Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Spektrum (7): Son İsrail-Hamas çatışmasında hayatını kaybeden çocukların hikayeleri

Medyascope’un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programı Spektrum’un yedinci bölümünde bu hafta, İsrail ve Filistin arasında yaşanan çatışmaların yükünü taşıyan çocukların hayat hikayelerini ele aldık. İsrail’in Gazze’ye yönelik hava saldırılarında ölen çocuklar kimler? Çocuklar hava saldırılarından ve ablukalardan nasıl etkileniyor? Koronavirüs salgınına bir de bu saldırıların eklenmesi çocukların psikolojilerini nasıl etkiledi ? Bu nesil, kendilerine bunları yaşatanlara karşı kin duymadan hayatına devam edebilecek mi? Bu bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık. 

Medyascope’tan herkese merhaba. Dünya yaklaşık iki haftadır İsrail ile Filistin arasında yaşanan çatışmalara odaklanmış durumda. Dün, gece saatlerinde İsrail ile Hamas arasında ateşkesin sağlandığını öğrendik. Bu savaş ve bölgedeki diplomasi trafiği bir yana dursun; bölgedeki insanlar, kadınlar, erkekler ve en çok da çocuklar bu çatışmanın mağduru. Son iki haftada 60’tan fazla çocuk öldü. İsrail’in Gazze’ye yönelik hava saldırılarında ölen çocuklar kimler? Çocuklar hava saldırılarından ve ablukalardan nasıl etkileniyor? Koronavirüs salgınına bir de bu saldırılar eklenince psikolojileri ne oldu? Travma geçirmeye devam eden bu nesil, kendilerine bunları yaşatanlara karşı kin duymadan hayatına devam edebilecek mi? 

Bugünkü bölümümüzde Gazze Şeridi’nde yaşanan çatışmalarda depresyon, güvensizlik, travma ve korku içinde hayatlarını idame ettirmeye çalışan çocukların hikayesini anlatacağım. Ben Senem Görür, Spektrum’a hoşgeldiniz.

İsrail ile Hamas arasında son yılların en şiddetli çatışmalarından biri yaşanıyor. Öncelikle yaşanan olayları kısaca hatırlatmak ve asıl anlatmak istediğim konuya yönelmek isterim. Aslında çatışmaların asıl sebebi, İsrail’in Filistin’deki yarım asırlık işgali ve Filistinliler üzerinde derinleşen hakimiyeti. Fakat son günlerde tanık olduğumuz olayların ateşlenmesinin altında yatan neden, İsrail’in işgali altında bulunan Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yaşayan Filistinli ailelerin evlerinin boşaltılarak, Yahudi yerleşimcilerin bu evlere yerleştirilmesine yönelik girişimleri. Sonrasında da Kudüs Günü’nde yaşanan tartışmalar ile birlikte gerilimin Mescid-i Aksa’ya taşınması ve en son da Hamas ile İsrail arasında karşılıklı roket ve hava saldırılarına dönüşmesi. 7 Mayıs’ta başlayan gerilim, 10 Mayıs’ta roket saldırıları eşliğinde Gazze Şeridi’ne taşındı. 7 Mayıs’tan itibaren yaşanan olayları daha iyi anlamak ve bu olayların bundan sonraki süreçte neye/ne şekilde etki edeceğine yönelik bütün yorumları Medyascope ekranlarından dinleyebilirsiniz. 

Başlarken de bahsettiğim gibi işin diplomasi kısmı bir yana dursun, ben bugün sizlere Gazze Şeridi’nde yaşanan çatışmalarda çocuklar nasıl etkilendi ve hayatlarını kaybeden çocukların hikayeleri neler, bunları anlatacağım. 

Bugün 21 Mayıs Cuma yani İsrail ile Filistin arasında yaşanan çatışmaların 11’inci günü. Bu çatışmalarda şu ana dek 65’i çocuk, 39’u kadın olmak üzere 232 Filistinli hayatını kaybetti, bin 900’den fazla kişi de yaralandı. Yaralananların da büyük bir çoğunluğunu çocuklar oluşturuyor. Bu sayılar, Filistin cephesinden gelen sayılar. İsrail cephesinde de Hamas’ın saldırıları sonucunda ikisi çocuk 12 İsrailli hayatını kaybetti. 

