İstanbul-Beyoğlu’ndaki bir haber takibi sırasında sivil bir grubun ve polislerin saldırısına uğrayan gazeteciler yaşadıklarını anlattı.
“Haberi yazmak için gittiğim parkta polisler etrafımı ablukaya aldı. Yüz üstü yere yatırdılar. ‘Basınım’ dememe rağmen yaptılar.”
“Sivil bir kişi elindeki poşetle bana vurmaya başladı.”
“Sekiz-dokuz kişinin tekmelerine, tehditlerine maruz kaldım.”
“Darp raporu almak için doktoru beklerken polisler bana yönelip küfretmeye başladılar.”
Okuduklarınız, gazeteciler Enes Sezgin, Ceylan Bulut, Derya Saadet ve Taylan Öztaş’ın Konya’daki ırkçı saldırıda öldürülen yedi kişi için 31 Temmuz’da İstanbul-Beyoğlu’nda düzenlenen eylemin ardından Kasımpaşa’da polis ve sivil kişiler tarafından uğradıkları saldırıya dair cümleler.
Gazeteciler, eylemin ardından Kasımpaşa’ya yürüyen topluluğa sivil, eli sopalı erkeklerden oluşan ve bozkurt işareti yapan bir grubun saldırdığına tanık oldu. Grup daha sonra haber takip etmek isteyen gazetecilere de saldırdı. Alandan uzaklaşıp haberini yazdığı sırada gözaltına alınan gazeteci Enes Sezgin, gözaltına alındığı andan itibaren darp edildiğini anlattı. Ceylan Bulut, Taylan Öztaş ve Derya Saadet ise sivil bir grubun saldırısına uğradı. Saldırıya uğrayan gazetecilerden Taylan Öztaş, darp raporu almaya gittiği sırada hastanede gözaltına alındı.
Gözaltına alınan gazeteciler bir günlük gözaltının ardından tutuklama talebiyle sevk edildikleri mahkemece yurtdışına çıkış yasağı ile serbest bırakıldı.
Gazeteciler, son zamanlarda Suruç anması, Onur Yürüyüşü başta olmak üzere takip ettikleri başka haberlerde de benzer durumlarla karşı karşıya kaldıklarını hatırlatıp, işlerini yapmaya ve bu süreçte birbirlerini de kollamaya, dayanışmaya devam edeceklerini söyledi.
Gazeteciler bugün (4 Ağustos), Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundu ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde kamuoyunu bilgilendirdi. DİSK Basın-İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş yaptığı açıklamada, “Bu saldırılar iktidarın hakikate açtığı savaşın bir parçası. Saldırılara karşı tek seçeneğimiz, dayanışmayı büyütmek ve örgütlenmek” dedi. İHD’deki açıklamada da gazeteciler gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyeceklerini belirtti.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“’Basınım’ dememe rağmen ne dinlediler ne dinlemeye çalıştılar”
Enes Sezgin, sivil grubun kendisini alanda darp ettiği sırada aralarından birinin sivil polis olduğunu düşündüğünü ve o kişinin grubu üzerine yönlendirdiğini anlattı. Sezgin, alandan ayrılıp bir parkta haber yazmaya çalışırken gözaltına alınması ve sonraki süreci ise şöyle aktardı:
“Yüzüstü yatırıp hakaret ettiler. ‘Basınım’ dememe rağmen yaptılar. Kasımpaşa Karakolu’nda üç ayrı kez kaba darp şeklinde işkence yaptılar. Çıplak arama yapacaklarını söyleyip karşı çıktığımda hem darp ettiler hem de çıplak arama yaptılar. ‘Tek hizaya geç’, ‘İstiklal Marşı’nı biliyor musun, bilmiyorsan ezberleyeceksin’ gibi askeri uygulamalar ve ırkçı söylemler var. Hastaneye götürülürken de işkenceye uğradım. ‘Basın çalışanıyım’ dememe, kimliğimi bin kere göstermeme rağmen ne beni dinlediler ne de dinlemeye çalıştılar. Hastanede ve sonra götürüldüğümüz karakolda da işkence sürdü. Bir polis, arkadaşlarına ‘Amirin özel emri var, suratlarını yıkamalarına bile izin vermeyeceğiz’ dedi. İnsanlık dışı bir uygulamaydı. ‘Bunları boş tarlada öldürmek gerek, cezaevine girip devletin yemeğini yemesinler’ söylemleri dikkat çekiciydi.”
