Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Haluk Levent yazdı: Gözetim kapitalizminin işleyişi

“Gözetim Kapitalizmi Çağı” adlı kitabında, Shoshana Zuboff tarafından yeni kapitalist düzen “gizli ticari faaliyetler kapsamında çıkarım, tahmin ve satış uygulamaları için insan deneyimini ücretsiz hammadde olarak gören(kullanan-HL-) yeni bir ekonomik düzen” şeklinde tanımlanıyor. Bu tanımın birkaç önemli kavramı var. İlki gizli ticari faaliyetler, ister web sayfası, ister uygulama veya başka bir araç kullanımı ile amaçlanan hizmetin sunulması ticari faaliyetin sınırını oluşturmuyor. Hatta amaçlanan hizmet genellikle ticari bir faaliyet gibi de gözükmüyor genellikle ücretsiz sunuluyor.  Oysa buralardan, genellikle farkında olmadan veya umursamadığımız için alınmasına rıza gösterdiğimiz veriler toplanıyor. Bunların büyük bir ticari değeri var, gizli ticari faaliyet kavramı açıktan gerçekleşmeyen bu ticareti anlatıyor.

Çıkarım kavramı da önemli. Zuboff, veri toplama işlemini çıkarım (extraction) kavramı ile karşılıyor. Söz konusu olan basit bir gözlem ve derleme işlemi değil, veri toplamanın nesnesi durumundaki bireyin rızası olmadan gerçekleşen bir işlem. İkinci olarak da çok çok büyük bir gözlem yığını içerisinden (internette günlük gözlem yığını 2020 itibariyle 40 Zettabytes’a yani 40 trilyon Gigabyte’a yükselmiş durumda, 2025 yılında ise 500 Zettabytes civarında olması öngörülüyor) işe yarar katmanlar oluşturarak veriye ulaşmak gerekiyor. Bu nedenlerle madencilik literatüründen ödünç alınan çıkarım kavramı daha uygun düşüyor. Elbette bu kadar büyük bir gözlem yığınını veriye dönüştürme işlemi çok büyük bir yatırım yani sermaye birikimi gerektirir. Bu çapta bir yatırımı yapabilecek sermaye gücü ve teknolojik birikim son derece az sayıda şirkette vardır. Yani tekelleşmenin temel nedenlerinden biri de burada ortaya çıkan işlem güçlüğünden kaynaklanmaktadır.  

Tahmin (prediction) kavramı ise oluşturulan büyük veri yığınının çeşitli istatistiksel tahmin edicilerle işlenerek insanların gruplanması ve/veya davranışlarının modellenmesi işlemini karşılıyor. Önemli noktalardan birisi de burası çünkü buradan yapılan istatistiksel çıkarımlar bireylerin davranışlarının tahmin edilmesine imkân veriyor ve bu tahminlerin büyük bir ekonomik potansiyeli yani geniş bir müşteri kitlesi var. Dolayısıyla yüksek talebi ve getirisi olan bir ürün olarak tanımlayabiliriz.

Müşteri kitlesi milyonlarca şirketten oluşuyor. Etki analizi ancak dolaylı yollardan yapılabilen geleneksel mecralarda reklam vermek veya ürün yerleştirmek yerine anlık olarak ve muhtemelen daha güvenilir yollarla sonucu görme imkânı veren digital alan faaliyetleri haliyle daha çok tercih ediliyor. Bu nedenle küresel reklam harcamalarının yüzde 65’i dijital mecralara kaymış durumda. Üstelik gözetim ürününü satın alan şirketlerin talep etmeleri durumunda edilgen bir reklam kampanyasının dışında hedef grupları yönlendirmeyi hatta biçimlendirmeyi içeren faaliyetlere dönük hizmetleri de satın almaları mümkün. Öte yandan, bu tip ürünler alıcılara, salt müşteriye değil rakiplere yönelik pozisyon güçlendirici adımlar atmaları için de fırsat tanıyor. 

İnsan deneyimi ise yeni düzenin pivot noktası çünkü el konulan bir ekonomik değerin üretilmesi için kalkış noktası olduğu ölçüde toplumsal kontrol mekanizmasının da temel noktasını oluşturuyor. İnsan deneyimi, davranışın yani eylemin temelini oluşturur. Dolayısıyla deneyim ve eylem arasındaki bağ ile bunları etkileyen faktörlerin güvenilir bir şekilde modellenmesi hem ürün pozisyonlama hem de geniş kitleleri yönlendirme açısından oldukça önemli bir bilgi olarak kabul edilmelidir. Gözlem yığını genişledikçe ve bu yığını analiz etmekte kullanılan yazılım ve donanım mükemmelleştikçe modellerin tahmin gücü, bir anlamıyla ürünün kalitesi ve etkinliği de yükseliyor.

