Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Koç Üniversitesi protestolarında öğrencinin üzerine yürüyen dekan Yiğit Sayın Medyascope’a konuştu: “Çok pişmanım”

Koç Üniversitesi protestolarında bir öğrencinin üzerine yürüyen Öğrenci Dekanı Dr. Yiğit Sayın ile ilgili tartışmalar sürüyor. Öğrenciler dekanın istifasını isterken Sayın bir kez daha özür diledi, pişman olduğunu anlattı. Yiğit Sayın ile Medyascope muhabiri Rona Şenol konuştu.

Koç Üniversitesi öğrencileri okullarındaki artan yemekhane fiyatları, çalışma ücretlerinin yetersizliği, burs ihtiyaçları, bazı ortak alanların kadınlı-erkekli kullanımının engellenmesi ve koronavirüs salgını gerekçe gösterilerek durma noktasına getirilen kulüp faaliyetlerini protesto etmek için iki haftadır rektörlük önünde toplanıp taleplerini dile getiriyor.

Pazartesi günü (7 Mart) bu eylemler sürerken, öğrencilerle konuşmaya giden okul yönetiminden Öğrenci Dekanı Dr. Yiğit Sayın ile psikoloji son sınıf öğrencisi Erkin Başar arasındaki gerginliğin görüntüleri sosyal medyada gündeme geldi. Videoda Sayın, öğrencinin üzerine yürüyüp “Ne diyorsun lan sen?” diyor.

Dekan Yiğit Sayın, yaşananların ardından salı günü (8 Mart) meslektaşlarına, iş arkadaşlarına ve öğrencilere özür mesajı gönderdi.

Dekan Sayın, bütün öğrencilere de bir özür metni yollamıştı

Tartışmaların odağındaki Yiğit Sayın ile salı günü (8 Mart) kampüsteki ofisinde görüştük. Röportaj başlamadan önce Sayın, kendisine sosyal medyada gösterilen tepkileri gözden geçirdi.

Sözlerine özür dileyerek başlayan Sayın, olayın olduğu pazartesi gününden beri yaşananları düşündüğünü anlattı ve “Çok pişmanım. Zaten özür de diledim tekrar da dilerim ama yani çok da önemi yok mazeretlerin ve özrün” dedi. Sayın, ailesinden ve meslektaşları tarafından da eleştirildiğini söyledi.

“Görevim talep ve şikayetleri dinlemek”

Peki öğrencilerin talepleri meşru değil mi? İşte Sayın’ın anlattıkları:

“Şimdi bu taleplerin meşruiyeti hakkında benim yorum yapmam çok doğru olmaz sanırım. Mailde belirttiğim gibi benim görevim öğrencilerin talep ve şikayetlerini dinlemek ve varsa birtakım çözüm yolları bulabilmek. Mesela bu beş talepten kulüplerle ilgili olan durumu zaten benim sorumluluğumda olan bir şey ve elimden geleni yapacağımı da ilettim bu konuda.”

Sayın videoda öğrencilere yüz yüze kulüp etkinlikleri ve bahar şenliği gibi taleplerinin en azından bir kısmının karşılanacağını söylemişti. Bu sözlerini yineleyen Sayın, “Garanti vermek çok iddialı olacak ama şu aşamada garanti vermezsem de boş konuşuyorum gibi anlaşılacak sanırım özellikle bu olayın da üstüne. Dolayısıyla elimden gelen garantiyi veriyorum diyeyim” dedi.

Dekan da konuk prosedürlerinin yavaş işlemesinden şikayetçi

Protestoların bir nedeni de konuk prosedürlerinin yavaş işlemesi. Yiğit Sayın burada da düzeltmeler yapılacağını söyledi:

“Davetli konuşmacı onay prosedürlerinin çok uzadığı eleştirisi var ve bu çok haklı bir eleştiri. Zaten bunu bildiğimiz için de son dönemde olabildiğince çabuk yapmaya çalışıyoruz. Yeni adımlar attık. Hâlâ gecikmeler varsa onu da düzeltmeye çalışırız ama son birkaç kulübün isim onaylarının oldukça hızlı gittiğini hatırlıyor gibiyim.

