Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü – Şiddet nedir, nasıl anlaşılır?

25 Kasım, 1981 yılından beri gayri resmi, 1999 yılından beri resmi olarak Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak anılıyor. Kadın mücadelesinin bir kazanımı olan bu günde Sahra Atila, şiddetin ne olduğunu, şiddetin kategorilerini, şiddete uğrayan kadınların ne yapması gerektiğini ve ilişki içerisinde duygusal şiddet gören kadınların bunu nasıl anlayacağını yazdı ve Psikolog Dr. Duygu Buğa ile konuştu. 

Kadına yönelik şiddet nedir? 

Kadına yönelik şiddet, yalnızca cinsiyeti nedeniyle kadınlara uygulanan şiddet davranışıdır. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yani 6284 kadına yönelik şiddeti şöyle tanımlıyor:

“Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı.”

Kadına yönelik şiddetin de kategorileri var. Bu kategorilerin içerisinde yer alan bazı şiddet türleri -duygusal ve sosyal şiddet- ilişki içerisindeyken erkeğin kadını manipüle etmesinden dolayı anlaşılamıyor. Kadına yönelik şiddetin kategorileri şöyle:

  • Fiziksel şiddet

  • Duygusal şiddet

  • Cinsel şiddet

  • Ekonomik şiddet

  • Dijital şiddet

  • Flört şiddeti

  • Israrlı takip

  • Sosyal şiddet
  • Duygusal şiddet nedir?

    Psikolog Dr. Duygu Buğa ile kadına yönelik şiddeti, şiddetin ilişkinin başında anlamanın ipuçlarını, erkeğin uyguladığı şiddet döngüsünü ve kadınların özellikle duygusal şiddeti anlamak için kendisine sorması gereken soruları konuştuk. 

    Birçoğumuz, “Erkek güçlüdür! Erkek karısının namusuna sahip çıkar. Kocandır, döver de, söver de” gibi kadınları ikinci plana atan, erkeklerin şiddet göstermesini meşrulaştıran cümleleri duymuşuzdur. Bu cümlelerle büyüyen kadınlar, şiddeti, uygulandığı sırada fark edemiyor olabilir. Şiddet türlerinin içinde en fark edemediğimiz tür de duygusal şiddet. Duygusal şiddetin bütün şiddet türlerinin içinde olduğunu söyleyen Duygu Buğa, bir erkeğin şiddet uygulayıp uygulamayacağına dair sinyalleri ilişkinin başında verdiğini, kadınların o işaretleri okumasının önemli olduğunu söylüyor: 

    “Birine fiziksel, ekonomik ya da sosyal şiddet uyguladığınız zaman, bu şiddetin içerisinde duygusal şiddet de var. Bizim en çok karşılaştığımız şiddet türü. Maalesef ataerkil bir toplumda yaşadığımız için algı eşiğimiz çok düşük. Normalde şiddet olan birçok şeyi şiddet olarak algılamıyoruz. Aslında kadına yönelik şiddet dediğimiz, erkeğin kadın üzerinde tahakküm kurma çabası. Şiddet ‘geliyorum’ der. İlişkinin en başında hatta ilişki başlamadan önce de buna dair ipuçları var.”

    Psikolog Dr. Duygu Buğa

    Duygusal şiddete uğramak nasıl anlaşılır?

    İlişkinin içerisinde duygusal şiddetle karşılaştığımızda bu durumu anlamak diğer şiddet türlerine göre daha zor. Ancak kendimize bazı sorular sorarak ilişkinin başında ve ilişki içerisinde duygusal şiddete maruz kalıp kalmadığımızı anlayabiliriz. Duygu Buğa ilişkinin başında erkeğin, kadın üzerinde tahakküm kurup kurmadığını anlamanın yolunu “Hayır” deme örneği ile açıklıyor:

    “Kıyafetine karışmak bu tahakkümden biri. Erkek, kıyafetine karışırken ‘Giyme bunu’ demek yerine ‘Sen onu giyinmesen mi?’ diyor. Tahakküm kurup kurmadığını en güzel ‘Hayır’ diyerek anlayabilirsiniz. Bu cevabını verdiğiniz zaman erkeğin nasıl tepki verdiği önemli. Kadın ‘Hayır’ dedikten sonra ısrarla ve daha sert bir yerden engellenmeye çalışıyorsa, bu ilişkinin riskli olduğunu ve ilişkinin gözden geçirilmesi gerektiğini bize söylüyor.”