Örneğin Facebook’tan sızan bir belgeye göre Facebook Yapay Zeka programı bir markadan diğerine geçme “riskini” taşıyan bireyleri belirleyebiliyor. Zuboff’un 5 Mayıs’ta TIME’da yayınlanan röportajında gönderme yaptığı 2018 tarihli bu makalede sızdırılan belgeye göre Facebook’un ürünü tanıtılırken “saniyede altı milyon davranış kestirimi“ ve “binlerce model tahmini” yapmak için her gün “trilyonlarca veri toplayan” bir yapay zeka merkezi şeklinde tanımlanıyor. Bugün Meta’ya geçildiğinde belgede zikredilen sayıların kaç kat arttığını kestirmek oldukça zor.

Gelecekte ise özellikle, “Nesnelerin İnterneti” devreye girdiğinde gündelik hayatımıza girmiş tüm aletlerin bilgi yayınlayan birer merkez haline dönüştüklerini göreceğiz. Akıllı telefondan buzdolabına, saatten fırına, çamaşır makinesine kadar genişleyecek kapsama alanı ile birlikte bu enformasyon yığınını ölçmek için kullanmamız gereken sıfır sayısını temsil etmek üzere yeni kavramlara ihtiyaç duyacağımız çok açık. Bu durumda, “davranışsal kestirim metası” etkinlik açısından mükemmelleşecektir ancak halen bir büyük eksik var. Duygular ile davranışlar arasındaki bağları gözlemlemekten yoksunlar. Yüz tanıma, metin analizleri vb. gibi yaklaşımlara dayalı çok sayıda araç geliştirildi ancak henüz bu alanda başarı sağlandığı söylenemez. Bu konuyu öte evren (metaverse) konusunu tartışırken daha ayrıntılı olarak ele alacağız.

Bu aşamada yukarıda tasvir edilen ortamda birey seçimlerinde ne kadar özgürdür sorusu anlamlı hale geliyor. İş sözleşmesi dahil, bireylerin bütün seçimlerini piyasada özgürce yapabildiği önermesi kapitalizmin en temel iddiasıdır. Yeni düzenin bu iddia ile ne kadar uyumlu olduğu ise irdelenmeye değer.

Zuboff, kitabında Google tarafından 2000’lerin başından itibaren kullanıma alınan “haritalar” ve haritalara ek “sokak görünümü” uygulaması üzerinden yürütülen tartışmaları ve direnişi genişçe ele alıyor. Gözetim kapitalizminin işleyişini kavramak ve gelecek yazılardaki tartışmalara ışık tutmak açısından iyi bir örnek. Haritalar hayatımıza doksanlı yılların sonunda geliştirilen bir uygulama sayesinde girdi. Aslında Google tarafından geliştirilen değil, ele geçirilen bir uygulama olduğunun altı çizilmeli. Uygulamayı geliştirenlerin hikayesi “The Billion Dollar Code” adlı filmde izlenebilir. Dev şirketlerle inovasyon yapan şirketler arasındaki ilişkiyi anlamak için de izlenmesi faydalı bir film. Sonrasında ise eski bir CIA görevlisi Hanke tarafından geliştirilen proje ile sokak görünümü haritalara eklendi.

Sokak görünümünün eklenmesi büyük tartışmalara ve direnişe yol açtı. Sokak, sonuç olarak dışarı çıktığımızda görünür olduğumuz bir yer ama mekân tercihimiz kimlere görünmek istediğimize bağlı olarak belirli ölçülerde mahremiyet taşıyan bir olgu. Evimiz, bahçemiz, oturduğumuz kafe, alışveriş için gittiğimiz dükkânlar kendi tercihimizi yansıtır ve buralarda aşağı yukarı kimlerle karşılaşabileceğimiz, kimler tarafından görülebileceğimiz bellidir. Google sokak görünümü ile bu tercih edilen görünürlük birden aleniyet kazanarak bütün dünyanın gözü önüne serildi. Bunun büyük bir özel alan istilası olduğunun altını çizmek gerekir. Google hukukçuları, kamusal alanda insanların evlerinde olduğu ölçüde mahremiyet beklentisi talep etmediklerini savunarak bu istilayı meşrulaştırmaya çabaladılar. Direniş yükselince 2010 ve sonrasında çok sayıda dava açıldı. Bazı davalar sonucunda 2012’de direnişin çok yüksek seviyeye çıktığı Almanya gibi ülkelerde sokak görünümü yasaklandı.