Bu gece (21 Mayıs) itibarıyla Mısır’ın önerisine dayanarak karşılıklı ve koşulsuz olarak İsrail ile Hamas arasında ateşkes gerçekleşmiş olsa da onlarca çocuk hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı ve birçoğu bundan sonraki hayatlarında bunun ağırlığını yaşayacak. 11 gündür yaşanan bu çatışmanın yükünü çocuklar omuzlarında hissedecek, hem de en ağır şekilde. 

Çatışmaların başından beri birçok lider, iki ülke arasındaki şiddete ve çatışmaya “ivedilikle son verme” ve sivilleri koruma çağrısı yaptı. Buna birçok ülke ve lideri örnek olarak göstermek mümkün. Ülke ve liderden bağımsız Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu, BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve diğer birçok sivil toplum kuruluşu da “çocuklara yönelik şiddetin durdurulması” yönünde çağrılarda bulundu. Fakat iki tarafın yetkilileri de tüm eleştirileri reddetti ve düzenledikleri saldırılarda “sivilleri ve çocukları hedef almadıklarını” söyledi. 

Fakat gelin önce rakamlara, sonrasında çatışma esnasında çocukların yaşadıklarına bakalım.

UNICEF’in verilerine göre, Filistin’de Filistinli çocuk nüfusu sayısı 2,1 milyon. Bu çocukların yaklaşık 1 milyonu çatışmanın göbeğinde bulunan Gazze’de, geri kalanıysa Batı Şeria’da yaşıyor. 

Filistin Merkezi İstatistik Kurumu’nun 2021 yılı verilerine göre de Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinli nüfusun yüzde 38’i 0 ile 14 yaş arası çocuklardan, yüzde 29’u 15-29 yaş arası gençlerden oluşuyor. 15 yaş altı çocukların yüzde 35’i Batı Şeria’da, yüzde 41’i de Gazze’de yaşıyor. 

Şu anda yaşanan çatışmalardan ötürü Gazze Şeridi’ne ve orada yaşayan insanların/çocukların hikayelerine odaklanıyoruz fakat 2007 yılından bu yana İsrail’in işgali altındaki mahallelerde Filistinli çocuklar kronikleşmiş birkaç sorun ile karşı karşıya.

Örneğin 2007 yılından bu yana, yani 14 yıldır Gazze Şeridi’ne giriş ve çıkışların kapalı olması hem Filistinliler’in hareketliliğini kısıtlıyor hem de çocukların sağlık ve eğitim hizmetleri başta olmak üzere temel gereksinimlere erişimini engelliyor. 

Evet, yaşanan bu çatışmalar ile birlikte zaten halihazırda var olan sorunların üzerinde onlarca tuğla daha konuldu. Örneğin, İsrail’in düzenlediği hava saldırılarında sadece evler değil, okullar da hasar gördü. Çatışmalardan önce çocuk hakları kuruluşu Save the Children, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te geçen sene 500’den fazla çocuğun yerinden edildiğini ve 53 okulda eğitimini sürdüren 5 binden fazla çocuğun İsrailli güçlerin yıkımları sonrası okulsuz kaldığını açıklamıştı. Şimdi, durum daha da ciddi. BM yetkilileri en az 40 okulun kısmen ya da tamamen hasar gördüğünü açıkladı. 

Saldırılar sonucu yüzlerce çocuk evlerini tamamen kaybetti. Bir zamanlar odalarında oyun oynadıkları, yemek yedikleri, ödevlerini yaptıkları ve uyudukları yer olan evler bir moloz yığını haline dönüştü.  

İşin bir de sağlık kısmı var. Bölgede zaten sağlık hizmetleri, 14 yıldır uygulanan abluka sonucu zar zor hizmet verir durumdaydı. Bölgede BM desteğiyle faaliyet göstermeye çalışan 22 farklı hastane var fakat İsrail ile bundan önce yaşanan dört çatışma (2008-2009, 2012 ve 2014) sonucunda altyapılar onarılması güç bir hasar almış durumda. Uygulanan ambargo nedeniyle hastaların tedavisinde kullanılması gereken bazı tıbbi teçhizatlın da bölgeye girişine izin verilmiyor.  

Zaten Filistinli çocuklar bu şartlar altında yaşarken, önce onları koronavirüs salgını sonrasında yeni bir çatışma vurdu. Bölgede çok sayıda çocuk salgından etkilendi. Rakamlara göre, Filistin’de geçen yıl koronavirüs vakalarının yüzde 14’ü 18 yaş altı çocuklarda görülmüş durumda. 

