Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Barmenlikten UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna: Alman teknik direktör Thomas Tuchel’in hikâyesi

Sakatlıklar yüzünden henüz 25 yaşında futbolculuk kariyerini noktalamak zorunda kalan ve bir dönem geçimini sağlayabilmek için barmenlik yapan Thomas Tuchel, 49 yaşında Avrupa futbolunun zirvesine çıkmayı başardı. Sezon ortasında İngiltere Premier Lig takımlarından Chelsea’nin başına geçen ‘’Profesör’’ lakaplı Alman teknik direktör, takımını UEFA Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluğa taşıdı. Yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen asla vazgeçmeyerek kendini ispat eden Tuchel’in hikâyesini, Medyascope’tan Kubilayhan Kavrazlı derledi.

Thomas Tuchel, babasının izinden gitmeye hazırdı

Thomas Tuchel, tarihler 29 Ağustos 1973’ü gösterdiğinde Almanya’nın Bavyera eyaletine bağlı Krumbach kasabasında dünyaya gözlerini açtı. Otellerde temizlik elemanı olarak çalışan annesi Gabriele ve eski bir futbol antrenörü olan babası Rudolf ile 13 bin kişilik bu kasabada çocukluk dönemini geçiren Thomas, ailesine oldukça düşkündü. Thomas’ın özellikle babasına olan ilgisi, gelecek yıllarda futbolda yaşayacağı başarıların da tohumlarının atılmasına neden oldu. Teknik direktörlük geçmişine sahip baba Rudolf Tuchel, çocuğunun futbol topuna âşık olmasının neredeyse tek sebebiydi ve aynı zamanda kasabalarında bulunan TSV Krumbach takımının da genç yeteneklerine eğitim veriyordu. Rudolf’un bu yaşantısı, Thomas’ın henüz altı yaşındayken TSV Krumbach’ın kadrosuna dahil olmasını sağladı. Thomas, eğitim hayatının yanı sıra artık TSV Krumbach’ın antrenmanlarında da ter dökecekti.

Futbol tutkusu, her şeyin önüne geçti

Babasının takımında futbolculuk kariyerine adım atan Thomas Tuchel, aynı zamanda eğitimini de aksatmıyordu. Ancak 1 metre 40 santim boyunda ve yalnızca 28 kilogram ağırlığında olan dokuz yaşındaki bu çocuğun gelecek hayallerini farklı bir meslek süslüyordu. Thomas’ın hayali, doğal afetlerde insanların yardımına koşan kurtarma helikopterinde pilot olarak görev almaktı. Krumbach’taki ilkokul arkadaşı Martin Bosch’a sıklıkla kurtarma helikopterinde pilot olma arzusundan bahseden Thomas, sonraki yıllarda arkadaşının şiir albümünde de bu hayalinden bahsetmeyi ihmal etmedi. İlkokul hayatının sonuna gelen Tuchel, liseyi de Krumbach’ta okumayı tercih etti. Ancak Thomas’ın babası tarafından ilmek ilmek örülen futbol tutkusu, hem eğitiminin hem de diğer mesleki hayallerinin önüne geçecekti. Çünkü Thomas’ın orta saha pozisyonundaki yetenekleri, babasının dikkatinden kaçmamıştı. Rudolf, bu yüzden çocuğunun başarılı bir futbolcu olacağına gönülden inanıyordu. Thomas da okul takımına seçilmeyi başararak kariyerindeki ilk basamağı çıktı. 1987 yılı Thomas’ın hayatında önemli bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti. Okulu Simpert-Kraemer ile liselerarası futbol turnuvasına katılan Thomas Tuchel, Berlin Olimpiyat Stadyumu’nda oynanan final mücadelesinde takımı ile altın madalyaya uzandı ve böylelikle gelecek yıllarda yaşayacağı başarıların işaret fişeğini yaktı.

Thomas Tuchel, lisesi ile şampiyon oldu

Okuduğu lise ile şampiyonluk yaşayan Thomas Tuchel, burada gösterdiği performans sayesinde Bavyera eyaletinin bir takımı olan Augsburg’un dikkatini çekti. Genç yeteneği bir müddet denemelere alan Augsburg, 1989 yılında ise Tuchel’i kadrosuna kattı. Orta saha mevkiinde adından söz ettirmeyi başaran Thomas Tuchel, gelecek yıllar için kulübünün umutlanmasını sağladı. Kısa süre içerisinde 19 yaş altı takımına yükselen Tuchel, 1990 ile 1992 yılları arasında bu yaş kategorisinde forma giydi. Ancak Thomas, 1992 yılından itibaren futbolculuk kariyerinde sert bir düşüşe geçecekti. Bu performans düşüklüğünün herhangi bir sebebi yoktu. 1990-1991 ve 1991-1992 sezonlarında üst üste Almanya Gençler şampiyonu olan Augsburg’ta rekabet içine girdiği isimlerin gerisinde kalmaya başlayan Thomas Tuchel, profesyonel olamadan 1992 yılında Augsburg’a veda etti. Genç oyuncu, aynı yıl içinde de lisesinden mezun oldu fakat eğitim hayatını çok önceden arka plana atmıştı. Ebeveynleri Gabriele ve Rudolf ile birlikte hem eğitim hem de futbol konularında büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Thomas’ın imdadına Bundesliga 2. Lig takımlarından Stuttgarter Kickers yetişecekti.

