Bahçeli niçin Ümit Özdağ’ı hedef alıyor?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu hafta da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a “Su katılmamış edepsiz, densiz, terbiyesiz, siyaset simsarı, melanetin Ümidi” diye saldırdı.

Özdağ ise Bahçeli’ye “Bana, ‘Soros çocuğu’ diye küfredene, MHP’nin kuruluş sürecine, ilkelerine küfreden Süleyman’a sahip çıkan zihniyeti Türk milliyetçileri değerlendirecektir” diyerek yanıt verdi.

Ruşen Çakır, “Bahçeli niçin Ümit Özdağ’ı hedef alıyor?” sorusuna yanıt aradı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu hafta da Ümit Özdağ’ı çok ciddî bir şekilde karşısına aldı. Geçen hafta da yapmıştı –Süleyman Soylu’ya sâhip çıkmak adına–, bu hafta da yaptı. Birtakım sıfatları söyleyeyim — Bahçeli’den Ümit Özdağ’a yönelik kullanılan sıfatlar: “su katılmamış edepsiz, densiz, terbiyesiz, siyâset simsarı, melânetin ümidi…” Bunlar çok ağır lâflar. Geçen hafta da çok ağır lâflar etmişti. Buradaki mesele, esas olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sâhip çıkmak olarak kendini gösteriyor — ki bu başta anlaşılır bir şey. Ama tabii ki dozu çok yüksek.

Burada Süleyman Soylu’ya bu kadar sâhip çıkması ilk defa yaşanan bir olay değil. Başka saldırılar konusunda da Devlet Bahçeli Süleyman Soylu’ya kalkan oldu. İktidar partisinden olmasına rağmen, yani AKP’den olmasına rağmen, MHP lideri ona daha fazla sâhip çıktı ve çıkıyor. Bir anlamda Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu’ya sâhip çıkarak aslında hem Cumhur İttifakı’nın ideolojik, politik yörüngesini de çizmiş oluyor; hem de bir diğer husus: Aslında AKP yönetimine, AKP tabanına ve tabii ki Süleyman Soylu’nun kendisine de bir şeyler gösteriyor. Aslında riskli bir hamle. Ama bunu uzun zamandır yaptığı için, artık dönüşü olacağını sanmıyorum. Olayın bir boyutu bu. Ama daha önemli, siyâsî bir boyutu var bence. Çünkü Ümit Özdağ ilk çıkışında, özellikle Zafer Partisi’ni kurup sâdece sığınmacılar aleyhtârı bir söylemle çıkınca, sokağa çıkıp birtakım sığınmacıların işyerlerine bir tür baskınlar yapınca, en sert söylemleri söyleyince, dikkat çekici bir şekilde muhâlefet saflarında bir kafa karışıklığı oldu. Yakın bir zamanda İYİ Parti’den ayrılmış ya da ayrılmak zorunda kalmış olması nedeniyle, Ümit Özdağ’ın aslında bir tür, muhâlefeti bölmeye, parçalamaya yönelik birisi olabileceği yolunda birtakım komplo teorileri, evhamlar yaşandı. Ümit Özdağ da çok ilginç bir şekilde sürekli bir “sarı muhâlefet” söylemi geliştirdi. İktidar kadar muhâlefete, hattâ yer yer iktidardan daha fazla muhâlefete de vurur oldu ve bu nedenle de insanlar, muhâlefet cephesi ona karşı şüpheli. İktidar cephesini ya da üst kademesini de tahmin edebiliriz, ama aşağıda AKP yanlıları da Ümit Özdağ’ın birtakım çıkışlarını muhâlefette gedik açacağı düşüncesiyle teşvik ettiler — ta ki Süleyman Soylu’yu hedef almasına kadar.

