Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Politico’dan Beşar Esad dosyası: “Esad, kendi ulusunu ve ülke ekonomisini bilerek yok etti”

Ortadoğu Enstitüsü’nden Suriye ve Kontr Terörizm / Aşırıcılık Uzmanı Charles Lister, Politico dergisinde kaleme aldığı yazıda Suriye’nin ve Beşar Esad’ın son durumunu değerlendirdi. Çevirisini sizin için paylaşıyoruz.

“Barış için söz verdik ancak mermi istiyorsan onları alacaksın”

Üç gün süren yoğun protestolardan sonra, salı günü Suriye’nin güneyindeki Suwayda eyaletinde bulunan Dürziler tarafından Beşar Esad’a verilen mesaj şuydu:“Barış için söz verdik ancak mermi istiyorsan onları alacaksın.”

O zamandan bu yana, çarşamba günü düzenlenen ve yerel devlet çalışanlarının, gizli polis tarafından protestolara katılmamaları için tehdit edilmelerine rağmen, Dürziler’in Esad rejimine olan tepkileri daha da arttı. Çarşamba ve perşembe günleri, içlerinden bir kısmının Suriye devrim bayrakları taşıdıkları görülen protestocular, Esad’a karşı tekrar sokaklara döküldü.

Dürziler, yakın zamana kadar Suriye’nin dokuz yıllık karmaşasının dışında kalmış gibi görünüyorlardı ancak ülkede giderek büyüyen ekonomik kriz onları sokağa çıkmaya zorladı. Doğrudan Esad’ı hedef alan protestocular “Ruhunu lanetlemeye geliyoruz” diye bağırarak İdlib’deki yaklaşık 3 milyon muhalifle dayanışma içinde olduklarını gösterdi.

Hiç şüphesiz, Suwayda’daki protestolar, Esad rejiminin ve onun hayatta kalacağı yönündeki beklentilerin tam kalbinde ortaya çıkan, daha büyük bir krizin habercisi. Esad’ın Başbakan İmad Khamis’i görevden alma kararı ise ekonomik çöküşün ve muhalefette ortaya çıkan yeni seslerin rejime meydan okuyuşunun açık bir göstergesi. 

Geniş çevreler bir süredir Esad’ı – neredeyse 10 yıldır süren isyan ve iç savaşta muhalefeti acımasız bir şekilde bastıran ve Rusya, İran gibi ülkelerin desteğini sömürerek yanan bir ülkede iktidarını elinde tutmaya çalışan bir diktatörü – Suriye’deki savaşın galibi olarak görüyor.

Ancak Suriye’yi ele almak için daha farklı tablolar da var. Esad, ülkenin yüzde 60’ında, diktatörlüğüne karşı olan muhalefeti ezmiş olabilir ancak 2020 yılı itibarıyla, 2011’de yaşanan ayaklanmalara neden olan faktörlerin hepsi devam ediyor ve üstelik durum iyice kötüleşti. Rejimin refahına, güvenilirliğine ve sürdürülebilirliğine yönelik zorluklar bugün ülkenin her köşesinde görülüyor. Geçen on yıl içinde, ilk defa, görünüşte Esad’ı destekleyen ya da yönetimine sessiz bir şekilde sadık kalan milyonlarca insan rejime karşı öfkelerini kusmaya başladı. 2020 yılındaki yaşam, çoğu için ülkedeki silahlı çatışmaların zirve yılları olan 2014 ve 2015 yıllarındaki yaşama oranla çok daha kötü. İktidarı elinde bulunduran Esad, etkili bir şekilde ve isteyerek, kendi ulusuyla birlikte kendi ekonomisini yok etti.

Bu yeni ve neredeyse eşi benzeri görülmemiş durum, Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) bir fırsat sunuyor. Her ne kadar Trump yönetimi ve özellikle de Beyaz Saray ekibi, Suriye konusunda sessiz kalıyor gibi görünse de, şu an bir açılım sözkonusu. ABD, eğer kumandasındaki kolları Esad’ın yeni içine düştüğü savunmasız pozisyondan faydalanmak için kullanır ise Avrupa’daki, Ortadoğu’daki ve başka yerlerdeki müttefikleriyle uyum içerisinde ülkedeki somut ve geciken değişimleri yapma şansı var.

