Lübnan, başkent Beyrut’ta meydana gelen patlamanın ardından, tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Resmi açıklamalara göre 6 binden fazla kişi yaralandı, en az 177 kişi hayatını kaybetti. Meclis, Başbakan Hasan Diyab’ın ve tüm bakanların 10 Ağustos’ta istifa etmesinden üç gün sonra, olağanüstü hal (OHAL) ilan edildiğini açıkladı.
Ülkede OHAL ilan edilmesi, mecliste ilk kez patlamanın hemen ardından gündeme gelmişti. Patlamadan sonra düzenlenen hükümet karşıtı protestoların şiddetlenmesi üzerine, Başbakan Hasan Diyab ve bütün bakanlar istifa etti. Önceki gün ise (13 Ağustos), OHAL kararı mecliste kabul edildi. Meclis sözcüsü Nebih Berri, ülkede yeni bir hükümet kurulması için çağrıda bulundu.
Lübnan’da OHAL kararının alınması, ülkedeki insan hakları savunucularını endişelendiriyor. OHAL kararıyla birlikte, ordunun da yetkileri genişletildi. Silahlı kuvvetler, milli güvenliğe tehdit oluştuğunu düşündüğü takdirde sokağa çıkma yasağı, medyaya sansür ve sivil vatandaşların askeri mahkemelerde yargılanması gibi kararlar alabilecek. 21 Ağustos’a kadar sürecek olan OHAL’in uzatılma ihtimali de var.
Beyrut merkezli The Legal Agenda isimli sivil toplum kuruluşundan Avukat Karim Nammour, OHAL ilanını şöyle değerlendirdi: “Kanun ‘milli güvenliğe tehdit oluşturabilecek davranışları’ tanımlamıyor. Bu sebeple güvenliğe tehdit oluşturmayan ancak muhalif olan hareketleri de bu kapsamda yorumlayabilirler.”
2014 yılından beri Beyrut Limanı’nda tutulan 2 bin 750 ton amonyum nitrat sebebiyle yaşanan patlamanın ardından yapılan protestolarda hükümetin istifası isteniyordu. Lübnan vatandaşlarının büyük bir kısmı, yetkililerin, depodaki patlayıcı maddelerden haberdar olmalarına rağmen ihmalkâr davrandıkları konusunda hemfikir.
Lübnan’da ekim ayından beri, ekonomik kriz ve yolsuzluk skandalları sebebiyle başlayan hükümet karşıtı protestolar, aralıklarla devam ediyor.