Süleyman Soylu’yu neden hedef aldı? Süleyman Soylu, sığınmacılar konusunda doğrudan yetkili isim tabii; ama daha önemlisi, iyice yıpranmış olması. Aslında kolaydı, kolay bir hedefti Süleyman Soylu. Ümit Özdağ, Sedat Peker’in ardından bir anlamda onun bıraktığı boşluğu doldurdu Süleyman Soylu’ya yönelik olarak — onun kendisine ettiği lâflardan hareketle. Bunu yaptı ve işin rengi bu sefer değişmeye başladı. Bu sefer iktidar çevreleri kendisinden rahatsız olmaya başladı. Çok ilginç aslında. Bunların hepsi çok kısa bir zaman dilimi içerisinde oluyor ve çok acayip bir şekilde yeni kurulmuş bir parti, daha yeni yeni örgütlenen bir parti, tek kişiden ibâret olan bir parti, Türkiye’nin gündemini, iktidar partilerinin ve muhâlefet partilerinin gündemini bayağı bir belirliyor. Ona göre hizâ alıyor insanlar — özellikle sığınmacılar konusunda. Bir ara Erdoğan da yollama meselesini, “gönüllü yollama” olarak telâffuz etmeye başladı. Son anda yine tutum değiştirdi.

Hepsinin kafası bir anlamda karışık. Ama Bahçeli açısından bakıldığı zaman, bir başka mesele var bence. O da şu: Siyâsî olarak MHP’yi ve Devlet Bahçeli’yi çok ciddî bir şekilde tehdit ediyor Ümit Özdağ ve Zafer Partisi. Neden? İlk başta İYİ Parti’ye yönelik bir tehdit gibi algılanıp, “İYİ Parti’nin tabanından, kadrolarından kimleri, nasıl kopartacak?” diye düşünülüyordu Özdağ ve Zafer Partisi için. Ama çok büyük bir kopuş yaşatmadı İYİ Parti’ye. Bundan sonra olur mu çok emin değilim. Belki tabanda birtakım kaymalar oluyordur. Ama esas olarak Ümit Özdağ, partisiz ve çoğu da genç olan kesimlerde, bir diğeri de değişik partilerden son ekonomik krizle berâber iyice yoksullaşan ve yoksunlaşan orta sınıflarda –eski orta sınıf diyelim artık onlara–, alım güçleri iyice düşen kesimlerde bir câzibe yarattı. Çok kolay bir cevapla; “Bu durumdasınız; çünkü Türkiye’de milyonlarca sığınmacı var. Biz onları yollayacağız ve hepiniz tekrar daha iyi bir duruma geleceksiniz” şeklinde bir söylemi var. Bu açıdan bakıldığı zaman, Ümit Özdağ’ın MHP’yi ideolojik olarak çok ciddî bir şekilde rahatsız ettiğini düşünüyorum; çünkü söylemi çok ciddî bir şekilde Türkçülük üzerine, Türklük üzerine inşâ edilmiş. Demografik yapıdan bahsediyor – ki Bahçeli de son dönemde bahseder gibi oldu, ama Ümit Özdağ’la kıyaslanmayacak şekilde geride kaldı. Ümit Özdağ aslında, MHP düne kadar olduğu gibi bugün de muhâlefette olsaydı Devlet Bahçeli’nin söyleyeceklerini söylüyor. Dolayısıyla MHP tabanından ülkücü gençler nezdinde, kendisine alerji olsa da olmasa da onun söyleminin çok etkili olduğu kanısındayım.