Yüzden fazla kulübümüz var şu anda. Bunların hepsi artık -haklı olarak- çevrimiçi yaptıkları etkinliklerden fiziksele dönmek istiyorlar. Dolayısıyla ben gelecek haftadan başlayarak muazzam yoğun bir kulüp takvimi öngörüyorum. Tabii bunlar biraz zorlayacak. Çok talep var, kısa vadede bununla başa çıkmak kolay olmayabilir. Dolayısıyla bir yandan ben böyle garantiler verir gibi olurken diğer yandan eleştirilere maruz kalabilirim. Ben umutluyum bu konuda.”

Okulda artan kamera sayısı tartışılıyor

Turnikelerin üzerindeki kameralar

Koç Üniversitesi öğrencileri salgın döneminde okuldaki güvenlik kameralarının arttığını söylüyor. Öğrencilerin iddiasına göre yurt giriş-çıkışına, tuvalet çıkışına, koridorlara, bazı sınıflara ve turnikelerin üstlerine kamera konuldu. Öğrencilerin pazartesi günü paylaştığı videoda Genel Sekreter Sibel Kesler’in sözleri de tartışıldı.

Öğrencilerin iddiasına göre videoda Kesler, “kameraların salgın yüzünden konulmadığını” söylüyor. Yiğit Sayın’a sorduk: Peki, bu kameralar o zaman neden takıldı?

“Biz dün olay anında iki kişiydik zaten. Bunların sebebi birazcık bu konuların daha çok genel sekreterlikle alakalı olması, onunla bağlantılı olması. Açıkçası yurtlar bana bağlı da değil üzerinde çok bir yetkim ve bilgim de yok. Dolayısıyla bu tarz şeyleri genel sekreterin cevaplaması daha sağlıklı olur.”

“Dekan bu göreve layık değil”

Peki, Yiğit Sayın’ın üzerine yürüdüğü öğrenci neler anlattı? Erkin Başar’ın dekana kızgınlığı hâlâ geçmemişti. Başar, dekanın istifa etmesi gerektiğini söyledi:

“Olayda beni rahatsız eden şuydu: Dekanın bu tavrından hemen önce bir grup arkadaşımızın mutfakta birlikte kızlı-erkekli yemek yedikleri için cezalandırılması ve özgür kampüs ortamı konuşuluyordu. Bir ima yoktuysa bile bu, okul yönetiminin üniversite tahayyülünün ne kadar sığ olduğunu gösteriyor.

Sonra ben de tepki gösterdim. Ne dediğimi tam olarak hatırlamaya çalışayım. ‘Söylediklerinize dikkat edin’ gibi bir şeydi. Ama tam o anda Yiğit hoca üstüme yürüyüp görüntülerdeki sözleri sarf etti. Etrafımdaki arkadaşlarım bile bana korktuklarını söylediler. Sonra hemen orada topluluk önünde özür diledi. Ama şu çok önemli: Yiğit beyin davranış repertuarında bu tarz var. İlk defa yapmıyor bunu. Bu yüzden özrü geçerli değil benim için.

Yiğit Bey’in artık bu görevi yapabilecek birisi olduğunu düşünmüyorum. Önceden de öğrencileri koruyan bir insan değildi zaten. Kendisinden iyi bir öğrenci dekanlığı performansı da görmedim. Dekanlığa layık birisi olduğunu düşünmüyorum.”

Protestolar neden başlamıştı?

Kendilerine “Odeon Hareketi” adı veren bir öğrenci grubu protestoları organize ediyor. “Yaklaşık üç yılın biriken problemlerine tepki göstermek için” oluşan hareketten öğrenciler, Medyascope’a konuşarak son durum hakkında bilgi verdi.

Kısmi çalışma anlamına gelen “work&study” ücretlerindeki yetersizliğe dikkat çeken öğrenciler, “Saatlik 10 TL olan ücretler 2 TL zamla 12 TL’ye çıkarıldı. Bu aylık 240 TL demek. Bu parayla okul yemekhanesinden dokuz öğün yiyebiliyoruz sadece. Halbuki kısmi çalışma YÖK mevzuatına göre de öğrenci geçimine yardımcı olması gereken bir kalem” dedi.

