Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Aydın Selcen yazdı: Çankaya’ya taşınacak Beştepe modeli üzerine

Tarihten yapraklar, kıssalardan hisseler

Bizde bilirsiniz takımlar takım halinde oynadıkça zamanla oturur. Hatta hazırlık dönemi biraz yalandır. Gerçek hazırlık ligin ilk yarısında sahada yapılır. Kadrodaki eksik gedik de ara transferle giderilir. Tasarıma bağlı kalmak gibi bir özelliğimizin varlığı da iddia edilemez. Cumhuriyetin kuruluş idealleri bağlamında başkent Ankara’nın (Atatürk’ün talimatıyla) Jansen ve Holzmeister tarafından yaratılıp, uygulanan tasarımlardan ne denli saptığına bakmak sağlama yapmak için herhalde yeterli olur.

Buna karşılık Mimar Sinan’ın muhteşem Süleymaniye’yi 1550’de temel atıp yalnızca yedi senede tamamlaması gibi bir örnek de olumlu yönden anımsanabilir. Caminin dört ana sütununun Topkapı Sarayı, Vefa’daki bir eski Roma tapınağı, Baalbek (Lübnan) ve İskenderiye’den (Mısır) getirilmiş olması nice güncel çağrışımlara kapı açabilir. Haliç’e doğru eğimli arazide temel zeminin iyice oturabilmesi için “acaba inşaat yarım mı kaldı” diye sordurtacak denli uzun bir süre beklenmesi de stratejik sabır ile disipline uymanın yansımasıdır. Nitekim nazar değmesin, görkemli yapı 1766 büyük depremini de hasarsız atlatarak 466 yıldır dimdik ayaktadır.

Ülkemiz koşullarında “plana bağlı kalmak lüks, plandan uzaklaşmak ihtiyari midir” yollu sorular da akla gelebilir. Merhum Büyükelçi Gündüz Aktan milletvekili iken Stokholm’a geldiğinde Dışişleri Bakanlığı’ndaki üst düzey temaslarının ardından arabada ona dönüş yolunda şoförlük ederken bana İsveçli muhatabının ona verdiği kalın raporları göstermişti. “Kardeşim” demişti, “ben müsteşar yardımcısıyken kitap okuyabilmek için sabah altıda kalkar, bir saat sonra hazırlanır, mesai başlamadan bakanlıkta olur, önce telgraflara bakardım. Saat on olmadan telefonum sürekli çalmaya başlar, gelen giden, talimat isteyen derken, neredeyse her gün yönetecek bir kriz olurdu. Yoksa ben de bilmiyor muyum oturup böyle süslü raporlar yazmayı?” yollu konuşmuştu.

Ve endişelenmeyin, böylece “ya sen ne anlatiyon yine amca” kısmını bağladık, cümleten geçmiş olsun, kıssaları bitirdik, hisselere geçiyoruz.

Yerli ve milli “muhasasa” sistemi sakıncası

Altılı Masa’da krizin aşılmasına ve Kılıçdaroğlu’nun ortak aday ilan edilmesine zemin hazırlayan 12 maddeli bildirgenin yayımlanmasının ardından burada son Gündem https://medyascope.tv/2023/03/08/aydin-selcen-ile-gundem-disi-208-altili-masanin-olasi-dis-politikasi/ Dışı’nda ve son ArtıGerçek https://artigercek.com/makale/hosgeldin-siyaset-241715 yazımda da, Irak’ta ve Irak üzerine çalıştığım on yıllık (2003-13) ve Dışişleri’ne girdiğim 90’ların ilk yarısındaki koalisyon hükümetleri dönemlerindeki gözlem ve deneyimlerime dayanarak, bulunan çözümün bazı yönleriyle Irak ve Lübnan’ın “sözde” siyasal çözüm barındıran “vatani hükümet” çağrışımları yapabileceğine dikkat çekmiştim.