Bir diğer husus: Zzâten İYİ Parti Ümit Özdağ’ın da ayrılmasıyla berâber ve birtakım isimlerin de parti içerisinde daha etkisiz kılınmasıyla berâber, merkez sağ yolculuğunu daha bir benimsemiş durumda. Özellikle sığınmacılar üzerinden çok sert Türk milliyetçisi çıkışlar yapmıyor. Yani şu hâliyle bakıldığı zaman İYİ Parti, Ümit Özdağ ile bir rekabet içerisinde değil, edeceğe de benzemiyor. Onu yok sayıyorlar. Onu yok saymanın sonucunda onun dile getirdiği konuyu da büyük ölçüde, kendilerinden beklenmeyecek ölçüde yok sayıyorlar. Dolayısıyla Ümit Özdağ, Devlet Bahçeli ile ve MHP ile karşı karşıya kaldı. İlginçtir, geçen haftaki Bahçeli’nin çok sert çıkışının ardından Ümit Özdağ sessiz kaldı. Bahçeli’ye cevap vermedi ve hattâ bir anlamda onun korktuğunu, çekindiğini söyleyenler oldu. Yani gücünün Süleyman Soylu’ya yettiğini; ama Bahçeli’ye yetmediğini söyleyenler oldu. Bu haftaki Bahçeli çıkışının ardından Ümit Özdağ’ın bir cevap verdiğini görüyoruz ve cevâbına baktığımız zaman, Bahçeli’nin adı anılmadan diyor ki: “Babası Muzaffer Özdağ, MHP kurucusu; annesi Gönül Özdağ, MHP Kadın Kolları Genel Başkanı; kendisi iki dönem MHP Milletvekili olan bana ‘Soros çocuğu’ diye küfreden, MHP’nin kuruluş sürecine/ilkelerine küfreden Süleyman’a sâhip çıkan zihniyeti Türk milliyetçileri değerlendirecektir. Herkes bilmelidir ki, ucunda ölüm olsa da Türkiye’nin örtülü işgaline karşı direneceğim. Zafer Partisi gelecek, sığınmacılar gidecek.” Burada aslında Bahçeli’nin adını yine anmıyor; ama bu Bahçeli’ye bir cevap. Onu anlıyoruz çok net bir şekilde. Diyor ki: “Esas MHP benim. Devlet Bahçeli değil” diyor. Dolayısıyla burada doğrudan bir tehdit var. Herhalde Bahçeli kendi tabanında, Anadolu’da ve diğer yerlerde Ümit Özdağ’ın söylemlerinin nasıl yankı bulduğunu bir şekilde öğreniyordur. Bunları değerlendirmeye alıyordur. Dolayısıyla burada Ümit Özdağ’ın hedefinin ilginç bir şekilde Erdoğan’dan ziyâde MHP olduğunu; ama MHP’nin adını zikretmediğini –daha doğrusu Bahçeli’nin adını zikretmediğini– görüyoruz. Bundan sonra da çok mecbur kalmadıkça zikredeceğini sanmıyorum. Ama esas olarak burada kendisi için çok elverişli bir potansiyel var. Neden? Çünkü Bahçeli, Erdoğan’la girdiği ittifakı sürdürebilmek için, siyâsî ve ideolojik olarak da çok tâviz veriyor. Kazançları var illâki; ama çok da tâviz veriyor. Özellikle ekonominin bu berbat durumunun artık bir parçası oldu Bahçeli. Uzun bir süredir bunu görmezden geliyordu ve bu kendisini ilgilendirmiyormuş gibi yapıyordu. Ama artık daha fazla yapamaz oldu ve Erdoğan’ın, Nebati’nin söylediklerine benzer şekilde insanlara bunların geçeceğini, önemli olanın vatanın, devletin bekâsı olduğunu filan söylemeye çalışıyor ve ekonomik krizden, yaşanan sorunlardan kendisinin de sorumlu olduğunu bir şekilde kabul etmiş durumda. Dolayısıyla iktidârın kendisine getirdikleri, ama iktidârın kendisinden götürdükleri ve götürebilecekleri hesâba katıldığı zaman, Ümit Özdağ ve Zafer Partisi onun için gerçekten bir tehdit. İYİ Parti alacağını zâten büyük ölçüde aldı. Belki hâlâ MHP’den İYİ Parti’ye özellikle tabanda birtakım geçişler oluyordur –kadro anlamında olacağını sanmıyorum–; ama şimdi yeni bir tehdit var. Doğrudan MHP’nin kuruluş ilkelerine, ülkücü hareketin özüne yönelik bir meydan okuyuş var. “Türklük” diyor, “örtülü işgal” diyor, “devletin gücü” diyor, “devlet istese bunu yapar “diyor ve bunu kendinden çok emin bir şekilde –nasıl bu kadar emin olduğu ayrı bir konu–söylüyor.

