Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Romanya’daki doktorların koronaskeptikler (koronaşüphecileri) ile başı dertte – Gazeteci Ionut Iordachescu ile söyleşi

Özge Somlyai-Çakır: Herkese merhaba! Doğu Avrupa ülkesi Romanya, olağanüstü hal ilan edilen iki aylık sürede, sıkı karantina uygulamaları sayesinde koronavirüs salgınını kontrol altına almayı başardı. Ancak karantina önlemlerinin kaldırıldığı mayıs ayının ortasından beri ülkedeki hasta sayısı ciddi oranda arttı.

Fransız Basın Ajansı (Agence-France Presse) için çalışan gazeteci Ionut Iordachescu, Romanya’da ve sürecin en başından beri, salgını çeşitli açılardan ele alıyor. Kısa bir süre önce Romanya’daki “koronaskeptikler” hakkında yazdı. Özetle, bu insanlar koronavirüse karşı tedaviyi reddediyorlar ve “koronavirüse değil, Tanrı’ya inandıklarını” iddia ediyorlar. Ayrıntıları konuğumdan dinleyeceğiz. Hoş geldin Ionut! 

Ionut Iordachescu: Davetin için ve bu fırsatı bana tanıdığın için teşekkürler. 

Ö: Zaman ayırdığın için ben teşekkür ederim. Özellikle son günlerde Romanya’daki hasta sayısının artmasıyla birlikte programının ne kadar yoğun olabileceğini tahmin edebiliyorum. Koronaskeptiklere geleceğiz, ancak bundan önce sana Romanya’nın koronavirüsle mücadelesi hakkında daha genel bir soru sormama izin ver. Başlangıçta hükümetin tutumu nasıldı, tepkisi neydi? Hükümet tarafından hangi adımlar atıldı? Genel olarak halkın tepkisi nasıldı? 

I: Senin de belirttiğin gibi, salgın başladığında, Romanya da neredeyse her ülkenin yaptığını yaptı. Hükümet katı karantina önlemleri aldı, geceleri sokağa çıkma yasağı uygulandı ve günlük ortalama 200-300 vaka görülüyordu. Bu süreçte hükümetin salgını kontrol altında tutma konusunda kendinden emin olduğunu düşünüyorum. Yani başlangıçta, karantina sürecinde, işler oldukça iyi gitti. Sanırım insanların çoğu krizin ciddi olduğunu, fiziksel mesafeyi korumamız gerektiğini anladı. Ama senin de bildiğin gibi, başlangıçta salgına dair her şey oldukça kafa karıştırıcıydı. Koronavirüs hakkında çok az şey biliyorduk, virüse karşı neyin işe yaradığını, neyin işe yaramadığını bilmiyorduk. Maske kullanımı hakkında herkesin kafası karışıktı. Diğer ülkelere benzer şekilde Romanya’da da ne yapılması gerektiğinden emin değildik. 

Ö: Maalesef, Romanya’nın mükemmel bir sağlık sistemine sahip olduğunu söylemek mümkün değil. Ülkenin bu konuda açıkça bazı sorunları var, sen de bu konu hakkında yazılar kaleme alıyorsun. Romanya’da vakaların sayısı artıyor ve hatta tırmanıyor. İşinin bir parçası olarak, sadece sokaktaki insanlara değil, Romanya’daki koronavirüs hastalarıyla ilgilenen doktorlara sağlık çalışanlarına da mikrofon uzattın. Onlar ne düşünüyor? Yani sağlık çalışanları Romanya’nın gelebilecek ikinci bir dalgaya hazır olduğunu düşünüyorlar mı? Yoksa sağlık sisteminin bununla başa çıkmakta zorlanacağından mı endişe ediyorlar? 

