Atlantik’i tek başına geçen ilk Türk kadın yelkenci Başak Mireli: “Açık denizlere çıktığınızda kendinizi başka bir dünyanın insanı gibi hissediyorsunuz”

12 metrelik “İstanbul” isimli teknesiyle 23 Aralık’ta Cape Verde’deki (Yeşil Burun Adaları) Mindelo marinasından okyanusa açılan yelken sporcusu Başak Mireli, 24 günlük yolcuğun ardından 15 Ocak’ta Karayipler’deki Martinik’e ulaştı. Böylece, Mireli, okyanusu aşan ilk Türk kadın yelkenci oldu. Mireli, yaşadığı deneyimi “Açık denizlere çıktığınız, farklı coğrafyalara seyahat edip başka ülkelerin denizcileri ile tanıştığınızda kendinizi başka bir dünyanın insanı gibi hissediyorsunuz” diye özetliyor.

Başak Mireli, yelkenciliğe ilk olarak ortaokul yıllarında Fenerbahçe Yelken Kulübü’nde başlamış. Mireli, Ankara’da Üniversite okurken yelkenciliğe verdiği kısa arayı, İstanbul Yelken Kulübü’nün lisanslı sporcusu olarak yat kategorisinde yarışmaya başlayarak telafi etmiş. Mireli daha sonrasında yelkencilik eğitimlerine Kanarya Adaları ve İngiltere’de devam etmiş.

Mireli, Aralık 2022’de çıktığı dünya turu sırasında Atlantik Okyanusu’nu da tek başına geçerek ilk Türk kadın yelkenci oldu. Mireli’nin bir sonraki hedefi ise Pasifik Okyanusu’nu geçmek. Deneyimlediği okyanus yolculuğunu; zorluklarıyla, heyecanlarıyla, yaşadığı gururla ele alan Başak Mireli Medyascope’a anlattı.

24 gün Atlantik’te tek başına

Mireli, Atlantik Okyanusu’nu, 24 günün sonunda aşıp Cape Verde’deki (Yeşil Burun Adaları) Mindelo marinasından Karayipler’deki Martinik’e ulaştı. Bu süre zarfında çok kısıtlı imkânlarla iletişim kurabilen Mireli, sürecin en enteresan tarafının ilk haftadan sonra denizde geçirdiği günleri saymamak olduğunu aktardı.

Tek başına geçirdiği o günlerde kendini gün doğuşu ve batışının bir parçası olarak görmenin muhteşem bir deneyim olduğunu dile getiren Mireli, anlatmaya başlıyor: 

“Bütün bu zamansızlık içerisinde yine de fiziksel kuvvetinizi koruyabilmek için bir uyku ve yemek rutini oturtmanız gerekiyor. Gece uykuları sürekli bölündüğü için beslenme düzeni 6 öğüne çıkıyor. Günün ve gecenin büyük çoğunluğunu da değişen rüzgâr ve dalga koşullarına göre yelken ayarları ile oynayarak geçiriyorsunuz. Böylesi uzun bir yolculukta teknede muhtelif yorgunluklara bağlı arızalar da oluyor. Ufak tefek tamiratlar, bakımlar yapmak da günlük rutinin bir parçası haline geliyor. Çok büyük sıkıntılar yaşanmayan, seyrin biraz daha konforlu olduğu günlerde de sizi çevreleyen okyanusu ve burada yaşayan canlıları izlemenin keyfini çıkarıyorsunuz.

“Teniniz rüzgârı içine çekiyor

Mireli, teknede olmanın insan duyularında da ciddi değişiklikler yarattığını söylüyor. Tek başına olduğu seyirlerde kendinde fark ettiği değişikliklere değinen Başak Mireli, “Kulaklarınız asla olmadığı kadar keskinleşiyor, teniniz rüzgâr içine çekiyor. Süre uzadıkça duyulardaki değişikliklerin çok daha farklı noktalara uzanacağını, kendimle başbaşa kalacağım böylesi zorlayıcı bir serüvende kendime dair çok fazla şey keşfedeceğimi hep öngörmüştüm. Ben, hayallerimin peşinde koştum, okyanusa bir parçamı bıraktım ama o da kuşkusuz benim içime küçük küçük parçalar yerleştirdi” diyerek Atlantik Okyanusu’nu aşmanın neden hayallerinde olduğunu da anlatıyor.       

Mireli aynı zamanda hedefine giden yolda yaşadığı zorlukları da şu sözlerle aktarıyor:

“Bu rotanın uzunluğu birçok zorluğu da beraberinde getiriyor. Jeneratör gibi ek enerji kaynakları olmadığı için enerji yönetimini doğru şekilde yapmak çok önemli. Elektronik otopilot çok fazla enerji tükettiği için ilk 10 gün rüzgâr dümeni ile ilerlemeye ve enerji tüketimini minimumda tutmaya çalıştım. Özellikle ilk 4 gün, teknenin dengesini oturtuncaya kadar çok stresli geçti. Okyanusta rüzgârdan çok seyir dinamiklerini dalga büyüklükleri belirliyor.

Kuzeyden gelen sert hava ve beraberindeki dalgalar dolayısıyla rotayı güneye çevirmek durumunda kaldığım günler oldukça yorucu geçti. Karayipler’e yaklaştıkça bulutlanma, rüzgâr hızında ani artışlar, sağanak yağmurlar arttı. Dengesiz rüzgarlarda teknenin stabilitesini korumak için ekstra enerji harcamak zorunda kaldım.

