Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Afrika’da beklenilen koronavirüs felaketi gerçekleşmedi: “Panteri görenle, duyan aynı şekilde kaçmaz”

Fransız gazeteci Maria Malagardis, Libération için kaleme aldığı yazısındakoronavirüs salgınının beklendiğinin aksine Afrika'da bir felakete yol açmadığını yazdı. Özetini paylaşıyoruz.

Salgının sonuçları tahmin edilirken Afrika kıtasında büyük bir felaket yaşanacağı düşünülüyordu ama Afrika şimdiye kadar koronavirüs salgınından nispeten kurtulmuş gibi görünüyor. Bu durum iklim, kıtadaki yaşam tarzı veya demografik yapı gibi birçok faktöre bağlı olabilir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 11 Mart’a kadar koronavirüsü resmen bir “salgın” olarak nitelendirmek konusunda isteksizdi, 18 Mart’ta ise Afrika için gerçek bir felaket öngördü. Ancak o sırada kıtada sadece 233 vaka kaydedilmişti. Bir ay sonra, DSÖ Acil Operasyonlar Başkanı Michel Yao, “Afrika’da salgını durdurmak için hâlâ fırsatımız var” diyerek sözlerini düzeltti. Bugüne kadar yaklaşık 49 bin vaka tespit edilen Afrika’da sayı artıyor ancak salgın dünyanın geri kalanına kıyasla oldukça yavaş ilerliyor. En önemlisi ise, iyileşme sayısı da artış gösteriyor. Bugüne kadar 16 bin 170 kişi iyileşti. Bir milyardan fazla insanın yaşadığı kıtada ölüm sayısı ise 1902. Bu sayılar, herhangi bir gelişmiş ülkenin Afrika’yı kıskanması için yeterli.

Sayıların az gösterildiği varsayımına da artık itibar edilmiyor, birkaç aylık gözlemden sonra Afrika’daki hastanelerin dolup taştığına tanık olmadık. Bu nedenle gerçekler açık: gelecekteki bir felaket ihtimalini de göz ardı etmeden, dünya nüfusunun yüzde 17’sine ev sahipliği yapan Afrika kıtasında, dünyadaki hastaların yüzde 1’inden biraz fazlası ve ölümlerin yüzde 1’inden biraz azı kaydediliyor. Senegalli yazar Felwine Sarr kısa süre önce TV5 Monde’da, “Avrupalılar bizim için endişeleniyordu ama şimdi biz onlar için endişeliyiz” dedi ve Afrika’ya karşı kötümser algının devam etmesini eleştirdi.

Afrika’ya ilişkin endişeler aslında boşa değildi ve geçerli nedenler de vardı. Sahra Altı Afrika‘da 10 bin kişiye sadece 2,2 doktor düşüyor, bu sayı Avrupa Birliği‘nde (AB) 35. Kamerun veya Mozambik‘te kişi başına düşen sağlık harcaması yılda 25 doları geçmiyor, bu yüzden birçok Afrika ülkesinin büyük bir salgına yanıt verme imkanının olmadığı görülüyor.

Afrika nasıl direniyor?

En çok yaşlılara zarar veren bu virüse karşı Afrika’nın güçlü yönlerinin başında nüfusunun genç olması geliyor. Dünyanın en genç kıtasında, nüfusun üçte ikisi 35 yaşın altında. Yaş ortalaması Avrupa’da 40 iken, Afrika’da 19. Bazı gözlemcilere göre, kıtada hâlâ yılda 400 bin kişiyi öldüren HIV, tüberküloz ve sıtma gibi hastalıkların sık görülmesi, insanların bazı antikorlar geliştirmesini sağlamış olabilir. Bu durum, bir Afrika atasözünü hatırlatıyor: “Panteri görenle, duyan aynı şekilde kaçmaz.” 

2014 ve 2016 arasında ebola, Batı Afrika’da 11 binden fazla kişinin canını aldı. 2018’de Demokratik Kongo Cumhuriyeti‘nde hastalık yeniden ortaya çıktı ve 2 bin 500’den fazla ölüme sebep oldu. Bu trajediden sonra, kıtanın belirli bölgelerinde sokağa çıkma yasakları ve hasta takibi gibi uygulamalar salgınlara karşı benimsenmiş refleksler haline geldi.

Afrika’da ilk vaka 14 Şubat’ta Mısır‘da bir Çin vatandaşında tespit edildi. İlk vakanın ortaya çıkmasıyla Afrika ülkeleri, birçok Avrupa ülkesinden çok daha hızlı ve sert önlemler aldı. 13 Mart’ta Fas ülkeyi kapatmaya başladığında sadece ülkede sadece yedi vaka mevcuttu. Krallık, çok hızlı bir şekilde, tekstil endüstrisini maske üretimi için dönüştürdü ve günde 5 milyon maske üretilmeye başlandı. Aynı şekilde, Ruanda, Gana ve Güney Afrika da katı bir dışarı çıkma yasağı uyguladı. Kayıtdışı sektörlerin ve gündelik hayatın baskın olduğu ülkelerde uygulanması çok zor olan bu yasaklara, özellikle düşük gelirli mahallelerde riayet edilmesi dikkat çekti. Afrika’da halkın büyük çoğunluğu küresel ticaret hareketlerinden uzak olduğu için en çok elitler enfekte oldu.

Bugün, bazı ülkeler yasaklara son vermeye başlıyor: Bu durum Ruanda, Gana, Burkina Faso veya Güney Afrika için geçerli. Ancak tehdit hâlâ devam ettiği için bu süreçte yeni birçok zorluk da yaşanabilir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.