Thomas Tuchel’in hayatına Ralf Rangnick girdi

1992 yılında Stuttgarter Kickers forması giymeye başlayan 19 yaşındaki Thomas Tuchel, profesyonel bir futbolcu olmanın sevincini yaşadı fakat ilk sezonunda takımında yalnızca sekiz maçta süre alabildi. Kariyerinde adeta yokuş aşağı gitmeye başlayan Tuchel, 1993-1994 sezonunu ise boş geçti. Stuttgarter Kickers formasını bu sezonda bir kez bile terletmeyi başaramayan genç isim, takımının kendisini serbest bırakması ile bir hayal kırıklığı daha yaşadı. Ancak Tuchel, futbol kariyerine devam etmeye kararlıydı. Babasının kendisi hakkında kurduğu hayalleri boşa çıkartmak istemeyen Thomas, kariyerindeki düşüşün farkında olarak Bundesliga 3. Lig takımlarından SSV Ulm takımına transfer oldu. Genç orta saha, ULM forması altında kendisini bulmayı başarmıştı. Yeni takımı ile ilk sezonunda kariyerinin en iyi performansını sergileyen Thomas, 21 maça çıkarak gelecek yıllar için umut vaat etmişti. Sonraki yıl da bölgesinin vazgeçilmezi olan isim, 1995-1996 takımı ile şampiyonluğa ulaşırken 1996-1997 sezonunda ise hayatının baştan aşağı değişmesine neden olacak isim Ralf Rangnick ile tanıştı.

Ancak Thomas Tuchel-Ralf Rangnick birlikteliği yalnızca iki sene sürdü. Thomas Tuchel, Ulm’un Bundesliga’ya yükseldiği ve kariyerinin yükselişe geçtiği bu dönemde bir kıkırdak sakatlığı geçirerek futbola veda etti. Profesyonel olarak sadece beş yıl forma giyebilen Thomas, böylelikle 25 yaşında futbolu bırakmak zorunda kaldı.

Ralf Rangnick, Thomas Tuchel’in kariyerini şekillendirdi

Thomas Tuchel, futbolculuk dönemlerinde teknik direktörlük kurslarına katıldı ve Stuttgart Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde eğitim aldı. Thomas’ın bir müddet tek istikrar yakaladığı konu ise 1996 yılı ile 1999 yılları arasında yaptığı barmenlik mesleği olacaktı. Stuttgart’ta bulunan Radio-Barth-Haus isimli bir barda barmenlik yaparak geçimini sağlayan genç futbolcu, Ulm’un Bundesliga’ya yükseldiği 1998-1999 sezonunda barmenliği bırakarak yalnızca futbola yoğunlaşmak istedi fakat yaşadığı sakatlık her şeyin altüst olmasına neden oldu. Ancak Thomas Tuchel, yaşadığı bütün olumsuzlulara rağmen futboldan kopamadı. Stuttgart Üniversitesi’nde bu sefer ekonomi eğitimi almaya başlayan ve eski teknik direktörü Ralf Rangnick’in kapısını çalan Thomas, Stuttgart”ı çalıştıran tecrübeli isimden bir şans daha istedi. Sakatlığını atlattıktan dokuz ay sonra futbolculuğa geri dönmek isteyen Thomas’ı geri çevirmeyen Rangnick, oyuncusunu yedek kadro ile denemeye başladı. Ancak genç ismin sakatlığı, futbol oynamasına yine izin vermedi. Tam bu sırada Rangnick, artık futboldan elini eteğini çekmeye hazırlanan Thomas Tuchel’e reddedemeyeceği bir fırsat sundu. Başarılı teknik direktör, Thomas’a alt yaş gruplarında antrenörlük yapmasını teklif etmişti. Futbolculuk zamanlarında teknik direktörlük kursunu başarı ile tamamlayan Tuchel, Rangnick’in teklifini kabul etti ve böylelikle tıpkı babası Rudolf gibi geleceğin yıldızlarını yetiştirme görevine soyundu.

Sami Khedira (ayakta soldan ikinci) ve Thomas Tuchel (ayakta sağdan ikinci)

Mario Gomez ve Sami Khedira’ya eğitmenlik yaptı

Ralf Rangnick sayesinde Stuttgart’ın çocuk yıldızlarını yönetmeye başlayan Thomas Tuchel, 2000 yılından itibaren teknik direktörlük kariyerine adım attı. Yaklaşık dört yıl kariyerine burada devam eden Tuchel, Mario Gomez ve Sami Khedira gibi gelecekte dünyaca ünlü iki yıldıza dönüşecek isimlerin de eğitmenliğini yaptı. İşine tutku ile bağlanması ve çocuklar ile kurduğu güçlü iletişim sayesinde kısa süre içerisinde öne çıkan genç eğitmen, 2004 yılında 19 yaş altı takımının yardımcı antrenörlüğüne terfi etti. Stuttgart’ın 19 yaş altı takımını o dönem Hans-Martin Kleitsch çalıştırıyordu. Bu ikili, Danny Galm’ın 21 gol atarak yıldızlaştığı sezonu takımlarına lider tamamlatmayı başardı. Yarı final ayağında ise Greuther Fürth ile eşleşen Stuttgart, rakibini penaltı vuruşları sonucu mağlup ederek finalde Bochum’un rakibi oldu. Denis Baum, Serdar Taşçı ve Andreas Beck gibi gelecek yıllarda önemli işlere imza atacak isimlere sahip kırmızı-beyazlı ekip, finalde de Bochum’u Adam Szalai’nin 60. dakikada attığı gol ile 1-0 mağlup etti ve tarihinin 10. şampiyonluğunu kazandı. Stuttgart’ın 19 yaş altı takımı, bu şampiyonluktan günümüze kadar olan süreçte şampiyonluk yaşayamadı.

