Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Spektrum (11): Kanada’da İslamofobik bir teröristin katlettiği Müslüman ailenin hikayesi

Medyascope’un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programı Spektrum’un 11. bölümünde Kanada’da 6 Haziran günü Müslüman bir aileden dört kişinin öldürüldüğü terör saldırısını ele aldık. Yaşanan bu olayın sebebi ne? Ölenler, Müslüman oldukları için mi hedef alındı? Saldırgan hakkında neler biliniyor? Yaşanan bu travmatik olay Kanada’da ve dünyada nasıl yankılandı? Halk nasıl tepki gösterdi? Kanada’daki Müslümanlar İslamofobiye karşı nasıl direnecek? Siyasetçiler bu konuda neler yapmayı düşünüyor? 11. bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık.

Medyascope’tan herkese merhaba. Spektrum’un 11. bölümünde Kanada’da Müslüman bir aileden dört kişinin öldürüldüğü terör saldırısını ele alacağız. Kanada’da 6 Haziran pazar akşamı her akşam düzenli olan çıktıkları akşam gezmesine çıkan bir Müslüman ailenin dört ferdi bir daha evlerine geri dönemedi. 

Yaşanan bu olayın sebebi ne? Ölenler, Müslüman oldukları için mi hedef alındı? Saldırgan hakkında ne biliyoruz? Yaşanan bu travmatik olay Kanada’da ve dünyada nasıl yankılandı? Halk nasıl tepki gösterdi? Kanada’daki Müslümanlar İslamofobiye karşı nasıl direnmeye devam edecek? Siyasiler bu konuda neler yapmayı düşünüyor?

Bugünkü bölümümüzde Kanada’da hayatını kaybeden Müslüman ailenin dört üyesinin hikayesini anlatmaya çalışacağım. Ben Senem Görür, Spektrum’a hoşgeldiniz.

Kanada’nın Ontario eyaletine bağlı London kentinde 6 Haziran pazar akşamı yerel saat ile 20.30 gibi akşam gezmesine çıkan beş kişilik Afzaal ailesinden dördü, evlerine bir daha dönemedi. Çünkü 20 yaşındaki bir saldırgan kullandığı kamyonun direksiyonunu kaldırımda yürüyen bu ailenin üzerine kırdı, ailenin bütün fertlerini ezdi ve kaçtı.

Afzaal ailesinin yere yığıldığını gören görgü tanıkları hemen olay yerine doğru koştu ve ambulansı aradı. Olayın şokuyla neler olduğunu anlamayan görgü tanıkları, daha sonra verdikleri demeçlerde olay anını şöyle anlattı: 

“Neler olduğunu anlamadık. Her yerde koşan insanlar vardı. Vatandaşlar bir yandan ambulansları arıyor, diğer yandan gelen ambulansları olay yerine doğru yönlendirmeye çalışıyordu. Çok kalabalıktı, herkes el kol işareti ile birbirine bağırıyordu.

Sağlık görevlileri Afzaal ailesinin beş ferdine ilk müdahaleyi yaptı fakat dördünü kurtaramadı. 74 yaşındaki Talat Afzall, 46 yaşındaki Salman Afzall, 44 yaşındaki Madiha Salman ve 15 yaşındaki Yumna Salman ölmüştü.. Fakat bu beş kişilik aileden biri hayatta kalmayı başarmıştı, dokuz yaşındaki Fayez Salman. Fayez saldırıdan ağır yaralı olarak kurtuldu. Kendisi şu an hayati tehlike oluşturmayan yaralar ile hastanede ve tedavisine hastanede devam ediliyor. 

Olay yerinde herkesin eli ayağına dolaşmışken, polisler bir yandan da saldırganı kovalamaya başlamıştı ki saldırgan olay yerine 6 kilometre uzaklıkta bir alışveriş merkezinin otoparkında yakalandı. Beş kişilik bu ailenin dördünün hayatını kaybetmesine neden olan bu kişi 20 yaşındaki Nathanial Veltman’dı. Üzerinde zırh gibi görünen bir yelek giyen Veltman’ın Afzaal ailesine neden kin beslediği ve direksiyonu üzerlerine kırdığı hâlâ bilinmiyor. 

Bu sırada elde var olan bilgilere bakalım.

Güvenlik görevlileri saldırganın Afzaal ailesi ile daha önce bilinen bir husumeti olmadığını teyit etmiş durumda. Herkes acaba bu cinayet neden gerçekleşti diye düşünürken, Başkomiser Paul Waight soruşturma devam ederken yaptığı bir açıklama ile İslamofobiyi gündeme getirdi. Waight basın toplantısında, “Saldırıyı nefretin harekete geçirdiği, planlı ve kasıtlı olduğuna dair kanıtlar var” dedi ve ekledi, “Kurbanlar Müslüman oldukları için hedef alındı.” 