Yasaklamalarla beraber Google ikinci aşamaya geçti. Davalara maruz kalan Google çeşitli bahanelerle davaları uzatmaya ve istenen belgeleri mahkemeye vermemek için çaba harcamaya başladı. Sonuçta uzun uğraşlarla sadece 7 milyon dolarlık bir ceza ve “agresif” bir “şirket içine dönük politika” geliştirilmesi şartıyla durumu geçiştirmiş oldu. Alıştırma aşamasından sonra uyarlama aşamasında ise içe dönük önlemlerin şirketin esas hedefine, yani çevrim dışı dünyanın çevrim içine alınması hedefine zarar vermesini engelleyecek hale gelmesini sağladı. Yüzlerin ve araç plakalarının buzlanması, geri adım atılan ülkelerde veri toplamayı durdurup görüntüyü dondurma -ama uygulamayı tamamen kapatmadan- gibi önlemlerle her ülkedeki direnişin boyutu ve davaların seyrine uygun önlemlerle ortaya çıkan yeni duruma uyum gösterdi. Yasaklanan kimi ülkelerde sokak görüntüsü sınırlı ve uyumlu bir şekilde geri dönmüş oldu.

Haritalar bilinmeyen toprakların bilinir hale geldiğini gösteren vesikalardır. Bir yanıyla da istilanın belgesi olarak değerlendirilmelidir. Bu açıdan bakıldığında çevrim dışı dünya çevrim içine aktarılmadıkça yani bütün özellikleri ile haritada yer almadıkça ele geçirilmiş sayılamaz. Dolayısıyla Google’ın bu uygulamadan vazgeçmesi doğasına aykırı düşer. Vazgeçmek bir yana çeşitli özellikler ekleyerek yönlendirmenin ve gözetimin etkinliğini artırdılar. Çeşitli mahkemelerde ortaya çıkan, sokak görünümü için veri toplama işlemleri sırasında etrafta sızılabilecek wi-fi gibi ne varsa onlara da sızıldığı, şifrelerin ve çeşitli bilgilerin toplandığı suçlamaları da savuşturuldu. Meğer, deneysel bir projede çalışan çok yetenekli bir mühendisin proje kapsamında geliştirdiği yazılım parçasını yanlışlıkla uygulamaya eklemesinden doğan bir sorunmuş. Küçük bir tazminat ve daha agresif iç düzenleme ile atlatılabilirmiş. Öyle de oldu. Bugün dünyanın her yeri haritalar kanalı ile çevrimiçinde, çok sayıda yerleşim yeri sokak görünümünde ve GPS verilerimiz ile birlikte birikmekte.

Bu küçük örnek, gözetim kapitalizminin temel aşamalarının tümünü içeriyor. Temel amaç çevrim dışının çevrim içine aktarılmasıyla davranışsal artığı oluşturacak faaliyetlere girdi sağlamak, diğer bir deyişle dış dünyayı piyasanın içine aktarmak. Bunu yaparken üretim aracı olarak bu gözlem yığınını büyük veriye dönüştürüp analiz eden makine öğrenmesi ortamı kullanılır. Bu üretim aracı ile ne hissettiğimizi, düşündüğümüzü ve yaptığımızı tahmin eden, kestirim ürünleri imal edilir. Kestirim ürünleri ise özel olarak gelecekteki davranışlara dair bilginin alınıp satıldığı yeni tip bir piyasada satılır. Gözetim kapitalizminde kâr, “gelecekteki davranışlar” piyasalarında elde edilir.

Bu kadar büyük ve detaylı bir veri yığını ve çevrim dışı ile çevrim içi arasındaki boşluğu tamamen doldurmaya kararlı yeni tip sermayedarların olduğu dünyada elde edilen veri, kâr sağlamanın ötesinde toplumsal kontrol için de kullanılır. Bireyin kendisi ürün haline dönüştüğünde ve ürünün kendisi ise bireyi birey olmaktan çıkartıp sürünün parçası haline dönüştürmeyi amaçladığında piyasada elde edilen kârın ötesinde bir amacın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Star Trek evreninin ilginç karakterlerinden Borg belki de yeni toplumun distopik metaforu olarak değerlendirilebilir. Bu çerçevede Zuboff’un Time röportajında dile getirdiği sorular dikkate değer: “Enformasyon toplumunda hayatlarımız enformasyon olarak işlenip bize sunulur. Ancak bu enformasyonun kalitesi nedir? Bu enformasyonun bilgisine kim sahiptir? Kimin bu bilgiye sahip olacağına kim karar verir? Kimin karar vereceğine kim karar verir? Bütün bunlar toplumsal düzenimizi tasvir eden bilgi, otorite ve iktidara dair temel sorulardır.”

Önümüzdeki hafta bu soruların yanıtlarını arayacağız.      

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.