Stuttgart’ın başarısında önemli pay sahibi olan ve Alman kulüplerinin gözdesi haline gelen Thomas Tuchel, futbol hayatına adım attığı Augsburg’tan teklif aldı. Augsburg, altyapı koordinatörlüğünün başına Tuchel’i getirmek istiyordu. Futbolculuk kariyerinin en büyük hayal kırıklığını Augsburg’ta yaşayan Thomas Tuchel ise bu teklifi zaman kaybetmeden kabul ederek kariyerinin ilk önemli eşiğini atladı.

Thomas Tuchel, Julian Nagelsmann’ın elinden tuttu

Augsburg Sportif Direktörü Andreas Rettig, Thomas Tuchel’in geleceğinden çok umutluydu ve bu yüzden henüz UEFA Pro Lisansı olmayan Tuchel’i işe alma riskine girdi. 2005 yılından itibaren altyapı koordinatörlüğüne soyunan genç isim, aynı zamanda Alman Futbol Federasyonu’na ait Hannes Weisweiler Akademisi’nde antrenörlük eğitimi almaya başladı. Tuchel, dünyanın en saygın akademilerinden biri olan Hannes Weisweiler Akademisi’ni yaklaşık altı ay içinde mükemmele yakın olan 1,4’lük not ortalaması ile tamamlayarak diplomasını aldı. Ausburg’ta hem altyapı sorumluluğunu üstlenen hem de 19 yaş altı takımında teknik direktörlük görevinde bulunan Tuchel, 2007-2008 sezonunun başlaması ile Augsburg II’nin teknik direktörlük koltuğuna getirildi. Burada bir süre teknik direktörlük yapan Tuchel, bir nevi kader ortağı olan Julian Nagelsmann’ın da hayatını değiştirecekti. Tıpkı Thomas Tuchel gibi futbolculuk kariyerini sakatlıklar yüzünden henüz 20 yaşında sonlandırmak zorunda kalan Nagelsmann, Tuchel’in özel isteği ile Almanya’nın farklı bölgelerine hem oyuncu izlemek hem de takım analizleri yapmak için görevlendirilmeye başlandı. Ancak gelecekte futbol dünyasının en önemli isimlerinden olacak bu iki ismin birlikteliği oldukça kısa sürdü. 

Mainz’ın 19 yaş altı takımını şampiyon yaptı

Thomas Tuchel, Augsburg’ta yakaladığı istikrar sonucu Mainz’ın dikkatini çekti. Almanya’nın önde gelen kulüplerinden Mainz, 2008-2009 sezonun başında Tuchel’i 19 yaş altı takımının başına getirdi. Genç teknik direktör, yeni kulübü ile kısa süre içerisinde büyük uyum yakaladı. Robin Mertinitz ve Andre Schürrle haricinde kadrosunda önemli isimlere sahip olamayan Tuchel, buna rağmen takımının sezonu ikinci sırada tamamlamasını ve yarı final ayağına yükselmesini sağladı. Sezon içerisinde Mertinitz ise ligin gol kralı olmuştu. Yarı finalde Werder Bremen ile eşleşen Mainz, sahasında oynadığı mücadeleyi 1-0 kaybetmesine rağmen rakibini deplasmanda 3-0 yenerek finale yükselmeyi başardı. Tuchel’in ekibinin finaldeki rakibi ise Borussia Dortmund oldu. 28 Haziran 2009 tarihinde Mario Götze’nin Borussia Dortmund’u ile karşılaşan Mainz, rakibini Eugen Gopko ve Robin Mertinitz’in golleri ile 2-1 yenerek kulüp tarihinin ilk şampiyonluğunu kazandı. Mainz’ın bu başarısı, Thomas Tuchel’in başarılar ile dolacak kariyerinin ilk önemli kupasıydı. Hoffenheim ve Almanya Futbol Federasyonu, bu başarısının ardından Thomas Tuchel’i rezerv takımlarının başına geçirmek için kıyasıya mücadele içine girdi. Ancak genç teknik direktörün hayali, Bundesliga’da görev almaktı. Tuchel’in bu hayali kısa süre içinde gerçeğe dönüşecekti.

