suyunun Gökçekaya Baraj Gölü’nden getirileceği belirtiliyor fakat bu su isale hattının geçtiği bölgede, üzerine kurulacağı tarım arazilerine nasıl etki yapacağı ÇED Raporunda ele alınmadı.

Havaya etkiler: ‘ÇED Raporu kabul edilebilir nitelikte değil’

Bilirkişi raporunun, ÇED Raporundaki meteorolojik veriler ve hava modellerinin incelendiği bölümde proje yerden yere vuruldu. İklim değişikliği hesaba katılmaksızın uzun yıllar meteoroloji verisinin kullanmanın isabetsiz kestirimlere yol açtığı, pek çok fahiş hata yapıldığı, birim isimlerinin yanlış kullanıldığı, tabloların yanlış oluşturulduğu, metodolojik birçok yanlışlığın da yapıldığı bilirkişi raporunda belirtildi. ÇED Raporuna en ağır eleştiri ise meteorolojik bültenlerin kullanım biçimine getirildi: “ÇED Raporunda verilen meteorolojik veri tabloları bir şey ifade etmemektedir. ÇED Raporunda hava kirliliği modelleme çalışmasında ‘Eskişehir meteoroloji istasyonu uzun yıllar bülteninden (1960-2016) yararlanılarak 2016 yılının en uygun olduğunu karar verilmiş’ denilmektedir. Meteorolojik bülten, uzun yılları kapsayan bir sayfalık aylık ortalama verileri gösteren cetveldir. Bu tür bir veriden nasıl bir sonuç çıkarıldığını anlamak mümkün değildir. Bu nedenle 2016 yılının kullanılışı belirsizdir.”

Ayrıca dere yataklarının taşkınına karşı analiz yapılmadığı, nem dağılımı grafiklerinin yanlış oluşturulduğu, buharlaşma değerlerinin hatalı kullanıldığı, baca gazından çıkan kirleticilerinse hangi yöne ve ne kadar uzağa gidip hangi bölgelere etki yapabileceğinin hesaplanmadığı vurgulandı. Neredeyse tüm analizleri ve hava kalite modellemelerini hatalı bulan bilirkişi raporu ÇED Raporunda yer alan meteorolojik, iklimsel ve hava kirliliği analizlerinin tekrar yapılması gerektiğini belirterek, “Dava konusu ÇED Raporunun kabul edilebilir nitelikte olmadığı” değerlendirmesi yapıldı.

Kül analizleri yeterli değil

Maden bilirkişisi tarafından yapılan değerlendirmede, santralde yakılacak kömürden geriye kalacak küle ilişkin analizlerin yeterli olmadığı vurgulandı. Kül içeriğinin su kaynaklarına karışabilme olasılığının incelenmesi gerektiği ve karıştığı takdirde insan ve çevre sağlığına olası etkilerin belirlenmesi için teknik destek alınması gerektiği bilirkişi raporunda belirtildi. Öte yandan santralde ortaya çıkacak külün özelliklerinin tam olarak belli olmadığı, dolayısıyla santralde yakılacak kömür örneklerinin elementer analizinin yapılması gerektiği vurgulandı.

Kültür varlıklarının korunması için ‘bilimsel arkeolojik çalışma dışındaki kazılar sakıncalı

Santral proje alanıyla ilgili davacıların şikâyette bulunduğu bir başka konuysa, bölgedeki taşınmaz kültür varlıkları. Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğüne göre santral proje sahasında, Yakakayı Höyüğü (I. Derece Arkeolojik Sit Alanı), Kızılcaören Höyüğü (I. Derece Arkeolojik Sit Alanı), Danişment Antik Yerleşimi ve Nekropolü (I. Derece Arkeolojik Sit Alanı) ile Çömlekçikiri Nekropolü (I. ve III. Derece Arkeolojik Sit Alanı) bulunuyor. Bilirkişi raporunda da termik santral proje alanındaki tüm kültür varlıklarının tahrip edilmeden korunması gerektiği vurgulandı ve “Sit alanlarında bilimsel arkeolojik çalışmalar dışında herhangi bir şekilde kazı, toprak alımı veya toprak yığımı gibi yüzey toprağını etkileyecek hiçbir çalışmanın yapılmaması” uyarısında bulunuldu.

Orman incelemesi: ‘Ekosistem ekolojisi hakkındaki en temel bilgilerden yoksun!’

Santral projesinin orman arazisi bakımından değerlendirildiği bölüme maddi hatalar ve bilimsellikten uzak yaklaşımlar damga vurdu. Bilirkişi raporu, ÇED Raporunda proje alanında kalacak orman arazileri hakkında ciddi maddi hatalar bulunduğunu ortaya koydu. Termik santralin kül depolama tesisinin kurulacağı ormanlık arazilerin ÇED Raporunda, “bozuk nitelikte” ormanlık alanlar olarak değerlendirilmesi de eleştirildi: “Kül depolama tesisi sınırları içinde kalan bozuk nitelikteki ormanlık alanların üretime konu ormanlık alanlar için koruma görevi yaptıkları görülmektedir. Bölgede planlanan termik santralin yapılması durumunda başta üretime konu ormanlık alanlar olmak üzere, toprak yapısı, yaban hayatı hidrolojisinde geri getirilemeyecek bozulmaların yaşanması kaçınılmazdır.”

ÇED Raporunda ve eklerinde, flora tablosu oluşturulmasında hangi alanların örnek olarak alındığı, hangi envanter yöntemi kullanıldığına dair bilgi verilmedi. Raporda bu konuda, “Flora çalışması teknik (bilimsel) olarak kabul edilemeyecek ölçüde yetersiz bulunmaktadır” değerlendirmesi yapıldı.

Bölgedeki hayvanların termik santralin kurulumunun ardından yaşamlarını nasıl sürdüreceğine ilişkin değerlendirmelerde ise Rapor eleştiri yağmuruna tutuldu. ÇED Raporunda yer alan, “Proje sahası içerisinde hareket halinde bulunan fauna türlerinin proje çalışmaları sırasında meydana gelecek tozuma, gürültü ve ışıktan etkilenmesi kaçınılmazdır. . . Bu durumdan etkilenmemek için hareket halinde olan fauna türleri, benzer özelliklere sahip farklı habitatlara gideceklerdir. Yapılan gözlemler neticesinde tespit edilen fauna türleri bölgede ve ülkemizde geniş yayılış göstermektedir” değerlendirmesi orman mühendisliği uzman bilirkişisini oldukça kızdırdı. Bu önermelerin “bilimsel gerçeklerden tamamen uzak” olduğu, herhangi bir etki altında kalan canlıların uygun habitatlara gideceği varsayımının, göç edilen habitattaki canlı varlığını yadsıyan bir yaklaşım anlamına geldiğini belirtilirken, bilirkişi değerlendirmesinde “Böyle bir önermenin yapılabilmesi bu değerlendirmeyi yapan kişilerin koruma biyolojisi, türlerin biyo-ekolojisi ve ekosistem ekolojisi hakkında en temel bilgilere dahi sahip olmadıklarını ortaya koymaktadır ki bu son derece üzücü bir sonuçtur” sözlerine yer verdi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.