Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

ABD’de koronavirüs aşısı deneyine katılan gönüllü anlatıyor: “Aşıdan sonra kendimi oldukça iyi hissettim”

Washington Post’tan Ian Haydon, ABD’de koronavirüs aşı deneyine katılan gönüllülerden birinin neler yaşadığını anlatan bir yazıyı 8 Nisan 2020 günü yayımladı. Haberde ismi verilmeyen gönüllünün ağzından kaleme alınan bu yazının çevirisini sizinle paylaşıyoruz.

8 Nisan Çarşamba günü saat 10:16’da sol omzumda bir ağrı hissettim. Deneysel olarak geliştirilen 250 mikrogramlık koronavirüs aşısının verdiği sızıydı bu. İnsanlar üzerinde ilk kez denenen aşının ilk fazına katılan 45 gönüllüden biri de bendim.

Bir termometre ile eve gönderildim ve düzenli olarak ateşimi ölçmem ve herhangi bir semptom olması durumunda bilgi vermem söylendi. Bir yandan Vaşington yönetiminin “Evde kal, sağlıklı kal” çağrısına uydum, bir yandan da kan vermek ve ikinci kez aşı olmak için kliniğe gitmeye devam ettim. Araştırma ekibi benim iyi olup olmadığımı ve vücudumun antikor üretip üretmediğini kontrol ediyordu.

Aşı üretiminin birinci aşamasının yaklaşık 14 ay süreceği söylendi. Aşı denemeleri için gönüllü arandığını bir iş arkadaşımın Slack uygulamasından attığı bir mesaj ile öğrendim. Mesajda Kaiser Permanente adlı bakım konsorsiyumunun linki vardı ve “Eğer aşının bir sene içinde hazır olabileceğini okuduysanız, kastedilen şu an üzerinde çalıştığımız aşıdır” yazıyordu. Linki tıkladım ve yaş, sağlık durumu, meslek gibi kişisel bilgilerimi girdim. Geri dönüş almayı beklemiyordum.

11 gün sonra bir telefon geldi ve “İlgilendiğinizi ifade ettiğiniz aşı çalışması için arıyoruz” diyen bir sesli mesaj duydum. Sonra da tarama için gideceğim günü belirledik. Katıldığım için oldukça mutluydum. Yeterince sağlıklı olmam benim şansımdı. Kabul edilecek gönüllülerin klinik testler sonucunda sağlıklı çıkması gerekiyordu.

Çalışmaya rızamla katıldığımı belirten 20 sayfalık belgeyi bir gece önce okumuştum. Ancak bana bu belgenin tekrar üzerinden geçileceğini söylediler. Sonra da doktor sorular sormaya başladı:

  • Herhangi bir şeye alerjiniz var mı?
  • Ben: Hayır.
  • -Yüksek kan basıncı dahil kalp rahatsızlıkları ile ilgili bir geçmişiniz var mı?
  • Ben: Hayır.

20 dakika süren soru-cevap kısmının ardından doktor ağzımın içine dikkatlice baktı. Lenf düğümlerime masaj yaptı. Belime kuvvet uyguladı ve önce reflekslerimi, sonra da duyma yetimi kontrol etti. Ardından gözüme ışık tutarak aknem olup olmadığına baktı. Boyum ve kilom ölçüldükten sonra beş tüp kan alındı.

Hemşire ve doktor birbirlerine bakarken aşı çalışmalarına katılmak için emeklilikten geri döndüklerini söylediler.

Öncekilerden farklı bir aşı yöntemi uygulandı. Normalde olduğu gibi virüsten zayıf bir parça protein alıp vücuduma enjekte etmek yerine aynı genetik koda sahip başka bir protein verildi. Eğer vücudum bu kodu kabul edip doğal akışında olduğu gibi tepki gösterirse vücudumdaki bazı hücreler virüsten tek bir protein üretecekler. Bu da bağışıklık sistemimin virüs molekülüne karşı antikor üretmesini sağlayacak. Bu antikorlar da beni gerçek virüse karşı koruyacak.

Denediğim aşıyı üretmekte olan Moderna şirketi daha önce de bu teknolojiyi respiratuar sinsityal virüsü ve grip için de denemişti. Bu denemelerden lisanslı bir aşı ortaya çıkmamıştı. Bağışıklık sistemini test etmeye kalktığınızda hiçbir şeyden emin olamazsınız.

Elbette farklı riskler de mevcut. Bağışıklık sisteminin vücuda enjekte edilen proteine nasıl tepki vereceğini kimse bilemez. Enfeksiyonu daha şiddetli hale getiren bir antikor da üretilebilir. Bahsettiğim risk düşük olsa da aşı çalışmalarının uzun sürmesinin sebeplerinden biri de bu.

Aşıyı ilk kez olduktan sonra kendimi oldukça iyi hissetmeye devam ettim. Yalnızca omzumda aşıdan kaynaklanan bir sızı vardı ama hiçbir semptom yoktu. Ben yüksek doz verilen gönüllüler arasındaydım. Her test için de bize 100 dolar ödeniyor.

Elbette böyle bir ortamda bir ay sonrasını bile öngörebilmek mümkün değil. Virüsün kendini bir gecede yok etmeyeceğini de herkes biliyor. Artık salgın ile kişisel bir bağım da oluştu. Babamın büyükbabası İspanyol gribinin ikinci dalgasında hayatını kaybeden 200 bin Amerikalı’dan biriydi. Öldüğünde yalnızca 23 yaşındaydı.

Umarım bu aşı çalışmaları işe yarar ve milyonlarca insan daha az acı çekerek bu süreci atlatır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.