Thomas Tuchel’in Bundesliga serüveni başladı

Mainz, 2009-2010 sezonuna Jörn Andersen yönetiminde başladı. Ancak Andersen, takımın başında çıktığı ilk karşılaşma sonrası takımdan kovuldu. Almanya Federasyon Kupası (DFB)’de ilk turda alt lig takımı Lübeck’e 2-1 yenilerek elenenen Mainz, Andersen’inin yerine teknik direktör arama çalışmalarına hemen başladı. Alman kulübü, bu arama çalışmalarında hiç uzağa gitmeyecekti. Mainz, 19 yaş altı takımları ile şampiyonluk kazanan Tuchel’i 3 Ağustos 2009 tarihinde teknik direktörlük görevine getirdi. Genç isim, böylelikle dokuz yıl içinde barmenlikten Bundesliga’da önemli bir kulübün teknik direktörlük görevine yükselmenin mutluluğunu yaşıyordu. Elindeki kısıtlı kadrosu ile Bundesliga’daki ilk maçına güçlü Bayer Leverkusen karşısında çıkan Thomas Tuchel, takımının sahadan 2-2’lik beraberlik ile ayrılmasını sağladı. Tuchel, ilk gövde gösterisini ise ligin üçüncü haftasında Almanya’nın dev kulübü Bayern Münih’e karşı yapacaktı. Sahasında Louis van Gaal’in Bayern Münih’ini ağırlayan Mainz, büyük bir sürprizin altına imza atarak rakibini Aristide Bance ve Andreas Ivanschitz’in golleri ile 2-1 mağlup etti. Bayern Münih’e karşı alınan bu galibiyet, Tuchel’in de kariyerinin ilk teknik direktörlük galibiyeti olarak kayıtlara geçti. Öte yandan kısıtlı kadrosuna 4-3-1-2 oyun sistemini empoze eden Tuchel, 2009-2010 sezonunda ligin dokuzuncu sırada noktalanmasını sağladı.

Rene Maric

Rene Maric’in futbol bilgisi, Thomas Tuchel’i şaşkına çevirdi

İlk sezonunda takımını dokuzuncu sıraya taşıyan Thomas Tuchel, yeni sezon öncesi Alman oyun kurucu Lewis Holtby ve Avusturyalı bek Christian Fuchs ile kadrosunu güçlendirdi. Bu dönem içinde önemli bir gelişme daha yaşandı. Avusturyalı Rene Maric ve dört arkadaşının 2011 yılında açtığı Spielverlagerung isimli analiz sitesi, günler geçtikçe futbol kamuoyunun gündemine oturmuştu. Tuchel de bu siteyi sıklıkla takip eder hale gelmişti. Dünyanın her tarafından takipçi kitlesine ulaşan site, Rene Maric’in almak istediği psikoloji eğitimine finansal kaynak oluşturmak ile kalmayıp aynı zamanda profesyonel bir mesleğe de dönüştü. Genç Avusturyalı’nın ve arkadaşlarının kaderini ise Thomas Tuchel’in yardımcısından aldıkları bir e-posta değiştirdi. Takımı hakkında yazılan analizleri çok beğenen Tuchel, kendisinin özenle hazırladığı maç taktiklerinin Spielverlagerung yazarları tarafından bilinebilmesine ise çok şaşırmıştı. Tuchel, yaşadığı bu şaşkınlığını giderebilmek için Spielverlagerung yazarları ile tanışmak istedi ve kendilerini ofisinde ağırladı. Genç teknik direktör, Spielverlagerung yazarları ile ofisinde futbol üzerine ayrıntılı bir toplantı yaptı. Yazarların taktik konuşmalarından çok etkilenen Tuchel, bu isimlere sezon sonuna kadar Mainz kulübünde küçük çaplı görevler vermeyi teklif etti. Rene Maric ve arkadaşları, aldıkları bu teklifi kabul etti ve sezon sonuna kadar rakip analizleri üzerine çalışmalar yürüttü. Tuchel’in Mainz’ı, 2010-2011 sezonunda tarihinin en iyi dönemini geçirecekti. Rene Maric ise ileride Borussia Mönchengladbach’ta teknik direktör Marco Rose’un yardımcılığını yapacaktı.

Mainz’a tarihinin en iyi sezonunu yaşattı

Christian Fuchs ve Lewis Holtby takviyeleri ile güçlenen Mainz, Bundesliga’da çıktığı ilk yedi karşılaşmayı kazanarak kulüp tarihinin en iyi başlangıcını yaptı. Özellikle ligin altıncı haftasında deplasmanda 2-1’lik skor ile alınan Bayern Münih galibiyeti, Thomas Tuchel’in daha da ışıldamasını sağladı. Alman teknik direktörün öğrencileri, sezonu 58 puan toplayarak beşinci sırada noktaladı. Mainz’ın ligdeki bu sıralaması, tarihinin en iyi derecesi olarak kayıtlara geçti. Ayrıca kırmızı-beyazlı ekip, sezon sonunda UEFA Avrupa Ligi bileti almanın da mutluluğunu yaşadı. Öte yandan Tuchel’in prensi Andre Schürrle, sezonu 15 gol ile tamamlarken yeni transferler Christian Fuchs ve Lewis Holtby de kısa süre içinde taraftarların gözdesi olmayı başardı.

 Üst üste başarısızlıklar ile geçen iki sezon

Tarihin en iyi sezonunu geçiren Mainz, yeni sezon öncesi UEFA Avrupa Ligi 3. Eleme Turu’nda Romanya’nın Gaz Metan takımı ile karşılaştı. Ancak Christian Fuchs, Lewis Holtby ve Andre Schürrle gibi isimleri ezeli rakiplerine kaptıran Mainz, bu eleme turunda sezonun kötü geçeceğinin ilk sinyalini verdi. Rakibi ile her iki maçta da yenişemeyen Alman temsilcisi, penaltı vuruşları sonucunda elenerek daha 2 Eylül’de Avrupa’ya veda etti. Bundesliga’da da Avrupa’da yaşanan hüsranın bir benzeri yaşandı. Sezonu dokuz galibiyet ile 39 puan toplatarak tamamlayan Mainz, ligi düşme potasının yalnızca sekiz puan üzerinde bitirebildi. Tuchel için sezonun tek tesellisi ise Bayern Münih maçları oldu. Tuchel’in öğrencileri, rakibinden iki maçta dört puan çıkarmayı başardı. Ancak Mainz için 2012-2013 sezonu da kâbus gibi geçti. Kırmızı-beyazlılar, üst üste kötü sonuçlar aldığı ligi 13. sırada noktaladı.