Olası yeni iktidar için (400 milyar dolardan fazla borçlu, yaklaşık 120 milyar dolar ticaret açıklı, ön belirlemelere göre en az 100 milyar dolar deprem hasarlı ve 100%’ü aşan enflasyonlu) ekonomide bir yandan makro dengeleri oturtmak, aynı zamanda hane halkını rahatlatmak öncelikleri, farklı yönlere çeken yönetilmesi güç bir çelişki oluşturacak. Aynı doğrultuda, “muhasasa” benzeri bir sistemle, kurumların güçlendirilmesi yoluyla demokrasiye geçmek de öyle. Öyle ki “geçiş” süreci, hangi erimde tamamlanacağı belirsiz bir ara anda çakılı kalmak sonucu da doğurabilecek korkarım. 

Artık genel başkanların, cumhurbaşkanı seçildiğinde ve yardımcıları atandıklarında mevcut görevlerinden ayrılmayacaklarını biliyoruz. Bakan yardımcılıklarının da “gerekli/zorunlu” bir süre korunacağı anlaşılıyor. Altılı Masa paydaşı partilerin önde gelen siyasetçilerinin önünde de, seçilip milletvekili olmak ile atanıp bakan, bakan yardımcısı veya yönetici konumunda icracı bürokrat olmak seçenekleri beliriyor. Verili yönetim sisteminde TBMM artık işlevsiz bir tür agora konumuna indirgenmiş durumda. Velev ki Millet ile Emek ve Özgürlük ittifakları toplamda 360 sandalyeyi, bulup geçsin. Belki tasarımın uygulanmasında anahtar mesele de bu sonuncusu olacak.

Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanları açısından da, kişisel siyasal kariyer planlamalarının ötesinde, zorlu sınamalar oluşacağı bugünden belli. Akşener 5+2 cumhurbaşkanı yardımcıları arasında “istişare ve icra” işlevi farkı olacağını dile getirmişti. Yeni dönemde Ankara’da çok sayıda “gölgeler prensinin” türeyeceği öngörülebilir. Zira danışman/üst düzey bürokrat için iki yolla “güç” sahibi olmak mümkün: Ya sırtınızdaki politik elle, ya elinizdeki dosyanın/emrinizdeki teşkilatın özgül ağırlığıyla. Hele her ikisinin bir arada olması, o bürokrat için belki ideal ama demokratik denetimsizlik sakıncasının oluştuğu ve karar alma/politika yapımı süreçlerinde hata payının artacağı sakıncalı bir duruma yol açabilir.

En olumsuz senaryo bakanlıkların kendiliğinden hizmet ve kaynak dağıtılan “arpalıklara”; Genelkurmay, MİT, hariciye ve EGM gibi teşkilatların da “derebeyliklerine” dönüşmesi olur. Liyakat ve erdeme herhalde güvenmeli, ama siyasi talimat ve denetimin önemini de yadsımamalı. Başka deyişle, sistemin güvencesi gerekçesiyle “liyakatlı bürokrasi” üzerinden kurulacak olası tahakküm, “gelecekte geçmişe ters takla atmak” demeye gelebilir. Bunlar esasen öyle özgün düşünceler de değil; teorinin pratiği yakaladığı yerde işin zaten abecesi bu.    

Bir yanda “ne yapmak, nereye varmak istemek”, onun karşısında “niyet neydi, akıbet ne oldu” sorunsalları var. Kılıçdaroğlu, kuşkusuz kendi öyle istemeyecek olsa da, tepeye oturtulmuş bir tıkaç kimliği edinmemeli. Yahut adeta her içine döküldüğü kabın biçimini alan bir sıvı gibi davranmak, herkes olayım derken hiç kimse olmak zorunda bırakılmamalı. Tahakkümden kaçınan bir hakem ama hâkim de olabilmeli. Saray (yeni dönemde Köşk) ekibi güçlü ve yetkin olmalı ama gölge veya paralel kabine de olmamalı. Kısaca, düşünceyi tahrik babında eğip bükerek anlatırsak, Kılıçdaroğlu bir bakıma 2. İsmet İnönü olmak şiarıyla çıktığı yolda 2. Ahmet Necdet Sezer durağında inmek durumunda kalmamalı.  

Ayrıca, “benim memurum işini bilir” de, yapısı Reis tarafından bugünler düşünülerek dönüştürülmüş AYM ne yapar? KHK silâhını belinden pek çok kere çekmek zorunda kalacak Kılıçdaroğlu’na el freni olmak için, ricat eden bir muhafız alayı mücadelesi mi ortaya koyar?

