OECD Sosyal Duygusal Beceriler Araştırması: “Sosyo ekonomik açıdan avantajlı öğrenciler, sosyal ve duygusal becerilerde daha başarılı”

İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organisation for Economic Co-operation and Development-OECD) “Sosyal ve  Duygusal Beceriler  Araştırması Türkiye Ön Raporu”, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) internet sayfasında yayımlandı. OECD, dokuz ülkeden 10 ayrı şehirde uygulamalar yaparak, öğrenci, veli ve öğretmenlerden veri toplayarak yaptığı araştırmanın, sosyal ve duygusal beceri modeli ve beş faktörlü kişilik kuramı esas alınarak yapıldığını belirtti. Araştırmanın Türkiye bölümü İstanbul’da yapıldı ve bu çalışmanın sonuçlarına göre, yaşça küçük (10 yaş) öğrencilerin sosyal ve duygusal becerilerinin, yaşça büyük (15 yaş) öğrencilere oranla daha yüksek olduğu gözlemlendi. 

OECD’nin 2019 yılında başlattığı Sosyal ve Duygusal Beceriler Araştırması, farklı yaş grubundaki öğrencilerin sosyal ve duygusal becerilerinin ölçülmesi planlanırken, çalışmada “büyük beşli” olarak ifade edilen görev performansı, başkalarıyla etkileşimde olma, açık fikirlilik, iş birliği ve duygu düzenleme modeli kullanıldı. Çalışma, 10 farklı şehirden 10 ve 15 yaş gruplarından toplam 60 bin 985 öğrenci, 35 bin 468 veli ve 56 bin 393 öğretmenin katılımıyla yapıldı.  Araştırma, İstanbul (Türkiye), Helsinki (Finlandiya), Moskova (Rusya), Sintra (Portekiz), Ottowa (Kanada), Houston (ABD), Manizales ve Bogota (Kolombiya), Daegu (Güney Kore) ve Suzhou (Çin)’de gerçekleştirildi.

“Öğrencilerin sosyo ekonomik düzeyleri sosyal ve duygusal becerileri üzerinde önemli etkiler oluşturmaktadır” 

Araştırma sonuçlarına göre, 10 yaş grubundaki öğrencilerin sosyal ve duygusal becerileri, 15 yaş grubu öğrencilerine kıyasla daha yüksek. Bu iki yaş grubundaki öğrenciler arasındaki fark, özellikle kararlılık, iyimserlik, güven, merak, sosyallik, enerji ve başarma motivasyon alanlarında daha fazla görüldü. 

Daha genç öğrencilerin daha yüksek sosyal ve duygusal becerilere sahip olduğu bulgusunun, Türkiye örnekleminde de görüldüğü belirten çalışmada, Türkiye’nin 15 yaş grubu öğrencilerinin hoşgörü düzeyinin 10 yaş grubuna göre daha yüksek olduğu tespit edildi. 

“Kız öğrencilerin hoşgörü, empati ve birlikte çalışma becerileri, erkek öğrencilerden daha yüksek”

Araştırmada iki farklı yaş grubundaki kız ve erkek öğrencilerin sosyal ve duygusal beceri puan ortalaması da hesaplanırken, ortaya çıkan bulgulara göre kız öğrenciler, görev performansı, iş birliği ve açık fikirlilik becerilerinde daha yüksek ortalama puanlarına sahip. Erkek öğrenciler ise duygu düzenleme ve başkalarıyla etkileşimde olma becerilerinde daha yüksek puan ortalamasına ulaştı.

Öğrencilerin, sosyal ve duygusal becerilerinin sosyoekonomik düzeylerine göre değişimi ele alındığında ise tüm beceri ve alt becerilerin sosyoekonomik düzey ile bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Sosyoekonomik düzeyinin Türkiye örnekleminde ise sosyal ve duygusal becerilerle, sosyoekonomik düzeyin ilişkisinin diğer örneklemlere göre zayıf olduğu gözlemlendi. 

“Türkiye’de yaşam doyum oranları diğer ülkelere göre daha az” 

Yaşam doyumu yüksek olan öğrencilerin eğitim, okul ve öğretmenlerine yönelik olumlu tutum geliştirdikleri belirtilen araştırmada, şu ifadelere yer verildi: 

“Araştırmada biyolojik ve psikolojik özellikler açısından bir kişisel tanımlama ve geçiş dönemi olan ergenlikte yaşam doyumunun anlamlı ölçüde düştüğüne dair bulgulara ulaşılmaktadır. Bu dönemde öğrencilerin kendilerine ve yaşama yönelik bakışlarında önemli değişimler görülmekte, bu değişimler yaşam doyumuna dair sonuçlara da yansımaktadır. Çalışmada, yaşam doyumu ile birlikte 10 ve 15 yaş grubu öğrencilerinin iyilik hali ve sınav kaygısı da dikkate alınmış ve aralarındaki ilişki incelenmiştir. 10 ve 15 yaş gruplarında öğrencilerin yaşam doyumları büyük farklılıklar göstermektedir. 15 yaş grubu öğrencilerin yaşam doyumu ortalaması (7,2) 10 yaş grubu öğrencilerin yaşam doyumu ortalamasın (8,2) önemli ölçüde düşüktür. İstanbul örnekleminde yer alan öğrenciler her iki yaş düzeyinde de uluslararası ortalamanın kısmen altında yer almaktadır.” 

