Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İktidar medyası da çözülüyor

Siyasi iktidarda yaşanan çözülmeyi medyasından da gözlemlemek mümkün. Örneğin bugünkü iktidar yanlısı gazetelerin birinci sayfalarına bakıldığında bariz bir dağınıklık, kafa karışıklığı görülüyor.

Yayına hazırlayan: Sara Elif Su Balıkçı

Merhaba, iyi günler. Aslında bugün, “Erken seçim olmaz mı?” diye bir yayın yapmayı düşünüyordum. Artık o yarına, belki öbür güne kaldı; çünkü bugün Özer Sencar’ın bir sosyal medya paylaşımı vardı; insanlara, “İktidarın ekonomi yönetimini beğeniyor musunuz?” diye soruluyor. Ezici bir çoğunluk “Hayır” diyor. Dolayısıyla Özer Bey, erken seçim olur diyenlere bu tabloyu gösteriyor ve “Olmaz” diyor, yani “Bu ekonomiyle seçime girmez iktidar” diyor. Ne zaman girer? İşte bunu konuşmayı düşünüyordum; fakat Ankara’dan bir arkadaşımla sohbet ederken bana bir uyarıda bulundu. O uyarı üzerine hemen internetten gazetelerin birinci sayfalarına baktım.

Normalde, açık söyleyeyim, itiraf edeyim, uzun süredir gazete satın almıyorum zaten; hiçbir gazeteyi satın almıyorum. Gazetelerin kendisine de baktığımı, hele iktidar yanlısı gazeteleri, medyayı takip ettiğimi de hiç söyleyemem; ancak sosyal medyada önüme düşen bazı şeyler gözüme çarpıyor, ama arada sırada –bunu yapmakta yarar varmış demek ki; bugünkü deneyimden hareketle, bu yayını yapma nedenim de bu– gazetelerin birinci sayfalarına baktığınız zaman –ki onların büyük bir kısmı artık iktidar yanlısı, muhalif olarak tanımlanabilecek ya da havuzun dışında olduğunu bildiğimiz çok az sayıda gazete kaldı, günlük gazeteden bahsediyorum– baktığımız zaman, baktığım zaman bugün gerçekten çok şaşırdım. Aslında şaşırdım diyorum ama, bir yanıyla da şaşırtıcı değil; çünkü iktidarda yaşanan çözülmenin iktidarın medyasında da yaşanması kaçınılmaz. 

Neyi söylüyorum? Özellikle Erdoğan’ın Biden’la görüşmesi, daha sonra da uçakta gazetecilere konuşmasını — gazetecilerin hepsi iktidar yanlısıydı, biliyoruz ve bunlar Erdoğan’ı birinci sayfalarına çıkarttılar; ama baktığımız zaman, bir tek Milliyet en geniş bir şekilde vermiş. Milliyet gazetesinin birinci sayfasında Özay Şendir, “F-16 için yakın markaj” başlığıyla manşet olarak vermiş diyelim. Onun dışında, genellikle manşet olarak verenler yok. Kenardan verenler var, F-16 meselesini ele alanlar var. Mesela Hürriyet, “İtibarımızı Koruduk” diye, altlarda bir yerde vermiş, en altta görüyorsunuz. Başka sosyal konularda birtakım manşetler daha var, en üstte bir futbol yayını, futbol haberi, magazin haberi vs. altta bir yerde Erdoğan var. Bunu şundan söylüyorum: Bir dönem, çok da eski olmayan bir dönem, ama özellikle Erdoğan’ın belli bir gücü hâlâ muhafaza ettiği bir dönemde, Biden görüşmesi vs. önemli olayların ardından, tek, aynı gazete gibi çıkardı; hatta başlıklar bile aynı olurdu. Mesela: “İtibarımızı Koruduk”. Hepsi birden, “İtibarımızı Koruduk” şeklinde çıkardı; ama bir bakıyoruz, şimdi herkes ayrı telden çalmış. İktidar yanlısı bir iki gazetede, Erdoğan’ın Biden’a Yunanistan’da Dedeağaç’ta kurulacak olan askerî üs konusundan duyduğu rahatsızlığı çıkartmış; genellikle F-16’lar, arada Hürriyet’in dediği gibi “itibar korumak”, ama şöyle bir husus var — özellikle Sabah’ta görüyorsunuz: “Dedeağaç Üssü Türk halkını rahatsız ediyor” diyor, Akşam’da da gördüm, başka yerlerde de var bu olay; ama şunu bir kere kabul edelim: Erdoğan’ın Biden görüşmesi –dün bunu değerlendirdik– “sıfıra sıfır elde var sıfır” bir görüşmeydi, hiçbir şeyi değiştirmedi. Dolayısıyla bizler açısından pazarlanabilecek bir mal yok ortada; fakat iktidar yanlısı medyanın zaten en büyük özelliği, pazarlanacak bir şey olmadığı zaman da varmış gibi yapmasıydı. Artık onlarda da bir bezginlik görüyoruz ve bunu özel olarak not düşmek lâzım; artık herkeste kendi başına bir dağılma hâli var, bir merkeziyet hâlinden uzaklaşılmış gibi. Ama bugün iki tane çarpıcı manşet var, birbirinden çok farklı:

