Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

10 Ekim Ankara katliamının firari sanıklarının yargılandığı davanın onuncu duruşması bugün yapıldı – Müdahil avukatlar: “100’den fazla insan ölmüş, devlet kurumları vurdumduymazlık içinde”

10 Ekim Ankara Garı katliamının firari sanıklar yönünden yürütülen davasının onuncu duruşması bugün (19 Mart) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu’nda yapıldı. Tutuklu tek sanık bulunan davada sanık avukatının savunma yaparken kullandığı “Eğer Türkiye’de hukuktan faydalanmak istiyorsanız solcu olmanız ve Müslüman olmamanız lazım” ifadeleri hem müdahil avukatlar hem de salondaki izleyiciler tarafından büyük tepki alırken müdahil avukatlar ise devlet kurumlarının gerekli istihbari bilgileri paylaşmadığını ve vurdumduymazlık içinde olduklarını belirttiler.

Duruşmaya, 10 Ekim 2015’teki mitingin düzenleyicilerinden Türk Tabipleri Birliği, (TTB) Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, (KESK) ve Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) yanı sıra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Levent Gök, İbrahim Kaboğlu, Kani Beko ve Ali Haydar Hakverdi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu ve Erol Katırcıoğlu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Erkan Baş ve bağımsız İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da katıldı.

Müdahil avukatların taleplerinin bir kısmı kabul edilirken bir sonraki duruşma tarihi 9 Haziran 2021 olarak belirlendi. Davanın bugünkü duruşmasından öne çıkanlar şöyleydi:

Duruşma tanık Büşra Şahin’in dinlenmesiyle başladı, davanın firari sanıklarından Muhammed Zana Alkan’ın dinî nikahlı eşi olan Büşra Şahin’e diğer sanıklarla ilgili müdahil avukatlar tarafından bazı fotoğraflar gösterilirken Şahin bu kişilerin hiçbirini tanımadığını söyledi. Büşra Şahin, mahkeme heyetinin ve müdahil avukatların sorduğu sorulara şu yanıtları verdi: 

“Dokuz ay boyunca PKK’nın hapishanesinde kaldım”

“Kocam Araplar’ın içinde çalışıyordu. Ben o birimin içinde sadece Zana Alkan’ın savaşmayı kendisi istediğini biliyordum, başka bir şey bilmiyorum. Eniştem, eşim ve ablam ile birlikte Tabka’da birlikte yaşıyorduk. Suriye’deki Roj kampından soy ismini bilmediklerim var. Birbirlerini gerçek isimleriyle çağırmıyorlardı. Ben yanımdaki dört çocuğuma ve bir yaşına yeni girmiş çocuğuma odaklandım. Dokuz ay boyunca PKK hapishanesinde kaldım, Türkiye’den ya da Adıyaman’dan gelen kişiler hakkında bir bilgim yok. Kaldığım yerde kadın ve erkekler ayrı oturduğu için aralarında ne konuştuklarına dair bir bilgim yok.”

Müdahil Avukat İlke Işık: “Bu dosyanın tüm sorumlularıyla aydınlatılmasını istiyoruz. İki IŞİD’li Antep’ten elini kolunu sallayarak nasıl Ankara’ya geldi?”

Davanın müdahil avukatlarından İlke Işık, iddianamenin hazırlanma şeklini çok yanlış bulduklarını ve sanıklar arasındaki bağlantıların yeteri kadar irdelenmediğini belirterek, “Bu katliamın sorumlularından hesap sormaya geldik. O zaman iletmek istediğimiz talepleri şimdi söylüyoruz.  Bu dosyanın tüm sorumlularıyla aydınlatılmasını istiyoruz. İki IŞİD’li Antep’ten elini kolunu sallayarak nasıl Ankara’ya geldi? Bunun soruşturulması için yeterli adımlar atıldı mı? Kapalı kapılar arkasında bir soruşturma yapıldı ama delillerin ve tanıkların bağlantısının incelenmediği iddianame hazırlandı” diye konuştu.

