Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

8 hayat, 126 yıl, 1 müebbet | İşte Gezi davasında cezaevine girenlerin hikayesi

Gezi davasında karar dün (25 Nisan) açıklandı. Osman Kavala’nın TCK 312 madde uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, takdiri indirime yer olmadığına, “casusluk” suçlamasından beraatine ve tahliyesine karar verildi. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin TCK 312 maddesindeki yardım suçlamasından 18’er yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve TCK 312 maddesine göre ayrı ayrı tutuklanmalarına karar verildi. Peki, cezaların verildiği kişiler kim, bu zamana kadar neler yaptılar? İşte Gezi davasında cezaevine girenlerin hikayesi...

Osman Kavala

Marmara depreminden sonra oradaydı

1999 yazında Marmara depremi Türkiye’de büyük bir insani krize yol açtığında Osman Kavala yardım etmeye koşanlardandı. İnsani yardımdan yeniden inşaya, zor durumdaki belediyelere maddi destek vermeye kadar Kavala depremzedelerle dayanıştı. Depremin en şiddetli hissedildiği yerlerden Kocaeli ilinin Değirmendere İlçesi’nin o dönemki Belediye Başkanı Ertuğrul Akalın, Kavala’nın desteğini şöyle hatırlıyor

“Sivil toplum örgütlerinin çok iyi niyetli çalışmaları oldu. Burada hemen şunu eklemem gerek ki özellikle Osman Kavala bu süreçte bize doğrudan destek oldu. DEPDER, depremzedeler dernekleri gibi sivil toplum kuruluşlarını organize etti. Belediye işçilerine maaşları dağıtamadığımız dönemde bize büyük maddi desteklerde bulundu. Çok sonraları parayı geri iade edebildik.”

Yine aynı dönemde Osman Kavala’nın yardım çalışmalarına tanık olmuş Ümit Kıvanç ekliyor“Osman (Kavala) da bizimleydi. Özellikle riskli yörelerde insanların başına çökmeyecek ahşap evler tasarlanması ve yapılmasıyla ilgilenmişti, onunla çok uğraştı.”

17 Ağustos sonrası eğitimlerine ara vermek zorunda kalan çocuklara yardım etmeyi hedefleyen İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı’nın projelerinden biri sanatçı Necdet Kutlucan tarafından önce çadırlarda başlatılan ve sonra prefabrike binalarına kavuşan “Masalevi” isimli, çocuklarla rehabilitasyon çalışmasıydı. Osman Kavala, Halıdere Masalevi’nin gönüllüsü ve destekçisiydi. 

Sivil yayıncılık

Osman Kavala, 1983 yılından beri Türkiye düşünce hayatının başlıca kalelerinden olan İletişim Yayınları’nın kurucuları arasındadır. Biyografisinde, kuruluştaki rolü şu sözlerle anlatılıyor:

“12 Eylül sonrasının baskıcı ortamında etkili, yaygın ve popüler bir yayıncılık faaliyeti yoluyla, ülkenin demokratikleşme ve sivilleşmesine hizmet etmesi amacıyla 1983 yılında İletişim Yayınları’nın kuruluşuna katıldı.”

1985 yılında da Nazar Büyüm ve Selahattin Beyazıt’la birlikte Ana Yayıncılık’ın kurucu ekibi içinde yer aldı. Ana Yayıncılık, Britannica ansiklopedisinin Türkçe versiyonu AnaBritannica’yı, Britannica Compton’s’u ve Temel Britannica’yı yayımladı. Osman Kavala hâlen Aras Yayıncılık Yönetim Kurulu Üyeliği görevini sürdürmektedir.

Sivil toplum

Kavala, “Sanatın paylaşılmasıyla karşılıklı anlayış ve duyarlılık gelişebileceğine, bölgesel farklılıkların ve önyargıların aşılabileceğine, kültürel hayatla birlikte vatandaşlık, kimlik ve aidiyet gibi kavramların tartışılacağına ve bu eksende oluşacak tartışmaların toplumsal uzlaşmaya katkı sağlayacağına inanan” Anadolu Kültür’ün kurucusu ve yönetim kurulu başkanıydı. 