Bir diğer husus da, dün yaptığı basın toplantısında söylediği gibi, kendisinin devlette birtakım fonksiyonlar üstlendiğini, birtakım operasyonlara dâhil olduğunu da söylüyor. Bu aslında aynı zamanda, hâlâ geride devlet adına ne kaldıysa –“devlet” derken, Devlet Bahçeli değil tabii ki–, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yönelik bir mesaj. Yani şunu söylüyor: “Devletin bekasını ben zâten gözetirim, gözetiyorum. Zâten bu konuda sicilim de ortada” diyor. Yani aslında Ümit Özdağ’ın bir anlamda Bahçeli’ye rakip olduğunu söylemek daha mantıklı. Artık Meral Akşener’le olan rekabetinin bir anlamı kaldığı kanısında değilim. Önünde Bahçeli var. MHP’nin kendisi olduğunu sanmıyorum. Büyük bir ihtimalle belli bir güce sâhip olduktan sonra, kendi gücü artarken MHP’nin gücü azalırsa –ki genel olarak söylenen bu: Zafer Partisi’nde yukarıya doğru belli bir trend, MHP’de de aşağıya doğru bir trend olduğu söyleniyor–, belli bir aşamadan sonra o MHP mîrâsına, MHP’nin kendisine doğrudan tâlip olma ihtimâli de olabilir. 

Unutmayalım ki kendisi MHP genel başkanlığına da aday oldu ve kopuşu da onunla berâber oldu. Koray Aydın’la ve Meral Akşener’le berâber o nedenle koptu, kopmak zorunda kaldı. İYİ Parti’de çok tutunamadı. Ama şimdi tekrar, Ümit Özdağ’ın bir başarı yakalaması durumunda, gözünün İYİ Parti değil de MHP’de olduğunu söylemek için elimizde çok neden var. Dolayısıyla Bahçeli’nin bu kadar sert olmasının en önemli nedeni; bunu doğrudan kendisine, partisine değil de daha çok kendisine, liderliğine yönelik bir tehdit olarak algılaması olduğu kanısındayım. Ümit Özdağ’ın da doğrudan Bahçeli’nin adını anmadan birtakım şeyler demeye çalışması, oyunu Bahçeli’nin istediği yerde kurmak istememesinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Bakalım ne kadar dayanabilecek? Çünkü Bahçeli her gün yeni birtakım sıfatlarla onu yeterince kızdıracak, öfkelendirecek saldırılarına devam ediyor. Haftada bir yapıyor şu anda; ama her an sosyal medya üzerinden yeni yeni şeyler de yapabilir — daha önceki Süleyman Soylu olayında görüldüğü gibi.

Ümit Özdağ bu konularda çok hızlı reaksiyon gösterebiliyor ve kimi zaman o hızlı reaksiyonu gösterirken çok yanlış da yapıyor. Önümüzdeki günlerde benzer bir olayı, Soylu-Ümit Özdağ olayının, Bahçeli-Ümit Özdağ versiyonunu izleyebiliriz. Tabii şunu da özellikle unutmamak lâzım: Süleyman Soylu’yu destekleyenler illâki vardır — trolü var, şusu var busu var, tabii ki İçişleri Bakanlığı personeli var; bunlar sonuçta devletin memuru. Ama Bahçeli’nin taraftarları var. Bahçeli’ye bağlı olan çok geniş bir kitle var, Ülkü Ocakları’ndaki gençler var. Dolayısıyla Süleyman Soylu ile Bahçeli arasında çok ciddî bir fark var. Birisinin tabanı, örgütlülüğü var; birisinin örgütlülüğü daha çok devletten ödünç aldığı bir örgüt. İçişleri Bakanlığı’nı bıraktığı andan îtibâren tek başına kalmaya mahkûm birisi Süleyman Soylu. Ama Bahçeli öyle değil. Nitekim daha önce doğrudan ya da dolaylı Bahçeli’yi hedef alan değişik kişilerin, gazeteci olsun, siyâsetçi olsun, neler yaşadıklarını da biliyoruz. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.