Saldırıda hayatını kaybeden 46 yaşındaki Salman Afzaal bir fizyoterapistti. London’daki toplulukların aktif bir üyesi olan Afzaal vaktinin büyük bir kısmını genellikle kriket maçlarında ve camide geçirirdi. Afzaal’ı yakından tanıyanlar kendisini açık havada olmayı seven, nazik ruhlu, yüzünden gülümsemesi eksik olmayan, alçakgönüllü, şefkatli ve sessiz biri olarak tanımlıyor. Vaktinin çoğunu beraber geçirdiği hastaları ise Afzaal’ın kendilerini ziyaret edeceği günleri iple çektiklerini belirtiyor ve ekliyor: “Çünkü onunla sohbet etmek hastalığımızı unutturur ve her şeyden iyi gelirdi.”

44 yaşındaki eşi Madiha Salman ise mühendisti. Pakistan’daki bir üniversiteden mühendislik derecesi almış ve Kanada’da bir üniversitede inşaat mühendisliği üzerine doktorasını tamamlamak üzereydi. Kendisi en son gören arkadaşları, Madiha’nın küçük çocuklar için bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik etkinlikleri düzenlediğini söyledi. Madiha’nın vefatı tüm sevenlerini şüphesiz yasa boğmuştu fakat 12 yaşındaki komşusu Yasir’i daha çok etkilemişti. Yasir, Madiha’nın meme kanseri olan annesine her kemoterapi sonrasında evinin önünden geçerken Pakistan pilavı ve tavuğundan getirdiğini ve bunu her daim sevgiyle hatırlayacağını söyledi. 

Yumna, London İslam Okulu’ndan mezun bir ressamdı. Okul müdürü ve arkadaşları Yumna’yı tatlı, sosyalleşmeyi seven ve destekleyici biri olarak tanımlıyordu. Koronavirüs salgını tüm dünyada kısıtlamalara neden olmuşken, Yumna’nın resim yapma aşkına engel olamamıştı. Yumna her gün okuluna gitmiş ve okulunun bir duvarını kendi çizdiği resim ile boyamıştı. Çünkü okuluna bir miras bırakmak istiyordu. Vefatının ardından okulun müdürü Mike Philips, o duvarı hatırlattı ve “Şimdi Yumna’nın güzel duvar resmine bakıyoruz ve mirasını devam ettireceğimize söz veriyoruz” dedi. 

Ailenin en büyüğü Talat ise her gün yaptığı yürüyüşlere kıymet veren, ailenin “direği” olarak da bilinen sanatçı ve öğretmendi. Düzenli olarak müslüman topluluğunun toplantılarına katılırdı. Arkadaşları ve sevdikleri vefat eden Talat hakkında, “Başarılı ve alçakgönüllü bir insandı. Herkes kendini yüceltedursun, bu aile kendisini daha düşük göstermek için elinden geleni yapardı” ifadelerini kullandı.

Afzaal ailesi 14 yıl önce Pakistan’dan Kanada’ya göç etti. Yakın arkadaşları bu güzel çift ile konuşmak ve vakit geçirmenin her zaman “kendinizi dünyanın merkezinde gibi hissettirdiğini” söylemiş ve “Yüzlerinde her daim bir gülümseme hâkimdi” demişti. Akrabaları ise Afzaal ailesini bir örnek aile olarak nitelendirmiş ve ülkeyi nefrete ve İslamofobiye karşı durmaya çağırmıştı. 

“Nedir bu İslamofobi?” diye soracak olursanız, onu da şöyle anlatalım.

İslamofobi, kelime anlamı olarak İslam korkusu demek. İslam dinine ya da Müslümanlar’a karşı sürdürülegelen önyargı ve ayrımcılıktan ötürü nefret, ayrımcılık ve kin beslemektir. Aslında ilk kez 11 Eylül saldırıları ile gündeme gelmiştir. Şimdi ise İslamofobi denildiğinde hem İslam dinini tanımamak/bilmemek hem de bu korkuya dayanarak Müslümanlar’a karşı ayrımcılık ve düşmanlık yapılmasının meşru görülmesi anlaşılmaktadır. 