Anadolu Kültür, “kültür ve sanatı paylaşarak, yerel inisiyatifleri destekleyerek, kültürel çeşitliliği ve kültürel hakları vurgulayarak, bölgelerarası işbirliklerini güçlendirerek farklı etnik, dinsel, bölgesel gruplar arasında köprüler kurmayı” hedefliyordu, 2018 yılında kapatma davası açıldı.

Kavala, Türkiye Açık Toplum Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı, mütevelli heyeti, yönetim kurulu ve danışma kurulu üyeliği yaptı. Vakıf, faaliyet gösterdiği yıllarda 755 bin kişiye ulaştı, LGBT hakları, tutuklu hakları, sanat ve otizm farkındalığı alanlarında çalışmalar yaptı.

“Tarihselliğin bireysel ve toplumsal bilincin en önemli öğelerinden biri olduğu gerçeğinden hareketle, ülkemiz insanlarının kendi tarihleriyle en doğrudan, en geniş kapsamlı ve araçsallıktan olabildiğince uzak, yaşamlarına anlam katan bir ilişki kurmalarına yardımcı olmaya çalışan” Tarih Vakfı’nın kurucularındandır.

“Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo” şiârı ile yayın yapan Açık Radyo’nun destekçilerinden, “haysiyetli bir yaşam, hukukun üstünlüğü ve adalet, hesap veren, şeffaf ve katılımcı kamu idaresi, toplumsal cinsiyet eşitliği” gibi değerlere sahip Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin kurucu üyelerindendir.

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, “geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin gerçekleri ortaya çıkarmayı, mağdurları adalet arayışlarında desteklemeyi ve bu ihlaller ile ilgili toplumsal hafızayı güçlendirerek toplumsal barışa ve demokrasiye katkı sağlamayı hedefleyen” Hakikat Adalet Hafıza Merkezi Danışma Kurulu üyesidir.

Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin kurucuları arasındaydı. Türkiye’de risk altında olan kültürel mirasın korunmasına yönelik çabaları nedeniyle 2019 yılında Avrupa Arkeoloji Mirası Ödülü’ne layık görüldü. Yine 2019 yılında, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nin demokratik toplum çalışmalarına katkıda bulunan ve ifade özgürlüğüne yönelik baskı altında olan kişilere verdiği “Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü”nün sahibi oldu.

Mücella Yapıcı

Yüksek Mimar Mücella Yapıcı, TMMOB Mimarlar Odası Afet Komisyonu ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kentleşme, Afet Komitesi ve Çevre Etki Değerlendirme Kurulu üyesi görevlerinde kent suçlarıyla mücadele etti.

Gezi Parkı eylemlerinde, Taksim Dayanışması adına pek çok kez söz alarak konuşma yapan Mücella Yapıcı, 18 yıl hapis cezasına çarptırıldığı mahkemede söylediği şu sözlerle bir cesaret sembolü olarak akıllardaki yerini perçinledi: “Sekiz çocuğun yanında benim 18 yıl yatmamın ne anlamı var. Vız gelir tırıs gider.”

Can Atalay

11’i çocuk 12 kişinin yaşamını yitirdiği Aladağ’daki tarikat yurdu yangınının davasında, 301 madencinin yerin altında canını verdiği Soma maden faciasının davasında, yedisi çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği Çorlu tren kazasının davasında, yedi kişinin ölümüne ve 127 kişinin yaralanmasına sebep olan Hendek havai fişek fabrikası davasında… Bu davalarda olmasıyla, bu davalarda mağdurların tarafında olmasıyla akıllarımızda yer alıyor Can Atalay.

Kendisi aynı zamanda Validebağ Korusu’nu korumaya çalışırken gözaltına alınmıştı, kent suçlarına karşı çıkan Mimarlar Odası Avukatı Can Atalay. Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı mücadelenin örgütleyicilerindendi.