Önce, demin gördük, Sabah gazetesine bakacak olursak, Sabah gazetesinin esas manşeti, “Rus casusların suikast planı” haberi. Rus casusların suikast planından kastedilen, Türkiye’de yaşayan Çeçen muhaliflere yönelik olarak bir ekibin, casuslar ekibinin –tabii ki Çeçenistan Rusya’ya bağlı, biliyorsunuz–, Çeçenistan’la alâkalı insanların hazırlık yaptıkları ve MİT’in de aylar süren operasyon sonucu bunları yakaladığı. Bu daha önce bir şekilde haber olmuştu, Sabah bunun özel haber olarak detaylarını bulmuş, isimler koymuş, resimler koymuş vs.. Tabii burada Rus casusların suikast planı olarak veriliyor. Yani, şimdi Çeçen muhaliflere suikast planı diye verseniz başka bir şey olurdu; burada direk Çeçen sorunu ele alınıyor, olay o ve Çeçenistan kökenli birtakım insanlar var ve Çeçenistan tabii ki Rusya’yla alâkalı. Tabii bunu Rus casusların suikast planı olarak verdiğiniz zaman, bu doğrudan Rusya’yla bir kavga manşeti. Gazetecilik açısından doğru mu? O tartışılır; ama Sabah gazetesinin derdinin gazetecilik olmadığını ve diğer gazetelerin de özellikle manşetlerin ve birinci sayfaların çok ciddi bir şekilde politik olarak dizayn edildiğini bildiğimiz için, “Rus casusların suikast planı” gibi bir başlık, Sabah gazetesinin iktidarla yakın ilişkisi bilindiğinde, bir yığın soru işaretini beraberinde getirir, özellikle Ruslar nezdinde.

