Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Arzu Yılmaz yazdı: Devlet yok ama millet burda…

Henüz sekiz-dokuz yaşlarında bir çocuğun, üç gün adeta diri diri gömülü kaldığı bir mezardan başını çıkardığı daha ilk anda ‘‘Abi, yanlış anlama ama…’’ diye söze başlaması, yalnızca deprem şokuyla açıklanabilir mi?

Kim yanlış anlayabilir seni çocuk?

Niye yanlış anlaşılasın?

Diyeceğini dosdoğru diyememeyi, diyemeyeceğini nerden öğrendin?

Çocuk aklını bir yana bırak, muhtemelen bilincinin bile tam yerinde olmadığı bir anda seni söyleyeceklerinden alıkoyan, bu kadar tedirgin eden, korkutan ne?

Sen daha ne yaşadın, ne gördün, ne öğrendin de bildin öyle aklına geleni geldiği gibi dile getirmemen gerektiğini?

Ama biliyor işte…

Yediden yetmişe herkesin bildiğini, o çocuk da biliyor.

Tıpkı “Allah devletimize zeval vermesin’’  ama ‘‘yine yoklar, yine yoklar, yine yoklar’’ diyen depremzede genç gibi…

Belli ki o da yanlış anlaşılmaktan tedirgin, sözlerine yaşadığı bölgede birçoklarının diline pelesenk olmuş bir ezberle başlıyor. Depremden kurtulan oğlunun geri kalan ömrünü de devletin almasından korkan babası ha bire çekiştiriyor kolunu. Ama susmuyor genç adam, daha doğrusu susamıyor. “Bırak, ne oluyorsa olsun” diyecek kadar canı burnuna gelmiş…

İstediği de kefen, “Hiçbir şey yollamıyorsanız kefen yollayın” diyor…

Fakat can almaya, hapse atmaya, susturmaya gelince ‘‘inlere kadar’’ giren devlet,

Söz konusu can kurtarmak olduğunda yok…

Yıkılan bir duvarın arkasında çığlık çığlığa yardım isteyenlere sağır, kefensiz gömülenlere kör…

Yine de “Allah devletimize zeval vermesin’’ öyle mi?

Neden?

Çünkü millet fani, devlet baki…

Millet ölürse ölsün, yeter ki devlet yaşasın…

Fakat belli ki milleti yaşatmayan devlet de var olamıyor…

Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında karşı karşıya kalınan bu büyük felaket bir kez daha gösteriyor ki, bir devlet olmak için yalnızca ölmek ya da öldürmek yetmiyor…

Yüzyıl boyunca yaşanılan her yıkımda, kimi zaman ‘‘büyük devlet’’ diye böbürlenerek kimi zaman ‘‘derin devlet’’ diye ayrıştırılarak sahip çıkılan bu devlet aslında yok, yok, yok…

Bir devlet yok ama bir millet var hala…

Üstelik bu devlete rağmen var olan bir millet.

Ve bu devlet bu milletin varlığını kendi varlığına belli ki bir tehdit olarak görüyor.

Çünkü onlar dayanışırsa, birbirlerinin yarasını sararsa, kucaklaşırsa,

Bu devlet boşa çıkacak…

Devletin kendini var ettiği tek zemin ayağının altından kayacak…

‘‘Devletin güvenliği’’ milletin varlığı karşısında tehlikeye girecek…

Onun içindir ki, yüzyıldır bu devlet ısrarla kendi millet tanımını dayattı bu topraklara …

Varsın dediğini kendine mahkûm etti, yoksun dediğini hapsetti, sürdü, öldürdü…

Fakat günün sonunda devlet, her birimizin ‘‘kader planı’’nı asıl belirleyen oldu,

‘‘Devletin milletiyle bölünmez bütünlüğü’’ adına milletin de o milletin her bir ferdinin de hayatını paramparça etti,

Yüz yıl boyunca milleti ben yoksam siz de yoksunuz diye korkuttu…

Fakat bugün bir kez daha anlaşıldı ki, bu millet tam da devletin ‘‘yok, yok, yok’’ olduğu bir ortamda gerçekten bir millet oldu.

Türkiye tarihi boyunca birçok travmatik olaya maruz kaldı.  Ermeni soykırımı, nüfus mübadelesi, Dersim katliamı, Trakya olayları, 6-7 Eylül olayları, Maraş, Çorum, Sivas, askeri darbeler, faili meçhul cinayetler, yakılan köyler, zorla yerinden yurdundan edilenler…

Ve sınırların hem içinde hem dışında neredeyse kesintisiz elli yıldır sürüdürülen savaş…

Her biri toplum hafızasında birer travma olarak yer etti. 

Özellikle son on yılda yaşananlarla birlikte Türkiye’de hemen her kesim travmatize oldu.

1999 depreminden sonra Birikim’de kaleme aldığı bir yazısında Bülent Peker o dönemde de sıkça sorulan “devlet nerede” sorusunun cevabını “Susurluk’tan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak deniyordu. Şimdi, depremden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demenin buruk bir tadı yok mu?’’ diye tartışmış.

Doğrusu, ben de aynı buruk tadı hissetmiyorum desem yalan olur.

Fakat diğer yanda da yine bir başka depremzedenin kurtarılmayı beklerken duvara yazdığı ‘‘umudu kaybetme’’notu duruyor…

Millet devlete rağmen hala bir can daha kurtarabilir miyim diye çabalıyor,

Elli yıldır süren savaşın bir tarafı olan PKK’den deprem felaketi nedeniyle “Türkiye’de, metropollerde, şehirlerde yapılan askeri eylemleri durdurun”çağrısı yapılıyor…

En azından bugün, hiçbir şeyin eskisi gibi olmama ihtimali bundan bir hafta öncesinden daha fazla görünüyor.

Tabii eğer bu devlet, millete millet olma fırsatı verirse…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.