Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Yanis Varufakis: Avrupa, koronavirüs kaynaklı bir ekonomik krize hazır değil

Eski Yunanistan Maliye Bakanı ve Yunanistan Parlamentosu Üyesi Yanis Varufakis’in 18 Mart’ta Project Syndicate’te yayımlanan makalesinin çevirisini paylaşıyoruz:

Yanis Varufakis

Eğer ekonomik krizlerle başa çıkacak yetiye sahip olmadığını kanıtlayan bir Avrupa organı varsa o da Euro bölgesi finans bakanlarının oluşturduğu Euro Grubu’dur.

Euro Grubu, Kovid-19 salgınının ortaya çıkartacağı ekonomik gerilemeye karşı organize ve önemli makroekonomik maliye politikaları geliştirmekte zorlanıyor. Korkarım ki ortaya çıkacak sonuç, Kovid-19 ile mücadele sürecinde imzalanan anlaşmaların ürkekliğini ve verimsizliğini gizlemek adına kahramanca açıklamalar gerçekleştirmekten ibaret olacak. Bunun ilk belirtisi Almanya hükümetinin özel sektöre yönelik açıkladığı finansal yardım paketidir. Uluslararası basın bunu 600 milyar dolarlık bir bazuka olarak sunsa da, yakından incelediğimiz zaman aslında bir su tabancası olduğunu görürsünüz.

“Paket krizi anlamaktan uzak” 

Vergi ödemelerinin ertelenmesi ve kredi sınırlarının genişletilmesi kararlarına baktığımız zaman, açıklanan bu paketin krizin doğasını anlamaktan bir hayli uzak olduğunu söyleyebiliriz. Aynı yanlış yorumlama 10 sene önceki Euro krizinin de derinleşmesine neden olmuştu. O zamandan beri şirketler ve aileler borçlarını ödemekte zorlanıyorlar. Şu an yaşanan mali sorunları çözmek için hükümetler ellerindeki bütün imkânları kullanarak mali açıdan genişlemek zorundalar. Ancak Almanya tarafından açıklanan paket bu zorunluluğu tamamen reddediyor. Ekonomik açıdan Almanya’dan daha kötü olan Yunanistan ve İtalya gibi ülkelerin maliye bakanları daha fazla mali genişleme için imkânlarını zorlayacaklardır. Ancak bu çabaları Almanya ve onun Euro Grubu’ndaki sadık destekçileri tarafından örselenecektir.

 Angela Merkel ve Alexis Tsipras

Peki bundan nasıl bu kadar eminim? Çünkü ben de orada bulundum. 2015 yılındaki Euro Grubu görüşmelerinde Yunanistan’ı ben temsil ettim. Bu toplantıda hükümetimiz daha derin bir gerileme yaşanmaması için daha fazla kredi kullanmama kararı almak istemişti. Ancak umutsuzca sergilediğimiz çabalar sonuçsuz kalmıştı. Euro Grubu’nun bu tip görüşmelerdeki metodolojik tutumu her türlü rasyonel tartışmaya kapıları kilitlemek üzerine kuruludur. Tam da bu yüzden kriz ile mücadelede verimli kararlar alınmayacak.

Beş sene önceki görüşmelerde gözlemlediğim bir durum hâlâ geçerliliğini koruyor. Berlin’in çizgisine zıt konuşmaya cesaret eden veya finansal sektör yerine Avrupalılar’ın çoğunluğunu memnun edecek kararlar alınması gerektiğini tavsiye eden hangi ülkenin bakanı olursa olsun, oldukça zor bir görev üstlenmiş demektir. Ben de bu görevi üstlenmiştim. Şu an görüşme kayıtlarının hepsi açık ve dileyen bunlara ulaşabilir. Burada göreceksiniz ki oturum başkanı, Almanya’nın istemediği teklifleri masaya getirmem halinde görüşmenin sonlanacağını söylüyor.