    Türkiye, biliyoruz ki Rusya’yla iyi ilişkiler kurmak istiyor, kuruyor. ABD’yi Rusya’yla dengelemek istiyor, F-35’lerin yerine SU-35’ler almak söz konusu, S-400’ler alınmış; sanki bir tür, ABD’yle kaybolan stratejik ortaklık Rusya’yla kurulmak isteniyor; ama bu arada birtakım sorunlar var tabii ki: Ukrayna başta olmak üzere –dikkatli söylemeye çalışıyorum, yanlış anlaşılmasın–, Ukrayna başta olmak üzere, ama Sabah gazetesi gibi bir yerde “Rus casuslar suçüstü yakalandı, suikast planı” diye verildiği zaman, insanın aklına o kadar olmasa da Rus uçağının düşürülmesi günlerini sanki getiriyor ve sanki bir Rusya’ya meydan okuyuş var. Bir diğeri, yine bir iktidar medyasında. Bu sefer Yeni Şafak’ta, “ABD’den DEAŞ’a Eğit Donat” diye kocaman manşet. IŞİD o, bir kere DEAŞ diye bir şey yok, bunu söylemek lâzım. Arapçasından hareketle DAEŞ diye söyleniyor; fakat bir keresinde Erdoğan buna “DEAŞ” dedi ve öyle DEAŞ kaldı. İktidar yanlıları artık bunu DEAŞ olarak söylüyorlar, bir tür anonim şirketmiş gibi. Halbuki IŞİD, ama Arapça okunuşuyla DAEŞ. Neyse. Bu manşette, üstte görüyorsunuz yine Dedeağaç olayı var; ama bu manşet de Wall Street Journal’ın haberine dayandırılarak yapılmış aslında çok dolaylı bir şey. Önce, “ABD’den DEAŞ’a eğit donat” denince, insanın aklına Suriye geliyor, “Allah Allah! Ne alâka?” diyorsunuz; meğer Afganistan’da Taliban’a karşı mücadele eden IŞİD Horasan’ın saflarına eski Afgan ordusundan bazı askerler katılmış ve bu askerler de zamanında ABD tarafından eğitilip donatılmış, Taliban da… “…mış …mış”la giden bir şey. Her halükârda, bir yerde Rusya’yı hedef alan Sabah gazetesi, bir yerde ABD’yi hedef alan Yeni Şafak gazetesi, çok bereketli bir şekilde belli ki her gazete normal olanı yapıyor, kendi bildiği haberleri manşete çıkartıyor; ama bu aynı zamanda bize iktidardaki çözülmeyi gösteriyor, kafa karışıklığını gösteriyor. Herkesin kendi telinden çalmaya başladığı an, işlerin kötüye gittiğinin anlaşıldığı an bence. Tekrar söylüyorum, bir zamanlar düşünülürse, çok da uzak olmayan zamanlarda bu gazetelerin hepsi Biden görüşmesini çok pozitif bir şekilde vereceklerdi ya da diyelim ki görüşmeden açık bir şekilde rahatsızlık duyuluyor olunsaydı bu sefer de hep birlikte Biden’a saldıracaklardı; ama herkes kendi gündemini kendisi yapmaya çalışıyor ve Sabah gazetesi Rusya’ya, Yeni Şafak ABD’ye karşı manşetlerle çıkıyor ve bu da bizlerin kafasını karıştırıyor, halbuki kafası karışık olan bizzat kendileri.

Şimdi, göreceğiz; iktidarın gitmesinden sonra bu gazetelerin büyük bir kısmı yok olacak, öyle tahmin ediyorum. Çünkü çoğu tamamen sübvansiyonla gidiyor, bunlardan birisi de benim bir dönem çalıştığım, bir zamanlar Türkiye’nin en önemli gazetelerinden biri olan Milliyet gazetesi. Belli ki sayı fazla olsun diye ve artık adından ne kaldıysa, bir şekilde sun’î teneffüsle yaşatılmaya çalışılıyor; ama onun dışında birçok gazete yok olacak. Kalacak olan gazeteler, mesela diyelim Hürriyet, Sabah kalacak, ama bu yönetimlerle ve bu sahiplik yapısıyla kalacak mı açıkçası çok emin değilim ve birçok kişi de şu anda, orada çalışan kişilerin büyük bir kısmı da gelecek konusunda çok ciddi bir şekilde ve haklı bir şekilde herhalde endişe duyuyorlardır. Yavaş yavaş oralardan da birtakım istifalar ya da kendini attırmalar, böyle şeyler de olabilir. Bir köşe yazarı beklenmedik bir yazı yazar ve gazete işine son verir gibi olayları da yaşayabiliriz. Aslında iktidar medyası bize iktidarın durumunu gösteriyordu. Nasıl bir sun’î gündem yaratmaya çalıştıklarını, nasıl tek tipçi bir toplum yaratmaya çalıştıklarını gösteriyordu. Şu hâliyle baktığımız zaman bir çözülme olayını bizzat bu gazetelerde de yaşıyoruz. Bunun başka yerlere sirâyet ettiğini de başka bir yayında söylemiştik.