Birçok önlem almış olmamıza rağmen tekne su yapmaya devam etti. Dalgalar büyüdükçe teknenin aldığı suda arttı. Maalesef ilk önce elektrikli sintine pompası sonrasında da manuel sintine pompası bozuldu. İlk önce yedek sintine pompasını devreye alıp hidraforlardan birini sintine pompasına çevirdim. Teknenin su alması sıkıntılı bir durum ve yolculuk boyunca takip edilmesi gereken bir sıkıntı halini aldı.”

Sonlandırılan Türkiye turu denemesi

Türkiye turu rekoru hedefiyle 28 Mayıs 2022’de Artvin Hopa’dan, Hatay İskenderun’a yelkenle açılan Başak Mireli, yaşadığı teknik sorunlar sebebiyle denemesini sonlandırmaya karar vermişti.

Şimdi ise Atlantik Okyanusu’nu aşan “ilk Türk kadın yelkenci” olarak anılıyor. “Geçmişte yaşadığı olumsuzluğun şu anki başarısında bir payı olabilir mi?” sorusunu cevaplayan Mireli, geçmişte yaşadığı talihsizliği de anlatıyor: 

“Türkiye turu rekoru ile Atlantik geçişi dinamikleri birbirinden çok farklı. Türkiye turu rekoru denemesi çok daha zorlu bir seyir. Bu seyre hazırlanırken, Türkiye kıyıları gibi trafiğin çok yoğun olduğu bir coğrafyada elektroniklerden destek almaya çok odaklanmış, tekneye yeni sistemler kurmuştum. Beklenmeyen bir elektrik sıkıntısı dolayısıyla bu sistemlere enerji sağlayamayınca rekor denemesini 4. günde sonlandırmak zorunda kaldım. Akdeniz geçişi boyunca enerji üretimi ve akü şarjı hassas noktamız olmaya devam etti. Kanarya Adaları’nda sisteme eklediğimiz rüzgâr jeneratörüyle sıkıntıyı büyük ölçüde çözdük. Stabil ve sert rüzgarların olduğu okyanus seyirlerinde rüzgâr jeneratörümüz beklediğimizden çok daha iyi bir performans ile çalıştı.”

Türkiye rekoru turu denemesinde yaşanan sıkıntıların yarattığı moral bozukluğuna değinen Mireli, 4 günde yaşadığı bu enerji sıkıntısının Atlantik geçişinde daha büyük sorun yaratacağını düşünerek kendini psikolojik olarak hazırlamaya başlamış. Mireli, Atlantik geçişinde tüm elektronikler bozulsa da dümen sisteminde bir sıkıntı olmadığı sürece güneşi batıda görüp ilerlemeye devam ettiğini söylüyor.

Başarının gurur verici olduğunu belirten Mireli, “Tek başıma yaptığım uzun seyirler benim için kişisel yolculuklar ama diğer taraftan, sosyal medya sayesinde bu deneyimleri başkalarıyla paylaşma fırsatını da yakalıyorum. Yelken sporunun, amatör yelkenciliğin kadın-erkek eşitliğini sağlamak adına sunduğu fırsatı birebir deneyimleme fırsatını buluyorum” diyor.

ODTÜ’den denizlere uzanan yolculuk

Çalışma hayatım boyunca yelken hep hayatımın bir parçasıydı” diyen Mireli Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) psikoloji ve sosyoloji bölümlerini bitirmiş, kariyer hayatına 20 yıl beyaz yakalı olarak devam etmiş.

Garanti altına aldığı kariyerini bırakıp, kendini yelkenciliğe arayan motivasyonun ne olduğunu anlatırken Mireli, şöyle konuşuyor:

“Çok daha önce beyaz yakalı hayatımdan uzaklaşıp yelkeni hayatımın odağına koyabilirdim. Koyamadıysam hepimizin hayatına dair bilindik kaygılarından, toplumun bize empoze ettiği başarı tanımlamasındandır diye düşünüyorum. Belli bir noktada, ailemin de desteği ile solo yelkenciliği daha öne çıkararak denizcilik hayatımı kurumsal çalışma hayatımın üzerine çıkarmaya karar verdim. Belli bir nokta belki de artık kendime biraz daha güvenebildiğim, kendi hayatım adına biraz daha risk almaya hazır olduğum bir noktaydı.”

“Tekrar bu kaygılardan soyutlandığınız ve anı yaşamaya başladığınız bir an”

İlk Türk kadın yelkenci, yaptığı bir söyleşide yaşadığı deneyimi, “Okyanus ortası bir rahatlama anı” cümlesiyle anlatmış. Başak Mireli’nin ifade etmek istediği, hedefe ulaşmanın verdiği haz mı? Suyun merkezinde yaşadığı dinginlik mi? sorularına Mireli şöyle cevap veriyor: 

Denizcilik öğrenme süreci hiç bitmeyen, size her an yeni heyecanlar yaşatabilecek bir dünya. Açık denizlere çıktığınız, farklı coğrafyalara seyahat edip başka ülkelerin denizcileri ile tanıştığınızda kendinizi başka bir dünyanın insanı gibi hissediyorsunuz. Hayatın rutininden kendinizi soyutlamayı başardığınızda artık bir yere ulaşmak önemini yitiriyor, yolculuğun keyfini sürmeye başlıyorsunuz. Anı yaşıyorsunuz. Tek başınıza yaptığınız seyirlerde, işin stresi dolayısıyla bu andan uzaklaştığınız, aşırı kaygılı olduğunuz zamanlar oluyor. ‘Okyanus ortasında bir rahatlama anı’ tekrar bu kaygılardan soyutlandığınız ve anı yaşamaya başladığınız bir an.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.