Kanada İslamofobi ve ırkçı saldırılara yabancı bir ülke değil. Özellikle saldırının yaşandığı London şehri Kanada’nın en çok Müslüman nüfusunun barındığı yer olarak biliniyor. 2016 yılındaki nüfus sayımı, Toronto’nun 200 kilometre güneybatısındaki bir şehir olan London’un giderek daha fazla göçmen nüfusa ev sahipliği yaptığını gösteriyor. Bölgedeki her beş kişiden biri göçmen. En büyük azınlık grup Araplar’dan oluşurken, Araplar’ı Güney Asyalılar takip ediyor. 

2015 yılından 2019 yılına kadar Kanada, 30’dan fazla fiziksel şiddet eylemi de dahil olmak üzere 300’den fazla İslamofobik olayla karşı karşıya kaldı. Ülkede en son 2017 yılında bir camiye saldırı düzenlenmiş, altı kişi hayatını kaybetmiş ve 30’dan fazla kişi de yaralanmıştı. Saldırı, gencecik bir siyasetbilimi öğrencisi olan Alexandre Bissonnette tarafından düzenlenmiş ve soruşturma sonucunda failin milliyetçi ve ırkçı düşüncelere sahip olduğu tespit edilmişti. Bissonnette saldırı sonrası yargılanmış ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. 

Şimdi ise Kanada’dan ve dünyadan olaya gelen tepkilere bakalım.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau sosyal medya hesabından paylaştığı mesajda, okuduğu haberler karşısında dehşete düştüğünü belirtti ve kurbanların yakınlarına “Sizin için buradayız, burada olmaya devam edeceğiz” mesajını verdi. Parlamentonun alt meclisi Avam Kamarası’nda da konu hakkında konuşan Trudeau, “Bu cinayet tesadüfi değildi. Bu topluluklarımızdan birinin kalbinde nefret ile motive edilen bir terör saldırısıydı” ifadelerini kullandı.

Ontario Eyaleti Başbakanı Doug Ford da, “Ontario’da nefret ve İslamofobinin yeri yoktur” dedi. Katliamın olduğu London kentinin Belediye Başkanı Ed Holder ise, “Bu Müslümanlar’a karşı işlenen ve tarif edilemez bir nefrete dayanan toplu bir katliam eylemidir” dedi. Holder, “Kalplerimiz kırıldı, tüm Londonlular’ın kalpleri kırıldı” dedi ve London Belediye Binası’nın önündeki bayrakların ilan edilen üç günlük yas nedeniyle yarıya indirilmesi talimatını verdi.

Yaşanan bu elim cinayete Kanadalı Müslümanlar da sessiz kalmadı. Kanadalı Müslümanlar Ulusal Konseyi yaptığı açıklamada saldırının bir terör eylemi olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Konseyin direktörü Mustafa Faruk, “İddiaya göre bir adam arabasına bindi, sokakta yürüyen Müslüman bir aile gördü ve yaşamayı hak etmediklerine karar verdi. Onları tanımıyordu bile. Bu, Kanada topraklarına yapılan bir terör saldırısıdır” dedi. 

London’da Müslüman topluluğu temsil eden avukat Navaz Tahir ise, güvenlik güçlerinin düzenlediği basın toplantısında, “Bu kişiler, sadece Müslüman oldukları için öldürülen masum insanlardı” dedi. 

Tahir sözlerine şöyle devam etti: 

 “İslamofobiye karşı dimdik duracağız. İnançla, sevgiyle, adalet arayışıyla teröre karşı dimdik duracağız. Nefret, asla sevginin ışığını gölgede bırakamaz.”

Bu korkunç olaya bir tepki de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan geldi. Kalın, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında, “Kanada’da aracını kaldırımdaki yayaların üzerine süren ve dört Müslüman’ı öldüren kişinin İslamofobik saiklerle hareket ettiği açıklandı. Bu, üretilmiş korkunun nefrete, neferetin düşmanlığa ve şiddete dönüşeceğinin en son örneğidir. Bu korkunç gidişat ve barbarlık bir an önce durdurulmalıdır” ifadelerini kullandı. 

Tahir’in de söylediği gibi nefret, sevginin ışığını gölgede bırakmamıştı. Dört kişinin ölümüne neden olan bu terör saldırısı sonrasında Ontario eyaletinde farklı inançlardan binlerce kişi kenetlenmiş ve destek ve anma yürüyüşü düzenledi. Binlerce kişinin katıldığı bu yedi kilometrelik yürüyüşte olayın yaşandığı yere çiçekler bırakıldı ve Müslüman aileye karşı işlenen nefret suçu kınandı. Ailenin yaşadığı bölgede halk, aile için bir yardım kampanyası da başlattı. Yardım kampanyasına 14 binden fazla kişi bağışta bulundu. Toplanan paranın bir kısmı dokuz yaşındaki Falez’in tedavisi için kullanılacak, geri kalanı ise ailenin seçeceği bir hayır kurumuna bağışlanacak. 