I: Aslında, Romanya’nın salgının ilk dalgasını atlatıp atlatmadığından bile emin değiliz. Gerçekten de AFP için yaptığım işin bir parçası olarak doktorlarla, hemşirelerle konuştum. Romanya’nın sağlık sistemindeki yolsuzluk konusunda haklısın, bu herkesin bildiği bir gerçek. Romanya’nın sağlık sistemi, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında yolsuzluğun en yaygın olduğu sistemlerden biri olarak görülüyor. Bu en başından beri bir sorundu. Koronavirüs vakalarının nasıl ele alınacağıyla ilgili tartışmalar başladığından beri yolsuzluk önemli sorunlardan biriydi. Yoğun bakım ünitelerinde çok fazla hastaya bakılması gerekirse salgınla nasıl başa çıkacağız? Bilemiyoruz. Örneğin, bugün yoğun bakımda 277 hasta var ve bu doktorlar için endişe kaynağı. Çünkü sağlık sisteminin yakında çökmesinden korkuyorlar. Kağıt üzerinde Romanya’da 5 bin yoğun bakım yatağı var. Ama gerçekte, yaklaşık bin yatak var ve bunların ancak yarısı tam donanımlı. Yani, yoğun bakım ünitelerinin yetersizliği, Romanya’daki sorunun temel kaynağı. 

Romanya ayrıca doktorların açık açık konuşmadığı bir ülke. Ancak son birkaç hafta içinde doktorlar konuşmaya başladılar. Televizyon kanallarına hastaneye girme ve çekim yapma izni vermeye başladılar. Daha fazla röportaj vermeye başladılar. Koronavirüs hastalarının bu günlerde olduğu gibi hastanelere taşınmaya devam etmeleri halinde, yakında vakalarla başa çıkamayacak olmaktan korkuyorlar. Çünkü Romanya’da her gün yüzlerce vaka görülüyor. Doktorlar nihayet medyaya ve medya aracılığıyla bu sorunlar hakkında kamuoyuna daha açık konuşmaya başladılar. 

Ö: Belki de bu yüzden yakın zamanda Romanya’da koronavirüsün yayılmasıyla artan endişeyi daha çok duyar olduk ve özellikle de salgının ciddiyetini kavrayamamış koronaskeptikler hakkında daha fazla şey duymaya başladık. Biraz onlardan bahsedelim. Sen oradaydın, düzenledikleri eylemleri, protesto gösterilerini haberleştirdin. Sokaklara çıkmış, hastaneye yatırılıp yatırılmayacaklarını seçme hakkına sahip olduklarını iddia ederek “sıhhi diktatörlük” diye adlandırdıkları “şeye”  karşı eylem yapıyorlardı. Acaba bu insanlar böyle bir hak talep ettiklerinde ne düşünüyor? Yani ana argümanları ne mesela? Oraya gidip onlara “Bunu neden yapıyorsun?” ya da “Neden tedavi olmak istemiyorsun?” diye sorduğunda sana ne söylüyorlardı? 

I: Her şeyden önce Romanya bir demokrasi, yani herkesin görüşünü belirtmeye hakkı var ve isteyen protesto etme hakkına sahiptir. Koronaskeptiklerden tonlarca falan olduğunu söyleyemeyiz. Birkaç yüz koronaskeptik, “sıhhi diktatörlük” dedikleri şeyi protesto etmek için hükümet binasının önünde düzenli olarak toplanıyor. Çoğu, virüsün gerçek olduğuna inanmıyor. Bazıları hükümetin maske kullanımını, tedaviyi ya da hastanede yatmayı zorunlu kılmasına tepkili.

Romanya’da Anayasa Mahkemesi, yanılmıyorsam haziran ayı sonunda, insanların istemedikleri takdirde hastanede tutulamayacaklarına karar verdiğinde sorun daha da kötüleşti. Mahkeme, hastanede zorunlu tedavinin insan haklarını ihlal ettiği kararını verdi. Bu mahkeme kararından sonra binlerce kişi taburcu olmayı talep etti. Bunlar arasında koronavirüs test sonucu pozitif olan binlerce insan vardı ve hastanelerden ellerini kollarını sallaya sallaya çıkıp istedikleri yere gittiler. Bu olay, Romanya’da vakaların artmaya başladığı dönemle aynı zamana denk geldi ve bazı uzmanlara göre bu, vaka sayılarındaki sıçramayla yakından ilişkili. Ancak hükümet yetkililerine göre, insanların maske takmaması, kamuya açık alanlarda fiziksel mesafeye dikkat etmemesi de virüsün yayılmasının önemli nedenleri arasında. Örneğin, geçen hafta sonu resmi rakamlara göre deniz kenarında 100 bin kişi vardı. Gayri resmi rakamlar bunların 200 bin civarında olduğunu söylüyor. Bu demek oluyor ki, çok sayıda insan fiziksel mesafe kurallarına dikkat etmenin zor olduğu deniz kıyısında vakit geçiriyor.