Bölgede koronavirüs salgınından bağımsız olarak 5 yaş altındaki çocuklar arasında ölümler de çok yaygın. UNICEF her yıl doğan her bin bebekten yaklaşık yüzde 22’sinin yaşamını yitirdiğini söylüyor.

Sağlık hizmetlerine ve eğitime erişime yaşanan zorlukların yanında çocuklar, yoksulluk, yetersiz beslenme ve şiddete maruz kalma gibi olaylar ile de karşı karşıya kalıyor. 

Şimdi de zaten halihazırda var olan bu sorunların üzerine eklemlenen çatışmalara dönelim. Size 11 gündür yaşanan bu çatışmalarda beni çok etkileyen birkaç çocuğun hikayesini anlatmak istiyorum. 

Dünya, İsrail ve Filistin’e odaklanmış fakat söylemden öteye gidememişken 13 yaşındaki Abdurrahman eş-Şanti ise söylediği şarkıyla Filistinlilerin sesi olmaya çalıştı. Hepimiz Abdurrahman’ı, bölgede yaşanan acıları anlattığı rap şarkısı ile tanıdık. Abdurrahman söylediği şu dizelerle dünyaya derdini anlatmaya çalışıyordu: 

“Küçük kız kardeşime bakıyorum. O bunu hak ediyor mu? Eşit şekilde muamele görmediği, doğduğu yeryüzünden özgürce yaşamasını reddeden bir dünyada büyümeyi. Bu toprakları işgal etmek istiyorlar. Ama hayır aklımı işgal etmelerine izin vermeyeceğim. Hayatıma dair yazarken burayla dolu olacağım.” 

5 yaşındaki Suzy Eshkuntana. Suzy, İsrail’in hava saldırıları sonucunda apartmanı yıkılan ve enkazın altında kalan onlarca çocuktan biri. Şükürler olsun ki, kurtarma ekipleri Suzy’yi evlerinin isabet alınmasından yedi saat sonra göçüğün altından kurtardı. Kendisi hayata tutundu fakat kardeşi ve annesi saldırı sonucu hayatını ne yazık ki kaybetti. Suzy şimdi Gazze Şeridi’ndeki bir hastanede tedavi görüyor fakat ağır travma ve şok içinde. Hastaneye yatırıldığı ilk günden itibaren yemek yemeği reddediyor ve olayın şoku ile kimse ile göz teması kuramıyor. 

Suzy ve Abdurrahman gibiler hayatta kalmayı başardı ama ne yazık ki, saldırılar sonucu hayatını kaybeden onlarca masum var. Ido Avigal, Omar al Hadidi, Nadine Awad, İbrahim al Masri, Hamza Nassar, Tala Ebu al Ouf ve birçokları. 

Nadine Awad 16 yaşındaydı. Çarşamba günü erken saatlerde babası ile birlikte arabaya binmişlerdi. İsrail’in attığı bir roket arabalarına isabet etti ve Nadine babası ile birlikte hayatını kaybetti. Nadine’yi anlatan tanıdıkları, arkadaşları, öğretmenleri onun çok özel bir öğrenci olduğundan, yeteneklerinden ve dünyayı değiştirmek için kurduğu hayallerden bahsetti. 

İbrahim al Masri 14 yaşındaydı. İsrail’den atılan bomba kendi bölgelerine isabet etmeden önce sokakta kardeşleri ile oyun oynuyordu. Fakat o bomba İbrahim’in, erkek kardeşi Marwan’ın ve bazı akrabalarının o anda hayatlarını kaybetmesine neden oldu. 

Hayatını kaybedenlerden bir diğeri de Hamza. Hamza Nassar 12 yaşındaydı ve markete gitmek üzere evinden ayrılmıştı. Annesi iftar için sebze almasını istemişti çünkü iftarda Hamza’nın aldığı o sebzeleri pişirecekti. Fakat Gazze’ye atılan bir diğer bomba Hamza’nın yakınlarına isabet etti. Hamza eve dönemedi. 