Thomas Tuchel, Mainz’dan ayrılmaya karar verdi

Thomas Tuchel, iki sezon üst üste yaşanan başarısızlıkların ardından kadroya takviyeler yapılmasını istedi. Mainz yönetimi, teknik direktörlerinin bu isteği doğrultusunda Japon forvet Shinji Okazaki ve defansif orta saha oyuncusu Julian Baumgartlinger’i kadrosuna kattı. Tuchel, yeni transferlerden Okazaki’yi Maxim Choupo-Moting ile bir arada kullanırken orta sahayı ise Baumgartlinger-Yunus Mallı ikilisine emanet etti. Önceki sezonlara göre daha fazla topa sahip olmayı arzulayan Tuchel, bu arzusunda başarılı olarak harika bir takım yarattı. Özellikle Okazaki ve Choupo-Moting, Mainz’ın gol yollarındaki sorunlarını çözdü ve bu ikili sezonu toplamda 25 gol atarak tamamladı. Alman teknik direktör, kaleyi de 20 yaşındaki Loris Karius’a emanet ederek genç file bekçisinin önünü açmıştı. Karius, sonraki yıllarda 7 milyon euroluk bonservis bedeli kazandırarak kulübünden ayrılacaktı. Mainz, oyuncularından yüksek verim aldığı bu sezonu 53 puan toplayarak yedinci sırada noktaladı ve UEFA Avrupa Ligi’nde grup aşamalarına katılmaya hak kazandı.

Tuchel’in yükselen formu, Alman kulüplerinin ilgisinden kaçmıyordu. Sezon ortasında Bayer Leverkusen ve Schalke 04’ün tekliflerini kulübünde devam etme gerekçesiyle reddeden Tuchel, sezonun sona ermesinin ardından ise takımdan ayrıldı. Çünkü Mainz, genç teknik direktörün taleplerini karşılayamayacak duruma gelmişti. 

Yeni durak: Borussia Dortmund

Thomas Tuchel, Mainz’dan ayrılırken kulübüne son kez büyük bir yardımda bulundu. Çalıştığı dönemdeki futbolcuların zihinsel raporlarını çıkaran Tuchel, bu raporları kulüp yönetimine sundu. Başarılı teknik direktör sonraki yıllarda Christophe Berman’ın ‘Football Hackers: The Science and Art of Data Revolution’ kitabı için şu açıklamaları yapacaktı: “Sadece antrenman içeriğini kişiselleştirmek istemedik, aynı zamanda oyuncularımıza hitap etme şeklimizi de kişiselleştirmek istedik.”

Oyuncularının psikolojilerine de büyük önem verdiği böylelikle ispatlayan Tuchel, 2014-2015 sezonunda herhangi bir takım çalıştırmayı tercih etmedi. Kendisine gelen tekliflerin arasından en doğrusunu seçmeye çalışan isim, son kararını Borussia Dortmund’dan yana kullandı. Jürgen Klopp yönetiminde 2014-2015 sezonunu yedinci sırada noktalayan Borussia Dortmund, 19 Nisan 2015 tarihinde Thomas Tuchel’i takımın başına getirdi ve kendisiyle üç yıllık sözleşme yaptıklarını kamuoyuna duyurdu. Sarı-siyahlı ekibin mali durumu, Mainz kulübünden çok daha iyiydi. Bu durum, Tuchel’in iştahını kabartmaya yetmişti. Sezonu yedinci sırada tamamlayan kadroyu güçlendirmek için kolları sıvayan Borussia Dortmund yönetimi, Julian Weigl, Roman Bürki ve Gonzalo Castro gibi transferlere imza attı. Sarı-siyahlılar, özellikle Gonzalo Castro için Bayer Leverkusen’e 11 milyon euro ödeyerek Tuchel’i mutlu etmeye çalışmıştı. Yeni transferlere ek olarak kadrosunda Mats Hummels, Henrikh Mkhitaryan, Shinji Kagawa, Marco Reus ve Pierre-Emerick Aubameyang gibi yıldız futbolcular bulunan Dortmund, sahasında Borussia Mönchengladbach’ı 4-0 yenerek sezona hızlı bir giriş yaptı.  