Çalışma ücretlerindeki yetersizlik sebebiyle alım güçlerinin eridiğini “2019’da saatlik ücretimizle bir öğün yemek yiyebiliyorduk, 2022’de bir öğün için üç gün çalışmam lazım” karşılaştırmasıyla anlatan öğrenciler, ihtiyaç bursu kapsamında dağıtılan cep harçlığı, yurt ve kitap burslarının da eskiden olduğu gibi başarı bursu çerçevesinde genişletilmesini talep etti:

“Finansal durumumuzu en ince ayrıntısına kadar belirtiyoruz. Üstüne ne kadar yoksul olduğumuzu anlattığımız bir mektup yazmamız gerekiyor. Buna rağmen ihtiyaç bursu dağıtımlarında absürt örnekler var. Kriterler ne, kaç kişi burs alıyor bilmiyoruz. Süreç hiç şeffaf değil.”

Okulda salgın tedbirleri gerekçe gösterilerek iki yıldır yüz yüze etkinliklere izin verilmiyor. Bu durumun “okul kültürünü yok etmek üzere” olduğunu söyleyen öğrenciler, son görüşmede kendilerine yüz yüze etkinlik sözü verilmiş olmasına rağmen “daha önce de benzer sözler verilip tutulmadığı için” okul yönetimine bu konuda güvenmiyor.

Ortak alan kullanımı cinsiyete göre ayrılıyor

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) mevzuatına göre yurt binaları kız yurdu ve erkek yurdu olarak ayrılıyor. Bu mevzuata göre kadın öğrencilerin yurduna erkek öğrenciler, erkek öğrencilerin yurduna ise kadın öğrenciler giremiyor. Koç Üniversitesi’nde bu yurtlar ortak alanları kapsayacak şekilde tasarlandığı için kadın-erkek gözetmeksizin okuldaki bütün öğrencilerin kullanımına açıktı. Bu ortak alanlar sinema salonu, bilardo, langırt, playstation konsolu, çalışma masaları, büfeler ve yemek masaları, mutfaklar, yüzme havuzu ve spor salonundan oluşuyordu. Şimdi ise binalar mevzuata uydurularak erkek ya da kız yurdu olma statüsüne göre ayrılmaya başlandı. Öğrenciler bu uygulamaya şöyle tepki gösterdi:

“Bu ortak alanlara girişimiz mevzuatın katı bir yorumuyla turnike ve kameralar vasıtasıyla engelleniyor. Fakat yurt yerleşkesi başlangıçta cinsiyete göre ayrılmaya uygun tasarlanmadığı için bu ayrım yurt odaları dışındaki ortak alanlara da girişimizi engelliyor. Binalar cinsiyetsizliğe göre tasarlanmış. Bu uygulanması çok zor bir tutum bu yüzden.”

Ortak alan

Yurt odalarındaki durumun bu konudan bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini düşünen öğrenciler salgın gerekçelerinin “tutarsızlığını” şu örnekle anlattı:

“Eğer bir erkekseniz kartınızı okutarak başka bir erkek yurduna girebiliyorsunuz. Kadınlar için de durum böyle ama sadece farklı cinsiyetten olduğumuzda kartımızı okutamıyoruz. Yani herkesin kendi yurdunda kalması gibi bir prensip yok ortada.”

Öğrenciler bu tavrın ayrımcı yönüne de dikkat çekti:

“Özellikle trans ve non-binary arkadaşlarımız da mağdur oluyor. Okulun bu tavrı ikiyüzlü. Bir yandan cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimle ilgili bilgilendirici seminerler ve çalışmalar yapılıyor. Bir yandan da böyle çirkin bir cinsiyet ataması yapılıyor.”

Öğrenciler rektörlüğe ve Vahbi Koç Vakfı’na taleplerinin iletilmesi için detaylı bir rapor ve toplu dilekçe de hazırladıklarını söyledi.

Okulda çalışan akademisyenlerin kendilerine destek olmadıklarını söyleyen öğrenciler, “Bireysel konuşmalarımızda ‘Çocuklar sizi destekliyoruz ama burada herhangi bir iş güvencemiz yok’ diyorlar. Boğaziçi’ne destek için tweet atabiliyorlar ama kendi diplerindeki soruna ses çıkaramıyorlar” diye konuştu.

Eylemlerinin ikinci haftasındaki öğrenciler, beş ana taleplerinden birinin karşılanacağının sözünü aldıklarını belirtti. Öğrencilerin talepleri şöyle:

Öğrenciler taleplerinin hepsi karşılanmadan protestolarına son vermeme konusunda kararlı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.