Hayatını kaybeden siviller ve çocuklar sadece Gazze’de değil, İsrail’de de hayatını kaybeden en genç kişi 5 yaşındaki Ido Avigal. Ido, Hamas tarafından atılan ve şehir merkezini hedef alan bir roket saldırısında, sığınakta hayatını kaybetti. Aslında Ido’nun annesi sirenler çaldığında önlem almak için kendilerini daha güvenilir olan odaya götürmüştü ama bir roket şarapneli odanın pencerelerini kaplayan metali aştı ve Ido’ya isabet etti. 

Evet, anlatmaya çalıştığım şeylerden de anlaşılacağı üzere 11 gündür Gazze’de ve İsrail’de patlamaların korkunç sesinden kaçabilmek mümkün değil. Çocuklar bu korkunç sesin yanında bir de yaşadıkları her dakikanın son dakikaları olabileceği korkusu ile de yaşıyor. Çünkü bir gün yanlarında var olan ebeveynleri, sokakta oynadıkları arkadaşları, öğretmenleri vesaire ne yazık ki diğer gün yanlarında olamayabiliyor. 

Peki, çatışma bitince her şey bitiyor mu? Ya da “Yeryüzünde bir cehennem varsa o da Gazze’deki çocukların hayatlarıdır”, “Halbuki çocuklar öldürülürken değil, uyutulurken sessiz kalınmalıdır” dediğimiz zaman çocuklarda şiddetin yarattığı ya da yaratacağı etkileri önleyebiliyor muyuz?

Takdir edersiniz ki sorunun cevabı hayır. Özellikle 20’li yaşlarında olan çocuklar için bu çatışma, yaşadıkları dördüncü çatışma. 13 yaşının altındaki bütün çocuklar, tüm hayatlarını İsrail ablukası altında, denizlerde devriye gezen savaş gemileri, havadaki askeri uçaklar ve insansız hava araçları ile geçirdi. Birçok çocuk yaşadıkları bu çatışmada, ilk savaş deneyimlerini yaşıyor olsa da bölgenin tarihi bize gösteriyor ki bu yaşayacakları son deneyim olmayacak. Bu savaşın da birçok hasarı olacak.

UNICEF hafta sonu yaptığı açıklamada, bölgede yaşanan şiddetin boyutlarının çok büyük olduğunu ve “şiddetin yükünü çocukların taşıdığını” söyledi ve bu saldırıların çocuklar üzerinde uzun süreli ve derin etkileri olduğuna dikkat çekti.

Rakamlardan da örnek verecek olursak, UNICEF 2012 yılında yaptığı bir araştırma sonucunda çocukların yüzde 91’inin çatışmalardan etkilendiği belirtti. Çocukların yüzde 94’ü ebeveynleri ile yatıyor, yüzde 85’i iştahlarını kaybediyor, yüzde 82’si kızgın ve öfkeli, yüzde 97’si güvensiz, yüzde 38’i suçluluk duygusu hissediyor, yüzde 47’si tırnaklarını ısırıyor ve yüzde 76’sı kendisini sürekli hasta hissediyor. En önemlisi, yüzde 82’si sürekli ölüm korkusu hissediyor. Yani yıkım sadece enkaz ile olmuyor, çocuklar psikolojik olarak da bu savaşta mağlup oluyor. 

Gazze Toplum Ruh Sağlığı Programı’nda psikolog olan Hasan Zeyada da çok önemli bir noktaya değindi: 

“Travma geçirmiş bir nesilden bahsediyoruz. Dünyayı koca bir tehlike olarak algılayacaklar ve çok fazla hayal kırıklığı yaşayacaklar. İntikam arzusu da peşlerini bırakmayacak. İsrail her zaman yeni bir düşman nesil yaratma sürecinde.”

Yıllardır çok fazla acı çeken, şok ve travmalar eşliğinde bir ömür geçirmeye çalışacak olan çocuklara daha iyi bir hayat sunacağımız; savaş değil, barış; çatışma değil, diyalog; çifte standart değil, adalet; üstünlük değil, eşitlik; baskı ve tahakküm değil, insan hakları konuşacağımız nice güzel günlere. 

Dünyanın dört bir yanında yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeye, hem Spektrum’da hem de Medyascope ekranlarında sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Böylece, Özgün Özgül ile birlikte hazırladığımız yedinci Spektrum’un da sonuna geldik. 

Haftaya yeni bir bölümde yeniden görüşmek dileğiyle,

Hoşça kalın. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.