    Bir erkeğin cinsiyetçi yaklaşımı da ilişkinin seyri hakkında bize bilgi veriyor. Ancak bu cinsiyetçi yaklaşımın her zaman düşmanca olması gerekmiyor. Erkekler, kadınları korunmaya muhtaç kişiler olarak gösterebiliyor. Erkeklerin, bu hedef doğrultusunda kurduğu cümleler de cinsiyetçi olabilir. “Kadınlar bizim baş tacımız” bu cinsiyetçi yaklaşımlardan biri:

    “Bir erkek cinsiyetçi ise ondan uzak durmak gerekiyor. Bu cinsiyetçi söylemin her zaman düşmanca olmasına da gerek de yok. Mesela ‘Kadınlar başımız tacıdır’ demek korumacı cinsiyetçi kategorisine giriyor. Burada sanki kadınlar narin, korunmaya muhtaç gibi davranılıyor. ‘Erkek dediğin karısına sahip çıkar’ gibi kadınları ikinci plana atan cümlelere karşı uyanık olmak gerekiyor. Bu cümleler şiddeti meşrulaştırıyor. Erkek, bir şiddet haberini okuduğu zaman ‘Kadın da bunu hak edecek bir şey yapmış olmalı, kimse durduk yere karısını dövmez’ gibi cümleler, kadınlar için ciddi ipuçları.”

    İlişki içerisinde duygusal şiddeti anlamanın yolu: “Eğer korkuyorsan o ilişkide şiddet var demektir”

    Duygusal şiddeti ilişki içerisinde anlamak zor ancak uyarıcı sinyalleri yakalamak mümkün. Şiddet uygulayacak olan erkek, ilişkinin başında ve içerisinde bunun ipuçlarını veriyor ve bu ipuçlar da bize şiddetin geldiğini gösteriyor. Bununla ilgili Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’nın da hazırladığı bir rehber var

    Duygu Buğa ile bu soruların önemini ve ilişki içerisinde şiddeti gösteren kilit duyguyu konuştuk. Duygusal şiddette en kilit duygunun korku olduğunu söyleyen Buğa, Eğer korkuyorsan o ilişkide şiddet var demektir. Duygusal şiddeti anlamanın en güzel yolu bu” diyor. 

    İlişkide duygusal şiddet görüyor musun, kendini güvende hissediyor musun? Aşağıdaki sorular ilişkinle ilgili ipuçları verecek:

  • Sevgilin toplumsal cinsiyetle ilgili ne düşünüyor? 

  • Sevgilin çevresindekilere nasıl davranıyor?

  • Sevgilinin yanındayken nasıl hissediyorsun?

  • Sevgiline ‘Hayır’ demekten çekiniyor musun?

  • Sevgiline hesap vermek zorunda hissediyor musun?

  • Kendinle ilgili bir karar verirken bununla ilgili endişe duyuyor musun? 