Avrupa’nın acil kurtarma fonu olarak da bilinen Avrupa İstikrar Mekanizması Başkanı da beni borçlu aileleri aşırı düşünmekle ve zaten batmış olan bankaların sermayelendirme işlemlerini yeteri kadar önemsememekle suçluyor. Tabii Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schauble’yi de unutmamak gerekir. Kendisi “benim bütçem” olarak bahsettiği Avrupa Bankası’nın Yunanistan tahvilleri üzerinden gerçekleştirdiği ticaretteki kârlarının önemli olduğunu söylüyordu. Avrupa Birliği bu paranın Yunanistan’a dönmesi gerektiğine kanaat getirirken sonuç olarak Schauble bu parayı Almanya bütçesinde tutmayı başardı. Kuzey Avrupa ülkelerinin bakanları da görüşmenin başından sonuna kadar “Grexit” tehdidini kullandı ve B Planı’nı (Yunanistan için alternatif bir para birimi) devreye sokarak beni daha fazla kredi kullanmayı kabul etmeye zorladılar. Gerçekçi bir borç hafifletmesi ve yeniden yapılandırması yerine “ya kabul et ya terk et” zorlamasıyla karşılaştık. Bunun yanı sıra, daha fazla para alıp asla geri ödeyemeyeceğimiz seviyede ek ödemeleri kabul etmemiz bekleniyordu. Bunu yapmadığımız takdirde ise halkımızın başına nasıl felaketler gelebileceğini hatırlatan uzun bir liste de önümüze konmuştu.

2015 Euro Grubu görüşmeleri dinleyenlere kanlı bir müsabakayı en önden izlemeyi vaat ediyordu. Kritik kararlar bilime ve en basit matematik hesaplamalarına rağmen alınıyordu. Teslim olana kadar zayıfların üzerine gidiliyordu. Direnmeye çalışanlara karşı sahte haberler üretiliyor ve araç haline getiriliyordu. Demokrasilerde son derece önemli olan şeffaflık ve diğer kontrol ve denge mekanizmaları ayaklar altına alınıyordu.

“Bu koşullar Avrupa şüphecilerini güçlendiriyor”

Bu konuların şu an bütün Batı dünyasında bu kadar gündemde olması tesadüf değil. 2015’teki görüşmelerde Avrupa demokrasisinin mağlubiyetinin etkisini ABD dahil her yerde göstereceğini söyleme cesaretinde bulunmuştum. Bir sene içinde “Brexit” kararı ve ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesi artık hayal ürünü olmanın ötesine geçmişti. 2015 görüşmelerinde Avrupa’daki yerleşik liberal düzene ağıt yakanlar şimdi koronavirüse karşı Avrupa’nın maliye politikasının ne olacağına karar veriyorlar.

Matteo Salvini ve Marine Le Pen

Avrupa şüpheciliğinin temsilcileri Vladimir Putin, Donald Trump, Viktor Orban, Matteo Salvini ve Marine Le Pen gibi isimler şüphesiz 2015 görüşme kayıtlarından cesaret alacaklar. Ancak bu kayıtları kamuya açık hale getirmek Avrupacılığın çıkarına. AB’nin karar alma süreçlerini bütün ayrıntılarıyla yurttaşlara açık hale getirmek, kurumları yeniden kontrol altına alıp AB’yi kurtarmak isteyen demokratları güçlendirecek koşulların en başta geleni.

Avrupalılar aptal değil. Kapalı kapılar ardında yürütülen karar alma mekanizmalarına tam olarak hâkim olmasalar da ortaya çıkan sonuçların Avrupa’nın çoğunluğu için yararlı olup olmadığını görebiliyorlar. Bizim yurttaşları bilgilendirme görevimiz var. Liberal demokrasilerde bile, demokrasiyi savunacaklarını iddia etmelerine rağmen en büyük demokrasi düşmanı olan yöneticiler, yurttaşların adına ve yurttaşların bilgisi haricinde, tamamen vatandaşların çıkarına aykırı olan kararlar alıyorlar. Bunun nasıl gerçekleştiğini bütün vatandaşlar bilmeli.

Viktor Orban ve Vladimir Putin

Eğer başarısız olursak, AB’nin böylesi bir kriz anında maliye, çevre, sağlık, eğitim, göç ve yatırım gibi konularda alacakları kararlar tıpkı bundan on sene önce yaşanan krizde aldıkları gibi son derece verimsiz olacak. Bundan da sadece ortak kurumlarımızı içerinden çökertmek isteyen Putin, Trump, Orban, Salvini ve Le Pen gibi kişiler yararlanacak.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.