Meslektaşları Enes Sezgin’in gözaltına alındığını bilmiyordu. Sivil grubun saldırısına uğrayan gazeteciler Ceylan Bulut ve Derya Saadet, darp raporu almak için hastaneye gittiklerinde Enes Sezgin’i gördü.
“Hiç bu kadar nefret dolu bir şey yaşamadım”
Faşist saldırganlar https://t.co/8Xmh6n8IJg muhabiri Ceylan Bulut'a küfür ederek saldırdı. Olayı görüntüleyen Derya Saadet'in ise telefonu kırıldıhttps://t.co/wSJ7PRJTUn pic.twitter.com/nbAJpMGkib
— sendika.org (@sendika_org) July 31, 2021
Ceylan Bulut, “Kasımpaşa’yı yakıyorlar gelin” çağrıları ile toplanan sivil grubu görüntülerken Enes Sezgin’e saldırıldığı anları da kaydetti. Bir kişinin, elindeki poşetle kendisine vurup kamerasını yere attığı anları da Derya Saadet kaydetmiş:
“Elinde çivili sopa ile beni kovalamaya başladılar. Yolun diğer tarafına geçtim, Derya da uzaklaştı sanırken onu yere atıp darp ettiklerini gördüm. ‘Bunları tutun, teröristler, gazeteci değiller’ diyorlardı. Kadın olduğumuz için ayrı muamele gördük. Kartımızı göstermemize rağmen bize inanmayıp canımıza kastettiler. Hiç bu kadar kin ve nefret dolu bir şey yaşamadım. Derya’yı bir grup erkeğin tekmelediği anı hiç unutmayacağım.”
“Sekiz-dokuz kişinin tekmelerine ve tehditlerine maruz kaldım”
Derya Saadet, grubun Ceylan Bulut’a saldırdığını gördüğü sırada kendisine de yumruk atıldığını ve yere düştüğünü anlattı:
“Yere düştüm ama telefonum elimdeydi. Telefonumu almaya çalıştılar, ‘İçinde neler var bakalım’ diye bağırıyorlardı. ‘Siz de onlardansınız, gazeteciyim diye palavra sıkıyorsunuz’ diyorlardı. Beni yere atan kişi omzumdan tutup kaldırmaya çalıştı, kolumda tırnak izleri var. Sekiz-dokuz kişinin tekmelerine ve tehditlerine maruz kaldım. Gazeteci Hayri Tunç, Ceylan ve beni ellerinden aldı.”
Derya Saadet ve Ceylan Bulut, darp raporu almak için gittikleri hastanede kendilerine saldıran kişilerin de darp raporu almaya çalıştığını gördü. Bunun üzerine meslektaşları yanlarına geldi.
“Elimizdeki görüntüleri sunmamıza izin vermediler”
O sırada gözaltında olan Enes Sezgin hastaneye getirilmişti. Taylan Öztaş, darp raporu almak için beklerken polislerin kendisine küfrettiğini ve çağrılan amirin “Sen de oradaydın” diyerek gözaltına alınması emri verdiğini anlattı.
Ters kelepçe ile hastanede gözaltına alınan Öztaş, gazeteci olduğunu belirtmesine karşın hastane asansöründe darp edilmeye başlandığını söyledi.
Öztaş, saldırgan grubun şikayetleri üzerine kendilerine yöneltilen suçlamalara karşın mahkemede gazeteci olarak mağdur ve tanık olduklarını anlattıklarını belirtti:
“Vatan’daki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülürken yarım saatten fazla polis ve bekçilerin ırkçı söylemine, fiziki ve psikolojik şiddetine uğradık. Darp ettiğim, slogan attığım yönündeki müşteki ifadeleriyle hazırlanan suçlamalar vardı ancak ne darp ettim ne de slogan attım, gazeteciyim. Elimizde görüntüler de vardı ama sunmamıza izin vermediler.”