Gezi Parkı’nın yıkılıp yerine AVM yapılmasına karşı kurulan Taksim Dayanışması’nın da avukatlığını yürütüyordu. Bu nedenle gözaltına alınan, yargılandığı iki davadan da beraat eden avukat Can Atalay, dün (25 Nisan) 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Can Atalay, sosyal haklar için mücadele eden sendikalar, sendikal inisiyatifler, dernekler, platformlar, dayanışmalar, hareketler, kolektifler, kurumsal ve bireysel sosyal hak savunucuları ile bir dayanışma ve eşgüdüm örgütleme faaliyetleri yürüten Sosyal Haklar Derneği’nin yönetim kurulu üyesidir.

Gazeteci Mustafa Hoş, kararın ardından attığı tweet mesajında, “Gezi davasında Can Atalay’a verilen ceza aynı zamanda Çorlu’da trende öldürülenlere, Aladağ’da yakılan çocuklara, Soma’da öldürülen madencilere, Hendek’te havai fişek fabrikasında öldürülenlere de verildi. Çünkü Can Atalay bu davaların da avukatıdır” dedi.

Yiğit Ali Ekmekçi

Yiğit Ali Ekmekçi, Nesin Vakfı’nın kurucularındandır. Vakıf, Aziz Nesin’in ilkeleri doğrultusunda “Tükettiğinden çok üreten, kırıcı değil yapıcı olan; kendinin ve başkalarının hakkını arayan, haksızlıklara karşı gelebilecek cesarete sahip, başkaları mutsuzken mutlu olamayan, yani toplumsal sorumluluğu olan; kendinin ve çevresinin sorunlarını görüp bu sorunlara çözüm arayan” bireyler yetiştirmeyi hedefler.

İstanbul Bİlgi Üniversitesi’nin kurucu yönetim kurulu üyelerinden olan Ekmekçi, Terakki Vakfı Okulları’nda da yönetim kurulu üyeliği yapmaktadır. Ekmekçi, “geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin gerçekleri ortaya çıkarmayı, mağdurları adalet arayışlarında desteklemeyi ve bu ihlaller ile ilgili toplumsal hafızayı güçlendirerek toplumsal barışa ve demokrasiye katkı sağlamayı hedefleyen” Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanı.

“Sanatın paylaşılmasıyla karşılıklı anlayış ve duyarlılık gelişebileceğine, bölgesel farklılıkların ve önyargıların aşılabileceğine, kültürel hayatla birlikte vatandaşlık, kimlik ve aidiyet gibi kavramların tartışılacağına ve bu eksende oluşacak tartışmaların toplumsal uzlaşmaya katkı sağlayacağına inanan” Anadolu Kültür’ün de yönetim kurulu başkanıdır.

Gezi davasında 18 yıl hapis cezası alan Ekmekçi ve onun toplumsal duruşu hakkında bir bilgiye beklenmedik bir kaynaktan, Cem Küçük’ün kaleme aldığı bir yazıda rastlıyoruz:

“İmam Hatipli 120 arkadaşımızı kendi imkanlarıyla Bilgi Üniversitesi’nde okutan Yiğit Ekmekçi’ydi. YÖK’ün baskılarına rağmen Bilgi’de kafelerde sınavlar yapılıyordu. Bu zorbalığa rağmen direnerek sınavların yapılmasını sağlayan da Yiğit Ekmekçi’ydi.”

Mine Özerden

2001 yılında kurulan Sinema Televizyon Mensupları Derneği’nin kuruluşunda yer aldı. 

2002 yılında sanatın farklı alanlarından, iş dünyasından ve sivil toplumdan kişilerin, kültür ve sanatın İstanbul dışındaki şehirlerde üretilmesi ve izlenmesi amacıyla bir araya geldiği Anadolu Kültür Vakfı’nda mali koordinatör olarak görev yaptı. Vakfın çalışmaları bünyesinde Diyarbakır Sanat Merkezi, Kars Sanat Merkezi, Diyarbakır Avrupa Sineması gibi kurumların kuruluş ve işleyiş aşamalarında çalıştı. 