  • Sevgilin, kendine ya da sana zarar verir diye korkuyor musun? 
  • Ev içi şiddette erkeğin uyguladığı şiddet döngüsü

    Ev içi şiddetin bir döngüsü olduğunu söyleyen Duygu Buğa, bunu bilmenin kadınları aydınlatacağı görüşünde. Bu döngü beş aşamadan oluşuyor: Normal dönem, hazırlık aşaması, istismar aşaması, pişmanlık, mantığa oturtma

    “Ev içi şiddetin bir döngüsü var. Önce normal dönem başlıyor. İlişkinin başlarında şiddet uygulayacı erkek herhangi bir tahakküm çabasında değil. Bir süre sonra o erkek kontrolün elinden gittiği duygusuna kapılıyor ve kontrolü ele geçirmeye çalışıyor. Ardından hazırlık aşaması geliyor. Hazırlık aşaması bu döngünün en uzun süren dönemi. Burada en ufak sorunların büyük problemlere dönüştüğü ve tedirginliğin gittikçe arttığı döneme giriliyor. Hemen sonra istismar aşaması geliyor. Döngünün en kısa süren aşaması, şiddetin yaşandığı aşama. Daha sonra pişmanlık aşaması. Ancak bu pişmanlık gerçek bir pişmanlık değil. Daha çok ‘Başım belaya girer mi, beni terk eder mi?’ pişmanlığı. Pişmanlık evresinden sonra şiddet uygulayıcı mantığa dönüştürme aşamasına geliyor. O aşamada erkek ‘Ama sen de huyumu bilmiyor musun, neden üstüme geliyorsun? Sen benim üstüme gelmesen, ben şiddet uygulamam’ cümlelerini kurar. Biz de şiddet uygulanan kişi olarak bunu satın alıyoruz. Aynı yastığa baş koyduğumuz kişiden şiddet görmenin hiçbir mantığı yok. Onun için kadınlar da buna bir neden bulmak ister. Erkeğin kontrolü elinden gittiğini düşünene kadar normal döneme dönülüyor.”

    Şiddet döngüsü 

    Kadının şiddete maruz kaldığı bu döngü içerisinde bir farkındalık süreci başlıyor. Bu süreçte en önemli nokta “suçluluk” psikolojisine girme evresi. Kadınlar, ya kendi deneyimlerinden ya da arkadaş çevresiyle ettikleri sohbetten şu cümlelere aşinalardır: “O bana kızdı ama benim yüzümden oldu.” Duygu Buğa’nın da biraz önce bahsettiği gibi kadın bu evrede, şiddeti bir mantığa oturtmaya çalışıyor ve erkeğin ona yüklediği “Senin yüzünden” algısını kadın, kendisiyle bağdaştırmaya çalışıyor. Buğa, şiddet gören kadının da dört aşaması olduğunu söylüyor:

    “Kadın ilk başta inkar aşamasıyla başlıyor. Bu evrede ‘Ya bir kere oldu, şimdilik hiçbir sorun yok’ cümlesini duyuyoruz. Ardından suçluluk aşaması geliyor ve kadın ‘Ben üstüne gitmesem olmazdı, aslında benim yüzümden kavga çıktı’ diyor. Sonra bir aydınlanma aşaması. Psikologlara en çok başvurulan dönemlerden biri bu. Genellikle bu aşamada ilişkiye olan bağlılıklarını sürdürdükleri için kadınlar, ‘Bir şey yapın düzelsin, çift terapisi yapsak işe yarar mı, siz mi konuşsanız?’ sorularıyla bize geliyorlar. Kadın en sonunda sorumluluk dediğimiz aşamaya geçiyor ve ilişkinin problemli olduğunu anlıyor.”

    Habere, şiddetten korunmanın ve farkında varmanın yollarını konuştuktan sonra 25 Kasım’ın hikâyesini sizinle paylaşmak istedik. Nitekim, bu hikâyeyi okuduğunuz zaman şiddetin, sadece birlikte olduğunuz erkekten gelmediğini göreceksiniz. 

    Üç kız kardeşin kadın mücadelesi: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü

    25 Kasım her ne kadar resmi olarak 22 yıldır anılsa da bunun tarihi 1960’lara dayanıyor. Mirabal kardeşler olarak tanınan Patria, Minerva ve María Teresa’nın erkek tahakkümüne karşı verdiğini mücadele sonucu hayatlarını kaybetmesi bugünün ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu üç kadın yıllarca Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veriyor ve 1960 yılında diktatörlük karşıtı mücadeleleri ülke çapına yayılıyor. 