Anma yürüyüşleri sadece olayın yaşandığı yerde yapılmadı. Binlerce kişi Ontario’nun başka şehirlerinde de bir araya geldi. Vücutları başka yerlerde olsa da hepsinin ellerinde bulunan pankartlardaki yazılar aynıydı: “Nefretin burada yeri yok”, “Nefrete karşı sevgi.”

Anma yürüyüşünden sonra binlerce kişi, bir kez daha cenazelerin toprağa verileceği gün bir araya geldi. Dört kişinin cenazesinin kalabalık bir konvoy ile birlikte getirildiği Güneybatı Ontorio İslam Merkezi’nde konuşmalar yapıldı. Cenaze töreninde de duygulu anlar yaşandı ve bazı katılımcılar gözyaşlarına hâkim olamadı. 

Cenaze töreninden sonra da binlerce insan Ontario’da toplanmaya devam etti. Her gece Afzaal ailesinin hayatını kaybeden dört üyesini onurlandırmak adına gece nöbetine katıldı. Bu binlerce kişinin arasında Başbakan Trudeau ve diğer siyasi parti liderleri de bulunmaktaydı. 

Saldırgana ne oldu diye soracak olursanız, kendisi hakkında dört cinayet, bir cinayete teşebbüs, kasten yaralama ve iki terör suçundan dava açıldı. Davanın detaylarına, davaya getirilen yayın yasağı nedeniyle ulaşamıyoruz fakat zanlının pazartesi günü hâkim karşısına çıktığını ve bir sonraki duruşmasının 21 Haziran’da olacağını biliyoruz.

İslamofobi, Kanada’nın ve dünyanın kanayan yarası olmaya devam ediyor. Yaşanan bu son saldırı, Müslümanlar arasında üzüntü ve korku iklimi yaratmaya devam ediyor. Bir de ülkedeki politikacılar İslamofobiyi dizginlemek konusunda başarısız kalınca, öfke seviyesi artıyor da artıyor. London’daki Kanada Müslüman Derneği Başkanı Nabil Sultan’ın da dediği gibi, “İnsanların politikacılardan duydukları tüm sözlere rağmen ülkede İslamofobi büyüyür da büyüyor.”

Kanada’da ve dünyanın pek çok yerinde insanlar perişan, kalpleri kırık ve çocuklarının güvenliği konusunda endişe ediyor. Bu yaşananlar ile birlikte herkes kendine şu soruları soruyordur: “Peki ailemle birlikte sokakta gezebilecek miyim?”, “Peki çocuklarımı parka götürebilecek miyim?”, “Dışarı çıkarsam ailemi ve sevdiklerimi riske mi atmış olurum?”

Belki de diyeceksiniz ki “Bu sorular hepimizin aklını her daim kurcalıyor.” Fakat şöyle bir ayrım yapabilmek mümkün. Bizler bu soruları kendimize bir kere sorarken, İslamofobinin boy gösterdiği yerlerdeki insanlar bu soruları kendilerine iki kez soracak ve öyle karar alacak.

Yaşanan bu olaylar ışığında, hepimizin günlük hayatımızda tanık olduğumuz sistematik ırkçılık ile yüzleşmeli ve bu sorunu çözebilmek adına elimizi taşın altına koymalıyız. Kimse bazı durumlarda yanlış yaptığını kabul etmek ya da kendisini sorumlu tutmak istemiyor fakat bizler buna mecburuz. Hepimiz hayatımızın bir köşesinde sistematik ırkçılığa katkıda bulunmuş ya da bulunuyor olabiliriz. Fakat iyi insan olmak ve güzel şeyleri işaret etmek ne kadar önemliyse, iyi yapmadığımız şeylere de ışık tutmalıyız. Bu davranışlarımızın farkına varmalı ve hatalarımızdan dönmeliyiz. Bu Kanada özelinde, tüm dünya için geçerli. 

Böylece dünyanın dört bir yanında yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeye, hem Spektrum’da hem de Medyascope ekranlarında sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Böylece, Özgün Özgül ile birlikte hazırladığımız 11. Spektrum’un da sonuna geldik. 

Haftaya yeni bir bölümde yeniden görüşmek dileğiyle,

Hoşça kalın.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.