“10 yaş grubu öğrencilerde velilerin ve öğretmenlerin beklentileri arttıkça hem iyilik hali hem  de sınav kaygısı artıyor”

Sınav kaygısının, yaşam doyumu ile negatif ilişkiye sahip olduğu vurgulanan araştırma sonuçlarına göre, strese dayanıklılık ile birlikte iyimserlik ve yaratıcılık arttıkça, öğrencilerin sınav kaygısında anlamlı bir düşüş görüldüğü gözlemleniyor. Türkiye örnekleminde, her iki yaş grubunda da strese dayanıklılık ve iyimserlik puanları arttıkça, sınav kaygısının da azaldığı belirtilen çalışmada şu ifadelere yer verildi:  

“İstanbul’da elde edilen bulguları kısmen farklılaştıran özellik, yaratıcılık ile sınav kaygısı arasında anlamlı bir  ilişki bulunmamasıdır. 10 yaş grubu öğrencilerde, velilerin ve öğretmenlerin beklentileri arttıkça, hem iyilik hali, hem  de sınav kaygısı artmaktadır. Bunun yanı sıra rekabetçi  okul ikliminde bulunmak, iyilik halini kısmen, sınav kaygısını ise daha fazla artırmaktadır. 15 yaş grubu öğrencilerden elde edilen bulgular ise 10 yaş grubundan önemli  farklılıklar göstermektedir. Rekabetçi okul iklimi, veli ve öğretmenlerin beklentilerinin artması ile sınav kaygısı da artış göstermekte, buna rağmen iyilik halinde anlamlı bir artış görülmemektedir.” 

Okula aidiyet, öğrenci ve öğretmen etkileşimi ve zorbalığa maruz kalma arasındaki ilişkilerin incelendiği araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de öğrenci-öğretmen etkileşimi ile okula aidiyet arasındaki ilişkinin, her iki yaş düzeyinde de uluslararası ortalamanın üzerinde olduğu görülmektedir. 

İstanbul örneklemine dair sonuçlar incelendiğinde, her iki yaş grubunda da okula aidiyetle en güçlü ilişkiye sahip alt becerilerin sosyallik, iyimserlik, birlikte çalışma ve enerji olduğu görülmektedir. Sorumluluk, öz yeterlik ve başarma motivasyonu ise daha kendine yönelik alt beceriler olarak okula aidiyete katkı sağlayan diğer alt becerilerdir. Sonuçlar, İstanbul’da da okula aidiyetin daha çok etkileşime dayalı becerilerle ilişkili olduğunu ve öğrencilerin kendine dönük becerileri ile desteklendiğini işaret etmektedir.

Çalışmada kullanılan “Beş faktörlü kişilik kuramı” nedir? 

Başkalarıyla etkileşimde olma: Çalışmada kullanılan başkalarıyla etkileşimde olma modeliyle, öğrencilerin gruplarla açık, anlaşılır, aktif dinleme, sağlıklı ve anlamlı ilişki kurma becerileri ölçüldü. 

Açık fikirlilik: Entelektüel merakın ve yeni yaşantılara, tecrübelere açık olmanın göstergesi olarak değerlendirilirken, bu modelleme gelişime açık olma, gelenek dışı ve bağımsız düşünebilme gibi özellikler bağlamında ele alındı.

İş birliği: Öğrenciler arasında ortak enerji ve güdülenme ile belli bir amacı ya da görevi gerçekleştirmek için birlikte çalışma becerisi ile, iş birliği sırasında çocukların, diğerinin duygu ve düşüncelerini daha iyi anlayabilme, uyum sağlama ve problem çözme becerileri ölçüldü.

Duygu düzenleme: Duygu düzenleme bireyin hem kendi, hem de çevresindekilerin etkilerini fark ederek duygusal tepkilerinin biçimi ve şiddetinin ölçülmesidir. 

Görev performansı: Sorumluluk, bireyin yapması gereken görevleri gerçekleştirmesi ve yapmış olduğu hatalarının, davranışlarının sonucunu üstlenmesi durumunun belirlenmesidir. 

Araştırmanın Türkiye örneklemine, İstanbul’daki 15 yaş grubu öğrencilerinin eğitim gördüğü 81 okul ile 10 yaş grubu çocukların eğitim gördüğü 96 okul yer aldı. Türkiye’de 10 yaş grubundan iki bin 701, 15 yaş grubundan ise üç bin 168 öğrenci araştırmaya katıldı. Bu çalışmaya, ayrıca dört bin 250 veli, altı bin 49 öğretmen ve 165 okul müdürü de katıldı.  

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.