Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

2020 Feminist Gece Yürüyüşü davası başladı: “’Hasar gördü’ denilen kalkanları kafamızda kırdılar, biz değil polisler yargılanmalı”

8 Mart 2020’deki Feminist Gece Yürüyüşü’nde gözaltına alınan 35 kişi hakkında “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama, görevi yaptırmamak için direnme, kamu malına zarar verme” suçlamalarıyla açılan davanın ilk duruşması bugün İstanbul 58. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.

Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ndeki duruşma salonu küçük olduğu için sanıklar teker teker salona girerek ifade verdi. Hakkında dava açılan 35 kişiden 24’ü duruşmaya katıldı.

Duruşmaya gelen sanıkların bir kısmı tesadüfen orada olduğunu, bir kısmı ise eyleme katıldığını anlattı. Tüm sanıklar haklarındaki suçlamaları reddetti. İddianamede “kamu malına zarar” gerekçesi olarak “21 adet kalkanın ve üç adet akordiyon bariyerin hasar gördüğü” öne sürülüyordu. Beyanda bulunanların büyük çoğunluğu gözaltına alınırken darp edildiklerini, uzun süre yiyecek ve suya erişim olmadan gözaltında kaldıklarını, yakınlarına haber veremediklerini aktardı. Avukatlar da suçun oluşmadığını belirterek beraat talep etti. 

Mahkeme başkanı savunma yapanların duruşmalardan vareste tutulma taleplerinin kabulüne karar verdi. Gelecek duruşma 29 Aralık 2021 tarihinde, saat 10.10’da yapılacak.

Söğütlü: “Önce gazeteci sonra kadın gazeteci olarak oradaydım”

Sanıklar arasında olan Gazete Yolculuk muhabiri Buse Söğütlü de gazeteci olarak 8 Mart 2020’deki Feminist Gece Yürüyüşü’nü takip ettiğini belirterek, “Orada bulunma nedenim önce gazeteci sonra da kadın gazeteci olmamdı” dedi. Gözaltına alınışını anlatan Söğütlü suçlamaları reddetti:

“Yürüyüşten birkaç gün önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, eylemin yasak olacağını söylemişti. Mesleğim gereği defalarca şikayetçi olduğu halde koruma verilmeyen, öldürülen kadınların hikayeleri ile haşır neşir olmak durumundayım. Bu ülkede bir kadın olarak yaşamaya çalışıyorum. Mesleki faaliyeti yerine getirmiyor olsam da orada olurdum. Bir kadın arkadaşımız şiddetle gözaltına alınırken onun görüntüsünü çektim, bulunduğum yerden indim ve bir çevik kuvvet polisi bana omuz attı. Kendisine ne yaptığını sordum. Dosyadaki tek fotoğrafımda da boynumda basın kartım asılı. Haber takibi yaptığım açıkken bu muamele ile karşılaştım. Gri takım elbiseli bir polis tarafından ‘Alın şu kaltağı’ denilerek gözaltına alındım. Neden bana omuz attıklarını sorduktan hemen sonra bu yaşandı. Gözlüğüm bilerek yere düşürüldü. O eylemde gazeteci olarak bulunmama rağmen slogan da attım ama iddianamedeki suçlamaları kabul etmiyorum. Gazeteci olarak orada bulunduğum için polisin tavrı mesleğimi yerine getirmemi engelleyiciydi.”

Polis saldırısı ve hakaretleri beyanlarda yer aldı

Sanık beyanlarında yürüyüşün hak olduğu vurgulanırken polis saldırısı ve hakaretler de sıkça aktarıldı. 

Bir sanık, “Süleyman Soylu yasakladı diye hakkımızı kullanmaktan imtina edemezdik. Herkese plastik bana normal kelepçe takıldı, göğüs kafesimde iki çatlak, vücudumun her yerinde darp izi vardı. Üç polis ‘Gel orospu, erkeklik nasıl oluyormuş göreceksin’ diyerek beni tekmeledi. Ne yaptıklarını soran bir kadın arkadaşı da aldılar. Arabada da şiddet gördük. Bugün olsa yine giderim, o bizim yasal hakkımız” diye konuştu.

Bir başkası da Feminist Gece Yürüyüşü’nün yıllardır polis saldırısı olmadıkça sorunsuz düzenlendiğini hatırlatırken o gün yaşananları, “Binlerce kadın toplandık. Bir süre durmamızın ardından polis binlerce kadını daracık caddeye sürdü. Cihangir Meydanı’nda da protesto hakkımızı kullanmamızı engelleyerek kalkanlarla, plastik mermilerle, işkenceyle gözaltına aldılar. Aslında asıl yargılanması gereken buradaki kadınlar değil, o gün önümüze çekilen polisler, onlara bu emri verenler, kadın katilleri ve onları cezasız bırakanlardır” cümleleriyle anlattı. Sanık, iddianamede “hasar gördüğü” söylenen kalkanlar için “Polisler onları bizim kafamızda kırdı” dedi.

Yürüyüşün ardından bir pastanede oturduğu sırada şahit olduğu şiddet karşısında gözaltına alındığını belirten bir başka sanık ise yaşadıklarını, “Yedi polis, bir kadını dövüyordu. Ben de ‘Yapmayın’ dedim ve beni aldılar” diyerek anlattı.

“Tüm sanıkların darp raporu var”

Sanık beyanlarının ardından söz alan avukatlar, yargılamanın hukuksuz olduğunu söyledi, müvekkillerini duruşmalardan vareste tutulması ve derhal beraat taleplerini iletti.

Avukat Şahin Berber, müvekkillerinin anayasal haklarını kullandığını vurgulayıp, “Tüm sanıkların darp raporu varken polisler kaskları kırılmış gibi tutanak tutmuş” dedi. 

Avukat Seher Eriş, polislerin müvekkillerini adeta bir işkence koridorunda darp ederek gözaltına aldığını, çok uzun süre otobüslerde bekletildiklerini ve kendilerine çok zor ulaştıklarını anlattı. İddianamedeki çelişkilere ve eksikliklere dikkat çeken Eriş, “Polislerin insanları darp ederken kırdığı kalkanları, eyleme katılanlar kırmış gibi bir algı oluşturmaya çalışılmış” dedi ve sanıklar için derhal beraat talep etti. Avukat Yağmur Kavak, Çiğdem Akbulut ve Ezgi Önalan da suçun oluşmadığına dair beyanlarda bulundu.

Mahkeme başkanı, savunma yapanların duruşmalardan vareste tutulma taleplerinin kabulüne karar verdi ve davayı 29 Aralık’a erteledi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.