    Rafael Trujillo rejimine karşı halk arasında gizli örgütler kurulmuş ve bu örgütlerden biri de üç kız kardeşin kurduğu  “Clandestine” hareketi. Mirabal kardeşler ve eşleri, Trujillo tarafından terörist ilan ediliyor ve bu yüzden de sürekli hedef gösteriliyor. Trujillo 2 Kasım 1960 tarihinde yaptığı konuşmada Mirabal kardeşleri tekrar hedef gösteriyor ve “Ülkenin en büyük iki sorunu Kilise ve Mirabal kardeşlerdir” diyor. Trujillo’nun konuşmasından sadece 23 gün sonra yani 25 Kasım’da Minerva, Maria ve Patria Mirabal kardeşlerin arabalarının önleri kesiliyor, üç kardeş ve şoförü Rufino de la Cruz öldürülüyorlar. Kardeşlerin diktatör rejimi ortadan kaldırmak için kurdukları Clandestine Hareketi ise kadınların öldürülmelerinden bir yıl sonra diktatörlüğün yıkılmasında önemli rol oynuyor.

    1981 yılından beri 25 Kasım, kadına karşı şiddetle mücadele etme günü olarak anılıyor. Her yıl 25 Kasım’da kadınlar, “erkek şiddetine dur” demek için eylemler düzenliyor. Kadın dayanışmasının kazanımı olan bu günü Birleşmiş Milletler, 1999’da resmi olarak “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan ediyor.

    2021’in ilk 10 ayında 225 kadın öldürüldü, 170 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti

    25 Kasım’da kadınlar erkek şiddetine karşı sokaklara çıkarken, 2021 yılının ilk 10 ayında da 225 kadın, erkekler tarafından katledildi. Erkekler, ocakta 23, şubatta 28, martta 28, nisanda 16, mayısta 17, haziranda 18, temmuzda 20, ağustosta 31, eylülde 26, ekimde 18 kadını öldürdü. Kadınlar yine en çok güvende olması gereken yerde; evlerinde, en yakınındaki erkek tarafından ve hayatlarına dair karar almak isterken öldürüldüler. 

    Kadın cinayetlerinde durum böyle iken şüpheli kadın ölümleri de diğer yıllara göre artıyor. Etkin soruşturmanın olmaması nedeniyle, erkekler cinayeti şüpheli ölüm gibi gösterebiliyor hatta intihar olduğu söylüyor. Nitekim Şule Çet dosyasında bunu görmüştük. 2021’in ilk 10 ayında 170 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. 

    AKP iktidarı İstanbul Sözleşmesi’nden neden çıktı?

    Türkiye’de her ay yaklaşık 20 kadın öldürülürken, Türkiye, kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden çıktı. Sözleşme, imzalandığı ve yürürlüğe girdiği günden bu yana siyasetin gündemindeydi. Ancak 2020’nin Temmuz ayında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi‘nden çıkabileceğinin sinyalini vermiş ve “Bu metnin içinde iki tane önemli husus var dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan. Bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi, bir de cinsel yönelim tercihi. Şimdi bunlar ve başka şeyler de var ama bu iki meselenin demin konuştuğumuz çerçevede tam da bu LGBT vs. gibi unsurların, marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınarak faaliyet yapabilecekleri alanlar olduğu görülüyor. Halkımızda böyle büyük bir beklenti varken AK Parti olarak biz buna bigâne kalmayız” demişti. Kurtulmuş’un o gün hedef gösterdiği LGBTİ+’lar, iktidar için sözleşmeden çekilmenin bahanesi olmuş ve 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece yarısı cumhurbaşkanı kararıyla sözleşmeden çıkılmıştı. 1 Temmuz’da Türkiye açısından yürürlükten kalkan sözleşmenin maddeleri, sözleşmenin kadınlarını nasıl koruduğunu anlatıyor.