Jürgen Klopp’a turu hediye etti

2015-2016 sezonuna galibiyet ile başlayan Borussia Dortmund, ligdeki ilk yenilgisini sekizinci haftada Bayern Münih deplasmanında aldı. Pep Guardiola’nın ekibine karşı 5-1’lik hezimete uğrayan Tuchel, takımının üst üste galibiyetler alması ile bu yenilgiyi unutmaya çalıştı. 88 puanla kulüp tarihinin en yüksek ikinci puanını toplayarak sezonu noktalayan sarı-siyahlı ekip buna rağmen, zirvede yer alan Bayern Münih’in 10 puan gerisinde kalmaktan kurtulamadı. Alman Futbol Federasyonu (DFB) Kupası finalinde ise ezeli rakibi Bayern Münih engelini bir kez daha aşamayan Dortmund, böylelikle sezonu kupasız tamamladı. UEFA Avrupa Ligi’nde de durum pek farklı değildi. Sırası ile Porto ve Tottenham’ı eleyerek çeyrek finalde eski teknik direktörleri Jürgen Klopp’un Liverpool’u ile eşleşen sarı-siyahlı ekip, uzun yıllar unutulmayacak bir maçın ardından Avrupa’ya veda etti. Sahasında oynadığı ilk maçta rakibi ile 1-1 berabere kalarak İngiltere’nin yolunu tutan Borussia Dortmund, maçın henüz 10. dakikasında Henrikh Mkhitaryan ve Pierre-Emerick Aubameyang’ın golleri ile 2-0 öne geçti. Liverpool, bu iki gole Divock Origi ile karşılık verdi fakat Marco Reus’un 57. dakikada attığı gole engel olamadı. Ancak Borussia Dortmund’un yarı finale çıktığına kesin gözüyle bakıldığı dakikalarda Liverpool inanılmaz bir geri dönüşe imza attı. İngiltere temsilcisi, önce Philippe Coutinho ve Mamadou Sakho ile skoru eşitledi. Dortmund’u yıkan gol ise 90+1. dakikada Dejan Lovren’den geldi. 3-1 öne geçtiği mücadeleyi 4-3 kaybeden sarı-siyahlı ekip, böylelikle Avrupa’ya da ”elveda” dedi. Borussia Dortmund’un 1998 doğumlu yıldız adayı Christian Pulisic, ilk kez bu sezonun son bölümünde süre almaya başladı. Christian Pulisic’in Thomas Tuchel ile birlikteliği, yaklaşık beş sene sonra UEFA Şampiyonlar Ligi kupasını getirecekti.

Borussia Dortmund’un Liverpool’a 4-3 yenilerek UEFA Avrupa Ligi’ne veda ettiği karşılaşmanın özet görüntüleri:

Hans-Joachim Watzke ile sorunlar yaşadı

Thomas Tuchel, Borussia Dortmund ile ikinci sezonuna girdiğinde kulüpte adeta yaprak dökümü yaşandı. Borussia Dortmund CEO’su Hans-Joachim Watzke’nin bizzat yürüttüğü transferde Henrikh Mkhitaryan, Mats Hummels ve İlkay Gündoğan gibi futbolcularını satarak 110 milyon euro gelir elde eden sarı-siyahlı ekip, kadrosunu ise Mario Götze, Ousmane Dembele, Raphael Guerreiro, Sebastian Rode, Emre Mor, Marc Bartra ve Tuchel’in eski yıldızı Andre Schürrle gibi isimler ile güçlendirdi. Ancak Tuchel ile Watzke arasındaki ipler, bu transfer döneminde koptu. 42 yaşındaki teknik direktör, Mkhitaryan, Hummels ve İlkay’ın takımdan ayrılmasından hoşnut olmadığını, düzenlediği bir basın toplantısında dile getirdi. Tuchel’in takımın efsane oyuncuları Roman Weidenfeller, Neven Subotic ve Jakub Błaszczykowski ile de arası hiç iyi değildi. Kulüpte yaşanan bu olumsuzluklara rağmen Borussia Dortmund, sezonu Bayern Münih ve RB Leipzig’in ardından üçüncü sırada noktalamayı başardı. Ousmane Dembele’nin 12 asist yaptığı, Pierre-Emerick Aubameyang’ın ise 31 gol atarak gol kralı olduğu sezonda sarı-siyahlılar, Almanya Kupası’nda da finale yükseldi ve Eintracht Frankfurt’un rakibi oldu. Sezonun iki yıldızı Dembele ve Aubameyang’ın golleri ile rakibini 2-1 ile geçen Dortmund, beş yıllık aranın ardından ilk kupasını kazandı. Ancak bu önemli zafer, Tuchel’in kovulmasını önleyemedi. UEFA Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde Monaco’ya elenilmesinin yanı sıra, Borussia Dortmund CEO’su Hans-Joachim Watzke ile de arasındaki ipler tamamen kopan Tuchel, 30 Mayıs 2017 tarihinde kulüpten gönderildi.

Borussia Dortmund’un Almanya Kupası’nda zafere giderken oynadığı tüm maçların özet görüntüleri:

https://www.youtube.com/watch?v=H_bF6JaWKk0

Thomas Tuchel, Paris Saint-Germain’deki ilk sezonunda başarısız oldu

Thomas Tuchel, tarihler 2018 yılının Mayıs ayını gösterdiğinde Fransa’nın dev kulübü Paris Saint-Germain’in (PSG) yolunu tuttu. Fransa Ligi’ni yıllardır domine eden PSG, yeni teknik direktörü ile UEFA Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluk kazanmayı amaçlıyordu. Nasser Al-Khelaifi başkanlığındaki kulüp, yaz transfer döneminde bu amaç doğrultusunda kadrosuna takviyeler yaptı. Monaco’nun genç yıldızı Kylian Mbappe’yi 145 milyon euroya renklerine bağlayan PSG, Fransız forvetin yanı sıra, Leandro Paredes ve Thilo Kehrer gibi isimlere toplamda 227 milyon euro harcadı. Tuchel’in artık elinde Marquinhos, Daniel Alves, Thiago Silva, Julian Draxler, Angel Di Maria, Marco Verratti, Edinson Cavani, Kylian Mbappe ve Neymar gibi dünyaca ünlü yıldızlar vardı. PSG kariyerindeki ilk maçına Monaco’ya karşı Şampiyonlar Kupası’nda (Trophee des Champions) çıkan Alman teknik direktör, 4-0 biten maç sonrası ilk kupasını kaldırdı. Lige ise Caen galibiyeti ile başlayan lacivert-kırmızılı ekip, üst üste oynadığı 14 maçı kazanarak Fransa rekoru kırdı. PSG, mükemmele yakın geçen sezonu da toplamda 105 gol atarak 91 puan ile zirvede noktaladı. Rakip fileleri 33 kez sarsan Kylian Mbappe’nin gol krallı olduğu sezonda PSG, UEFA Şampiyonlar Ligi’nde bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı. Liverpool, Napoli ve Kızılyıldız’dan oluşan grubunu lider tamamlayan Fransa temsilcisi, son 16 turunda Manchester United ile eşleşti. İngiltere deplasmanında rakibini Presnel Kimpembe ve Kylian Mbappe’nin golleri ile 2-0 mağlup etmeyi başaran Tuchel’in öğrencileri, sahasında ise uzun yıllar unutamayacağı bir kâbus yaşayacaktı. PSG, görece zayıf rakibine karşı Romelu Lukaku’nun henüz ikinci dakikada attığı gol ile geri düştü. Yediği golden sonra toparlanan ev sahibi, Bernat ile skoru eşitlemeyi başardı. Ancak PSG, Manchester United’ın Belçikalı forvetini durduramıyordu. 30. dakikada bir kez daha sahne alan Lukaku, takımının soyunma odasına 2-1 üstün girmesini sağladı. Mücadelenin ikinci yarısı ise nefesleri kesti. Son dakikaya 2-1 önde giren PSG’de Kimpembe, büyük bir hataya imza atarak penaltıya sebebiyet verdi. Marcus Rashford da Kimpembe’nin bu ikramını geri çevirmeyerek Manchester United’ı çeyrek finale taşıdı. Tuchel’in kariyerindeki ilk lig şampiyonluğunu kazandığı sezon, her şeye rağmen hüsran ile sonuçlanmıştı.

Paris Saint-Germain’e 23 sene sonra Avrupa’da final oynattı

PSG ile ilk sezonunda istediği başarıyı elde edemeyen Thomas Tuchel, 2019-2020 sezonu yaz transfer döneminde Keylor Navas, Ander Herrera ve Pablo Sarabia’yı bizzat istedi. Geçmiş yıllara göre daha durgun bir transfer dönemi geçiren PSG, Alman teknik direktörün isteğini kırmayarak bu transferleri gerçekleştirdi. Inter’in yıldız forveti Mauro Icardi ise takıma kiralık olarak katıldı. Thomas Tuchel ve PSG yönetiminin tek hedefi UEFA Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluğa ulaşmaktı. Kulüp, bu sefer hayal kırıklığı yaşamak istemiyordu. Gruplarda Real Madrid, Club Brugge ve temsilcimiz Galatasaray ile eşleşen Fransa temsilcisi, altı maç sonunda 16 puan toplayarak grubunu zirvede tamamladı. Son 16 turunda ise rakip, Tuchel’in eski kulübü Borussia Dortmund’du. Deplasmanda rakibine 2-1 yenilen PSG, sahasında oynadığı karşılaşmayı Neymar ve Juan Bernat’ın golleri ile kazanarak çeyrek finale adını yazdırdı. Ancak yoluna doludizgin devam eden PSG’yi koronavirüs salgını bekliyordu. 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan salgın, mart ayında tüm Avrupa’yı esir almıştı. Bu süreçte hemen hemen tüm spor organizasyonlarında olduğu gibi UEFA Şampiyonlar Lig ve Fransa Ligi de ertelendi. Öte yandan ligde açık ara liderlik koltuğunda oturan PSG, 30 Nisan tarihinde Fransa Futbol Federasyonu tarafından lig şampiyonu olarak tescil edildi. Tuchel’in ekibinin tüm odağı artık UEFA Şampiyonlar Ligi’ne çevrilmişti. Portekiz’in Lizbon kentinde seyircisiz bir şekilde düzenlenmeye başlayan UEFA Şampiyonlar Ligi, 12 Ağustos tarihinde Atalanta-PSG çeyrek finaline ev sahipliği yaptı. Rakibi önünde 26. dakikada geriye düşen PSG, Neymar’ın harika oyunu ile akılalmaz bir geri dönüş gerçekleştirdi. Fransa temsilcisi, önce dakikalar 90’u gösterdiğinde Marquinhos’un golü ile skora eşitliği getirdi. Tek maç eleme usulüne göre oynanan karşılaşmanın 90+3. dakikasında ise sahneye Maxim Choupo-Moting çıktı ve PSG’yi yarı finale taşıyan golü kaydetti. Yarı finalde eski öğrencisi Julian Nagelsmann’ın RB Leipzig’ini rahat bir oyun ile 3-0 geçen PSG, uzun yıllardır hayalini kurduğu kupaya bir adım daha yaklaştı. Ancak Thomas Tuchel’in finaldeki rakibi çeyrek finalde Barcelona’yı 8-2, yarı finalde ise Olympique Lyon’u 3-0’lık skor ile geçen Bayern Münih’ti. PSG, ses getiren bu skorlar ile finale yükselen rakibine 1-0 yenilmekten kurtulamadı. Ancak kupaya uzanamayan Thomas Tuchel, PSG’nin 1997 yılından sonra ilk kez Avrupa’da final oynamasını sağlamıştı. 