Mevcut tüm koşullar dikkate alındığında, ufukta üç farklı senaryo gözüküyor. İlk olarak, Esad Suriye’yi Kuzey Kore rotasına çekip ülkeyi küresel ekonomiden izole ederek küresel olarak dışlanmış bir figür niteliğine getirebilir. Böylece, kendisine sadık kesimleri mağduriyet üzerinden bir araya getirebilir. Esad, birçok yönden, kendisine sadık olan ve özellikle azınlıklardan oluşan bu kitleleri, dokuz yıllık iç savaş boyunca bu senaryo için hazırladı ancak yönetimi etrafında bu somut ve sarsılmaz kişi profilini ne ölçüde inşa edebileceği açık uçlu bir soru. 

Suriye, daha önce yaşanmamış bir şekilde, toplumun tüm katmanlarının parçalandığı bir yoksulluğa ve açlığa da gidebilir. Bu senaryoda, Esad’a sadık olan kesimler, hep birlikte parçalanacak ve insan hakları felaketleriyle birlikte bölge, son derece tehlikeli olan marjinal gruplara kalarak istikrarsızlık içine girecek. Burada bahsedilen devlet tipi Somali tipi başarısız bir devlet yapısı olarak düşünülebilir.

Ya da son olarak, bu olağandışı iç kriz devletin en üst yapısında birtakım değişiklikler yaratabilir.  Bu senaryo, bana Esad’a uzun süredir sadık olan çevreler tarafından belirtilen bir durumu işaret ediyor. Esad’a sadık bu çevrelerin gözünde, böyle bir senaryo, geçmiş yıllarda muhalefetin rejime oluşturduğu tehditten daha büyük bir tehdit teşkil ediyor. Bu senaryoya göre, toplum içerisinde istikrarsızlığın yarattığı kızgınlık ve öfke, belki Rusya’nın da baskılarıyla birlikte Esad’ı koltuğundan edebilir ve yeni bir rejimin kurulmasını beraberinde getirebilir. 

Bu senaryoların gerçekleşmesi elbette kolay değil ancak ABD’nin Avrupa ve Ortadoğu’daki birçok müttefiki ile birlikte önemli bir rol oynayabileceği başka bir senaryo olabilir.

Suriye’deki durum, İran ile birlikte Esad’ın dış desteğinin temel kaynağı olan Rusya için şimdiden büyük bir endişe oluşturuyor. Esad’ın hem kamusal hem de özel alandaki söylemlerine Moskova’dan gelen eleştiri daha önce hiç bu kadar şiddetli olmamıştı. Suriye’nin ekonomik olarak bu kadar hızlı ve muhtemelen geri döndürülemez bir biçimde düşüşü, uluslararası alanda izlediği sürekli ve agresif bir izolasyon politikası ile birleştiğinde, Rusya ve İran’da ciddi bir rahatsızlık yaratabilir. Onları savunmasız kılarak, yeniden birleşme ve yaptırımların hafifletilmesine bağlı, bir tür uluslararası çözüm ortaya koymaya itebilir. 

ABD’nin Suriye’deki manevra gücü, Trump’ın oval ofisinde aldığı mantıksız ve öngörülemez kararlardan etkilenebilir ancak ABD, hâlâ hem bölge hem de dünya için oldukça önemli ve sonucu şekillendirme şansına sahip. Esad’ın şu anki zayıflığı, bir zamanlar gördüğümüzden daha anlamlı fırsatlar sunuyor. 

Suriye’nin ekonomisi geçen aylarda çöktü ve bu da aşırı enflasyona, kitlesel işyeri kapatmalarına, gıda kıtlığına ve artan işsizliğe yol açtı. Suriye Lirası ABD Doları karşısında değer kaybederken, Suriye’de ortalama bir aylık maaş yalnızca bir karpuza ya da iki kilo limon almaya yetiyor. Suriyeliler’in en az yüzde 85’i yoksulluk sınırında yaşıyor ve rejim 2020’nin kalanı için yeterli buğday arzı elde edemedi yani ekmek kıtlığı da kapıda. Sivil toplum örgütleri, bu yılın sonunda ya da 2021’de bir kıtlık yaşanabileceği konusunda yetkilileri uyarıyor. Ve bütün bunların üzerine, ülkedeki koronavirüs vakaları yavaş yavaş yükselmeye devam ediyor.