“100’den fazla insan ölmüş devlet kurumları vurdumduymazlık içinde”

İlke Işık sözlerine şöyle devam etti: “Birinci canlı bomba Yunus Emre Alagöz hemen bulundu. Emniyetin elinde buna dair bir liste vardı ve kimlerin canlı bomba olabileceğini çok iyi biliyorlardı. İkinci canlı bombanın kimliği hâlâ tespit edilemedi. Bu katliam IŞİD’in Gaziantep yapılanmasında planlandı. Bu yapılanma aynı zamanda Suruç, Gaziantep ve Diyarbakır mitinginde de saldırılar düzenlendi. Antep’teki örgüt ağı tıpkı Adıyaman’daki örgüt ağı gibi detaylı incelenmemiş. Sınırlar serbest olmasaydı, Emniyet, istihbarat saklamasaydı, Antep ve Adıyaman valilikleri görevini yapsaydı, 14 Eylül 2015 tarihli ‘kalabalık bir mitinge yönelik eylem’ yapılacağına dair ve diğer 65 istihbarata uygun olarak Ankara Emniyeti önlem alsaydı 103 insan ölmeyecekti. 100’den fazla insan ölmüş, devlet kurumları vurdumduymazlık içinde“.

“Aileler Emniyet’e yalvardı”

“Aileler, ‘Yunus Emre Alagöz ve arkadaşları çocuklarımızı canlı bomba yapıyorlar’ diye feryat ediyor fakat savcılar bunu bile incelememiş. IŞİD’in Gaziantep hücresi çok rahat örgütlenmiş. Örgütün depoları ve hücre evleri açık. Sonradan ortaya çıkan kayıp klasörleri, katliam emrini veren kişinin dosyada sanık dahi yapılmayan Ebu Zeynep olduğunu gösteriyor. Firari sanık İlhami Balı ise IŞİD’in Türkiye emiri olarak niteleniyor oysa bu belgelerden sadece sınır emiri olduğu anlaşılıyor. Sınır geçişlerini organize eden İlhami Balı ile telefon görüşmeleri olan kişilerin kimlik tespitini talep ediyoruz”. 

“10 Ekim katliamını yapanlar hiçbir aramaya takılmadan Ankara’ya geldiler”

“Saldırıyı yapanlar 9 Ekim gecesi büyük bir rahatlıkla Ankara’ya geliyorlar. Hiçbir aramaya takılmadan Ankara’nın göbeğine geliyorlar. Bu üç-dört IŞİD’linin yapabileceği bir şey mi? Kimse bunlara ‘Durun’ dememiş. Tutuklanıp tahliye edilen firari sanık var. ‘Yunus Durmaz kendini öldürdü’ diyorlar o da şaibeli ama onun hakkında bile tutuklama kararı vardı. Adıyaman canlı bombaların örgütlendiği yer. İslam Çay Ocağı adlı yeri yıllarca bu katliamın canlı bombacısı işletti. Yunus Emre Alagöz’ü Emniyet’e çağırıp geri gönderdiler. Bu yerin faaliyetlerine engel olunmadığı için buraya gelen bazı kişiler canlı bombacı oldu. Yine bizim dosyada adı iki satır geçen ve kendisi hakkında hiç bilgi olmayan Mustafa Delibaşlar’ın Antep yapılanmasının başı olduğunu görüyoruz.”

“İnfaz görüntüsü olan kişi tahliye edildi” 

Müdahil avukatlar davanın firari sanıklarının infaz görüntülerinin olduğunu ve buna rağmen tahliye edildiklerini belirttiler: “Kamplarda silahlı eğitim alan ve infaz görüntüsü olan Cebrail Kaya ve Ahmet Güneş yargılanırken 30 Ekim 2014 tarihinde tahliye edildi. Diğer sanıklardan Mustafa Delibaşlar ise beraat etti. Daha sonra da kafasına göre Suriye’ye savaşmaya gidip dönüyor. Cebrail Kaya da diğer sanıklar gibi derneklerde örgütlenme yapıyor. Kaya, örgütsel çalışmalarda yer alıyor. Firari sanık Ahmet Güneş ile görüşmelerinde başka illerden de sorumlu olduğunu görüyoruz.”