2011 yılında kurulan, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası görünümünde bir AVM yapılması ve yayalaştırma çalışmaları altında Taksim Meydanı’na dalış tünelleri yapılmasına ilk örgütlü tepki gösteren Taksim Platformu’nun kuruluşunda bulundu. 

Tayfun Kahraman

Kent suçlarının önlenmesinde merkezi bir rol üstlenen TMMOB’a bağlı Şehir Plancıları Odası’nda 2010-2019 yılları arasında İstanbul Şube Başkanlığı yaptı. 

2009-2014 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Koruma Bölge Kurulu’nda uzman olarak çalışan şehir planlamacısı Kahraman, 2011’de Gezi Parkı’na AVM yapılmasına karşı çıkan Taksim Platformu’nun kuruluşunda yer aldı.

2014-2018 yılları arasında Beylikdüzü Belediyesi’nde danışman olarak çalışmalara destek verdi, 2014 yılından bu yana görev aldığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde Dr. Öğr. Üyesi olarak çalıştı.

Gezi eylemleri sırasında Taksim Dayanışması adına Bülent Arınç ile görüşen ve talepleri ileten ekipteydi. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde şehir plancısı olarak çalışan Tayfun Kahraman’ın, 18 yıl hapis cezasına çarptırılması sonrası kızı Vera ile vedalaşma anları izleyenleri duygulandırdı.

Çiğdem Mater

Gezi Parkı davasında 18 yıl hapis cezası verilen isimlerden biri de sinemacı, yapımcı ve gazeteci Çiğdem Mater. Mater, yargılandığı davanın karar duruşmasına katılabilmek için yurtdışından Türkiye’ye geldi ve “kaçma şüphesi olduğu” gerekçesiyle tutuklandı.

Mater, uluslararası birçok saygın kuruluşta çevirmenlik, yapımcılık ve muhabirlik yapmıştır. 2005-2009 yılları arasında sanat ve kültür yoluyla köprüler inşaa etmeyi hedefleyen Anadolu Kültür’de çoğunlukla Kafkas programlarından sorumlu koordinatör olarak görev yaptı.

Anadolu Kültür’e danışmanlık yapmayı sürdürdü ve bu kurum tarafından 2008 yılında kurulan Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’nun koordinatörlüğünü yürüttü. Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde koordinatörlük görevinde bulundu. İnsan haklarını konu eden film projelerinde çalıştı ve Ai Weiwei gibi dünya çapında tanınan sanatçılarla ortak yapımlarda yer aldı.

Çiğdem Mater savunmasında Gezi eylemleriyle ilgili bir film çekmek istediğini fakat iddianameye göre olmayan bir film yüzünden yargılandığını söyledi. Mater, savunmasında meslekî uzmanlığına da göndermeyle şöyle konuştu:

“Bu iddianame eğer bir film senaryosu olsaydı mantıksız hataları nedeniyle reddedilirdi ama burada hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir. Tüm suçlamaları reddediyorum, beraatımı kabul ediyorum.”

Hakan Altınay

Hakan Altınay, uluslararası olarak saygı gören bir akademisyen ve Türkiye Açık Toplum Vakfı’nın kurucu direktörüdür. Altınay, Boğaziçi Avrupa Siyaset Okulu yöneticiliğini yapmaktadır. Akademik olarak uluslararası işbirliğini araştıran Altınay’ın “küresel vicdan” konusundaki kitabı birçok dile çevrilmiştir.

Gezi davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Hakan Altınay, savunmasına şöyle başlamıştı:

“Savcının iddianamesini okudum ama neyle suçlandığımı anlamakta zorlanıyorum. İddianame suçu kanıtlarıyla ortaya koymadığı halde sanırım kendimi aklamalıyım.”

“Sanatın paylaşılmasıyla karşılıklı anlayış ve duyarlılık gelişebileceğine, bölgesel farklılıkların ve önyargıların aşılabileceğine, kültürel hayatla birlikte vatandaşlık, kimlik ve aidiyet gibi kavramların tartışılacağına ve bu eksende oluşacak tartışmaların toplumsal uzlaşmaya katkı sağlayacağına inanan” Anadolu Kültür’ün yönetim kurulu üyesidir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.