Bu arada, Türkiye’nin Halep’in kuzeyinde kontrol ettiği bölge içerisinde Suriye Lirası yerine Türk Lirası kullanma kararı, Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu Suriye Lirası kullanımından ayırdı ve aynı planın nüfusun yüzde 18’inin bulunduğu İdlib’de de yapılması planlıyor. Suriyelilerin yaklaşık üçte birinin ulusal para birimlerinden ayrılması, Suriye ekonomisinin tabutuna çakılan bir çivi olabilir. Esad’ın iki ana müttefiki olan Rusya ve İran’ın Suriye’yi bu krizden kurtarmak için ekonomik olarak yapabilecekleri veya yapmaya çalışacakları neredeyse hiçbir şey yok.

Esad, çok ihtiyaç duyduğu sermayeyi bulabilmek için kendi iç politikasında yeni ve kaotik cepheler açtı. Bunlardan en önemlisi, uzun zamandır dostu ve aynı zamanda kuzeni olan Suriyeli zengin iş insanı Rami Makhlouf’a yönelik yapılan girişimlerdi. Makhlouf’un parası, dokuz yıldır süren savaşta, rejimi su üstünde tutmak açısından herhangi bir Suriyeli aktörden daha işlevseldi ancak Suriye istihbarat servislerinin uyguladığı koordineli çabayla, Makhlouf’un en değerli varlığı olan ve aynı zamanda Suriye ordusuna teknik destek sağladığı iddia edilen SyriaTel şirketi ele geçirildi ve Makhlouf ev hapsine alındı. Ancak Makhlouf’un gidişi sessiz olmadı, rejimi ihanet ve suçluluk üzerinden kötüleyen bazı videoları Facebook üzerinden yayınladı. Bu videolar, Suriye iş dünyasında büyük bir rahatsızlığa sebep oldu. Makhlouf, Esad’ın iktidar açlığının son hedefi olmayacak gibi görünüyor.

Bu noktada, Suriye’deki ekonomik krizin sebebinin ABD ve Avrupa tarafından uygulanan ambargolar olmadığını söylemek gerekiyor. Ancak elbette, savaş suçu işlediği söylenen bazı kişilere ve ticari kuruluşlara uygulanan yaptırımlar ekonomideki düşüş üzerinde negatif etki yaptı. Bununla birlikte Suriye, esas olarak komşu ülke Lübnan’daki mali krizden ve hem rejim hem de hükümet içerisindeki geniş yolsuzluk zincirlerinden dolayı sıkıntı yaşıyor. 2018’de askeri avantajı geri kazanmasına rağmen, Esad, 2019’un sonlarında bir milyon insanın yerinden edildiği İdlib’de, kendi vatandaşlarına karşı son derece maliyetli ve acımasız olan askeri girişimler uygulamak konusunda ısrar etti.

Ekonomik alanın ötesinde, Esad rejiminin eskiden muhalefetin elinde olan bölgeleri, istikrarlı bir konuma getirmekte başarısız olması ve hâlâ devam eden vahşi ve çıkarcı uygulamaları, ülkedeki istikrarsızlığın artmasına neden oluyor. Suwayda’daki ayaklanmaya ek olarak, devrimin beşiği olan Deraa’da geçen yıl büyüyen silahlı ayaklanma, yüzlerce saldırı ve yüzlerce ölüme sebep oldu. IŞİD, şu an rejimin kontrolündeki orta çöle yeniden giriyor ve Türkiye, mart ayında Suriye ordusuna karşı benzeri görülmemiş bir hava saldırısı düzenleyerek kuzeybatıdaki savunmada etkili oldu. Aynı esnada, İsrail, İran hedeflerine saldırmaya devam ederek Suriye’nin egemenliğiyle alay ediyor ve Türkiye, Halep’in kuzeyindeki varlığını neredeyse kalıcı hale getirmiş durumda.

Suriye’nin birçok sorununa karşı sihirli bir çözüm yok ve eğer olsaydı bile bunu ABD sağlayamazdı. Ancak yine de, Suriye, ABD’nin Ortadoğu ve ötesindeki ulusal güvenliği ve çıkarları açısından önemli. Suriye krizinden kaynaklanan ve son 10 yılda dünya üzerinde dönüştürücü etkilere sahip olan istikrarsızlık, Suriye’nin ne kadar önemli olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Suriye’den Avrupa’ya doğru yaşanan kitlesel göç, Brexit ve Avrupa Birliği’nin zayıflamasıyla birlikte dünya çapında popülizme ve aşırı sağ politikalarda artışa neden oldu. IŞİD’in aşırı hızlı yükselişi ve ona karşı ortaya çıkan büyük askeri tepkiler, Suriye’deki iç savaşın bir sonucuydu. Trump’ın 2016’daki dramatik seçim zaferininde bile Suriye’deki kaosun bir payı olduğu söylenebilir. 

350’den fazla kimyasal silah saldırısıyla birlikte, Esad’ın bütün savaş suçları, tarihte başka hiçbir aktörün yapmadığı bir biçimde uluslararası normları bozdu. Rusya, Suriye karşısında Ortadoğu’ya döndü ve NATO’nun ikinci en büyük ordusu olan Türkiye’yi ittifaktan çekti, ABD’nin bölgedeki nüfuzunu ve güvenilirliğini baltaladı. İran, yıllardır düşlediği şekilde Tahran’dan Beyrut’a ve Filistin’e uzanan bir etki alanı oluşturarak bölgesel güç dinamiklerini sıfırlamak için Suriye’nin sorunlarından faydalandı. Ve son olarak, dünyanın Esad’ın savaş suçlarıyla birlikte 700 bin ölüm ve yaklaşık 12 milyon yerinden edilmiş insan karşısında verdiği üstü örtülü tepki, gelişmesi muhtemel bir uluslararası izolasyona ilham vermiş gibi görünüyor.

Şimdiye kadar Suriye’ye uygulanmış olan en büyük yaptırım düzenlemesi olan ve Esad rejiminin uluslararası anlamdaki ekonomik katılımını sıfırlayacak olan Sezar Yasası, yakında yürürlüğe girecek. Bu önemli ve uygun bir zaman diliminde atılan bir adım ancak gizemli bir şekilde, bu konuda eksik olan şey ABD’nin Esad’ın son dokuz yıldaki en zayıf anında uygulamaya koyamadığı diplomatik eylemler.

Rusya, Suriye’de muhalefeti ucuz ve acımasız bir şekilde bastırıp uluslararası alanda poker oynayarak ülkede çok şey yapmasına rağmen, Kremlin bugünkü kartlarla Suriye’de oyunda kalmayı göze alamaz. Vaşington’dan gelen ültimatom basit olmalı: Esad rejiminin ekonomik izolasyonunun sürdürülmesi kolaydır ve bu izolasyon onlar için oldukça maliyetli ve tehlikeli olacaktır. Ancak Şam’dan gelen önemli siyasi tavizlerle bu izolasyon kolaylaştırılabilir. Bunlardan birkaçı eşit güç paylaşımı, bütün ülkeyi kapsayan ateşkes, siyasi mahkûmların serbest bırakılması, anayasada reform, ademimerkeziyetçi yapının kabul edilmesi ve yaşadıkları yerlerden uzaklaştırılan Suriyeliler’in evlerine geri dönebilmeleri bunlardan birkaçı olabilir.

Moskova ile iletişim kanalları ve Avrupa ile diyaloglar iyi olsa da, bunlar yeterli değil. Vaşington şu an diplomatik kozlarını kullanmaya hazırlanıyor.  Eğer bu fırsat anı içerisinde müttefiklerimizle uyumlu şekilde hareket edemezsek, bundan pişman olmak için yaşayacağız.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.