Bu konuda ilginç bir örnek var: Cem Küçük hakkında Ömer Faruk Gergerlioğlu suç duyurusunda bulunmuş; savcılar ya da yargı bu suç duyurusunu işleme koymuş ve Cem Küçük de “haklı bir şekilde” şikâyet ediyor, diyor ki: “Demek ki, Erdoğan’ın gideceğini düşünen birileri var ki, normalde takipsizlik kararı verilmesi gereken bu soruşturmayı sürdürmeye karar vermişler”. Bir de olayın böyle bir boyutu var. Şimdiden eskisi gibi korunaklı olmadığını hisseden gazeteciler ve de eskiden vermedikleri birtakım kararları vermeye başlayan yargı mensupları var. Bu noktada ilginç bir paylaşım yaptı Burak Bilgehan Özpek. Zamanında o da bir yazısından dolayı Cem Küçük’e tekzip yollamak için notere gittiğinde, noterin korkup işlem yapmadığını hatırlatıyor yakın bir zamanda; ama şimdi, eskiden noter işlem yapamazken, şimdi yargının işlem yapabildiği bir duruma doğru seyrediyoruz. Kapatırken bir başka olaya da değinmek istiyorum yine. İktidar medyasının içerisine konulur mu konulmaz mı bilmiyorum, Aydınlık gazetesinin manşetinde de hedefte DEDAŞ var: “Üretimi baltalayan DEDAŞ’a kim dur diyecek”. DEDAŞ nedir? Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. Eyvallah. Bunlar, özellikle tarımda parasını ödemeyen çiftçinin elektriğini kesiyorlar vs. ve bundan yana bir şikâyet var ve burada detaya baktığımız zaman, yazının içerisinde, haberin içerisinde ısrarla vurgulandığı gibi, DEDAŞ Tivnikli ailesine ait Eksim Holding’in. Daha önce de DEDAŞ çok gündeme gelmişti. Tivnikli ailesi nedir? İşte, Abdullah Tivnikli hayatını kaybetti, zamanında Türk Telekom, şu bu, birçok yerde etkili bir isimdi, Erdoğan’la çok yakındı ve hayatını kaybettikten sonra, geçen Erenköy Cemaati’yle ilgili yayında bahsettiğim gibi onun taziyesine gittiği için Kılıçdaroğlu, Sabah gazetesi tarafından hedef gösterilmişti. Yani, DEDAŞ dediğimiz zaman akla Nakşibendîliğin Erenköy Cemaati geliyor. Erenköy Cemaati meselesini BİM’de de ele almıştık. Şimdi de ilginç bir şekilde Aydınlık Erenköy Cemaati’nin bir başka iştirakı diyelim –tabii bunlar da çok acayip ve abes şeyler– karşımızda bunu gösteriyor. Yani, şu hâliyle bakıldığı zaman, iktidara doğrudan ya da dolaylı, organik ya da yarı organik şekilde destek veren medya tamamen kendi başına, ayrı ayrı hedeflere hitap ediyor, hedeflere saldırıyor — saldırmak biraz sert olabilir, neyse, hedef alıyor  diyelim; ama bunların hiçbirisinin artık eskisi gibi bir gücü yok. Zaten bu hal de güçsüzleşmelerinin sonucu. Bir çözülme var, bu çözülme medyada çok bâriz bir şekilde yaşanıyor ve anlaşılan önümüzdeki süreçte bu iktidar yanlısı gazetelerin birinci sayfalarına bakmayı fazla ihmal etmemekte yarar var. Çok bereketli bir alan. Hep bahsettiğim krizin, iktidarın krizinin, yönetememe krizinin çok ciddi birer aynası olarak karşımıza çıkıyorlar. Allah kolaylık versin demeyeceğim; yani bu, sonuçta uzun bir süre yaşanan bir mutluluk döneminin sona ermekte olduğunu görüyorlar ve şimdi çok ciddi bir şekilde telaş içerisinde, neyi nasıl yapacaklarını bilememenin telaşıyla ve önlerini görememenin telaşıyla ayakta kalmaya çalışıyorlar, ama kalabileceklerini sanmıyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.