Diyanet’in ‘Vatikanlaşması’ sürecinde mütedeyyin kesim bile dindarlığı toplumsal kutuplardan birisi olarak göremez hale geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yüksek bütçesi kadar kamu yönetiminde üstlendiği rolün oyun kuruculuğuna dönüşmesi de konuşulmalı. Yerli ve milli din icadı için, devlet dini oluşturmak için diyanetin genişletilen yetkileri, planlananın aksine din kuralları ile yönetilmek istemeyen kesimin genişlemesine hizmet ediyor. Ancak mesele din kurallarına dayanmayan yönetim anlayışının adı laiklik mi sekülerlik mi olsun tartışmalarına dayanmış halde. Laik kesim, kavramın özgürlükçü laiklik şeklindeki açılımına karşı çıkıyor. Kendisine dindar diyemez hale gelen dindar entelektüellerin ifadesiyle sekülerlik, sekülerleşme kavramını daha elverişli bulur oldu. Agresif ya da devlete Diyanet eliyle din alanını düzenleme yetkisi veren, özel alanı, sosyal dokuyu laikleştirme hedefiyle sosyal mühendislik projesine dönüşen uygulama nedeniyle, laiklik kavramını “kirlenmiş” görüyor.
Berrin Sönmez Medyascope Plus’ta değerlendirdi: