Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Kılıçdaroğlu modeli Erdoğanizme karşı

Uzun zamandır beklediğimiz oldu ve muhalefet nihayet adayını açıkladı. Tam her şey bitti, bir kez daha 2015 ve 2018 sürecini yaşıyoruz diyecekken, toplumun baskısı, öfkesi ve duyguları muhalefetin toparlanmasını sağladı.

Daha önce de belirtmiştim: Toplum siyasal muhalefetin ve Altılı Masa’nın çok önünde gidiyor. Tam masa dağılacakken, toplumun duygusu yeniden birlikteliğin altyapısını ve koşullarını hazırlarken, Bahadır Erdem, Bülent Tezcan ve Özgür Özel gibi parti kurmayları ise bu koşulların siyasi formülasyonlarını oluşturdu. Liderlere ise bunları dikkate almak düştü.

Eğer toplum bu işi kurtarmasaydı, muhtemelen hem Cumhurbaşkanlığı hem de Meclis çoğunluğu aynı anda iktidara teslim edilecekti. Türkiye demokrasisi açısından senaryoların en karanlığı.

Ne oldu, nasıl oldu, neden böyle yaptılar? Sayısız bakış, dedikodu, yorum var. Bazıları ağırlık oluşturan yorumlar da var. Ama bu artık bugünün konusu değil. Muhalefetin ortak bir şekilde kazanması gereken bir seçim var. Kutuplaşma, çekişme, laf sokma, surat asma, çelme atmaya bir son vermek gerekiyor. Eğer bunları görmezsek şartların değişimden yana olduğunu düşünüyorum.

Muhalefet heyecanlı, iktidar ise temkinlilik içerisinde. Bu görünüyor. Bir ay önce bütün muhalefete hasıl olan “acabalı sorular” iktidara geçmiş durumda. Evet elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da bir rahatlık dikkate çarpıyor. Bu pek çok kişiyi korkutuyor ama 2019 seçimlerinden önce de aynı rahatlık vardı. Böylesi bir liderin güçlü durmaktan başka bir şansı yok.

Ayrıca uzun zamandır altını çizdiğim üzere, iktidarın söyleyebileceği, önerebileceği hiçbir şey kalmadı. Bu da onu 2019’dan bu yana sadece muhalefeti bölme, muhalefet içi kavga ve kutuplaşmaları kaşımaya yönlendiriyor. Bu açıdan muhalefetin birlikteliği ve ortaklığı iktidarın repertuarındaki son politikaya büyük bir tokattır.

Meral Akşener’in masaya dönüşü sonrası iktidara yakın medyadakilerin yüzündeki hayal kırıklığını hepimiz gördük. Böylesi bir dönemde sürüden ayrılanı kurt kapar. Bunu en çok kurt metaforunu kullananların bilmesi gerekirdi.

Ve şimdi 60 günden biraz fazla bir zaman var. Türkiye’nin kader seçimidir. Türkiye hem bugünü hem gelecek nesilleri için ya demokrasi diyecek ya tamam diyecek.

Peki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazanabilir mi?

Öncelikle Kılıçdaroğlu’nun hakkını bir konuda teslim etmek gerekir. Bunu daha önce yazdım. Kılıçdaroğlu modeli demiştim. CHP içinde kendisine karşı çıkan kim varsa onunla zıtlaşmadı, antagonize etmedi. Onu etkisizleştirip yanına yöresine aldı, etkisiz ama sembolik pozisyonlara yerleştirdi. Kılıçdaroğlu modeli siyasal elitler düzeyinde bir containment (kapsama) politikası içeriyor. Etkisizleştirerek kapsamaya dayanan bir çizgi. Bu açıdan Kılıçdaroğlu oyunu siyasal elit düzeyinde çok iyi götüren bir siyasal aktör. Uzun erimde baktığımızda bu model toplumsal bir iktidar stratejisine de dayanıyor: Muhalifler, Kürtler, gençler, kadınlar, eski ülkücüler, özellikle genç muhafazakârların birlikteliğine. Sonu Çankaya’ya çıkan bir strateji ama Kılıçdaroğlu’nun siyasal iletişimi kuvvetli değil. Bu noktada desteklenmesi gerekiyor.

Bu açıdan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın seçim kampanyası sürecinde ona destek vermeleri ve birlikte sahne almaları çok büyük önem taşıyor. İmamoğlu ve Yavaş bu stratejik sürecin eksik olan siyasal iletişim açığını kapatmak ve kampanyayı çok daha ileri bir noktaya taşımak zorunda. Diğer parti liderlerine düşense bu süreci baltalamamak ve büyük bir ortaklık içerisinde gerekli adımları atmaktır. Toplum dün nasıl izlediyse yarın da öyle izleyecektir olan biteni. Ve gerektiğinde kendi ipini kendi kesecektir.

Anti-Erdoğanizm

Türkiye’de en kuvvetli siyasal görüşlerden biri anti-Erdoğanizmdir. Bir diğeri ise Erdoğanizm. Muhalefet anti-Erdoğanizmde birleşiyor ama mutlaka yeniyi ve yeni olanı göstermek zorunda. Anlatmak zorunda. Bu açıdan ben anti-Erdoğanizm ile birlikte iktidarın üç büyük krizdeki – pandemi, ekonomi ve deprem – yönetim zafiyetlerinin ve doğal olarak gençleşen sosyal demografinin birleştiği noktada muhalefetin kazanma şansı olduğunu görüyorum. Bu konfigürasyon liderine ihtiyaç duyuyordu. Onu da buldu.

Rejimin -sistem içindeki ilişkilerin- görevi teslim etmeyeceğini, birilerinin karşı çıkacağını, direneceğini vs. söyleyenler var. Bunun boş bir iktidar algısı olduğu kanaatindeyim. İktidar da kendi sürüsündeki safları sıklaştırmaya çalışıyor. Bu gücünü yitirmiş, yaşlanmış aslanın sürüdeki liderliği vermemek için poz atmasına benziyor. İlk sınanmada yenilir. Aldanmamak lazım.

Dahası depremde görüldü ki bu rejimin Erdoğan’ın onayı olmadan – olsa bile – hareket etme kabiliyeti çok zayıf. Kurumsuzlaştırılmış ya da kurumları etkisizleştirilmiş bir ortamda rejimin aktörleri kilitleniyor ve sadece lidere bakıyor. Onun bocalaması anında hepsi sessizliğe bürünecektir. Onun bocalamasının tek yolu ise ortaklıktan ve birlikten geçiyor. Muhalefet safları sık tuttuğu ölçüde başarıya gidecek ve Kılıçdaroğlu seçimi kazanacaktır.

e-mail: alphan.telek@gmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.