Bu arada parlamento, mahkemenin kararı hakkında bir şeyler yapmayı başardı. Muhalefet ve hükümet arasında bir anlaşmaya varıldıktan sonra, koronavirüs test sonucu pozitif çıkan bireylerin en az 48 saat hastaneye yatırılması gerektiğini söyleyen bir yasa çıkardılar. Bölgesel sağlık yetkilileri bu kişilerin 48 saat dolduktan sonra hastanede kalıp kalmayacaklarına karar verecek.

Bana koronaskeptikleri sordun. Onlar kim? Ne iddia ediyorlar? Çoğu, virüsün gerçek olduğuna inanmıyor. Hükümetin koyduğu kurallara saygı göstermek istemiyorlar. İnternette görebileceğin, koronavirüse dair birçok komplo teorisi var. Bazıları bunlara inanıyor ve hükümet binalarının önünde bir araya gelerek “sıhhi diktatörlük” istemediklerini söylüyorlar. Kimisi milliyetçi, kimisi aşırı dindar. 

Ö: Yani, siyasi görüşleri bakımından oldukça karışık bir grup insandan bahsediyoruz. Hükümet yanlısı ya da hükümet karşıtı olmalarından ziyade, koronavirüs karşısındaki farklı duruşları onları bir araya getiriyor. 

I: Evet, bu doğru. 

Ö: Bu konuda hazırladığın haberleri okuduğum için biliyorum, bu koronaskeptiklerin bazıları fikir değiştirmiş gibi görünüyor. Bir kısmı, virüsün tehlikeli olduğuna ikna olmuş gibi görünüyor. “Bu virüs kötü bir şey, insanları öldürüyor” demeye başlıyorlar. Özellikle de sevdiklerini, aile bireylerini kaybedenler durumun farkına varıyor sanki. Onlarla konuşma şansı buldun mu? Ne düşündüklerini öğrenebildin mi? 

I: Bence komplo teorileri adım adım etkisini kaybediyor. Romanya’da vaka sayısı arttıkça, neredeyse herkes virüs bulaşmış birini tanıyor, aile bireylerinden biri ya da bir arkadaşı hasta. Virüsün gerçek olduğunu inkar etmek gittikçe zorlaşıyor. Tabii hiçbir kanıtım yok, ama muhtemelen komplo teorilerinin bazıları yalanlandıkça etkisini kaybedecek. Örneğin protesto gösterilerine katılanların bazıları virüsün gerçek olduğuna inanıyor ancak hükümetin salgını ele alış biçiminden memnun değil, bazıları maske takmak istemiyor. Tabii, bütün bu salgının Bill Gates, George Soros gibi isimlerin ortaya attığı bir şey olduğuna inanan, hemen her gün internette görebileceğimiz komplo teorilerine inanan insanlar da var.

Ama dediğim gibi, sayıları o kadar da fazla değil. Yüzlerce insandan söz ediyoruz, binlerce değil. Ancak Romanya’daki doktorların bu koronaskeptiklerle başı dertte. Endişeli ve sinirliler, çünkü bu bireylerin kurallara saygı duyan diğer insanların sağlığı için bir tehdit oluşturduğunu belirtiyorlar. Bazı hükümet yetkilileri konuya daha alaycı bir şekilde yaklaşıyor ve “Bugün protesto gösterilerine katılanlar yarın hastaneye yatmak zorunda kalabilir” diyorlar ki bu oldukça muhtemel. 

Ö: Burada olduğun ve bu söyleşiye zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim.

I: Ben çok teşekkür ederim.

Ö: Bizi izlediğiniz için hepinize teşekkürler! Daha fazla kaliteli içerik için Medyascope’u izlemeye devam edin. 

Özel yayının orijinalini izlemek için:

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.