“Yakalanmayan tüm sanıkların insanlığa karşı suçtan yakalanmalarını talep ediyoruz”

Davanın özelliklerinden birisi, Türkiye tarihinin ilk “insanlığa karşı suç” özelliğini taşıyan dosya olması. Müdahil avukatlar buna vurgu yaparken taleplerini sıraladılar ve yalnızca tutuklu bulunan Erman Ekici’nin değil, diğer firari sanıkların da “insanlığa karşı suç”tan dolayı yargılanmasını ve haklarındaki arama kararlarının da buna göre düzenlenmesini talep ettiler: 

“Yalnızca tutuklu sanık Erman Ekici’nin değil tüm sanıkların ‘insanlığa karşı suç’tan yargılanması lazım. Henüz yakalanmayan sanıkların yakalanma kararlarının buna göre düzenlenmesini ve insanlığa karşı suçtan yakalanmalarını talep ediyoruz.. Mahkeme 16 firari sanığın sadece beşinin telefon hatları, iletişimleri ve HTS kayıtlarını dosyaya ekledi. Davanın tutuklu sanığı Erman Ekici’nin hep yönelttiği ‘Neden sadece ben?’ sorusuna biz de katılıyor ve firari sanıklar bakımından tüm bu bilgi ve belgelerin İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan istenmesini talep ediyoruz. Yine İlhami Balı’nın  iddianamede ‘X’ olarak kodlanan kaldığı kampın yerinin öğrenilmesini talep ediyoruz.”

“Feminist Gece Yürüşü’ne katılan maskeli kadınlar bile hemen tespit edildi neden IŞİD’liler tespit edilmiyor?”

Müdahil avukatlardan Murat Kemal Gündüz ise hâlâ kimliği tespit edilemeyen kişiler olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: “Kimliği halen tespit edilemeyen şüpheliler bakımından soruyoruz: Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan koronavirüs maskeli kadınları yüz tanıma sistemiyle teşhis edip gözaltına alan Emniyet, yüzleri açık, boy fotoğrafları olan IŞİD’lilerin kimliğini beş buçuk yıldır nasıl teşhis edemiyor? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sözleriyle ‘100 bin kişi içinden 10 kişiyi çekip alabilecek nitelikteki mükemmel teknoloji’, katliamın firari sanıklarının tespiti ve yakalanmasını sağlamak için neden kullanılmıyor?

Sanık Erman Ekici: “Bu davanın sanığı değil kurbanıyım”

Davanın tek tutuklu sanığı Erman Ekici duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken iddianamede yazılanlarla hiçbir ilgisi olmadığını savundu:

“Benim hakkımda iki sayfadan oluşan bir iddianame var. Müşteki avukatlar istiyor diye tutukluyum. Yunus Durmaz’ı tanıdığımı ben 2016’da kendim anlattım. Durmaz’ı, 2012 ve 2013’ten beri tanıdığımı ve 13 Nisan’dan beri onu görmediğini anlattım ama avukatlar sanki onlar çıkartıp bunları bulmuş gibi anlatıyorlar. 2013’ten beri ben Yunus Durmaz ile görüşmedim. Ben bu dosyasının sanığı değil kurbanıyım”.

“Abdullah Öcalan, Fethullah Gülen ve insanları sokağa çağıran Selahattin Demirtaş’ı insanlığa karşı suçtan yargılayamıyorlar ama benim gibi garibanları yargılıyorlar”

“Sizden önceki heyet döneminde bana saldırıldı, hakaret edildi. Yunus Durmaz’ın işyerlerinde ve hücrelerinde benim hiçbir parmak izim, görüntüm yok ama müşteki avukatlar istediği için yargılanıyorum. Yakub Şahin olayın nasıl gerçekleştiğini anlatıyor, ifadelerinde ben yokum. Abdullah Öcalan, Fethullah Gülen ve insanları sokağa çağıran Selahattin Demirtaş’ı insanlığa karşı suçtan yargılayamıyorlar ama benim gibi garibanları yargılıyorlar. Olayda ölenlerin yakınlarının yüreğine su serpmek için birilerinin canını yakmak gerekiyordu. Bu ben oldum. Tahliyemi talep ediyorum.”

Erman Ekici’nin ifadelerinin ardından son olarak sanık avukatı Heyam Fidan söz aldı. Konuşması sırasında pek çok kez mahkeme başkanı tarafından konu dışına çıktığı için uyarılan Fidan’a kullandığı bazı cümleler yüzünden müdahil avukatlar ve duruşma salonundaki izleyiciler de tepki gösterdi.