Çözüm derken kördüğüm olmasın

Acele ile sürat, atalet ile sükunet, işgüzarlık ile etkinlik gibi esneklik ile omurgasızlık da ayrı kavramlar. Buna karşılık kedinin de, ahtapotun da doğada yerlerinin değerli ama ayrı, ve göreceli üstünlüklerinin de farklı olduğu ileri sürülebilir. Bürokrat için (“ihtimaliyat planlaması” bağlamında) altın kuralın “olumsuzdan yana yanılmak” olması (yani ihtiyatı elden bırakmaması) gerektiğini de eski MOSSAD direktörlerinden Efraim Halevy anılarında anlatır. Ben de burada o ilkeden hareket etmeye çabaladım. Yoksa maksadım şeamet tellallığı değil. Benim de umudum diri. 

Öylesine bir laboratuvar deneyinin son yüz metresindeyiz ki, teori pratiği yakalamış, ona yapışmış durumda. İçinden çıkacağı meclise sorumlu bir koalisyon hükümetimiz olmayacak. Sistem Beştepe, yer Çankaya olunca, farklı dekor önünde aynı ya da benzer tınılar icra edilmemeli. Renault ile Nissan’ın birleşmesi dahi Carlos Ghosn faciasıyla sonuçlandı. Ama Demirel ile Ecevit’in sittin sene yapamadığını da şimdilik Kılıçdaroğlu ile Akşener başardı.

Yine de örnekse, Dışişleri’nin Davutoğlu’na, Diyanet’in Karamollaoğlu’na vb. paylaştırılması da, 2+4’ün dörtlüsüne kültür, turizm, gençlik ve spor derken üzerine bir miktar da bakanlık yardımcılığıyla yetinilmesi de, içişleri ve ekonominin İYİP’e bırakılmasıyla huzurun tesis edilmesi de olasılıklar arasında. Her seçeneğin anlamı ve yönelimi farklı.

Dileyelim ki tüm atananlar giriş bölümündeki Mimar Sinan örneğinde olduğu gibi nice Süleymaniye’ler inşa etsin. Umalım ki “1+5+2” oyun kurgusunun işleyişi, Lübnan ve Irak’ı değil, belki İtalya ve İsrail’i andırsın. Uyaralım ve hep birlikte uğraşalım ki, ceberrut tek adamın keyfiliğinden kurtulup, modern bürokrasi üzerinde yükselen, kurumları sağlam ve kuralları tüm yurttaşları için geçerli, saydam, denetlenebilir ve hesap sorulabilir gerçekten demokratik bir cumhuriyete kavuşalım.

İyimser öngörü, finalde Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye ve/veya belki kendine de rağmen cumhuriyetçi terazinin sosyal demokrat kefesini, Akşener’in de aynı biçimde kendine ve İYİP’e rağmen çağdaş merkez sağ kefesini dolduracağı bir dengeli düzleme erişmek. Bu sürecin doğal ve olumlu sonucu da “demokratik münavebe” (“alternance démocratique”) olabilir. Ve otokratik rejimden seçimle kurtulmanın ardından, demokrasiyi içinden kemiren bir tümör olan İslamcılığın safdışı edilmesi ve terörün sonunun getirilmesi gibi yan ürünler de kendiliğinden ortaya çıkabilir.  

Tavlada “çabuk oyna, yanlış oyna” derler. Satrançtaysa büyükustaların 20 hamle sonrasını dahi kestirebildikleri söylenir. Her iki yaklaşım da iki ayrı oyunun doğasına uygun bilgelik ve sağduyu barındırıyor. Özenilen mükemmel, makulde aranacak mümkünü geciktirmemeli. Ve “tarih rehberimizse” yahut “hatalı şekiller üzerinde de doğru akıl yürütülebilmeli” denir ya, 1909’da devrimin ardından iktidara gelen İttihat ve Terakki’nin 1913’te neye ve nasıl https://ayrintidergi.com.tr/turkiye-cumhuriyeti-yurttasinin-sandik-sevgisi-mecburiyeti-ve-tepkisi/ dönüştüğü de üzerine düşünülecek bir örnek deneyim olabilir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.