Paris Saint-Germain’in Atalanta’yı 2-1 yenerek UEFA Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale yükseldiği maçın özet görüntüleri:

PSG, 2020-2021 sezonuna gelindiğinde kulüp efsaneleri Thiago Silva ve Edinson Cavani’yi takımdan gönderdi. Bu isimlerden Thiago Silva, kısa süre içerisinde Thomas Tuchel ile yeniden buluşup UEFA Şampiyonlar Ligi’nde zafere ulaşacaktı. PSG’de Thomas Tuchel ile Sportif Direktör Leonardo arasındaki gerilim had safhadaydı. Çünkü Alman teknik direktör bir defans oyuncusu transferi istemiş, Leonardo ise bu transferi gerçekleştirmemişti. Tuchel, bunun üzerine asıl mevkisi orta saha olan Danilo Pereira’yı sık sık stoper oynatarak Leonardo’ya hem de PSG yönetimine ciddi mesajlar verdi.

PSG, sezona kötü başlamadı. UEFA Şampiyonlar Ligi’nde Manchester United, RB Leipzig ve temsilcimiz Medipol Başakşehir’in olduğu grubu zirvede tamamlayarak son 16 turuna kalan Fransa temsilcisi, ligde ise üst üste galibiyetler aldığı bir döneme girmişti. Ancak 23 Aralık’ta Strasbourg’u 4-0 mağlup eden PSG’de Thomas Tuchel, sürpriz bir şekilde takımdan gönderildi. PSG yönetiminin aldığı bu karar, futbolseverleri şaşkına çevirdi. Ancak Tuchel, kısa süre içinde Chelsea ile Avrupa’nın zirvesine çıkacaktı.

Thomas Tuchel’in Chelsea’si UEFA Şampiyonlar Ligi’ni kazandı

2020-2021 sezonu yaz transfer döneminde geleceğin takımını kurmak isteyen Chelsea, tarihindeki en yüksek transfer ücretlerini ödediği dönemi geçirdi. Frank Lampard yönetimindeki “Maviler”, Kai Havertz, Timo Werner, Ben Chilwell, Hakim Ziyech ve Edouard Mendy gibi isimleri 247 milyon euro ödeyerek kadrosuna kattı. Ancak yapılan yatırımlara rağmen 2020-2021 sezonu, Chelsea için iyi başlamadı. İngiltere Premier Lig’de yaşanan puan kayıpları ile zirve yarışından kopan Chelsea’de taraftarlar, UEFA Şampiyonlar Ligi’ndeki başarılı performansın ne kadar da süreceğini merak ediyordu. Bu süreçte iyice yıpranan Lampard, oyuncular üzerindeki otoritesini kaybetti ve böylece Roman Abramovich, genç teknik direktörün sözleşmesini feshetti. PSG, Chelsea’nin Lampard ile yollarını ayırmasından yaklaşık bir ay önce Thomas Tuchel‘in görevine son vermişti. Roman Abramovich ve Chelsea yönetimi de boşta olan Thomas Tuchel’i ikna etmeyi başararak bir buçuk seneliğine teknik direktörlük görevini Alman isme emanet etti. Maviler’in başındaki ilk maçında Wolverhampton Wanderers’a karşı evinde golsüz berabere kalan Tuchel, daha sonra oynanan 10 maçta da takımının sahadan mağlubiyet ile ayrılmasını önledi. Alman teknik direktörün bu başarısı, UEFA Şampiyonlar Ligi’nde ise farklı bir boyuta ulaşmıştı. Son 16 turundan itibaren takımı devralan Tuchel, sırası ile Atletico Madrid, Porto ve Real Madrid’i eleyerek takımını sürpriz bir şekilde finale çıkardı. Alman teknik direktör, böylelikle üst üste iki sezon iki farklı takım ile (Paris Saint-Germain ve Chelsea) UEFA Şampiyonlar Ligi finaline yükselmeyi başarmıştı. UEFA Şampiyonlar Ligi finalinde ise Pep Guardiola’nın Manchester City’si ile karşılaşan Chelsea, N’Golo Kante başta olmak üzere Mason Mount ve Kai Havertz’in yıldızlaştığı mücadeleyi 1-0’lık skor ile kazanarak UEFA Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluğa uzandı. Tarihinin ikinci UEFA Şampiyonlar Ligi kupasını kazanan Chelsea’de teknik direktör Thomas Tuchel, geçen sezon Paris Saint-Germain’in başında Bayern Münih’e kaybettiği finalin de bir nevi acısını çıkarmış oldu.

Manchester City’yi 1-0 mağlup ederek UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna uzanan Chelsea, kupasını kaldırdı.

Chelsea Teknik Direktörü Thomas Tuchel ve futbolcular, UEFA Şampiyonlar Ligi’ni kazanmanın sevincini doyasıya yaşadı.

https://twitter.com/ChelseaFC/status/1398766634601484292?s=20

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.