“Eğer Türkiye’de hukuktan faydalanmak istiyorsanız solcu olmanız ve Müslüman olmamanız lazım”

Sözlerine, “Türkiye’de sol görüşlü kişiler hukuktan şikâyet ediyor ama bu ülkede hukuktan faydalanmak istiyorsanız solcu olmanız ve Müslüman olmamanız lazım” diyerek başlayan Fidan şöyle devam etti:

“Deniz Gezmiş’ kahraman, ona karşı mücadele edenlere terörist diyorlar”

“Deniz Gezmiş’i devlet terörist ilan etmişken ona karşı milliyetçiler ve Müslümanlar mücadele etti. Bugün Deniz Gezmiş’in tişörtlerini insanlar giyiyor, onu kahraman kabul ediyorlar. Ona karşı mücadele edenlere terörist diyorlar. Che Guevara denen kişi dış ülkelere terör ihraç ederken kahraman ilan ediliyor ama dini mücadeleye katılan mücahitlere terörist deniyor.

“Erman Ekici’nin ‘insanlığa karşı suç’tan yargılanmaması lazım”

“İnsanlığa karşı suçtan yargılanmak için toplumun belli kesimleri hedef alınmalıdır. Örneğin PKK ülkenin batısında bombalı eylemler yaparak Türkler’i hedef almıştır. ‘İnsanlığa karşı suç’tan bombalı eylemler yapan PKK yargılanmadır. Abdullah Öcalan bu suçtan yargılanmadı, ‘6-8 Ekim Kobani’ olaylarında HDP’den atılan mesajlar var. Bunlarla ilgili bu suçtan yargılanan yoksa Erman Ekici’nin hiç yargılanmaması lazım.”

“Bu insan sadece İslami kimliği olduğu için yargılanıyor, eğer eşcinsel bayrağı taşısaydı yargılanmazdı

Avukat Heyam Fidan, duruşma salonundan tepki çeken ifadelerini şu sözlerle sonlandırdı: “Hayatını kaybeden insanların yakınları IŞİD’den nefret etmekte haklıdır ama bu duygu onları intikam duygusuna sürüklemesin. Bir insanın IŞİD’den yargılanması onun IŞİD’li olduğunu göstermez. Bu insan sadece İslami kimliği olduğu için yargılanıyor, eğer eşcinsel bayrağı taşısaydı yargılanmazdı.”

Bir sonraki duruşma 9 Haziran 2021 tarihinde olacak

Savcının, müdahil avukatların taleplerinin kabulü, sanık müdafiinin taleplerinin reddi ve sanık Erman Ekici’nin tutukluluğunun devamı yönündeki mütaalasının ardından duruşmaya ara verildi. Yaklaşık bir saatin ardından duruşma salonuna dönen mahkeme heyeti müdahil avukatların taleplerinin bir kısmının kabulüne, bir kısmının reddine bir kısmının ise ertelenmesine karar verdi. Erman Ekici’nin tutukluluğunun devamına karar verilirken bir sonraki duruşma tarihi 9 Haziran 2021 olarak belirlendi.

Ne olmuştu?

10 Ekim 2015 günü Ankara’nın Ulus semtindeki Ankara Garı önünde Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından organize edilen ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Emek Partisi (EMEP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ve Emekçi Hareket Partisi (EHP) gibi pek çok siyasî partinin katıldığı “Emek, Barış ve Demokrasi” Mitingi’ne düzenlenen canlı bomba saldırısı sonucunda 103 insan yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişi ise yaralanmıştı. İki canlı bomba tarafından yapılan bu katliamı IŞİD üstlenirken saldırı kayıtlara, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı saldırısı olarak geçti. 

Olaya ilişkin tutuklu sanıkların yargılandığı davada 3 Ağustos 2018 tarihinde 19 sanık için farklı mahkûmiyet kararları verilirken firari sanıklar yönünden açılan dava devam ediyor. Yaklaşık iki ay önce yeni bir mahkeme heyeti davayla ilgilenmeye başlarken bir önceki duruşmada, katliamda oğlunu kaybeden Kemal Kılıç’ın “Adalet istiyoruz” demesi üzerine mahkeme heyeti, Kılıç’ın duruşma salonundan çıkarılmasını istemiş ve davayı bugüne ertelemişti. Davanın on birinci duruşması ise 9 Haziran 2021 günü saat 09.30’da, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu’nda yapılacak.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.