    Kadına yönelik şiddetin kategorileri ve tanımları

    • Fiziksel Şiddet

    Bu şiddet biçimi, erkeğin kadın üzerinde fiziksel üstünlük kurduğu ve beden bütünlüğünü bozarak, uyguladığı şiddet biçimidir. Yumruk atmak, tokat atmak, ısırmak, boğmak, tekmelemek, bıçakla yaralamak, fiziksel temas içeren şiddet biçimlerine örnektir.

    • Duygusal şiddet

    Kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, suçlu hissettirmek cezalandırmak amacıyla şiddet aracı olarak kullanılıyorsa “psikolojik şiddet” söz konusudur. Bu şiddet türünü hem anlamak hem de çevrene anlatmak zordur.

    • Cinsel şiddet

    Beden bütünlüğüne zarar veren bir şiddet türüdür. Kadını istemediği halde cinsel ilişikiye zorlamak, “hayır” dediği zaman bunu umursamamak, rızası olmadan cinsel ilişkiye zorlamak, istemediği cinsel pozisyonu kadına dayatmak, cinsel ilişki sırasında kadını aşalamak, tecavüz etmek cinsel şiddetin bir parçasıdır. Kadınlar, cinsel şiddete uğradığını genelde anlatırken çekinir ve toplumun baskısı nedeniyle suçlu hisseder.

    • Ekonomik şiddet

    En yaygın ekonomik şiddet biçimleri arasında, kadının çalışmasına, meslek edinmesine, okulu ya da kursu bitirmesine veya işinde yükselmesine engel olmak, gelir ve birikimine el koymak, borçlandırmak (kadının adına kredi çektirmek, senet imzalatmak, şirket açtırmak ve kredi kartını kullanmak), para biriktirmesine, hesap açmasına ve yatırım yapmasına engel olmak yer alır. 

    • Dijital şiddet

    Teknolojik araçlar, kadını kontrol etmek amacıyla kullanılıyorsa dijital şiddet söz konusudur. Cep telefonuna sürekli mesaj göndermek ya da kadının mesaj göndermesini istemek, ısrarlı bir şekilde aramak, uygulamalarla kadını takip etmek ve denetlemek, çıplak fotoğraflarını çekmek veya çekmekle tehdit etmek, sosyal medya üzerinden arkadaşlık kurarak, kadının kimlik bilgilerini almak, sonra da bu ilişkiyi sömürmek en yaygın dijital şiddet biçimleri arasında yer alır. 

    • Flört şiddeti

    Flört şiddeti, korkutucu ve kafa karıştırıcı bir deneyimdir. İki kişinin birbirini “çift” olarak tanımlamasının ardından erkeğin, genç kadını kontrol etmeyi, denetlemeyi “hak” olarak görmesi, onun adına kararları vermek istemesiyle başlar.

    • Israrlı takip

    Kadının kendisini güvende hissetmesini engelleyen, şiddete uğrama korkusuna ve endişeye yol açan, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan davranıştır. Takip etmek,korkutmak, telefonla veya teknolojik araçlarla rahatsız etmek, kadına ait görsel ya da yazılı bir materyali yaymak, kadının evine ya da işyerine gizlice girmek, huzursuz etmek, “rahat bırak” uyarılarını aldırmadan ısrarla peşinden gitmek en yaygın ısrarlı takip biçimleridir.

    • Sosyal şiddet

    Sosyal şiddet aslında genelde duygusal şiddetin içinde olur ama bu şiddet türünün başka bir amacı var. Bu şiddet türünde, kadının çevresini, ailesini, arkadaşlarını kontrol etmeye çalışır. Duygusal şiddette kadın özgüvenini yitirsin, ses çıkamasın hisleri hakim iken, sosyal şiddette kadının bütün ilişki ağını yönetmek var. Orada da şiddet uygulayıcı erkek kadına yardım edecek kimsenin kalmamasını amaçlıyor. 

    Bize destek olun

    Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

    Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.